11 Kasım 2010 Perşembe

Gövde Gösterisi

Barcelona maçının postunda Siena maçına mutlaka gitmek istediğimden bahsetmiştim. Tolga'nın davetiyle 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Finali'ne evsahipliği yapan Sinan Erdem Spor Salonu'nda Fenerbahçe Ülker - Montepaschi Siena maçını yerinde izlemeyi başardım.

Öncelikle ilk defa gittiğim salondan bahsedeyim. Son derece modern bir şekilde dizayn edilmiş, giriş ve çıkışları son derece rahat olan süper bir salon olmuş. Dün akşam 15000'den fazla insanı ağırlamasına rağmen, ne salona girişte, ne çıkışta en ufak bir sıkıntı yaşamadım. Abdi İpekçi'nin önünde beklediğim, izdihamdan ezilme tehlikeleri atlattığım günler aklıma gelince, bu konuda bayağı bir mesafeyi kat ettiğimizi fark etmek zor olmadı.

Fenerbahçe Ülker'in dün akşam Siena ile olan randevusu, özellikle ilk çeyrekten sonra tam bir gövde gösterisine dönüştü. Uzun süre farkı 5 ile 9 sayı arasında tutan sarı lacivertli takım, son çeyreğin ortalarında gerekli olan darbeyi indirip, rakibini kolaylıkla teslim aldı. Mücadele gücü, özellikle savunması, ayrıca bireysel performanslarla maçın hiç bir anında Siena'ya taviz vermeyen takım, maçı da 13 sayı farkla kazandı.

Uzun süre kenarda kalmasına rağmen, Ukic'in performansı maç için belirleyici faktör oldu. Tomas'ın yine ''uyutup uyutup'' attığı üçlüklerin yanında, iyi savunması, Mirsad'ın herhalde 60 yaşına gelse de hiç kaybolmayacak ateşi ile, benchin de katkısı ve Spahija'nın rotasyonunda Fenerbahçe Ülker, rakibini beklenenden kolay geçerek, Euroleague'de namağlup tek takım oldu. Önümüzdeki haftaki rakip ise Erman Kunter'in çalıştırdığı Cholet Basket olacak.

Maçtan bir iki anektodu da naçizane yorumlamak isterim. Bizim bulunduğumuz tribünün karşısında pota arkasına konuşlanan Genç Fenerbahçeliler'in tezahüratları ve diğer taraftarları hareketlendirmesi güzel ancak biraz daha basketbol seyircisi olmaları gerekiyor. Kendi oyuncusu faul atarken sessiz kalmak yerine ''ooooooo'' çekmek doğru bir davranış değil. Herkesin koltuk numarasına göre tribünlerde yer alması da son derece güzel. Sırf bu kurala uymadığımızdan yedi kişilik kadro iki kez yer değiştirip, kendi numaralarımızın bulunduğu koltuklara oturduk. Salondan çıktıktan sonra yolun karşısına geçeceğimiz üst geçit biraz ufak kalmış. Yüzlerce adam köprüden geçmeye çalışınca biraz sıkıntı yaşadık ama o kadar kusur kadı kızında da olur demek en doğrusu herhalde. Fenerbahçe Ülker'in maçtaki son hücumunda Mirsad'ın attığı şutun, pota altı kamerasının hareketli direğine çarpması ne kadar enteresan bir görüntü oluşturduysa, Nedim Karakaş'ın maçtan sonra kameramanı tartaklama girişimi o kadar çirkindi.

Fenerbahçe Ülker, geçen sezonlardaki büyük maçlarda silinen karakterini değiştirmeyi başarmış. Tanjevic ile Spahija arasındaki en büyük fark bu herhalde. Hem Barcelona'nın, hem de Siena'nın 70 sayı altında tutulması muazzam bir başarı. Fenerbahçe Ülker'in bu sezonki organizasyonunda takım savunması son derece önem arz ediyor belli ki. Hücumda iyi top çevriliyor, bir oyuncu değil, takım yıldız oluyor. 12 oyuncudan 10 tanesinin skor bulması bunun en büyük kanıtı. Final Four yolunda ciddi bir gövde gösterisi yaptı Fenerbahçe Ülker. Bundan sonra grup liderliği tamamen kendi ellerinde. Aynı ciddiyet ve aynı mücadele ile olmayacak bir hedefin peşinde koştuklarını söyleyemeyiz.

Hiç yorum yok: