27 Ocak 2011 Perşembe

İnsanlıktan Çıkmak (Ronaldinho Gaucho)

Erken Veda

İstanbul seferinin ilk ayağını dün akşam Beşiktaş karşısına çıkarak gerçekleştirdi Trabzonspor. Ziraat Türkiye Kupası B Grubu'nun son maçında Beşiktaş'a 2-1 mağlup olan Trabzonspor, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'un da deplasmanda Manisaspor'u 2-1 mağlup etmesiyle grubunda 3. olarak kupaya veda etti.

Beşiktaş klasik dizilişiyle sahaya çıkarken, Trabzonspor, Serkan, Egemen, Cale, Selçuk, Colman, Jaja, Umut, Engin ve Burak'ı kenarda bırakarak, ciddi bir rotasyon uyguladı. Hafta sonu oynanacak olan Fenerbahçe maçı düşünülerek tertip edilen bu kadro karşısında Beşiktaş ilk beş dakikanın ardından oyunu tamamen forse eden taraf oldu. Seyircisinin de desteğiyle son derece iştahlı ve aç bir oyunla rakibini kendi yarı sahasına kıstıran siyah beyazlı takım, Simao'nun mükemmel driplinginden sonra Almeida'ya indirdiği topa, Portekizli santraforun klas dokunuşuyla ilk yirmi dakika dolmadan skor üstünlüğünü eline geçirdi. Golden sonra sürklase olan rakibi karşısında net pozisyonlar bulamasa da, oyun olarak üstünlüğünü sürdüren Beşiktaş ilk yarım saat dolarken bir başka Portekizli yıldızı Ricardo Quaresma'nın enfes şutuyla farkı ikiye çıkardı. 2-0'dan sonra iyice sürklase olan Trabzonsporlu oyuncular bundan sonraki dakikaları daha zor geçirerek kendilerini soyunma odasına attı. İlk devrenin sonuna doğru sakatlanan Glowacki'nin yerine oyuna stoperdeki 4. rotasyon tercihi olan Mustafa Yumlu girdi.

İkinci yarı başlar başlamaz Brozek'in Alanzinho'ya verdiği şık pas ve Brezilyalının golüyle Trabzonspor, İnönü Stadyumu'nda küçük bir soğuk duş etkisi yarattı. Golün hemen ardından gelişen atakta Yattara'nın ortasına Pawel Brozek kafayı vurdu ancak bu kez top direğe takıldı. Üstüste gelen bu iki kritik Trabzonspor atağı hem oyun kontrolünü hem de maçın ivmesini bir anda Trabzonspor'a geçirsede, Beşiktaş bir süre sonra nispeten dengeyi sağladı ve Hugo Almeida ile mutlak bir gol fırsatında direğe takıldı.

Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Manisa'da erken yakaladığı üstünlüğü devam ettirince ve İstanbul'daki maçta kopmayınca Şenol Güneş oyuna Piotr Brozek'in yerine Umut'u alarak forveti çiftledi. 80. dakika civarlarında da yorulan Sezer'in yerine aslardan 'Colmandante Gustavo' oyuna girdi. Manisaspor tam bu sıralarda beraberliği sağladı ve Trabzonspor maçı kaybetse bile gruptan çıkacak pozisyona geldi ancak, Manisa'dan ikinci Gaziantep Büyükşehir Belediyespor gol haberi gelince Trabzonspor'un işi atacağı bir gole kaldı. Ancak o gol gelmedi ve maçı Beşiktaş 2-1 kazanarak yoluna devam ederken, son şampiyon Trabzonspor grup maçları sonunda turnuvaya veda etti.

Geçen sezon denize düşmüş misali bu kupaya can havliyle sarılan Trabzonspor için bu sene hedef değişik olunca Şenol Güneş bir tercih kullanıp, sahaya yedekleriyle çıkmayı tercih etti. Bu rotasyon tercihi kimileri için tartışma konusu tabi ki. Trabzonspor kadrosu her iki turnuvaya da yetecek nitelikte mi değil mi sorusunu eminim Şenol Güneş'te kendisine sormuştur. Kaybedilecek bir Fenerbahçe maçının motivasyon anlamında da, takımı sarsabileceğini düşündü belki de Şenol Hoca. Kendisine ve felsefesine saygı duyduğum için o yapıyorsa doğrudur diyebilirim sadece. Belki Trabzonspor bir kaç sezon evvel şampiyonluk hasretine son verebilmiş olsaydı dün akşam sahaya çıkacak olan kadro bu olmayabilirdi ama belli ki şampiyonluk hedefine fazlasıyla şartlanmış bir teknik direktör var Trabzonspor'un başında. Genel olarak takımda beğendiğim oyuncular Mustafa Yumlu ve kritik anlarda yaptığı kötü tercihlere rağmen Alanzinho oldu. En azından sorumluluk alarak takımı ileriye taşımayı başardı. Yattara'da fena bir görüntü çizmedi ancak bu maça çıkması kendisi adına can sıkıcı olabilir. Belki de Fenerbahçe maçı için dinlendirilen as takımın arasında olmayı isterdi. Sezer biraz daha maç eksiğini giderirse, Selçuk kadar olmasada, şu anda Selçuk'un yokluğunu doldurmaya birinci aday oyuncu konumunda. Kendisini geliştirebilirse daha fazla süreler alabilir. Ceyhun'un performansını beğenmedim. Giray'da bir çok kademe hatası yapıyor ve bir türlü sinirlerine hakim olamıyor. Çabuk bir görüntü vermesine rağmen, ilk müdaheleleri de net ve etkili değil. Brozek kardeşlerin ikisini de beğendim. Forvet olan Pawel'in golde Alanzinho'ya yaptığı asist bile kaliteli ve zeki bir oyuncu olduğunu gösteriyor zaten. Sol bek olan Piotr gerçi bu maçta sol bek gibi oynamadı ama iyi paslar atabilen, teknik bir oyuncu olarak göze çarptı.

Schuster'in takımı Beşiktaş, hiç kuşkusuz bu ligin en seyredilebilir bir iki takımından biri. Kendi adıma hiç bir maçlarını kaçırmam herhalde bundan sonra. Quaresma'yı, Guti'yi, Simao'yu izlemek büyük bir keyif. Almeida için attığı gole rağmen düşüncelerim henüz değişmedi. Bence vasat bir golcü ve kesinlikle Bobo'dan daha iyi değil. Takımın ilk yarıdaki şevki, isteği, oyuna hakimiyeti gerçekten etkileyiciydi. Taraftarda heyecanlı ve istekli. Tamamen takıma kenetlenmiş ve her iyi hareketi takdir eder durumdalar. Yalnız bir konu var çok enteresan. Orta sahada Sezer'in, Guti'ye yaptığı sert bir faul sonrasında taraftarın tepkisi ya da Quaresma'nın yerde kaldığı bir anda verdikleri reaksiyonlar biraz fazla abartılı. Sakatlanacaklar korkusunu, piyangodan para çıkmış ve parayı herkesten sakınan adamların psikolojisine benzettim. Sakin olmaları lazım. Bu müdaheleler Alex'e de, Kewell'a da, Baros'a da yapılıyor. Zamanında Lincoln'e de yapıldı, Anelka'ya da, Ortega'ya da... Ben bir Trabzonspor - Fenerbahçe maçı hatırlarım Trabzon'da 0-0 biten, o maçta Hasan Üçüncü denilen futbol fakiri, Ortega'yı canından bezdirmiş, maçın ardında da ''O dünya starı, Arjantinli Ortega'ysa, ben de Sürmeneli Hasan'ım'' gibi müthiş felsefeler içeren bir açıklama yapmıştı(!). İkinci yarıya rakibi hafife alarak başlamaları büyük hata. Konsantrasyon kaybı yaşarlarsa, ağır bedeller ödeyebilirler. Trabzonspor'un elenmesiyle kupanın bir numaralı favorisi durumuna geldiler ve büyük ihtimal bu sezon kupanın galibi Beşiktaş olacak. Ayrıca Beşiktaş'ı tebrik etmek gereken bir husus daha var. Ligdeki rakiplerinin hepsi artık tek cephe için mücadele ederken, Beşiktaş üç cephede birden uçmaya devam ediyor. 12 puanlık fark yüksek ama Fenerbahçe'nin olası Trabzonspor galibiyeti, Beşiktaş'ı da çok heveslendirir.

Artık Trabzonspor için tek hedef ve 16 maç kaldı. Belki de en önemlisi bu hafta Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda oynanacak. Yıpranmamış kadroyla...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 19. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: KAR. KARABÜKSPOR - KAYSERİSPOR (Cumartesi 13:30)

2. MAÇ: SİVASSPOR - ANTALYASPOR (Cumartesi 16:00)

3. MAÇ: BUCASPOR - KASIMPAŞA (Cumartesi 17:00)

4. MAÇ: BURSASPOR - GALATASARAY (Cumartesi 19:00)

5. MAÇ: ANKARAGÜCÜ - MANİSASPOR (Pazar 14:00)

6. MAÇ: İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR - BEŞİKTAŞ (Pazar 15:00)

7. MAÇ: GAZİANTEPSPOR - GENÇLERBİRLİĞİ (Pazar 17:00)

8. MAÇ: FENERBAHÇE - TRABZONSPOR (Pazar 19:00)

9. MAÇ: ESKİŞEHİRSPOR - KONYASPOR (Pazartesi 20:00)

Skor Tahmin Oyunu 18. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 16

MELİH KAZDAĞ: 15

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 5

FATİH ÇİMEN: 4

FARUK TURUTOĞLU: 2

HAKAN DEMİREL: 2


GENEL PUAN DURUMU:

FARUK TURUTOĞLU: 229

TOLGA ŞENER: 196

MELİH KAZDAĞ: 193

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 192

HAKAN DEMİREL: 151

FATİH ÇİMEN: 144

İstanbul Seferinin Startı...

Ziraat Türkiye Kupası'nın fikstürü ayarlansa ancak bu kadar kötü olabilirdi herhalde. Önce seribaşı olmayan Beşiktaş kurada seribaşı olan Trabzonspor'un grubuna düştü, ardından iki takımın maçı, Trabzonspor'un Fenerbahçe ile oynayacağı kritik lig maçından 4 gün önceye denk geldi. Bir de üstüne üstlük maç İstanbul'da. Dolayısıyla iki İstanbul takımıyla oynanacak olan iki maçı, takım da İstanbul'da kalacağı için ''sefer'' olarak adlandırmak herhalde en doğrusu.

Ziraat Türkiye Kupası B Grubu'nda üçer maçını tamamlayan iki takımdan lider Trabzonspor 2 galibiyet 1 beraberlik çıkartırken, ikinci Beşiktaş ise 2 galibiyet ve 1 mağlubiyet aldı. İki takımda puan kayıplarını Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'a karşı yaşarken, her iki takımda Konya Torku Şekerspor ve Manisaspor maçlarını kayıpsız geçti. İki takımında turu garanti değil. Son hafta maçı için Manisa'ya gidecek olan Gaziantep Büyükşehir Belediyespor buradan galibiyet çıkartırsa, bu iki takımdan birisini mutlak şekilde elemiş olacak. Bu durumda beraberlik Trabzonspor'a yarayacak.

Tabi iki takım için de lig çok daha önemli ancak Trabzonspor için bir iki derece daha fazla önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Pazar günü en yakın ikinci rakibi Fenerbahçe ile Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda karşılacak olan bordo mavililerin, asıl hedefi hiç kuşkusuz sezon sonunda Spor Toto Süper Lig'in şampiyonu olabilmek. 7 puan geride bulunan Fenerbahçe ile 12 puan geriden gelen Beşiktaş'ın önünde 5 puanlık mesafede bulunan Bursaspor'da mevcut. Özellikle ligin ikinci devresinin ilk maçında Ankaragücü karşısında alınan beraberlik, doğal olarak rakiplerin iştahını kabarttı. Şimdi az çok özetlemeye çalıştığım ortam itibariyle, Beşiktaş maçının anlamı sadece bir grup maçı olmaktan çıkıp, biraz da gövde gösterisi maçı haline dönüştü.

Bir tarafta sezon başında kadrosuna kattığı Guti ve Quaresma'nın yanına, devre arasında transferlerini gerçekleştirdiği Manuel Fernandez, Simao Sabrosa ve Hugo Almeida'yı ekleyen ve Bucaspor'a karşı gol şov yaparak beklentileri diri tutan Beşiktaş, diğer tarafta ise kadro kalitesi Beşiktaş kadar iyi olmasa da, ''takım olmayı'' başarıp, sezon başından beri binbir methiye düzülen Trabzonspor var. Şayet Beşiktaş kazanırsa, hem grubu lider bitirecek, hem Trabzonspor'u ateşe atacak, hem de lig yarışı için müthiş bir hava kazanmış olacak. Trabzonspor'un kazanması halinde ise, özgüven tavan yapacak, moraller artacak ve Beşiktaş'a ''yavaş gel'' sinyali verilecek.

Galibiyete ihtiyacı olan taraf Beşiktaş, muhtemelen ilk başlarda oyunu forse eden ve tempo yapmaya çalışan taraf olacaktır. Taraftarının da desteğiyle Trabzonspor'u devirmek isteyecek olan Beşiktaş'ın karşısında Trabzonspor ise oyunu tutmak ve diri kalmak isteyen taraf olacaktır. İki takımında genel itibariyle hücumsal kadrolarının olması, maçın çok tempolu geçeceği anlamına gelmiyor çünkü ligin ilk yarısında oynanan maçta öyle aman aman bir tempo görememiştik ve Trabzonspor duran toptan atılan golle maçı kazanan taraf olmuştu.

Egemen'in sakatlığının tamamen düzeldiği söyleniyor ancak Şenol Güneş'in bu maçta kendisini riske edip etmeyeceğini bilemiyorum. Muhtemelen Engin Baytar bu maçta onbir başlayacaktır ve Jaja'yı kenara çekip yıpranmasına engel olunmak istenecektir. Belki bir Serkan Balcı - Tayfun Cora değişikliği olabilir sağ bekte. Orta sahaya Alanzinho monte edilip, Burak ya da Yattara'da kulübeye çekilip, Fenerbahçe maçı için diri kalmaları sağlanabilir. Çok düşük bir ihtimalde olsa, Umut'ta yerini Pawel Brozek'e bırakabilir bu maç için.

Beşiktaş'ın çıkaracağı kadro ise, Schuster'in ideal tercihi olacaktır kanımca. Bucaspor maçında birlikte görev yapan Guti, Aurelio göbeğinden vazgeçip, Aurelio'nun yerine Ernst'i oynatması yüksek ihtimal. Hilbert'te kontenjan mağduru olup, yerini Ekrem Dağ'a bırakabilir. Quaresma, Simao, Guti ve Hugo Almeida sahaya çıkacak banko yabancı oyuncular. Geriye kalan iki kontenjan için ise oyun şablonuna göre bir sürü aday var Beşiktaş'ta.

Kısaca ilginç bir maç bizi bekliyor olacak. Bir Ziraat Türkiye Kupası maçından daha çok anlam içeriyor iki takım içinde. Zira kazanan takım lige sağlam bir mesaj göndermiş olacak.

25 Ocak 2011 Salı

Pas

Ali Güzeldal 10 Nisan 1986 Samsun doğumlu bir futbolcu. Trabzonspor'un Bakırköyspor'da oynarken keşfedip, kendi altyapısına transferinden sonra, Akçaabat Sebatspor'a kiralık olarak gönderilmişti. Dönemin Trabzonspor teknik direktörü Vahid Halilhodzic tarafından beğenilip, bordo mavili takımın kadrosuna katıldıktan sonra Trabzonspor formasıyla, Malatyaspor'a bir de gol atmıştı. Nuri Albayrak'ın, Murat Ocak transferinde takas olarak kullanıp, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a gönderdiği futbolcu 2007'den beri bu takımın formasını giyiyor. Aslında bir santrafor olarak biliniyordu ancak Abdullah Avcı O'nu orta sahanın ortasında forvete yakın olarak oynatıyor ve sıklıkla giden maçlarda kurtarıcı olarak oyuna dahil oluyor. Dün akşam Kayserispor - İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında iki güzel asiste imza attı ama Gökhan Ünal'ın attığı golde öyle bir asisti var ki, şapka çıkarılacak cinsten. Alta videosunu ekliyorum, izlemeyen, görmeyen varsa bir baksın derim:

22 Ocak 2011 Cumartesi

Önemli Olan...

Ciddi bir puan farkıyla biten ilk yarının ardından oynanacak olan Ankaragücü maçı sezonun en kritik maçlarından birisi olmasa da, hem bırakılan yerden devam etme adına, hem de, Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarından önce önemli bir motivasyon kaynağı olması adına önemliydi.

Yeni transferlerden hiç birisi sahaya ilk onbir çıkmazken, cezalı Engin Baytar ve sakat Egemen Korkmaz'da maç kadrosunda yer almadı. Colman ve Selçuk'un önünde Jaja'nın yer aldığı hücum hattının sağında Yattara, solunda ise Burak ile oyuna başlayan Şenol Güneş'in santrafor tercihi ise yine Umut Bulut'tu.

İlk dakikalardan itibaren bilinen pas trafiği ile oyuna ağırlığını koyan Trabzonspor, rakibinin direnci ile karşılaştı. İlk onbeş dakikada beklenen pozisyonlar yakalanamasa da, dakikalar geçtikçe, baskıyı arttıran Trabzonspor, Yattara'nın bireysel becerisiyle getirdiği topa Jaja'nın dokunuşuyla skor üstünlüğünü yakaladı. Golden sonra, özgüveni yüksek oyunu devam eden Trabzonspor'a cevap veremeyen Ankaragücü kendi sahasına iyice çekilince, bordo mavili takım üst üste pozisyonlar bulmaya başladı ancak skoru koparacak gol gelmeyince, ilk yarı Trabzonspor'un 1-0 üstünlüğü ile sona erdi.

İkinci yarıda ilk yarının aksine daha durağan ve temposuz bir Trabzonspor'a karşı, Sestak'la güçlenen Ankaragücü, Gabric'in de Sestak'a uyum sağlamasıyla yavaş yavaş rakip kalede görünmeye başladı. Oyundan iyice düşen Jaja ve formsuz olan Burak'ın sahada kalma süresi uzadıkça, Trabzonspor özellikle bu futbolcuların kaybettiği toplardan sonra ciddi pozisyonlar vermeye başlamıştı ki, Sestak'ın akıl dolu ortasına Gabric'in vurduğu kafa Ankaragücü'ne beraberliği getirdi. Beraberlikten sonra paniğe kapılan tribünlerinde etkisiyle takım olarak iyice yavaşlayan Trabzonspor'da önce Yattara'nın yerine Alanzinho, ardından Colman'ın yerine Sezer değişikleri geldi. Bu değişikliklerde takıma beklenen dinanizmi getirmeyince 82'de son koz olarak sahaya yeni transfer Mehmet Çakır gönderildi. Neticede Ankaragücü'nün uzatma dakikalarında yakaladığı üst üste iki net pozisyondan da sonuç çıkmayınca karşılaşma 1-1 berabere sona erdi.

Şenol Güneş'in eldeki imkanlar doğrultusunda sahaya çıkardığı takım son derece doğru bir tercihken, kenardan yaptığı hamleler takımın vitesinin düşmesine yardımcı oldu. Özellikle gününde olmayan ve sadece varyeteyi düşünen Jaja ile birlikte, bir çok pozisyon harcayan, ayrıca müsait durumdaki arkadaşlarına pas vermekten çok, ligde attığı gol sayısını yükseltmeyi hedefleyen Burak'ın yerine iyi bir oyun oynayan ve takımın yükünü çeken Yattara'nın oyundan alınması maçın kader anlarından birisi oldu. Trabzonspor Engin Baytar'ın yokluğunu da müthiş derecede hissetti. Hem ateşleyici performansı, hem de taraftar-takım ilişkisi açısından Engin'in sahada olmaması bordo mavililer için büyük dezavantaj oldu. Tabi Egemen'in yokluğunun da defansın balansını bozduğunu söylemek mümkün. Yattara iyi bir maç çıkarırken, Selçuk'ta biraz performans düşüklüğü olduğunu söyleyebilirim. Serkan yine bildiğimiz Serkan'dı.Koştu, top çaldı, sık sık kanadından bindirdi, orta yaptı ve takımın en iyi oyuncusu olmayı başardı. Alanzinho ve Sezer'in performanları da bana göre gayet iyiydi ancak oyunun sıkıştığı dönemde kilidi açacak oyuncular ya kenara çekildi ya da sahada yoktu.

Ankaragücü'nde sahanın yıldızları Sestak ve Gabric'ti. Özellikle Sestak oyuna girdikten sonra Gabric'in de performansında ciddi bir artış oldu. İlk yarıda kötü gözüken Rainoch'ta ikinci yarıda Trabzonspor hücumlarına sıklıkla set çeken adamdı.

Trabzonspor'un kaybettiği iki puan tabi ki önemli ve ciddi bir kayıp ama asıl kaygılanılması gereken bu değil. Trabzonspor halen bu ligin en iyi takımı. Temposu yeterli olmasa da bugünkü oyun bile, ligdeki bir çok takımı rahatlıkla devirmeye yeter. Neticede uzun bir aradan sonra yeni başlayan bir ikinci yarı ve henüz oturmayan bölgeler var. Bir iki maça kadar takımın tam olarak oturacağını ve özellikle kondisyon olarak istenilen seviyeye geleceğini düşünüyorum. Panik olmayı gerektirecek bir durum yok. Önümüzdeki hafta Fenerbahçe maçı bir hayli önemli olacak. O maça kadar özellikle mental hazırlıkların bitmiş olması herhalde Şenol Güneş'in hafta içinde üzerine düşmesi gereken en önemli konu olacak.

20 Ocak 2011 Perşembe

Dev Eşleşme

Kadınlar Euroleague'de dün akşam gruplarda oynanan son maçların ardından, grubunu ilk sırada bitiren Fenerbahçe ile, grubunda dördüncü olan Galatasaray Medical Park play-off turunda birbirleriyle eşleşti. Futbol hariç hemen her branşta şampiyonluğa en yakın takım konumunda bulunan Fenerbahçe kadınlar basketbolda da turun mutlak favorisi konumunda ancak derbilerin havası başka olur sözünü de unutmamak gerekiyor.

Bu eşleşmeyle birlikte hiç olmazsa Diana Taurasi'nin doping haberleri ve Penny Taylor'ın Fenerbahçe'den ayrılmasından başka birşeyler konuşulmuş olacak kadın basketbolu adına. İlk maç 1 Şubat'ta Kadıköy'de Caferağa Spor Salonu'nda oynanacak. İkinci maç ise 4 Şubat'ta Abdi İpekçi'de. Averaj hesabı yapılmayacağından dolayı eğer iki maçı da farklı takımlar kazanırsa, çeyrek finale çıkacak takımı belirlemek için oynanması gereken son maç, 9 Şubat'ta Fenerbahçe'nin sahası olan Kadıköy Caferağa Spor Salonu'nda oynanacak.

Kazasız, belasız, olaysız bir şekilde oynanmasını dilediğim seriyi kazanan takım çeyrek finale yükselecek ve final-four'a bir adım daha yaklaşmış olacak.

18 Ocak 2011 Salı

Skor Tahmin Oyunu 18. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: BEŞİKTAŞ - BUCASPOR (Cuma 20:00)

2. MAÇ: MANİSASPOR - KAR. KARABÜKSPOR (Cumartesi 14:00)

3. MAÇ: TRABZONSPOR - ANKARAGÜCÜ (Cumartesi 16:00)

4. MAÇ: GENÇLERBİRLİĞİ - ESKİŞEHİRSPOR (Cumartesi 17:00)

5. MAÇ: M.P ANTALYASPOR - FENERBAHÇE (Cumartesi 19:00)

6. MAÇ: KASIMPAŞA - GAZİANTEPSPOR (Pazar 14:00)

7. MAÇ: KONYASPOR - BURSASPOR (Pazar 16:00)

8. MAÇ: GALATASARAY - SİVASSPOR (Pazar 19:00)

9. MAÇ: KAYSERİSPOR - İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR (Pazartesi 20:00)

SON PUAN DURUMU (HATIRLATMA)

1- FARUK TURUTOĞLU: 227

2- SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 187

3- TOLGA ŞENER: 180

4- MELİH KAZDAĞ: 178

5- HAKAN DEMİREL: 149

6- FATİH ÇİMEN: 140

17 Ocak 2011 Pazartesi

Rezillik Dizboyu!

Sonda söyleyeceğim şeyi en başta söyleyeyim: Galatasaray taraftarıyla hem gurur duydum, hem de gıpta ettim. 2 tane tuğla parçası için (hem de parası benim cebimden çıkan) satmadılar takımlarını, camialarını, başkanları ''duruş gösteremezken'' onlar gösterdiler ''duruşun'' kralını. Helal olsun!

Yuhlamanın doğrusu yanlışı yoktur. Ya da protestonun. Görecelidir. Kişiden kişiye göre değişir. Zaten ikiye bölünmüş, iki ayrı kutup oluşmuş ülkemizde, olabilecek en kötü senaryolar bir bir gerçekleşirken, Başbakan ve eşrafının yuhalanması olayı tam manasıyla ''tuz biber'' oldu. Stadın yapılış aşamasını, hiç bir kaynağa bakmadan, hem de ne kadar takip ettiğimi test ederek bir hatırlayayım:

Özhan Canaydın döneminde stad işi ilk kez konuşulmaya başlandığı zaman, ortaya maketler dahi çıkmıştı. Stadyum oraya yapılacak, buraya yapılacak, Ali Sami Yen'in olduğu yere yapılacak vs.. derken, bir ara Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül dahi ''piyasaya'' çıkmış ve ''Ali Sami Yen'in olduğu yere sadece yeni bir stadyum değil, aynı zamanda bir otel, bir AVM ve büyük bir spor kompleksi yapacağım'' deyip, projeyi aldığı gibi Canaydın'ın yanına gitmişti. O proje geçerlilik kazanmadıktan sonra, bu kez Galatasaray'ın başına AIG belasını saran Ünal Aysal girdi devreye. Stadın yapım işini bir şekilde almayı başardı ve Seyrantepe arazisi davası o dönem patladı. Aziz Yıldırım'ın ''Galatasaray'a bedava arazi veriliyor'' isyanlarına rağmen ne basın ne de kamuoyu bu işle pek ilgilenmedi. Seyrantepe'de konuşlandırılan stad yapım bölgesinin ismi bir anda ''Aslantepe'' oluverdi. Stadın inşaatı bir şekilde başladı. İte kaka giden inşaat sırasında Galatasaray Kulübü Başkanlığı görevi Özhan Canaydın'dan, Adnan Polat'a geçti. İnşaatı daha fazla devam ettiremeyen Ünal Aysal'ın yerine ise bu işe soyunan Eren Talu geldi. Stad konusu her daim gündemde kalmaya devam etti ancak işler hiç bir zaman beklenildiği gibi gitmedi. Eren Talu'da bir şekilde projeyi yürütecek finansı sağlamayınca iş büyük bir belirsizliğe doğru gitti. Araziyi ''bedavaya'' alma işini Canaydın üstlenmişti, şimdi ise stadyumu da bedavaya yaptırma işi Adnan Polat'a düşmüştü. Soluğu başbakanın yanında aldı. İşi de Toplu Konut İdaresi üstlendi. Tabi sırtlar sağlam yerlere dayanınca, Adnan Polat reklamlara ağırlık vermeye başladı. Stadyumun ismi Türk Telekom Arena olarak belirlendi. Buradan da hatırı sayılır bir gelir elde edildi. Arkasından localar satılmaya başlandı, kombine kartlar piyasaya çıktı derken, daha Galatasaray stadda tek maç oynamadan epeyce bir gelirin sahibi oldu.

Adnan Polat artık zafer çığlıkları atabilirdi. Başkan olduğu ilk sezon gelen şampiyonluğun ardından gelen 3 sezonda bırakın şampiyonluğu, ilk ikiyi bile göremeyen takım, bu sezon tam anlamıyla dibe vurdu. Ligin ilk yarısını onuncu sırada kapatan takıma bir de Fenerbahçe'den kovulan Colin Kazım-Richards transfer edilince ipler iyice gerildi. Taraftar Ali Sami Yen'den ayrılmak istemiyordu, ayrılıkta son derece hüzünlü oldu. ''Seni yıkacak dozerin...'' sloganı neredeyse 1 yıldır dillerdeydi. Adnan Polat ilk protesto ile Ali Sami Yen kapanırken karşılaştı. Kapanış maçında 2 alt lig takımı Beypazarı Şekerspor son 15 dakikada atılan gollerle mağlup edilebildi. Taraftar sıkıntılıydı, stresliydi ancak herşeye rağmen takıma sahip çıktılar. Sami Yen'e yakışır şekilde uğurladılar. Türk Telekom Arena'nın açılışı için bilet satılmadı ama oraya gelenler de Galatasaraylıydı ve öyle davranacaklardı. Özellikle TOKİ başkanının konuşması ipleri çok gerdi. ''Acz içindeki Özhan Canaydın'dan, acz içindeki Galatasaray yönetiminden bahsetti''. Eğer kendileri olmasaydı, Galatasaray'ın kazma bile vuracak gücü olmadığını 50 bin kişiye bağıra çağıra anlattı. Onlar Galatasaraylıydı. Zaten streslilerdi, bağırlarına taş basıp, Ali Sami Yen'e veda edip, içlerine sinmeyen bir stada gelmişlerdi. Cumhurbaşkanı ve başbakanın orada olduğu anons edilince, arş-ı alaya yükselen gerginlik, yerini yoğun bir protestoya bıraktı. Stad açılışından çok hükümetin propagandasına dönüşen akşam, ''yuh'' sesleriyle inlerken, alttaki videoda da izleyeceğiniz üzere Mehmet Ali Birand'ın titreyen sesini duyduk ''eyvah'' diye. Sonrasında ''sesi al, sesi al'' diye bağırdı, saçma sapan tanıtımlar girdi ve ülkenin basının bile ne hallere düştüğünü bizzat kendisi ispatladı, mumu ''32. Gün'e'' kadar yanmayan Birand. Önce bir videoyu izleyelim:



Sonrasında yaşananlar ise tam bir rezillik. Başbakan ve eşraf daha maç başlamadan stadyumu terkederken, Adnan Polat ise başkanlığını yaptığı kulübün stad açılışında ilk devrenin sonunda ayrıldı stadyumdan. Kızılca kıyamet koptu ardından. Bakın twitter'da sözüm ona yetkili ve sağduyulu olması gereken kişilerin yazdıklarına:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Spor A.Ş'nin Genel Müdür Yardımcısı Selim Terzi: “Galatasaraylılığımdan utanıyorum. Başbakanı, TT Arena’da yuhalayanların babaları belli değildir, buna eminim. Şerefsizler yuhalayan kahpe GS taraftarı''

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bagış'a bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Müşaviri Yasin Ekrem Serim: “Böyle bir şerefsizlik yok. Nankörsünüz... Kimin sayesinde o statta maç izliyorsunuz. Kim yaptı lan o stadı size, gerizekalı, kuşbeyinliler''

Yani mesele basitti: Daha ortada stadyumun kullanım hakkının Galatasaray'a ait olduğunu dahi belirten bir anlaşma ortada yokken, Adnan Polat, gebe kaldığı başbakanın karşısında mahçup duruma düşüyor, ardından, ''hakaret etmek istemediğim adamlar'' aleni şekilde tüm Galatasaray taraftarlarına hakaret ediyorlar, Başbakan ''verin topumu oynamıyorum'' tepkisiyle ertesi gün, ''Stad Galatasaray'ın değil'' diyor.



Sinirden rahmetlinin adını unutttum, eski federasyon başkanı. Şu Euro2008'de gollerden sonra eşine sarılan. Kendisi de seçilmeyip ''atanmıştı'' bu göreve, Mahmut Özgener'de ''atanarak'' görevi devralmıştı. Hükümetin federasyondaki elleri, ayaklarıydı onlar. Yurdun her bölgesi kuşatıldığı gibi, doğal olarak en büyük paraların döndüğü Futbol Federasyonu'da kuşatılmıştı. Mahmut Özgener'de ''affedilmez'' bir ayıp yapıldığından ''yakındı''! Akşam Abdürrahim Albayrak'ından, Erman Toroğlu'na, İnanç bilmem ne'den, bilmem kime kadar yaşanan paniği eğer gördüyseniz, ülkenin yönetim şeklinin ne olduğu konusunda ciddi endişeler duymuşsunuzdur.

Adnan Polat diyor ki: ''Bunu yapanlar Galatasaraylı değiller. Bunları tespit edip, kombinelerini iptal edeceğiz''. Başkan'ın ne tür bir kimyasal kullandığını bilmiyorum ama kendisine iki sorum olacak:

1- U17 maçında çocukları dövenler Galatasaraylı değil, sizi istifaya çağıranlar Galatasaraylı değil, Ali Sami Yen'i kapatırken protesto edenler Galatasaraylı değil, Türk Telekom Arena'da başbakanı yuhalayanlar Galatasaraylı değil! Nerde arkadaş bu Galatasaraylılar? Nerede Galatasaraylılar? Şunlardan bir kaç tane çıkar piyasaya başkan gözünü seveyim! Bizde görelim artık şu Galatasaraylıları.

2- İnsanların kombinelerini neye göre iptal edeceksin? Küfür mü ettiler? Bölücü slogan mı attılar? Koltuk mu kırdılar? Sahaya yabancı madde mi attılar? Neyle suçlayacaksın insanları?

Bir soru da ''şanlı medyaya'':

Biz burda avazımız çıktığı kadar bağırmaya çalışıyoruz sesimizin duyulmayacağını bile bile. Yok mu aranızda bir ''delikanlı'' şu soruları Adnan Polat'a soracak? Bu işin peşini bırakmayın bari. Bari şu işin peşinden koşun. Bırakın Arda'yı, Sinem'i, Adriano, Ronaldinho transferlerini, hadi bu işin peşinden koşunda göreyim sizi. Helal olsun diyeyim, gözlerim yaşarsın!

Son olarak bahsetmek istediğim bir şey var. Başbakan bugün Şam'a giderken, ''12 Haziran'da görüşürüz'' dedi. Tabi ki görüşeceğiz, o seçimi de kazanacağınızı adımız gibi biliyoruz. Açıkçası son yasak girişimlerinden sonra ''yolunda yol olmadığının'' farkındayız. En azından ben farkındayım. Tek başıma olsam dahi farkındayım.......

Equilibrium diye bir film vardır. Melih kardeşimle beraber izlemiştik yıllar önce. Etkileyici güzel bir filmdir. Filmin sonuna doğru Rahip Preston direnişçilerle birlikte saraya girdiğinde yakalanır ve ülkeyi yöneten adam Preston'a: ''Artık bitti. Silahlarını bırak, direnişçileri engelle ve olaysız bir şekilde teslim ol'' der. Preston gözyaşlarıyla cevap verir: ''Hayır, hayır... Olaysız değil...''

14 Ocak 2011 Cuma

Umut Bulut (Ganzilistv)

Alanzinho (Ganzilistv)

Kelebek (Ganzilistv)

Korkmadı, Korkmayacak (Ganzilistv)

Ganzilistv

Youtube'da çok dikkatimi çeken bir ekip var, belki de tek bir kişi bilemiyorum. Ganzilistv adı altında Trabzonspor ve bireysel olarak futbolcularla ilgili mükemmel video klipler hazırlıyorlar. Sadece youtube'a girip izlemek için değil, arşiv yapmak için de mükemmel videolar. Daha önce hiç görmediğim derecede çarpıcı vurgular, hd görüntüler ve harika müziklerle desteklemiş bu videoları Ganzilistv'nin de affına sığınarak blogda yayınlamayı planlıyorum. Egemen Korkmaz, Engin Baytar ve Alanzinho için hazırlanmış videoları sonraki postlarda bulacaksınız.

13 Ocak 2011 Perşembe

Tugay'ın Gözyaşları

30 yaşına merdiven dayamışken çıktığı Avrupa arenasında ülkemizin yükakı olan futbolcularındandır Tugay Kerimoğlu. UEFA'yı kazanan efsane kadroda yer almış olmasa bile Ali Sami Yen'de en çok anı bırakan, iz bırakan futbolculardandır.

Ali Sami Yen'deki son maçı izlemedim ama ertesi gün o ''soğuk yüzlü'' adamın saklamaya çalıştığı gözyaşlarına şahit oldum. Anıl Dilaver'i kucaklarken bile bozmadığı mimiklerini bu kez bozmak zorunda kaldı eski hatıraları karşısında. Duramadı. Aslında bir Galatasaray portesiydi Arda ''eblek eblek'' tribünlere bakarken, Tugay'ın gözyaşları. Ülkenin yetiştirdiği kaliteli futbol adamlarından birisi hiç kuşkusuz. Bir Galatasaraylının yüreğine akıttığı  gözyaşları, aynı zamanda o stadyumda elde eden zaferlerin timsali oldu.


Sadece futbolculuğu değildi Tugay'ı, Tugay yapan. Blackburn Rovers taraftarının kendisini uğurlama şekli, sadece futbolculara layık görülen cinsten değildi. Tugay, Ali Sami Yen'i hiç unutmayacak ama önemli olan, o stadyumda ve içinde bulunanlarda Tugay'ı hiç unutmayacak.

11 Ocak 2011 Salı

Rotasyonun Getirdikleri

Onur, Egemen, Serkan, Cale, Selçuk, Colman, Jaja ve Alanzinho... İlk yarı boyunca iskeletin önemli parçalarını birleştiren bu isimlerden bazısı yedek kulübesinde otururken, kimisi Konya'ya dahi getirilmedi. Jaja, Alanzinho ve Colman zaten ''devamsızlıktan'' cezalılardı. Oynamalarını beklemiyordum. Ayriyetten Mehmet Çakır ve Brozek kardeşlerde sahada olmayınca iş sezonu yedek geçirenlere düştü. İlk on beş dakikada bir iki kez Burak Yılmaz ile rakibi yoklayan bordo mavililer, 17'de Burak ve 18'de Yattara'nın golleriyle maçı erkenden çevirmeyi başardı. Top kontrolünü nispeten zorlaştıran zeminde Konya Torku'da özellikle sağ kanattan Anıl'ın bindirmeleriyle pozisyonlar bulsa da, kimi zaman Tolga'da eriyen toplar, kimi zaman da kötü tercihler sonucu heba oldu.

İkinici yarıda bir dönem Galatasaray'da oynayan ve Hakan Şükür'ün yerine zaman zaman forma şansı bulan Cafercan Aksu'nun klas kafa golüyle Konya Torku'yu umutlandıran gol geldi. Serkan Balcı ve Ceyhun Gülselam değişikleriyle zora giren oyunu tutmayı başaran Trabzonspor, son dakikada Umut'un ayağından bulduğu golle maçı 3-1 kazanmayı başararak, ikinci maçında ilk galibiyetini aldı.

İki alt kategori takımından, iki maçta toplam 3 gol yedi Trabzonspor. Lig ortalamasının üzerine çıkan bu ortalama da, rotasyondan ziyade biraz da motivasyon eksikliği var kanımca. Selçuk ve Colman olmayınca dengesi bozulan orta sahayı baskıyla ve driplingle kolay geçiyor rakipler. Alan iyi paylaşılamıyor ve bu dengesizlik takımın tüm mevkilerine yayılıyor. Glowacki ve Giray'ın bu maçta kötü olduğunu kimse iddia edemez herhalde. Keşke Giray'ın yerine Mustafa oynayasaydı bu maçta diyeceğim ama ''Şenol Hoca felsefesine'' karşı durmak olmaz. Barış Ataş'ın yetersizliği net bir şekilde ortaya çıktı. Serkan girene kadar olumlu tek hareketini göremedik. (Mübalağa etmiyorum) Tayfun, Bremen maçıyla döndüğü takımında bu maçta da yetenekleri doğrultusunda fena futbol oynamadı. Kondisyonu 64 dakika sahada kalmasına yetti. En az üç dört maça daha ihtiyacı var. Sezer iyi değil. Ben daha kaliteli bir kumaş olduğunda hala ısrarcıyım ama kulübede oturmak biraz paslandırmış O'nu. Surat ifadesi de huzursuz gibiydi. Burak her zamanki gibi çalışkandı, çok koştu, mücadele etti. Verilen görevi yapmaya çalıştı. Engin Baytar herhalde en olaysız maçını geçirdi. Maçın önüne geçmemesi takdire şayan! Umut bildiğimiz Umut, Yattara bildiğimiz Yattara'ydı.

Manisaspor ve Beşiktaş maçlarının ardından gruptaki durum şekillenecek. ''Double double'' yapmak ballı kaymak olur bu sezon. Yapacak kadroda var elde. Alt kategori takımlarına karşı Manisaspor'un da, Beşiktaş'ın da mağlubiyeti var. Trabzonspor iki puan kaybetti, Beşiktaş ve Manisaspor üçer... Dört puan daha toplanırsa yeteceğini düşünüyorum.

16 Ocak'ta Manisaspor'u Trabzon'da ağırlayıp, taraftara merhaba diyecek bordo mavililer. Artık ideal onbirde yavaş yavaş sahne almaya başlar. Rotasyonda gördüklerimiz pek tatmin edici değil.

Konya Torku'nun en iyileri Anıl ve İshak'tı. İshak 1992 doğumlu. (via Tanju Eren) Umut vaad eden bir futbolcuya benziyor. Cafercan ''temiz'' piyasa yaptı hazır transfer sezonundayken, bir hafta içinde Spor Toto Lig'e gelirse şaşırmayalım. Kalitesi kaldırır zira...

10 Ocak 2011 Pazartesi

Yeni Takım, Eski Performans...

Sacramento Kings ile başladığı NBA kariyerine San Antonio Spurs ve Orlando Magic ile devam etmişti Hidayet Türkoğlu. Magic'te ciddi şekilde parlayıp, en çok gelişim kaydeden oyuncu ödülünü aldıktan sonra, kapı kapı dolaşıp, kendisine en iyi teklifi sunacak olan takımı aramaya başladı. Toronto Raptors kendisine 54 milyon dolarlık bir kontrat verince, yolu Kanada'ya düştü tecrübeli oyuncunun. İstenmeyen adam ilan edildiği Raptors'da hemen hiç varlık gösteremedi. Torontolular tarafından ıslıklandı ve dünya ikincisi olduktan hemen sonra Phoenix Suns'ın yolunu tuttu. Orada da istediği gibi gitmedi işler. Kendisine istediği kontratı vermeyen Orlando Magic'in de Hido olmadan hep bir yanı eksik kaldı sanki. Vince Carter dahi Hido'nun boşluğunu dolduramadı. Sonunda sevgililer buluştu yeniden. İki ay kadar önce gerçekleşen takasla Hido, Magic formasını yeniden sırtına geçirdi ve sanki hiç ayrılmamış gibi performans göstermeye devam etti. Kaldığı yerden...



Kendisine inanan ve O'na insiyatif veren bir coach var Orlando'da. Stan Van Gundy, Hido'yu belki de en iyi tecrübe eden coach. Neyi yapıp, neyi yapamayacağını çok iyi biliyor. Kendisine güvenen bir takım da var Orlando'da. Geldikten 2 hafta sonra yaptığı triple-double'ın ardından son oynadıkları Dallas Mavericks maçında da 17 asistle kariyer rekorunu kırdı. Takımının Mavs karşısında gerçekleştirdiği tam 24 hücumda isabet bulmasındaki karar mercii Hido'ydu. Jameer Nelson yetenekleri kısıtlı bir oyun kurucu olsa da, topsuz oyunu da gayet iyi oynayabildiği için, Hido oyun içinde dönem dönem bir numaralı karar unsuru oldu. İstatistiklerini ivedi biçimde normal seyrine getirdi ve takımına her departmanda yardımcı oldu. Hido - Howard ikilisinden yine ''basketbol sahalarında ender görülen'' ikili organizsyonlar izledik. Belli ki sevgililer birbirlerini özlemişti. Hido kariyerini Magic'te tamamlayacak artık büyük bir aksilik olmazsa. Biz de sevgilileri izlemeye devam edeceğiz tadını çıkara çıkara. Bir de yüzük takarsa parmağına mavi beyaz forma altında Hido, işte o zaman sevgililer taçlandırmış olacak birlikteliklerini. Maddi manevi her türlü be Hido! Lay lay lay laaaay...

7 Ocak 2011 Cuma

Tepkiler...

Efes Pilsen ile ilgili haberi yayınladıktan sonra ntvspor.net'e gelen yorumlar:

Görkem Alpaslan:
Yakında Efes Harabeleri'nin isminin değişmesi de gündeme gelecek.

Semih Gökçe:
Üç büyük kulüp sponsorları olmasa ne yapacak acaba? Efes'te olmasa basketbol ligi Ülker Grubu'nun tekeline girecek.

Serkan Çınar:
Bu karara ancak basketbolu sevmeyen ve basketboldan anlamayan kişiler sevinir.

Serkan Çınar:
Çok doğru bir karar! Ben zaten Efes'in adını her duyduğumda bir kasa bira alırım, kapatıldıktan sonra almam artık!

Ya Sev, Ya Terket!

Basketbolu bize sevdiren takımdır Efes Pilsen. Basketbol denince akla ilk gelen takımdır Efes Pilsen. NBA'ye oyuncu gönderen ilk kulüp, takım sporlarında ilk kez bir turnuvada şampiyon olan kulüptür Efes Pilsen. İlk kez final four oynayan kulüptür Efes Pilsen. Türkiye'de basketbol adına yapılmış ne varsa adının geçtiği kulüptür Efes Pilsen.

Yeni tütün ve alkol yasasına göre bir yıl içinde adını ve logosunu değiştirmek zorunda kaldı Efes Pilsen. Türk basketboluna sayısız hizmetleri olan, altyapısıyla Milli Takım ve NBA çapında oyuncular yetiştiren Efes Pilsen, %99 ihtimalle bu sezon son kez Beko Basketbol Ligi'nde boy gösteriyor. İlk aldığım duyumlar şubenin tümden kapatılacağı ve basketbola Avrupa'da yatırım yapılacağı yönünde. Örümcek beyinlilerin sardığı ülkemizde zaten büyük fedakarlık yaparak faaliyet gösteriyorlardı. Şimdi faaliyetleri durdurma zamanı. Hatta ben olsam takımı şimdiden ligden çeker, şubeyi kapatır ve Avrupa'ya doğru yelken açarım. Bu ülkeye fazla işler yaptı Efes Pilsen ve Çetin Tekindor'un dediği gibi: Ülkemizde elde edilen hiç bir başarı cezasız kalmaz. Kalmadı da... Teşekkürler Efes Pilsen, taraftarın olduğum için mutluyum, gururluyum... Sonsuz teşekkürler...

Colin Kazım Richards, Juan Emmanuel Culio...

İlk yaryı tarihinin en kötü performanslarından birisiyle bitiren, Rijkaard'ın görevine son verip yerine Hagi'yi getiren Galatasaray devre arasındaki ilk transfer hamlesini Colin Kazım Richards'ı transfer ederek yaptı. Fenerbahçe ile olan mukavelesinin bitmesine 6 ay kala, sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilen Kazım, aynı gün 3,5 yıllığına Galatasaray ile kontrat imzaladı. Fenerbahçe kariyeri boyunca yalnızca Chelsea'ye attığı golle hatırladığım, milli takıma sürekli olarak çağırdığı için Fatih Terim'den nefret etmek için on sebepten birisi olan Kazım'ın Galatasaray'a ne katacağı ise tam bir soru işareti. Kendisiyle alakalı olarak hiç bir zaman olumlu düşüncelere sahip olmadım. İlk bir kaç maç iyi performans gösterse de, zamanla Galatasaray forması altında da maskesinin düşeceğini düşünüyorum. Ha eklemeden geçmemek lazım, ikinci yarıda isterse 1000 gol atsın, yine de Galatasaray yönetiminin vizyonunun ne olduğunu bizlere göstermiş bir transfer olmuştur ayrıca. Düşüncelerim olumsuz olsa da, bana düşen yine transferin her iki tarafa da, hayırlı olmasını ummak olur.




Juan Emmanuel Culio, ''tek maçla anılan futbolculardan''. CFR Cluj formasıyla Roma deplasmanında 2 yıl önce oynadığı oyun, hala konuşulur. Sol açık ve sol iç mevkilerinde oynayan Arjantinli oyuncu zaman zaman sağ kanatta görev yapabiliyor. Tahminimce Harry Kewell'ın devamsızlığından dolayı, Arda'yı kanada bağlamamak için Hagi tarafından özel olarak istendi. Bu sayede sol kanatta Kewell - Culio ve sağ kanatta Kazım - Pino alternatiflerine göbekte Arda eşlik edecek. Galatasaray'ın bu zor ortamında yeterli istikrarı sağlayabilirse, kontratının sonuna kadar Galatasaray forması giyebilir ancak yine de futbolcu hakkında çok az bilgi sahibi olduğumdan dolayı net birşeyler yazmak zor gibi görünüyor.

Liderin 19 puan gerisindeki Galatasaray'ın transferleri biraz da Hagi'nin önümüzdeki sezon oynatmaya çalışacağı sistemle alakalı gibi gözüküyor. Baros'un durumu belirsizken ve Mehmet Batdal'dan randıman alınamayacağı kesinleşmişken, Galatasaray'ın bir de forvet transferi yapması kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Mehmet Çakır, Piotr Brozek, Pawel Brozek...

Ersun Yanal döneminde oluşturulmaya başlanan iskelete yavaş yavaş takviyeler yapmaya devam etti yine Trabzonspor. Özellikle ilk yarının ciddi puan farkıyla lider bitirilmesinin ardından, ikinci yarıya daha alternatifli bir kadroyla girmek şart olmuştu. Jaja gibi ''karakter fakiri'', Alanzinho ve Yattara gibi ''takım sırtlama performansları'' olmayan futbolculara bir tehdit unsurunun gelmesi gerekiyordu. Engin Baytar ve Burak Yılmaz'ı ''kullanılabilir'' hale getiren Şenol Güneş'in ellerine bu kez Ankaragücü'nden alınan Mehmet Çakır verildi.

Gençlerbirliği'nde yıldızı parlayan, daha sonra Melih Gökçek'in başkanlığındaki Ankaraspor'a ne idüğü belirsiz bir senet karşılığında transfer edilen Mehmet Çakır, daha sonra Ankaragücü'ne ''devrolmuştu''. Garip Ankara tecrübelerinden sonra bu kısır döngüden kurtulup Trabzonspor'a transfer olması hem bordo mavililer için hem de oyuncu için büyük bir fırsat gibi gözüküyor. Garip futbol stiline rağmen, zaman zaman gerçekten iyi maçlar çıkarabilen ve her an maçın gidişatını değiştirebilecek özelliklere sahip olan Mehmet'in hemen onbirde şans bulması zor gibi gözükse de, ilerleyen zamanda takımın önemli futbolcularından birisi olacağını düşünüyorum. Özellikle sağ kanatta etkili olabilen ve Yattara'dan çok, Burak Yılmaz'a benzeyen oyun stiliyle (çizgide değil, uzak forvet oynamak) rotasyona girmesi çok uzun sürmeyecektir. Mehmet Çakır transferi hem Trabzonspor'a hem de futbolcunun kendisine hayırlı olsun.

Teofilo Gutierrez'in kaçısından sonra, yalnızca Umut Bulut alternatifiyle koca bir devreyi geride bırakan Trabzonspor'un bir golcü almayı hedeflediği zaten biliniyordu. Sezon başında Glowacki'nin transfer edildiği Wisla Krakov'un kapısı bu kez Pawel Brozek için çalındı. Pawel, ''kardeşim olmadan asla'' deyince, yanında sol bek Piotr Brozek'te transfer edildi. Cale ve Ferhat'tan sonra üçüncü sol bekine sahip olan Trabzonspor'un asıl hedeflediği golcü oyuncu kimliğinde olan Pawel Brozek, Polonya Milli Takımı'nda da görev yapan ve ulusal anlamda önemli bir oyuncu. 1983 doğumlu olan oyuncu, özellikle 2001 yılında Avrupa'nın yeni yıldız adayı olarak lanse edilse de beklenen patlamayı bir türlü yapamadı. 2006 yılında ülkesiyle birlikte Almanya'da düzenlenen Dünya Kupası'na katıldı ancak hiç onbir başlamadı. Özellikle Football Manager oynayanların ismine çok aşine olduğunu düşünüyorum zira kendisi yirmili yaşlarında ''wonderkid'' olarak, Avrupa'nın büyük kulüplerine transfer oluyordu. Bilgisayar ekranındaki istatistiklerini gerçek sahaya yansıtamamış olsa da, videolarını izlediğim kadarıyla, güçten ziyade daha çok seri stile sahip bir oyuncu. Defansın arkasına sarkmayı seviyor ve bu sevgisi Trabzonspor'da kendisine çok şey kazandırabilir. (Selçuk, Colman, Yattara, Alanzinho, Jaja, Engin Baytar desteği) Umut'la stilleri neredeyse birebir örtüşüyor ancak bitiriciliği Umut'tan çok daha iyi. Umut'u çok seven bir hayranı olarak, benim bile bitiriciliğimin Umut'tan iyi olduğunu iddia edebilirim ama konumuz bu değil. Hem yeni transfer olması, hem de yabancı olması sebebiyle Umut'la gireceği forma savaşında bir adım önde görünüyor şimdilik. Göstereceği performansla kendi kaderini tayin edip, oynamayı çok istediği Şampiyonlar Ligi'nde önümüzdeki sezon forma giyebilir. Pawel Brozek, Trabzonspor'a fayda sağlayabilecek yetenekte bir oyuncu.

Pawel'in masabaşında Trabzonsporlu yöneticilere tavsiye ettiği oyuncu ise kardeşi Piotr Brozek. Pawel'in ikiz kardeşi ve O'da 1983 doğumlu. 2005 yılında Denizlispor'un bir yıllığına kiralama anlaşması yaptığı ancak sonradan ne olduysa transferi gerçekleşmeyen ve o sene Gornik Zarbzre'ye kiralanan oyuncu Polonya Milli Takımı'nın hemen her yaş grubunda görev aldı. A takımla 5 maça çıkan ve 1 gol kaydeden Trabzonspor'un yeni ''Arçil'i'' (mevki olarak olmasa da) Wisla Krakov'da da 2006 yılından beri düzenli olarak forma giyiyor. Bonus bir transfer olsa da, Cale'yi zorlayacak bir performans gösterirse, kardeşiyle birlikte Trabzonspor onbirinde yer alabilir.

Trabzonspor yaptığı bu üç transferle, ligin ikinci yarısına, kadrosunu biraz daha güçlendirmiş olarak girecek. Transferlerin Trabzonspor'a ne katacağı ise ikinci yarının başlamasıyla birlikte netleşecek.