30 Mart 2010 Salı

Skor Tahmin Oyunu 28. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

ANKARAGÜCÜ - BEŞİKTAŞ (CUMA 20:00 LİGTV)

BURSASPOR - ANTALYASPOR (CUMARTESİ 19:00 LİGTV)

FENERBAHÇE - KAYSERİSPOR (PAZAR 19:00 LİGTV)

SİVASSPOR - GALATASARAY (PAZARTESİ 20:00 LİGTV)

SAKAT VE CEZALILAR:

Ankaragücü'nde Muhammed Hanifi Yoldaş ve Metin Akan sakatlıkları nedeniyle forma giyemeyecekler. Beşiktaş'ta ise Nihat Kahveci, Matteo Ferrari ve Rodrigo Tabata'nın oynamayacağı kesin. Rodrigo Tello ve Marcio Nobre'nin durumu maç saatinde belli olacak.

Bursaspor'da Turgay Bahadır sarı kart cezalısı ve Antalyaspor maçında oynayamayacak. Bunun dışında eksik bulunmuyor. Antalyaspor'da ise Vahap Işık ve Hakan Özmert sakatlıkları dolayısıyla Bursa'ya götürülmedi.

Fenerbahçe'de Uğur Boral ve Ali Bilgin maç kadrosunda yoklar. Christian Baroni'nin durumu ise maç saatinde belli olacak. Kayserispor'da kadro dışı bırakılan Gökhan Emreciksin oynamayacak. Alioum Saiodu'nun durumu ise maç saatinde belli olacak.

Sivasspor'da İbrahim Dağaşan sarı kart cezalısı. Galatasaray'da ise Caner Erkin ve Milan Baros sarı kart cezalısı, Harry Kewell sakat. Arda Turan ile Gökhan Zan'ın bu maçta oynama ihtimalleri bulunuyor.

Çekirgenin Sonu...

2010 yılının ilk üç ayında, çıktığı 15 resmi maçta yenilgi yüzü görmeyen Trabzonspor, Kayserispor deplasmanında bu yılın ilk yenilgisini bir son dakika golüyle tattı.

Serkan Balcı'nın sakat, Engin Baytar'ın cezalı olduğu karşılaşmada, bir kaç maçtır yedek kalan Ömer Aysan yeniden ilk onbir şansı bulurken, forvet yine Umut Bulut'a teslim edilmiş, orta sahada ise Engin Baytar'ın yokluğunda, Burak, Alanzinho, Colman, Gabric ve Selçuk beşlisi şans bulmuştu. Ağır bir zemin ve sağanak yağmurla birlikte başlayan maçı Trabzonspor domine etmeyi başardı. Ağır zemine rağmen, özellikle Alanzinho'nun önderliğinde rakibinin üstüne gitmeye başlayan Trabzonspor'da her ne kadar Burak etkisiz kalsa da, Colman ve Gabric'te vasatın üzerine çıkınca Trabzonspor pozisyonlar bulan taraf oldu. Özellikle Gabric'in karşı karşıya kaldığı pozisyon, Trabzonspor adına ilk yarının en etkili atağı oldu.

İkinci yarı, iyice ağırlaşan zeminde futbolcular birbirlerinden çok, zeminle mücadele etmek zorunda kalırken, bu yarıda oyuna dahil olan Teofilo ile birlikte, Trabzonspor forvetlerinin sayısını ikiledi. Kolombiyalı oyuncunun maçın sonlarına doğru ceza sahası dışından yağtığı bir plasede direğe takılırken, belki de Trabzonspor'a geldiğinden beri en etkili oyununu bu maçta oynadı. Maçın sonları ise orta sahaların tamamen düştüğü ve 0-0'a bağlanan bir gidişat alsa da, son dakikada gelişen Kayserispor atağında, sezonun en flaş oyuncusu Ariza Makukula topu ağlara gönderip, Kayserispor'u son yedi maçta (Ankaraspor hariç) ilk kez üç puanla tanıştırdı.

Trabzonspor'da skordan çok Ömer Aysan ve Giray arasında yaşanan ve aynı takım oyuncularının itişmelerine kadar büyüyen tartışma gündem oldu. Bu tartışmanın içeriğinin, Giray'ın Ömer'e küfür etmesiyle başladığı söyleniyor. Ömer Aysan bu tartışmanın şiddeti yüzünden hakemden sarı kart görüp, cezalı duruma düştü.

Trabzonspor adına sahanın yıldızı son bir iki maçtır olduğu gibi yine Alanzinho oldu. Brezilyalı oyuncu artan performansını şık çalımlar ve güzel paslarla süslese de, takımının maçı kazanmasını sağlayamadı. Burak Yılmaz kendisine verilen şansları yine harcamaya devam ederken, özellikle Serkan Balcı'nın yokluğunu Trabzonspor çok aradı.

Kayserispor'da beklentiler doğrultusunda başarı yakalayamayan bir takım olsa da, kendi sahasında üstüste beşinci kez Trabzonspor'a geçit vermemiş oldu. Tolunay Kafkas'ın görevi bırakmasının ardından, yerine kimin geçeceği henüz belli olmuş değil ancak, eldeki kadroya yapılacak bir kaç takviye ile takımın önümüzdeki sezon yine üst sıralarda olacağı bir gerçek.

Cüneyt Çakır

FIFA ya da UEFA, hangisi bilmiyorum yakın geçmişte kendisini birinci kategori hakemi yaptığı zaman burun kıvıranlar çıkmıştı. Cüneyt Çakır hakemlik kariyerinin ''olgunluk'' dönemini yaşadığı şu sıralar açık ara Türkiye'nin en iyi hakemi olma özelliğini sürdürüyor.

Gençliğinde olayların adamı oldu Cüneyt Çakır. Önüne geçtiği maç sayısı çokçadır ancak bir gerçek varki, son yıllarda en ufak bir eyyam yapmadan, futbolcularla mesafesini koruyarak, jest ve mimiklerine dikkat ederek öyle güzel maçlar idare etti ki takdire şayan. Son oynanan Galatasaray - Fenerbahçe derbisi de kendisinin yönettiği ''şahane'' maçlardan birisi oldu.

Tabi ki verdiği bir iki yanlış karar ya da bir iki tane çıkarttığı gereksiz kart var ancak maçın tümüne baktığımızda uyguladığı avantaj kuralları, düşük tempoya rağmen, oyun akışı adına verdiği mücadele ve en önemlisi yardımcısının verdiği yanlış kararı dahi müthiş bir özgüvenle doğruya çevirmesi gibi birçok artı özelliğiyle belki de maçın en iyi adamı oldu.

Cüneyt Çakır'ın bu sezon Turkcell Süper Lig'de oynanacak olan birçok kritik mücadelede de Merkez Hakem Komitesi'ne nefes aldıracağını düşünüyorum. Fırat Aydınus ile birlikte Türk hakemliğinin parlayan yıldızlarından birisi olmaya devam ediyor genç hakem. Umarım başarılarının devamı gelir.

Derbiden Kalanlar (3)

Bir futbolcu için yaşanabilecek en kötü anları yaşadı Leo Franco, Fenerbahçe'ye karşı kendi sahalarında oynadıkları maçta. Yediği gol yüzünden, maçın son dakikasına kadar ne zaman top kendisine gelse kendi taraftarı tarafından yuhalandı ve söylenenlere göre maçtan sonra da göz yaşlarını tutamadı.

Pozisyon çok enteresan değil aslında. Selçuk Şahin orta sahanın Galatasaray kalesine yakın tarafında topu alıyor, kendi sağına doğru biraz sürüyor ve ''yaradana sığınarak'' bir şut çıkarıyor Galatasaray kalesine. Leo Franco'nun doğru yerde olsa, ayağının içiyle bile kontrol edebileceği (abartıyor olabilirim) top, altıpası geçer geçmez yerde sekiyor ve tecrübeli kalecinin ellerinden kayarak ağlarla buluşuyor. Aslında olan biten bu. Futbolsuz maçın heyecanlı bile olmayan sıradan bir anında belki de ''gol olsun niyetiyle'' bile vurulmayan şut Leo Franco'nun hatası ile birleşerek ağlarla buluşuyor ve belki de sezonun en kritik gollerinden birisi haline geliyor.

Aslında Leo Franco'nun ıslıklanmasının temel sebebi bu gol değil. Sezon başından beridir, Galatasaray taraftarı oyuncuyu ıslıklayacak bir yer arıyordu zaten. Bir türlü kabullenememişlerdi Arjantinli kaleciyi. Bu yediği golde herşeyin tuzu biberi olmuş oldu. Ben kendimden örnek verirsem şayet, Tayfun Cora'yı sahada görmeye dayanamazdım misal. Şimdilerde Burak Yılmaz oldu bu adam ancak her ikisini de sahada oynarlarken, tribünde ıslıklayacağımı sanmıyorum. Bu başka birşey çünkü.

Tabi bu durumun tuhaf tarafı, Fenerbahçe'nin Deniz ile birlikte ''ıslıklanma rekortmeni'' olan Selçuk Şahin'in bu kez rakip oyuncunun ''yuhalanmasına'' neden olan pozisyonun kahramanlarından birisi olması. Hayat garip...

Derbiden Kalanlar (2)

Maç boyunca ''sülalesine'' sövülmüş bir futbolcunun, her şeyden önce bir insanın reaksiyonunu gösterdi Volkan Demirel ''kıçıyla kontrol ettiği'' topla, Galatasaray tribünlerine karşı. Profesyonelce olmadığı ve Galatasaraylı futbolcuların ciddi tepkilerine maruz kalmamasının o an yaşadıkları şaşkınlığa bağladığım, kısaca ''ucuz atlatılmış'' bir hareket Volkan Demirel'in yaptığı.

Profesyonel açıdan baktığımızda kötü bir görüntü olduğunu kabul ediyorum ama yine de gerçekten komikti. Aslında haklılık payı da yok değil, son yıllarda oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçları için Volkan Demirel kendince en iyi özeti çıkarmış oldu aslında!

Derbiden Kalanlar

Tüyap'ta firma olarak katılımcı statüsünde yer aldığımız 4 günlük Ideal Home Fuarı'nın arasına denk geldi Galatasaray - Fenerbahçe maçı. Hakkında da çok şey yazılıp söylendi. Benim tahminime göre Galatasaray, Fenerbahçe'yi yenmeliydi ancak Fenerbahçe bir kez daha beni mahçup ederek Ali Sami Yen Stadyumu'ndan 3 altın puanı alıp giderken, rakibine de bu sezon kendi sahasında ilk mağlubiyetini tattırmış oldu.

Maç ile ilgili söylenecek o kadar az şey var ki futbol adına, geçen sene arbede içerisinde 0-0 biten maçtan pek farkı yok aslında. Selçuk'un 35 metreden kaleye gönderdiği top, o maçta da olabilir ve Fenerbahçe o maçı da kazanabilirdi.

Galatasaray adına sadece Fenerbahçe maçı için değil, Trabzonspor ve Eskişehirspor maçları içinde olumlu birkaç cümleyi bir araya getirmek çok zor. Frank Rijkaard'ın sistem oturtmak adına olduğunu düşündüğüm ve Galatasaray'a sezon başından beri oynattığı futbolun iflas etmeye yüz tuttuğu aşikar. Caner Erkin'i ısrarla sol bekte oynatmasından tutup, saha içinde de gerekli müdaheleleri yapmaması Galatasaray'ı şampiyonluk yolunda iyiden iyiye zayıf düşürdü. Kalan yedi maçın tamamını kazansa dahi Galatasaray'ın önünde şu an üç tane rakibi olduğunu ve bunların hepsini geçmesinin ne denli zor olduğunu göz önünde bulundurursak, sarı kırmızılı takımın şampiyonluk şansının bir hayli zayıfladığını görebiliriz.

Fenerbahçe ise tek pozisyona dahi giremeden kazandığı maç ile birkaç maçtır süregelen şanssız puan kayıplarının önüne set çekse de, önümüzdeki haftalar için umut veren bir futbol oynamadı. 5 maçtır gol yememeleri, kendileri için büyük bir gelişim ancak gol yollarında yaşadıkları sıkıntılar da başlarını bir hayli ağrıtacak gibi gözüküyor. Sarı lacivertli takım 90 dakikanın 10 dakikasında bile rakibine oyun anlamında üstünlük kuramazken, maç sonunda da Selçuk Şahin'in 35 metreden attığı ''garip gole'' duacı olmak durumunda kaldı.

Hem Galatasaray'ın, hem de Fenerbahçe'nin kalan haftalarda şampiyon olmak istiyorlarsa acilen toparlanmaları gerekiyor. Yoksa geçen sezon Sivasspor'un yaptığını bu sezon Bursaspor'un gerçekleştirdiği ligde Beşiktaş'ın üstüste ikinci şampiyonluğunu kabullenemeleri gerekebilir.

Skor Tahmin Oyunu 27. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

FARUK TURUTOĞLU: 19

HAKAN DEMİREL: 18

MELİH KAZDAĞ: 3

TOLGA ŞENER: 2


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 335

FARUK TURUTOĞLU: 334

HAKAN DEMİREL: 328

MELİH KAZDAĞ: 266

24 Mart 2010 Çarşamba

Kaan Baybağ

Değirmene Bir Kurban Daha...

Futbolumuzun renkli simalarından birisi de Tolunay Kafkas'tır hiç kuşkusuz. Entellektüel kişiliğinin yanısıra, Kayserispor'un başında bulunduğu zaman zarfında, gerek yaklaşımları, gerekse yetiştirip Türk futboluna armağan ettiği genç yeteneklerle, daha adını sıkça duyacağımız bir adam.

Dün düzenlediği basın toplantısında, sezon sonunda Kayserispor ile bitecek olan mukavelesini yenilemeyeceğini açıkladı. Hoca belki, mukavelenin şimdiye kadar yenilenmemiş olmasına kırılmıştır, belki de başka bir sebebi vardır ama çok işler yapabileceği güçlü bir kulüpten ayrılmak durumunda olması gerçekten üzücü. Birçok genç oyuncuyla yürüdüğü bu yolda Tolunay Kafkas kimilerine göre başarısız bile olmuş olabilir ancak ben kendisinin Kayserispor'da uzun yıllar çalışması gerektiğine inanıyorum.

Tolunay Kafkas'ın ''Canım kadar sevdiğim Trabzonspor'' diye başlayan bir açıklaması vardır. Ne zaman aklıma gelse içim cız eder. ''Canım kadar sevdiğim Tolunay Kafkas'ın'' Türk futbolunda iz bırakacak işler yapması ümidiyle ve gelecekte bir gün mutlaka o ''entel'' bağladığı atkısıyla Trabzonspor için yedek kulübesinde görmek ümidiyle kendisine Kayserispor'suz hayatında başarılar diliyorum.

Baş Sağlığı

Galatasaray Spor Kulübü'nün eski başkanlarından Özhan Canaydın'ın ölüm haberi tüm sporseverler gibi beni de oldukça üzdü. Ağzından ''Fair Play'' lafını düşürmeyen, ezeli rakibini alkışlama cesareti gösteren, nazik ve kibar bir adamdı Özhan Canaydın. Yakınlarının başı sağolsun...

Tam Konsantrasyon

Yarın akşam Antalyaspor ile oynanacak kritik bir Türkiye Kupası yarı final maçı var Trabzonspor'un. Şenol Güneş'in takımın başına geldiğinden beridir hedef gösterdiği tek şey işte bu kupa. Hem prestij, hem de Avrupa Kupaları'na katılma yolunda Trabzonspor için en önemli olgu Şenol Güneş'in de vurguladığı gibi işte bu kupayı kazanmak.

Teorik olarak Trabzonspor'un ligde oynayacağı 7 maçın (Ankaraspor'u saymadan) aksine Türkiye Kupası'nda şampiyonluk için 3 maçı kalmış durumda. İkisini Antalyaspor ile ve yüksek ihtimalle finali Fenerbahçe ile oynayacak bordo mavililer, herşey hesaba kitaba uygun olursa. Antalyaspor ligin kaliteli takımlarından bir tanesi. Bir önceki turda Galatasaray'ı elemeyi başarmışlardı. Grup maçlarında ise Fenerbahçe'yi yenmişlerdi. Antalyaspor küme düşme korkusunu derinden hisseden bir takım olmadığı için, Türkiye Kupası'na ''asılacak'' doğal olarak. Fenerbahçe'nin bu bağlamda, düşme korkusunu iliklerine kadar hisseden Manisaspor'a karşı ciddi bir avantajı bulunduğunu kabul etmek gerekiyor. Mehmet Özdilek, kendi ölçülerinde idealist bir adam. Öyle Erdoğan Arıca, Ziya Doğan, Güvenç Kurtar, Yılmaz Vural vb. gibi takım takım dolaşmak yerine belli hedefleri olan ve bu hedeflere ulaşmak için de varını yoğunu ortaya koyan bir adam. Trabzonspor'un Antalyaspor ile oynayacağı iki maç bu bağlamda da son derece kritik olacak. Olası bir kaza durumunda Avrupa Ligi'ne katılmak için diğer alternatif ilk dört arasına girebilmek. Trabzonspor elinde bulundurduğu 46 puanla, lider Bursaspor'un 12, ikinci Galatasaray'ın 7, üçüncü ve dördüncü sırada bulunan Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın 6'şar puan gerisinde 5. durumda bulunuyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş ile oynanacak birer maçın yanısıra, Galatasaray - Fenerbahçe, Galatasaray - Bursaspor, Fenerbahçe - Beşiktaş ve Bursaspor - Beşiktaş maçları da, son sekiz haftada etkili bir performansla Trabzonspor'un ilk dört şansını koruduğunun en büyük göstergesi. Oynayacağı yedi maçın minimum beş tanesini kazanıp (Ankaraspor ile altı olur bu rakam) diğer ikisinden de puan çıkarmak yeterli olur kanaatindeyim.

Tam konsantrasyon lazım. Hem lig için, hem kupa için. Avrupa Kupaları'na sürekli katılan bir takım olabilmek, beraberinde diğer başarıları da getirecektir hiç kuşkusuz.

23 Mart 2010 Salı

Skor Tahmin Oyunu 27. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR - BURSASPOR (CUMA 20:00 LİGTV)

BEŞİKTAŞ - ESKİŞEHİRSPOR (CUMARTESİ 19:00 LİGTV)

GALATASARAY - FENERBAHÇE (PAZAR 19:00 LİGTV)

KAYSERİSPOR - TRABZONSPOR (PAZARTESİ 20:00 LİGTV)

Skor Tahmin Oyunu 26. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 22

MELİH KAZDAĞ: 20

FARUK TURUTOĞLU: 7

HAKAN DEMİREL: 7


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 333

FARUK TURUTOĞLU: 315

HAKAN DEMİREL: 310

MELİH KAZDAĞ: 263

22 Mart 2010 Pazartesi

Bilal Avcı & Uğur Karameşe

Yetenek Sizsiniz Türkiye adlı Acun Ilıcalı'nın hazırlayıp sunduğu programın dün akşam final bölümü vardı. Başından beridir takip ettiğim için yarışmacıların hemen hepsi hakkında fikir sahipliğim vardı. Trabzonspor - Galatasaray maçı biter bitmez hemen yarışmanın son bölümünü izlemeye başladım.

İlk başladıklarından bu yana hakederek geldikleri finali adını ilk defa duyduğum ancak çok beğendiğim ''Popping Dance'' yapan iki lise öğrencisi genç olan Bilal Avcı ve Uğur Karameşe kazandı. Zaten final performansları da, tüm performansların içinde en iyi olanıydı. Kendilerini bir de blogtan tebrik etmek istedim. Hem dansı hem de kendilerini Türkiye'ye tanıtırken, 500.000 TL'nin de sahibi oldular.

Final performanslarını da video çubuğuna ekliyorum. Takip etmeyen ya da tekrar izlemek isteyenler için...

11 Maç Sonra...

2008 yılının mayıs ayında ununu elemiş, eleğini asmış Fenerbahçe'yi, Yattara ve Umut'un golleriyle 2-0 yenmişti Trabzonspor en son. Bu maçtan sonra oynanan tam onbir adet ''üç büyük'' maçında galibiyet yüzü göremeyen bordo mavililer, bu kez şampiyonluk hedefi olan Galatasaray'ı Avni Aker Stadyumu'nda ağırladı.

İlk on dakika Galatasaray fırtınasıyla geçildi Trabzon'da. Dos Santos ve Jo Alves'in karşı karşıya pozisyonları değerlendiremediği ve Galatasaray'ın bu on dakika içerisinde üç kez köşe vuruşu kullandığı ''tufanın'' ardından Trabzonspor dengeyi kurmadı başardı. Sonraki on dakika da Galatasaray kadar etkili olmasa da, Trabzonspor baskısıyla geçildi. Yumuşak Trabzonspor orta sahasına bu maça özel yapılan Ceyhun takviyesinin yanında Serkan Balcı'nın defansif görevlerine hücum bindirmeleri de eklemesiyle Trabzonspor rakibin sol tarafına belirgin bir üstünlük kurmayı başardı. Temponun düştüğü dakikalarda ise devreye Gustavo Colman girdi. Emre Güngör'ün hatasında kaleci ile karşı karşıya kalan Arjantinli oyuncu, Leo Franco'yu mağlup ederek, Trabzonspor'u skor üstünlüğüne taşımayı başardı. Bu dakikadan devre sonuna kadar ise Galatasaray'ın ''ısrarlı'' baskısını, Giray'ın zamanlamalı hava müdaheleleri ve Onur'un çıkıp aldığı yan toplar frenledi.

İkinci yarıda olası tüm senaryolar gerçekleşti. Gol gelmedikçe risk alan Galatasaray ve Galatasaray risk aldıkça pozisyonlar bulan bir Trabzonspor izledik ancak her iki takımda maçın sonuna kadar ''resmi'' bir gol atamayınca karşılaşmayı Trabzonspor 1-0 kazanarak 11 maçlık hasrete son verdi.

Trabzonspor adına sahanın belirgin olmasa da en etkili adamı Serkan Balcı oldu her zamanki gibi. Cale'nin Keita'ya karşı mücadele verdiği kanalı riske etmemesi dolayısı ile sık sık hücumda da boy gösteren ''küçük dev adam'' zaman zaman Keita ve Jo Alves'in ters kademelerine de girerek bana göre maçın en iyi oyuncusu oldu. Sol kanatta görev yapan Cale'de, bir maçlık aranın ardından etkili bir oyun ortaya koyarak Keita'yi arkadaşlarının da yardımıyla durdurmayı başardı. Kaleci Onur ise bugün gördüğüm kadarıyla medyaya göre maçın adamı olmuş vaziyette. Gerçekten de gerek yan toplara çıkışı, gerekse yer tutuşuyla maçta sivrilen oyunculardan birisi oldu. Özellikle maçın başında Dos Santos'un pozisyondaki kurtarışıyla da maçın sonucuna doğrudan etki etti. Trabzonspor adına sahanın iyilerinden olan diğer oyuncular ise, Ceyhun Gülselam, Gustavo Colman ve Alanzinho'ydu ancak Burak Yılmaz, Selçuk İnan ve Rigobert Song dışında bütün oyuncuların vasatı aştığını söyleyebilirim. Burak Yılmaz'a daha önce Beşiktaş ve Fenerbahçe'de verilen şansların tamamı Trabzonspor'da da veriliyor ve kendisi aynen Beşiktaş ve Fenerbahçe'de olduğu gibi bu şansları ısrarla kullanmamaya devam ediyor. Belli ki, büyük takımda oynayacak futbolcu değil. Fiziği düzgün ve süratli bir oyuncu aslında ama en basitinden maçın ilk yarısında yaptığı birkaç ortayı dahi rakiplerine çarptırması bile saç baş yoldurmaya yetti. Alanzinho özellikle maçın ilk yarısında yeteri kadar sorumluluk alıp, hücumlara destek vermeyi başardı. Aynı şekilde Gustavo Colman'da yeterli derecede sorumluluk alıp, takımının atak başlangıçlarında önemli bir oynadı ve yaptığı akıllı presle kaptığı topu da aynı güzellikte değerlendirip maçın tek golünü atan adam olmayı başardı. Trabzonspor ile ilgili son sözüm ise Engin Baytar'a olacak. Oyuna girdikten sonra getirdiği dinanizm ve ateşleme gücü bir yana o ''naif'' bileklerini kullanma stili bile futbol izleyen insanı kendisine hayran bıraktıracak nitelikte. Eski bir tabirle belirteceğim ancak özellikle yıllar boyu Premier League'in tozunu yutmuş tecrübeli Lucas Neill'e ''çimleri yoldurduğu'' bir pozisyon vardı ki tek kelimeyle takdire şayan ancak pozisyonun devamı bildiğimiz Engin Baytar sonuçsuzluğuydu. Gerçekten söylüyorum, birisinin bu adama yeteneklerini fark ettirmesi lazım. Bu kadar yetenekli olupta, nasıl bu kadar verimsiz olabilir bir futbolcu anlamak mümkün değil. Altyapı eğitimini Almanya'da almış olmasına rağmen, ''saha içi zekasını'' yükseltememiş olması ilginç. Eğer Engin Baytar önümüzdeki yıllarda bir ''olgunlaşma'' periyoduna girerse tadından yenmeyecek bir adam. Bunu buraya yazıyorum. Ayrıca daha önce de söylemiştim, yine tekrar ediyorum: Ceyhun Gülselam'dan mükemmel bir forvet olur. Bu boyda, bu oyun zekasında ve bu ince bileklere sahip forvetleri bulmak için kulüpler milyonlarca eurolar harcıyorlar. En basitinden Galatasaraylı Jo Alves için City'nin CSKA Moskova'ya ödediği bonservis parasını düşünün yeter.

Galatasaray yine bir deplasman maçından mağlup ayrıldı. Son dört deplasmandan yalnızca iki puan çıkararak kendi biletlerini kendileri kesmeye devam ediyorlar. Arda Turan'ın eksikliğinin yanında Elano ve Keita'nın ''hayalet'' gibi sahada gezmelerinin neticesinde ilk on dakika hariç Trabzonspor kalesinde neredeyse pozisyon yaratamadan 90 dakikayı tamamladılar. Baros takviyesine rağmen, arkadan top getiren kimse olmayınca iş Neill'ın kaldırdığı toplara kaldı ancak bu topları da Giray ve Ceyhun daha yere inmeden kesip, kontraatak şansları yakaladılar. Barış Özbek'in Galatasaray gibi bir takımın ilk onbirinde olmaması gerekiyor. Ayhan Akman her ne şartta olursa olsun Barış'tan daha kaliteli bir kumaş. Emre Güngör yaptığı kritik hataya rağmen bana göre iyi performans ortaya koydu maçın geri kalan kısmında. Moral olarakta çökmeden verilen görevi en iyi şekilde yaptığını düşünüyorum. Jo Alves etkili bir forvet ve Galatasaray kendisini önümüzdeki sezonda elde tutmayı başarırsa, Baros ile birlikte çok iş yapacağını düşünüyorum. Dos Santos zaten yetenekli bir adamdı ancak maç eksiğini kapattıkça çok daha iyi olacak. Galatasaray adına söyleyebileceğim en olumsuz şey ise Caner Erkin'in maça sol bekte başlaması olur. Frank Rijkaard gibi bir profesyoneli eleştirmek haddimize düşmez ama Erman Toroğlu'nun tabiriyle: Caner'den savunma adamı olmaz arkadaş!

16 Mart 2010 Salı

Aynı Hatalar

Yakın geçmişte benim hatırladığım birkaç başarı hikayesi vardır Türk futbolunda Anadolu takımları bazında. Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Sivasspor ve son olarak Bursaspor. Bu takımların hepsinde ise ortak bir hata var ki, bir şekilde sempatik görünmelerini, kamuoyu desteğini arkalarına almalarını ve başarı hikayesinin sonunu mutlu bitirmelerini engelliyor.

İspanya'da en son Real Sociedad yapmıştı bu işi yanlış hatırlamıyorsam. TRT-3'te izliyordum her maçlarını. Aranburu, Aitor Lopez Rekarte, Valery Karpin, Nihat Kahveci, Darko Kovacevic, De Pedro, Xabi Alonso gibi oyuncularıyla bundan yıllar önce bir rüya yaşamışlar ancak sonunu getiremeyip şampiyonluğu ''Los Galacticos'a'' kaptırmışlardı. Ülkemizde ise Gaziantepspor'un 3-0'dan 4-3 kaybettiği Fenerbahçe maçı kırmızı-siyahlıları rüyasından uyandırmıştı. Sonrasında ise Ersun Yanal'ın yönetiminde, Damir Botonjic, Gökhan Tokgöz, Ahmed El-Saka, Ahmed Hassan, Mustafa Özkan, Josip Skoko, Deniz Barış, Serkan Balcı, Okan Koç, Ali Tandoğan gibi oyuncularla ligin tozunu atan Gençlerbirliği devreye girmiş ancak Ersun Yanal'ı milli takıma, Ali Tandoğan, Okan Koç ve Ahmed Hassan gibi oyuncularını Beşiktaş'a, Serkan Balcı, Deniz Barış gibi oyuncularını Fenerbahçe'ye kaptırmış. Philip Daems dahi Hollanda'da kendine yeni bir takım bulmuştu. Tabi Gençlerbirliği'nin ''seyirci desteksiz'' başarı hepsinin içinde en en göz kamaştırıcı olanıdır belki de... Oynadıkları agresif futbol ve o sezon hem İspanya Ligi'ni, hem UEFA Kupası'nı, hem de İspanya Kral Kupası'nı kazanan Valencia'ya son onaltı da çektirdikleri çileyi dün gibi hatırlarım ve hala kalpten inanırım ki, şayet Gençlerbirliği o turu geçebilseydi, UEFA Kupası'nın finalini oynayacaktı. O sezon Blackburn Rovers, Parma ve Sporting Lizbon'un Gençlerbirliği önünde diz çöktüğünü hatırlatırsam ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınızdır. Dağılan Gençlerbirliği'nin ardından, geçtiğimiz 2 sezon Sivasspor fırtınası esti bu kez. Mehmet Yıldız'ın önderliğinde, Musa Aydın, Mohammed Ali Kurtuluş, Pini Balili, Sezer Badur, Abdurrahman Dereli, Hayrettin Yerlikaya gibi oyuncularıyla şampiyonluğa en çok yaklaşan Anadolu Kulübü oldular. İki sezon önce kendi sahalarında Galatasaray'a 5-3, geçen sezon da yine kendi sahalarında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a 2-1 kaybedip muhtemel şampiyonluklardan oldular. Bu sezon ise ligimizde Bursaspor fırtınası esiyor.

Ertuğrul Sağlam'ın yönetiminde Volkan Şen, Ozan İpek, Pablo Batalla, Ivan Ergic, Sercan Yıldırım, Turgay Bahadır, Ömer Erdoğan gibi oyuncularla bezenmiş kadrosuyla milyonlarca euroluk İstanbul takımlarına kafa tutan yeşil-beyazlı takımın başkanı İbrahim Yazıcı dün ''En büyük şehir takımı biziz'' şeklinde açıklama yaptı.

Herşey tamam ama insanların bulundukları yerleri hazmedemesi çok büyük sorunlarımızdan birisi. Evet Trabzonsporluyum ve bu tip açıklamalar belki de en çok beni sinirlendiriyor. Acaba başkanın bunu söylerken baz aldığı kıstas nedir? Taraftarsa şayet, en büyük şehir takımını geçtim, Beşiktaş ile beraber Türkiye'nin en büyük takımı olmaları gerekiyor. Şayet kupadan bahsediyorsa hem üç büyüklerin, hem Trabzonspor'un çok gerisinde kalıyorlar. Belki Göztepe ya da Sakaryaspor ile eşit sayıda kupaları vardır. Medya ve federasyon gücü ise, belki beşinci takım olabilirler. Bunların ortalamasını alırsak şayet, en büyük şehir takımı olmaları maalesef belki on yıl sonra, düzgün bir şekilde gerçekleşecek bir yapılanmayla olabilir.

Ertuğrul Sağlam, son Manisaspor maçında, galibiyetten bahsettikten sonra pazartesiden cumaya maç yapmaktan dem vuruyor ve sanki ilk defa kendilerinin başına geliyormuş gibi ''mazlum'' edebiyatı uyguluyor. Radyoları arayan ve konuşan Bursaspor taraftarları ''40 yıllık büyük takım taraftarı'' gibi boylarını aşan açıklamalar yapıyorlar. Maalesef Bursaspor'da diğerlerinin düştüğü hataya düşüp, kendisini ''dev aynasında'' görüyor camia olarak. Dikkatleri üstlerine çekiyorlar ve rakiplerin ekstra motivasyonuna çanak tutuyorlar. Antipatik görünmek yerine en azından şimdilik işlerini ''sessiz sedasız'' yapsalar şanslarını arttıracaklar ama bu gidişat hiç iyi değil. Fikstür avantajı, oynanmamış Ankaraspor maçı falan hikaye. Önce zihnen şampiyon olmayı başarabileceksin, daha geçen sezon yedek kulübesinin camlarını kıranların videoları internette dolaşırken, bunlardan ders çıkaracaksın ki... ''O Sene Bu Sene'' olabilsin.

El Bombası

Diyarbakır'ın ''vukuat'' bir il olmasından Diyarbakır'dan daha fazla bu ülkeyi yönetenler suçludur. Sadece şimdiki başbakan değil, bundan öncekilerde... Bursaspor maçında çıkan olaylar da örgütlü ve kasten çıkarılmıştır, İstanbul Büyükşehir Belediyespor çıka(rıla)n olaylarda öyle. Ne yazık ki, o takımın kadrosunda bulunan futbolcular, teknik kadro, malzemecisinden, ahçısına kadar herkes içinde bulunduğu durum karşısında sessizliğini koruyup, bu tezgahın içinde yer almak zorundalar.

Diyarbakırspor'un başkanı, sürekli bu olayları kaşıyıp kaşıyıp, Türk basınına farklı, yabancı basına farklı konuşurken, yanında ne idüğü belirsiz ''şalvarlı'' adamlar gezdirirken acaba işlerin bu noktaya varacağını hesaplıyor muydu? Tabi ''uzaktan kumanda'' ile yönetilen bir başkan değilse! Normal şartlar altında Diyarbakırspor'un küme düşürülmesi gerekiyor ama bunu yapabilecek miyiz? Orada forma giyen futbolculara, onları yöneten ve şartlar ne olursa olsun yöneten teknik ekibe kıyabilecek miyiz zerre kadar suçları yokken? Bu maç tatil edilmeseydi, iki sezon önceki Trabzonspor - Sivasspor maçının neden tatil edildiğini sorgulayacağım kadar, elimde vicdanımda şimdi bu takımın ligden düşürülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Son üç dakikayı seyircisiz mi oynatırlar, başka bir şehirde mi oynatırlar bilmem ama Dyarbakırspor'un ligden düşürülmesinin politik yanını geçtim, ligin omurgası bakımından da çok sakıncalı olduğunu bilmem farkedebilecek mi Futbol Federasyonu?

Diyarbakır bu ülkenin topraklarında yer alan, bu coğrafyanın içerisinde ekmek yiyen, İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirler kadar eşit olması gereken bir şehirdir. Diyarbakırspor'u sahneden almak isteyenlerin emellerine ulaşmaması gerekir. Diyarbakırspor'un ligden düşürülmemesi gerekir. Eğer düşeceklerse oynadıkları futbolla düşsünler, politik oyunlarla değil.

Skor Tahmin Oyunu 26. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

KASIMPAŞA - BEŞİKTAŞ (CUMA 20:00 LİGTV)

FENERBAHÇE - GAZİANTEPSPOR (CUMARTESİ 19:00 LİGTV)

TRABZONSPOR - GALATASARAY (PAZAR 19:00 LİGTV)

BURSASPOR - DENİZLİSPOR (PAZARTESİ 20:00 LİGTV)

PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 311

FARUK TURUTOĞLU: 308

HAKAN DEMİREL: 303

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 243

Skor Tahmin Oyunu 25. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 8

FARUK TURUTOĞLU: 7

HAKAN DEMİREL: 3

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 1


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 311

FARUK TURUTOĞLU: 308

HAKAN DEMİREL: 303

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 243

15 Mart 2010 Pazartesi

Birer Birer...

Bursaspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Antalyaspor ile üç kez üstüste berabere kalan Trabzonspor arkasından Gençlerbirliği'ni yenip, zirveye yeniden yaklaşma konusunda ümitlendirici bir adım atmıştı ve yeni rakip kendi sahasında Fenerbahçe'yi 2-1, Beşiktaş'ı ise 3-0 yenen Gaziantepspor'du.

Gustavo Colman ile Hrvoje Cale'yi Gaziantep'e götürmeyen Şenol Güneş, Egemen Korkmaz'ı da yedeğe çekerek Rigobert Song'a uzun süre sonra onbirde görev verdi. Burak Yılmaz üstüste üçüncü kez onbirde sahaya çıkarken, Sezer Badur'da Trabzonspor'a geldiğinden beri ilk kez bir lig maçında onbirde forma şansı buldu. Cale'nin yerine ise alternatifi Ferhat Öztorun forma giydi.

Bu saydığım değişikliklerin saha içine etkisi ise beklenildiği gibi olmadı ve Trabzonspor'un birkaç haftadır üzerinde olan ölü toprağını üzerinden atmaya yetmedi. Cale'nin yerine oynayan Ferhat Öztorun'un acilen mental bir destek alması lazım. Özgüveni bu kadar sarsılmış bir oyuncunun böylesine önemli bir deplasmanda sahaya sürülmesi bana göre doğru bir karar olmadı. Selçuk zaten ''naif'' bir futbolcu ve yanına ikinci ''naif'' Sezer'de gelince, Gaziantepspor ilk yarı boyunca orta sahayı çok kolay geçti. Zaten Trabzonspor'un yediği gol tamamen evlere şenlikti. Jorginho'nun yaklaşık 40 metre boyunca en ufak bir baskı hissetmeden sürdüğü topu Zurita'ya aktarışı, Zurita'nın tekrar göstere göstere Jorginho'ya verdiği pas ve son olarak Beto'nun gol vuruşunu yaptığı an tamamen Trabzonspor'un orta sahasının yumuşaklığından kaynaklanıyordu. Bana göre Trabzonspor'un bu bölgesinde ''ayan beyan'' Serkan ve Ceyhun'un oynaması gerekiyor. Yoksa bu kadar kolay geçilen bir orta saha tahmin ediyorum ligde hiçbir takımda yok. Ya Colman yedeğe çekilip Selçuk ofansif orta saha oynayacak, ya da tam tersi olacak. Bu bölgenin çözümü için eldeki kadronun bence başka bir alternatifi yok.

Teofilo Gutierrez yine yedek kaldı ve Burak Yılmaz'a tanınan şans yine kendisine tanınmadı. Bu adam üstüste dört beş maç sabit bir şekilde ilk onbirde yer bulamazsa tümden kaybedilecek. Şenol Güneş ne yapar ne eder bilmem ama eğer Teofilo'nun Trabzonspor'da bir geleceği olmasını istiyorsa bu oyuncuya mutlaka şans vermek zorunda. Yedek kalan Alanzinho ikinci yarıda oyuna girdi ve oyundan çıkan Ferhat'ın yerine Serkan sol bek mevkine geçti. Arkasından Gabric ve Teofilo hamlelerini de yapan Şenol Güneş, son dakikada gelen tamamen Alanzinho'nun bireysel becerisine bağlı olan gole ne kadar sevindi bilmiyorum ama takımı sahada rakibi ısırmadığı sürece, ne kadar göze hoş gelen futbol oynamaya çalışırsa çalışsın, su anki konumdan bir adım öteye geçemeyecektir.

Gaziantepspor gücü nispetinde iyi bir takım. Portekizli teknik direktörleri sürpriz bir kararla takımın en golcü oyuncusu Julio Cesar'ı yedeğe çekip, tek forvet Beto ile maça başladı. Trabzonspor'dan çekindiği belli oluyordu ama eğer Julio Cesar ile maça başlasa daha ilk yarıda Trabzonspor'un kapatamayacağı bir fark elde edebilirdi. Erman Özgür Türk futbolunun en yetenekli oyuncularından birisi ve ne zaman başka bir formayla görsem ''içim acıyor''. Trabzonspor'a uzun yıllar hizmet edebilecek bir kapasiteye sahipti tecrübeli oyuncu.

Önümüzdeki hafta Trabzonspor kendi sahasında Galatasaray'ı ağırlayacak. Selçuk, Serkan, Egemen, Giray, Ömer Aysan ve Cale'den kurulacak muhtemel savunma hattına, Jo, Keita, Arda, Dos Santos ve şans bulursa Baros ile hücum edecek olan Galatasaray'ın bu onbirlerle bu maçı kazanamaması ancak futbol mucizelerine bağlı olur bana göre. Trabzonspor'un eldeki kadrosunda Keita'yı durduracak bir savunmacı yok maalesef. Kendisini karşılayacak olan Cale'ye şimdiden başarılar dilemekten başka birşey gelmiyor elden. Trabzonspor'un sezon bitince ilk yapması gereken transfer hamlesi orta sahayı ''modifiye'' etmekten geçiyor. Geçen senenin aralık ayından beridir Trabzonspor'un yenilmiyor olması ise biraz da futbol şansının yanında olmasına bağlı:

İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Trabzonspor: 1-1 (88. dakika Cale)
Bursaspor - Trabzonspor: 1-1 (88. dakika Umut)
Trabzonspor - Gençlerbirliği: 3-1 (89. dakika Gabric, 90+1. dakika Umut)
Gaziantepspor - Trabzonspor: 1-1 (90. dakika Alanzinho)

11 Mart 2010 Perşembe

Skor Tahmin Oyunu 18. Hafta Erteleme Maçı Sonuçları

18. Haftada oynanması gereken ancak kar yağışı sebebiyle düne ertelenen Beşiktaş - İstanbul Belediyespor maçı tahminleri şu şekildeydi:

TOLGA ŞENER: 2-1 (Bobo, Tello / İbrahim Akın)

HAKAN DEMİREL: 1-1 (Bobo / Efe İnanç)

FARUK TURUTOĞLU: 2-0 (Bobo, Holosko)

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 2-1 (Bobo, Nobre / Herve Tum)

Bu tahminlerden sonra genel puan durumuna eklenecek puantaj aşağıdaki gibidir:

FARUK TURUTOĞLU: 18

TOLGA ŞENER: 2

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 2

HAKAN DEMİREL: 1


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 303

FARUK TURUTOĞLU: 301

HAKAN DEMİREL: 300

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 242

Lideri Alkışlayalım

Kendi sahasında Galatasaray'ı, deplasmanda Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı birer kez yenmiş bir takımdı Bursaspor. Trabzonspor ile oynadıkları iki maçtan da beraberlik alıp, büyüklerden istediklerini fazlasıyla aldılar. Girdikleri yolda anahtar maçlar Anadolu takımlarına karşı olanlar olacaktı. Şansta yüzlerine gülüyor. Erteleme maçından önce Diyarbakır deplasmanını ''maç yapmadan'' geçtiler. Bu sayede ''dokuz günde üç maç yapmak'' gibi bir dertten de kurtulmuş oldular. Kasımpaşa'yı ''temiz'' bir skorla geçtiler ve şampiyonluk yolunda önemli bir virajı daha kayıpsız atlatmayı başardılar.

Bursaspor'un önünde iki tane kritik maç var şimdi. Kendi sahasında Denizlispor ve Manisaspor ile üstüste oynayacaklar. Bu iki maçın da altı puan ile geçilmesi halinde, üç büyüklerin bu sezon şampiyonluk yolundaki yeni rakibi Bursaspor olacak. Hem Ertuğrul Sağlam'ı, hem de Bursaspor Camiası'nı kutlamak gerek. Olmaz denileni oldurmaya bu kez ''Timsahlar'' çalışıyor.

Geliyorlar!

Beşiktaş'ın hücum alternatifleri içerisinde en doğru tercih sezon başından beri Bobo ve Holosko'ydu zaten. Formda ve diri bir Tello ile birlikte Ernst ve Fink'ten oluşan ''orta saha duvarının'' sonuç alamaması futbol cinayeti olurdu zaten. Nihat'a gereğinden fazla şans vererek, henüz olmamış İsmail Köybaşı'yı defalarca sol beke çekerek, formsuz ve şımarık Serdar Özkan'a oldukça fazla tahammül ederek, takımın genel kimyasıyla sürekli oynarak Beşiktaş'ın olası liderlik ve şampiyonluk şansını sezon başından beri törpüleyen Mustafa Denizli sanki birinci haftadan beri dizginlerini tutarak öne fırlamasını engelldiği ve son düzlükte dizginleri bıraktığı bir ''yarış atı'' haline getirdi Beşiktaş'ı.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında, Beşiktaş eldeki imkanlar doğrultusunda çıkabileceği en iyi onbirle sahadaydı. Aynı zamanda iyi analiz edilmiş rakibe karşı, iyi bir oyun kurgusu ve istediğini alacağını rakibine birinci dakikadan itibaren hissettiren bir Beşiktaş vardı sahada. Çok fazla terlemeden, çokça uğraşmadan istediğini alarak, zirve yarışına ortaklığını pekiştirdi Beşiktaş. Net bir şekilde bu yarışın içerisinde olacaklarını söyleyebiliriz artık rahatça. Ligin ilk yarısında yakaladıkları sekiz maçlık seriyi bu kez ligin sonuna kadar götürebilirlerse zaten Mustafa Denizli'nin o ''ince'' hesaplarına hiç gerek kalmadan siyah beyazlılar üstüste ikinci şampiyonluklarını kutluyor olacaklardır.

Skor Tahmin Oyunu 25. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

GAZİANTEPSPOR - TRABZONSPOR (Cuma 20:00 LİGTV)

GENÇLERBİRLİĞİ - FENERBAHÇE (Cumartesi 19:00 LİGTV)

GALATASARAY - ANKARAGÜCÜ (Pazar 19:00 LİGTV)

DENİZLİSPOR - BEŞİKTAŞ (Pazartesi 20:00 LİGTV)

9 Mart 2010 Salı

Skor Tahmin Oyunu 24. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 33

FARUK TURUTOĞLU: 21

HAKAN DEMİREL: 19

TOLGA ŞENER: 2

GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 301

HAKAN DEMİREL: 299

FARUK TURUTOĞLU: 283

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 240

Oooooooof!

Bizim ülkemiz maddi açıdan bir futbol cenneti olsa da, zihinsel olarak tam bir futbol fakiri konumunda ve zihniyetleri değiştirmediğimiz sürece yıllar boyu da maalesef böyle kalacak.

Aslında bunu yapanın kim olduğu önemli değil ama şimdiki kahramanımız Aziz Yıldırım'ın sahaya (!) sürdüğü neferlerden Şekip Mosturoğlu. Uzun süredir maç kazanamayan Fenerbahçe, geçen hafta da İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a mağlup olunca sahaya Nihat Özdemir çıkmıştı. Bu kez de karşılıklı birer penaltının verilmediği (Lugano'nun net penaltı pozisyonunu saymıyorum çünkü hakemlerimiz sağolsun bu tip pozisyonlarda penaltı çalmamak konusunda müthiş bir standarda sahipler!) Antalyaspor maçının ardından piyasaya (!) çıkıp, ''İşte bakın, kazandığımız bir maçın ardından konuşuyoruz'' başlığında önümüzdeki haftalara yatırım yaptı. O kadar antipatik ve itici bir görüntüsü varki bu yöneticilerin, tarifi kelimelere sığmaz.

Sezon başından beridir yapılan yanlışları örtmek için mi dersiniz, önümüzdeki haftaları garanti altına almak için mi dersiniz, ne derseniz deyin, futbolumuzun içinde varolan yönetici terörü bitmek bilmiyor. Hakemlerin düdüklerini çifte standartlı çaldığını iddia eden Şekip Mosturoğlu'nun dayanağında yüzde yüzlük bir haklılık payı var ama geriye dönüp baktığımızda verdiği örnekle alakalı o kadar çok çelişki var ki, hangi birini düzelteceğimizi düşünmek yerine, zihniyetlerimizi düzeltmeyi düşünmek çok daha mantıklı olacak gibi duruyor. Mosturoğlu'nun dayanağı ise, iki hafta önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında Deniz Barış'ın verilmeyen golü ve geçen hafta Trabzonspor karşısında Sandro'nun golüne iptal kararı çıkmayışı. Pozisyonları yanyana koyduğumuzda, kuralı da göz önünde bulundurursak, Şekip Mosturoğlu bu iddiasında haklı ancak dediğim gibi zaten bırakın Turkcell Süper Lig'i, Dünya'nın hemen her liginde bu tip pozisyonlarda çelişkili ve çifte standartlı (!) kararlar çıktığına eminim. Bu tip pozisyonları yorumlamak zor ve kural tamamen pozisyonu yorumlama üzerine çıkartılmış gibi. Anlık gelişen bu pozisyonlar için de hakemlerden medet ummak son derece iyimser bir davranış olur.

Son olarak toparlarsak; bir takım altyapı çalışmaları, tesisleşme hamleleri, maddi gelirlerin arttırılması gibi konularda Türk Futbolu'na öncü olan bir kulübün misyonunun bu derece zayıf olmaması gerektiği kanaatindeyim. İlla hakem eleştirilecekse de bunun daha düzgün cümleler ve diğer kulüpleri yaralamadan yapılması hem futbolumuz hem de Fenerbahçe Spor Kulübü için daha medeni ve doğru bir davranış biçimi olacaktır.

8 Mart 2010 Pazartesi

Mucizevi Galibiyet

3 maçlık beraberlik serisinin ardından artık kazanmak isteyen Trabzonspor ve birkaç galibiyet daha alıp, korkulu rüya görmek istemeyen Gençlerbirliği'nin mücadelesine sahne oldu geçtiğimiz cumartesi akşamı Hüseyin Avni Aker Stadyumu.

Gençlerbirliği amacının bir puan olduğunu ve defansif bir anlayışla mücadele edeceğini daha maç başlamadan, Mustafa Pektemek, Burhan Eşer ve Hurşut Meriç gibi ofansif gücü yüksek oyuncularını kenarda oturtarak göstermişti zaten. Trabzonspor'da ise ideal ancak son üç haftanın başarısız onbirinde eksik halka olan cezalı Engin Baytar'ın yerine Burak Yılmaz görev aldı. Geçen hafta da Gustavo Colman'ın yokluğunda, Antalyaspor deplasmanında onbir çıkan Burak Yılmaz golünü de atmayı başarmıştı.

Maçın başlamasıyla birlikte etkili olan taraf Trabzonspor'du. İlk dakikadan itibaren rakip yarı sahaya yerleşen bordo mavili takımda ön liberolardan Serkan Balcı'da sık sık ileri çıkarak takım arkadaşlarına destek verdi ancak Umut Bulut'un ceza alanı dışından gönderdiği ve Serdar Kulbilge'nin kornere çeldiği şut haricinde pek pozisyon yakalayamadı bordo mavililer. İlk yarım saat sona ererken, ilk etkili ve organize atağını geliştiren Gençlerbirliği, Sandro ve Vranjes'in organizasyonunda golü atarak Trabzon deplasmanında 1-0 öne geçmeyi başardı. Golden hemen sonra Burak Yılmaz'ın karşı karşıya aşırttığı topu ise eski Hacettepeli Orhan Şam çizgi üstünden çıkarmayı başarsa da, beş dakika sonra Burak Yılmaz'ın attığı şans golüne engel olamayan Gençlerbirliği skor üstünlüğünü uzun süre korumayı başaramadı. İlk devrenin sonuda az pozisyonlu ancak karşılıklı iki golle geldi.

Berbat bir gününde olan Colman'ı, Gabric ile değiştirerek başladı ikinci yarıya Şenol Güneş. Alanzinho'nun son derece etkisiz kaldığı devrede, son yarım saatte galibiyet adına Hurşut Meriç'i sahaya gönderen Thomas Doll'a Şenol Güneş, Burak Yılmaz - Ceyhun Gülselam değişikliğiyle cevap verdi. Maçın 75. dakikası kırılma anlarından birisi oldu. Gelişen Gençlerbirliği atağında Mahmut'un altıpastan vurduğu kafayı çelmeyi başaran Onur Kıvrak, Trabzonspor'un skorda geriye düşmesini engelledi. 90. dakika oynanırken ise bu kez devreye ''mangal gibi yüreğiyle'' Serkan Balcı girdi. Yaklaşık 60 metre sürdüğü topu içeriye çevirmeyi başaran Serkan'dan gelen topta oluşan karambolde sol çarprazdan sert ve düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderen Gabric, Trabzonspor'un beraberlik serisine son verirken, Umut'un 90+'da gelen kafa golü yalnızca farkı arttırmaya yaradı. Bu sonuçla Trabzonspor üç maçlık beraberlik zincirine son verip, maç kazanmayı başardı.

Trabzonspor'un son üç maça nazaran en kötü futbolu oynadığı karşılaşma oldu Gençlerbirliği karşılaşması. Birisi sezon başında bana Trabzonspor Engin Baytar'ın yokluğunu hissedecek dese inanmazdım ama Engin Baytar'ı dün çok aradı Trabzonspor. Orta saha ile forvet arasında bağlantı kurması gereken oyunculardan Alanzinho, Colman ve Selçuk günlerinde olmayınca (Zaten ben Selçuk'un gününde olduğu bir gün hatırlamıyorum) gol arama işi, Egemen ve Giray'ın ileriye şişirdiği toplara kaldı. Burak Yılmaz son derece savruk bir oyuncu olduğu için, arkadaşlarının Burak'ın yapacağı hamleleri hesap etmeleri neredeyse imkansız hale geliyor. Oyundan çıkana kadar Burak'ın içinde bulunduğu bir verkaç girişimi, kanattan bindirme ya da duvar pası göremedik. Yalnızca ilk golde yaptığı koşuyu iyi gören Umut Bulut ile yaptıkları varyasyonu neticelendirmeyi bildi. Ceyhun Gülselam Trabzonspor'un ''yumuşak'' orta sahası içinde kendisine mutlaka ilk onbirde yer bulmalı. Benim bu bölgeden kesilecek favori adayım ise Selçuk İnan. Trabzonspor'un sağ bek mevkii kanayan bir yara gibi adeta. Ömer Aysan'ı o bölgede izledikçe, Daum'un Volkan Demirel'i kalede gördüğünde yaşadığı hislere kapılıyorum. Acil transfer gereken ilk bölgesidir sağ bek Trabzonspor'un. Teofilo Gutierrez bu maçta da oynamadı ve iş iyice laz fıkrasına döndü. Fatih Tekke'ye tercih edilen oyuncunun ve Eto'o, Forlan gibi oyuncuların bulunduğu listeye giren Kolombiyalı oyuncu bakalım ne zaman forma şansı bulabilecek Trabzonspor'da.

Gençlerbirliği'nin kaybettiği maç aynen Beşiktaş'a İstanbul'da kaybettikleri maça benzedi. O maçta da iyi oynayan, pres yapan, savunması kuvvetli olan ve gol kovalayan takım Gençlerbirliği olmasına rağmen maçı Beşiktaş farklı kazanmıştı. Bu kez de aynı şey oldu ve Gençlerbirliği makus talihini kıramadı. Sakatlıktan iyice kurtulan Serkan Çalık'ı ben çok beğendim. Kanatlarda da, forvet arkasında da, Kahe'nin yanında da görev yapabilecek tam bir joker kendisi. 61 numaralı formayla hatırlıyoruz genç oyuncuyu Galatasaray'da. Umarım yolu yakın zamanda Trabzon'a düşer. Gençlerbirliği'nde öyle çok fazla öne çıkan bir oyuncu olmadı. Takım gibi takımlar, iyi oynuyorlar ancak sekiz maçtır kazanamıyorlar. Thomas Doll maçtan sonra ''Bunun için ne yapılması gerektiğini inanın ben de bilmiyorum'' dedi ki, gerçekten bir takım için en sorunlu, en karmaşık dönemler bu dönemler olsa gerek.

Trabzonspor haftaya Gaziantepspor deplasmanına gidiyor. Öyle aman aman bir takım olmasa da, Gaziantepspor kendi sahasında hem Fenerbahçe'yi, hem de Beşiktaş'ı devirmiş bir takım. Bu deplasmandan galibiyet çıkarılırsa Avrupa Kupaları iddiası artar. Hazır Kayserispor'da çaptan düşmüşken...

3 Mart 2010 Çarşamba

Kim Bu Futbolcu?

En üstteki fotoğraf, eski bir efsanevi kaleciye, ortadaki fotoğraf, bir dönem ülkemizde de forma giymiş bir futbolcuya, alttaki fotoğraf ise yine yakın geçmişin popüler futbolcularından birisine ait. Cevapları cumartesi sabahı açıklayacağım. En hızlı üçte üç yapana Phil Jackson'ın ''Kutsal Çemberler'' kitabı benden hediye. Açıkçası arşivimde olan bir kitabı hediye edeceğim. İkinci el ama olsun. Sahibinden temiz! Futbolcular kesinlikle zor değil. Dikkatli olan üçünü de bilecektir. Rastgele!

DOĞRU CEVAP: Hans Van Bruekelen, Josip Skoko ve Aaron Winter olacaktı. Bu sıralamayı eksiksiz ve ilk olarak doğru olarak bilen Melih kardeşim ''Kutsal Çemberler'' adlı kitabı haketmiş oldu. Tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Skor Tahmin Oyunu 24. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR

DİYARBAKIRSPOR - BURSASPOR (CUMARTESİ 15:00 LİGTV)

TRABZONSPOR - GENÇLERBİRLİĞİ (CUMARTESİ 19:00 LİGTV)

FENERBAHÇE - ANTALYASPOR (PAZAR 19:00 LİGTV)

ESKİŞEHİRSPOR - GALATASARAY (PAZARTESİ 19:00 LİGTV)

NOT: Fenerbahçe'de Alex de Souza kırmızı kart cezalısı.

Eyvah Eyvah

Son dönemin merakla beklediğim filmlerinden birisiydi Eyvah Eyvah ve ancak dün akşam izleme şansı buldum.

Çanakkale'nin Geyikli Beldesi'nde ikamet eden ve anneannesi ile dedesinin yanında yaşayan Hüseyin Badem'in (Ata Demirer) öldü sandığı ancak yaşadığını öğrendiğini babasını bulmak için İstanbul'a gidişini ve burada gazinolarda şarkı söyleyen Firuzan (Demet Akbağ) ile tanışıp yaşadığı maceraları anlatan bir film Eyvah Eyvah. Ata Demirer'in Trakyalı taklitlerini zaten daha önceden biliyorduk. Bu yeteneğini filme de aynen yansıtmayı başarmış ünlü komedyen. Demet Akbağ için zaten fazlaca birşey söylemeye gerek yok, muhteşem bir performans sergilemiş yine. Bana göre gayet güzel ve izlenmesi gereken bir yapım olmuş Eyvah Eyvah. Bir iki saatini gülmeye ayırmak isteyen herkese naçizane tavsiye ederim.

2 Mart 2010 Salı

Bu İşler Nasıl İşler?

Efes Pilsen'in hatırı sayılır derece de geniş kadrolu, bir o kadar da kariyerli yerli ve yabancı oyuncularla donatılmış hakikaten muazzam bir kadrosu var ancak geçtiğimiz iki üç sezondur Efes Pilsen artık başarılarla değil, sansasyonlarla anılmaya başlanan bir takım haline gelmiş vaziyette. Geçtiğimiz sezonun sonunda Efes Pilsen'in şampiyonluğu ile sona eren play-off finallerinin ardından yaşanan doping rezillikleri işin son halkası olmuştur diye düşünüyordum ancak bu sezon Ergin Ataman'ın kendi oyuncularını basının önüne atma rezilliği de başgösterdi. En son oynanan Beşiktaş Colaturka maçından sonra Ergin Ataman bariz şekilde isim vererek Sinan Güler'den gerekli katkıyı alamadığını ve O'na kızdığı için süresini azalttığını söyledi. Daha önce de Rakocevic ve Shumpert yüzünden Top-16'ya kalma şanslarının azaldığından dem vurmuştu.

İlginç bir adam Ergin Ataman. Milyon euroluk büyük bütçeli Efes Pilsen kadrosunu zaten yönetemediğini biliyorduk ama bu tip kariyerli adamlarla basın önünde yaşadığı polemikler Efes Pilsen gibi saygın bir basketbol kulübüne hiç yakışmıyor. Bir Aydın Örs'ü, bir Oktay Mahmuti'yi çok arıyoruz. Rakocevic, boşuna yürümedi Ergin Ataman'ın üzerine, sadece bu kadar söylüyorum.

Neremiz Doğruki?

Halihazırda Rusya Milli Takımı'nın teknik direktörü olan, Dünya Kupası'nda Fildişi Sahilleri Milli Takımı'nın başına geçmeye hazırlanan ve eylül ayında başlayacak olan 2012 Avrupa Şampiyonası elemeleri için Ağustos ayında Milli Takım'ın başına geçmesi planlanan Guus Hiddink ile bir garip yola girmiş durumdayız.

Yabancı dedi başka birşey demedi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener. Başından beri karşıydım şu yabancı işine. Christoph Daum, Mircea Lucescu ve hatta Georghe Hagi bile olabilirdi çünkü onların memleketleri yabancı olsa dahi bize yabancı değillerdi. Milli Takımlar Sorumlusu Ersun Yanal oldu. Alt gruplardaki zamanında Haluk Ulusoy tarafından tasnif edilmiş olan Trabzonlu hocalar grubunun işine son verildi. Bir tek Abdullah Ercan kaldı U17'nin başında. Onun'da neyseki birkaç yıllık Fenerbahçe ve Galatasaray deneyimi var. Bence alt yaş gruplarında yapılan operasyon tamamen doğrudur belirtmeden geçemeyeceğim. Honduras maçının aday kadrosunu görünce bu kadroyu Guus Hiddink'in belirlemediğini anladım da, Fatih Terim'in belirlediğinden şüphelendim. Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz yine yoklar. İbrahim Toraman'da... Ambargo devam ediyor. Fatih Tekke ve Gökdeniz için kasıt aramayalım diyelim. Fatih Tekke'nin ligine uzun bir ara verildi ve kendisinin maç eksiği var. Peki aylardır topa dokunmayan Sabri neden milli takımda? Gökdeniz, etik değerler adına yok diyelim, peki inanılmaz şekilde Colin Kazım neden mevcut?

Ben Guus Hiddink'in herhangi bir şekilde katkı sağlayacağını düşünmüyorum açıkçası. O da bir tür Daum işte. Yalnızca başarı peşinde koşacak. Ayda bir kere üç beş gün Türkiye'ye uğrarsa iyidir. Zaten sırf bu yüzden bile medya kendisini ''çatır çatır'' yer. Honduras maçında takımın başında Oğuz Çetin olacak. Ben böyle saçma iş hayatımda görmedim. Şunun şurasında ne kaldı elemelere. En ufak bir proje, en ufak bir girişim yok. Basında bile yer bulmuyor Milli Takım. Milli havamız kaçtı kısaca. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek, gerçekten çok ama çok merak ediyorum.

1 Mart 2010 Pazartesi

Daum'un Askerleri

Lille maçında bu sezonun en yüksek eksik sayısına ulaşıp tam 8 eksikle sahaya çıkmıştı Fenerbahçe. Bu maçta eksik sayısını beşe indiren Fenerbahçe'nin karşısında, kendisine ezelden beri ters gelen ancak tam dokuz eksikle sahaya çıkan İstanbul Büyükşehir Belediyespor vardı.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor geçen hafta Trabzonspor maçında yaptığı savunma sayesinde zorlu deplasmandan bir puan çıkarmayı başarmıştı. Bu hafta ki rakipleri ise son iki sezondur Olimpiyat Stadyumu'nda üstüste iki kez 2-0 mağlup ettikleri Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe taraftarı Olimpiyat Stadı'nın tribünlerini 25 bin civarı bir kalabalıkla doldurup, ligdeki kötü gidişe dur demek için takımının yanına gelmişti.

Maçın başlamasıyla birlikte aslında işin ne kadar zor olduğu ortaya çıktı. Daum'un Semih ve Gökhan Ünal'ı yedekte oturtup, yine Güiza ve Alex'e bel bağladığı hücum organizasyonlarıyla sonuca gitme çabası, Fenerbahçe'nin öyle kolay kolay gol bulamayacağını gösteriyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise savunmayı iyi yapan ancak kontraataklara çıkmakta zorlanan bir takımdı. İlk yirmi dakika da iki takımın kimyaları nedeniyle adeta bir ''kördüğüşü'' gibi geçiyordu ki, Fenerbahçe hücuma çıkarken, Selçuk'tan ustalıkla kazandığı topu aynı ustalıkla iyi yere koşu yapan İskender Alın'ın önüne yuvarlayıverdi Trabzonspor altyapısından yetişme Ali Güzeldal. Ali Güzeldal'ın forma numarası gibi ''10 numara'' pasını kaleciyi de geçip ağlara yuvarlayan İskender Alın takımını 1-0 öne geçirmeyi başardı. Golden sonra Fenerbahçe beraberlik golünü kovalasa da, sistem başından beri aynı olduğu için rakip savunmayı zorlayacak net bir atak geliştiremedi ancak buna rağmen ilk yarının son dakikasında sağ çarprazdan Deniz Barış ile bir gol buldu ama bu gol de ''ofsayt'' engeline takılınca ilk yarı İstanbul Büyükşehir Belediyespor üstünlüğü ile sona erdi.

Bursaspor maçında tribünden tepki gören Güiza'yı oyundan alan Christoph Daum aynı uygulamayı bu kez Deniz Barış ve golde büyük hatası bulunan Selçuk Şahin için yaptı. İkinci yarıya bu iki futbolcu çıkmazken yerlerine Christian Baroni ve Deivid de Souza dahil oldu. Açıkçası ikinci yarıda ilk yarıdan çok farklı başlamadı. Yine topa sahip olan taraf Fenerbahçe'ydi ancak tek bir farkla. Bu kez topu şişirerek değil, yerden ayağa ve daha bilinçli oynamaya başlayan sarı lacivertliler, gelecek golün de sinyallerini vermeye başlamış oldular. Alex de Souza kendisine yakışan şıklıkta bir vole / plaseyle skora dengeyi getirdi ancak bitime yaklaşık 15 dakika kala kırmızı kart görünce takımını 10 kişi bıraktı. 10 kişi kalan Fenerbahçe Alex'in kırmızı kartından sonra bir kez daha kontra yakalandı ve bu pozisyonda da İskender Alın'ın golüne engel olamayınca karşılaşmayı İstanbul Büyükşehir Belediyespor 2-1 kazandı.

Öncelikle maçtan sonra çok konuşulan hakem Fırat Aydınus ve yardımcılarının kararlarını naçizane incelemek isterim. Fenerbahçe'nin golünde bana göre Andre Santos'un pozisyonu ofsayt olsa da top direk gol olduğu için ofsayt yok. Zaten Hasagic topa plonjonunu yapmış vaziyette ve Andre Santos'un burada ki tek hamlesi toptan kaçmak için. Belki kurallar bu pozisyonun ofsayt olduğunu söylüyor olabilir ancak kural bu olsa bile bence saçma. Hakemlerin bu tip pozisyonları anında yorumlaması imkansıza yakın. Bu yüzden mutlaka bir standart getirilmesi gerekiyor. Yoksa dünkü maçta olduğu gibi aleni bir gol güme gider. Güiza'yı indiren Ekrem Ekşioğlu'na hakem sarı kart çıkardı ancak bu pozisyon bana göre dünyanın her yerinde kırmızı karttır. O pozisyonda Ekrem Ekşioğlu faulü yapmasa Daniel Güiza'nın bariz gol şansı vardır. Alex'in gördüğü kırmızı kart bana göre sonuna kadar doğrudur. Ekrem Ekşioğlu'nun ayağının kırılmaması ise bence büyük bir şanstır. Sabah Lig Radyo'da Mehmet Ayan Christian'da atılmalıydı dedi ama ben hangi pozisyondan bahsettiğini anlamadım. Muhtemelen maç esnasında pozisyonu kaçırdım. Fırat Aydınus ve yardımcıları maalesef dünkü maçta bir iki tane kritik hataya imza attılar ama Fenerbahçe'nin asbaşkanlarından Nihat Özdemir maçtan sonra yarım saat hakem konuşmasının takımın şu anki perişan halini örteceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu söyleyebilirim.

Fenerbahçe adına sahanın en iyisi Emre Belözoğlu, sonra da Alex de Souza'ydı. Deniz maç eksiğine rağmen bana göre fena oynamadı ama tribün tepkisine kurban gitti. Volkan Demirel ilk golde zamanlama hatası yaptı, daha ''timingli'' çıkabilse topu uzaklaştırabilirdi. Bekir İrtegün hatasıza yakın oynadı ve hırsıyla dikkat çekti. Selçuk Şahin'in Ali Güzeldal'a kaptırdığı top, kendi ipini çekti. Christoph Daum'da formsuz bir dönemden geçiyor olmalı çünkü takım pozisyona giremezken ve ilk yarı mağlup bitirilmişken, sahaya Semih ya da Gökhan Ünal'ı sürüp forveti ikilememesi enteresan. Bir tür inat peşinde koşuyor olabilir.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise haddini bilerek oynadı. Şanslarının da yardımıyla iki pozisyona girip iki gol atmayı başardılar. Bu kadar eksiğe rağmen Fenerbahçe gibi bir rakipten üç puanı almak herşeye rağmen kolay değildi ve bunu başardılar. İstanbul Büyükşehir Belediyespor kadrosunda takıldığım bir adam var o da Serhat Gülpınar. Bu adamın Süper Lig'de nasıl forma şansı bulabildiğine şaşırdım kaldım doğrusu.

Skor Tahmin Oyunu 23. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 23

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 8

FARUK TURUTOĞLU: 7

HAKAN DEMİREL: 6


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 299

HAKAN DEMİREL: 280

FARUK TURUTOĞLU: 262

FAIRPLAY PLAYSTATION CAFE: 207