31 Aralık 2008 Çarşamba

2009

Hayallerin ve hedeflerin gerçeğe dönüştüğü bir yıl olması dileğiyle 2009 kutlu olsun...

Murat Özyer Görevinden Alındı.

Sezon başından beri ismi tartışılan bir coach olan Murat Özyer'i dün görevden aldığını açıkladı Galatasaray Cafe Crown internet sitesinden. 14 maçta 12 galibiyet ve 2 mağlubiyet alan bir takımın coachu neden görevinden alındı diye sormak lazım aslında ama ifade ettiğim gibi sezon başında bile papatya falları açılıyordu O'nun için. Taraftarın bir kısmınında ''büyük maçları kazanamadığı için'' görevde kalmasını istemedeğini biliyorum. İnternet sitesinde herhangi bir açıklama ya da sebep gösterilmemiş görevden alınış hakkında, sadece 7 aralıkta göreve başlayan ve statüsünün ne olduğunu bilmediğim bir görevde, yani ''teknik danışmanlık'' görevinde bulunan Koray Mincinözlü'nün görevlendirildiği ve takımı maçlara O'nun hazırlayacağı belirtilmiş.

Aslında Murat Hoca için de hayırlısı oldu. İstenmediği bir yer gibiydi Galatasaray ve ayrılık gerçekleşti, bundan sonrası iki taraf için de hayırlı olsun...

30 Aralık 2008 Salı

Anket Kapandı. İlk Yarının En İyi Teknik Direktörü Ersun Yanal...

10 oy ile blog tarihinin en az ilgi çeken anketi olan ''İlk Yarının En İyi Teknik Direktörü'' anketi dün sonuçlandı. 10 oyun 4'ünü alan Trabzonspor Teknik Direktörü Ersun Yanal oylamanın galibi olurken, 2 oy alan Michael Skibbe ikincilikte kaldı. Birer oy alan Bülent Uygun, Luis Aragones, Tolunay Kafkas ve Rıza Çalımbay'da en azından blog okurları tarafından performanslarıyla ''ödüllendirilmiş'' oldular.

Bursaspor ve Ertuğrul Sağlam

Sezon başında Samet Aybaba arkasından Güvenç Kurtar barınamadılar Bursa'da. Trabzon için çok zor bir şehir derler teknik direktörler için ama ben Bursa'da Nejat Biyedic ve biraz da Yılmaz Vural'dan başka ''gün yüzü gören'' teknik direktör görmedim. Belki biraz da Georghe Hagi. Çok zor bir seyirci kitlesi var Bursa'nın, hedefleri her daim yüksek ve teknik direktörün oynattığı oyuna varıncaya kadar inanılmaz bir dikkatle takip ediyorlar maçları, zaten hemen her maçlarını dolu tribünlere oynadıklarını biliyoruz. Trabzonspor maçında takımları 1-0 öndeyken bile oynadıkları mahkum oyun karşısında tribün Güvenç Kurtar'ı istifaya davet etmişti. Maçı 2-1 kazanmalarına rağmen maç sonunda ''Güvenç Kurtar istifa'' sesleri yankılandı tribünlerden.

Şimdi 3,5 yıl için Ertuğrul Sağlam ile anlaştılar. Ertuğrul Sağlam'ın öyle pek ''alavereli dalavereli'' işi yok, adam gibi adamlardandır kendisi, savunma ağırlıklı futbolu sever, disiplin anlayışı vardır ve yumuşak yüzlü görünsede otorite sahibidir. Bursaspor tribünü şayet Ertuğrul Sağlam'dan şampiyonluk beklemezse, Ertuğrul tribüne istediğini verir, Bursaspor öyle zor durumlar yaşamaz.

Ertuğrul Sağlam bundan hemen hemen bir ay kadar önce yurtdışından da olmak üzere ''sekiz tane teklif aldım'' demişti. Demekki en cazibi Bursaspor'un teklifiymiş! Zor bir şehire ve zor bir takıma gidiyor, Kayserispor'dan Beşiktaş'a gelmişti Sağlam Hoca, bakalım bundan sonraki rotasını nasıl çizecek...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Christian Brüls

Trabzonspor'un bu futbolcuyu sezon başında Belçika'nın KAS Eupen takımından 250 bin euro karşılığında transfer edip Hollanda'nın MVV Striching takımına kiraladığını blog okuyucularından kaç tanesi biliyor bilmiyorum ama Christian Brüls Hollanda Ligi'ne gittikçe ısınmaya başladı bu aralar.

Trabzonspor yönetimi sezon başında Brüls için ''gelişimini izlemek için MVV'ye kiraladık, burada kendisini takip edeceğiz ve gelecek sezondan itibaren takımla birlikte idmanlara başlayıp başlamayacağına karar vereceğiz demişti. Brüls şimdiden idmanlara çıkmayı garantilediği gibi(!) Trabzonspor'un oynadığı 250 bin euroluk kumarın da karşılığını vermiş oldu.

Hollanda Ligi'nde MVV formasıyla 16'sı ilk onbir olmak üzere toplam 20 maça çıkan, tipi itibariyle eski Trabzonsporlu Hans Sommers'e benzeyen, Belçikalı oyuncu bu maçlarda 2 gol ve 7 asistle oynadı. Ersun Yanal'ın ''Devre arasında gelsin'' gibi bir talebi olur mu bilmiyorum ancak bu genç adam Hollanda Ligi'nde şimdiden rüştünü ispat etmiş durumda...

Şok!

Hepimiz Alex de Souza ve Fenerbahçe arasında bir kontrat sorunu olmadığını ve imzanın yakın zamanda atılacağını düşünüyorduk ancak Kaptan Alex de Souza'nın resmi internet sitesi olan www.alex10.com.br/tr2 'de yaptığı açıklama kafaları bir hayli karıştırdı, aşağıda tam metin olarak kopyaladığım sözler çıkacak bir yangının habercisi mi olacak? Bekleyip göreceğiz ancak hiç kuşkusuz medyaya müthiş bir malzeme çıktı yine...

“Kendi geleceğimi düşünmeye başladım. Şu ana kadar dört teklif aldım. Hepsi kaliteli takımlar ve benim futbolumdan istifade etmek isteyen ekipler, bu yönüyle çok sevindim. Diğer taraftan, Fenerbahçe’nin durumunu anlamıyorum. Dört yıldır bu kulübün futbolcusuyum ve sadece dört defa sakatlandım ve hiçbiri de ciddi sakatlıklar değildi...”

“Herkese saygı duyuyorum ve herkesin de bana saygı duyduğuna inanıyorum. Ancak şu ana kadar kulüple yaptığımız görüşmeler sonrasında bende bazı şüpheler uyandı ve bundan dolayı rahatsız oldum. Hele bir de bunca zaman Fenerbahçe forması giymiş ve kulüp için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış olmama rağmen hala bu şüpheleri gideremedim. Tabii ki de benim ilk tercihim Fenerbahçe’dir. Ama diğer tekliflerin de varlığı ortadayken en fazla verimli olabileceğim ve değerimin bilineceği yerde oynamayı da düşünmek zorundayım. 2009’dan benim istediğim işte budur.”

Şimdi de Real Madrid!

Yattara'ya talip olan takımların bir türlü aynı dengede olmaması bir hayli enteresan. İstanbul takımlarının öyle pekte sıcak bakmadığı Gineli oyuncunun adı bir süreliğine Beşiktaş ile, kısa bir süre için de Galatasaray ile anılmıştı. Sonrasında Yattara transferi Avrupa'ya açıldı ve sezon başında ''Totti'yi verin Yattara'yı alın'' geyiğinin çıkmasına sebep olan Roma transferi konuşuldu. Bu fırtına atlatıldıktan sonra bu kez Yattara transferi Asya kıtasına açıldı ve Katar'ın Al-Saad takımı Yattara'yı gerçekten transfer etmek üzereyken çıkan anlaşmazlıklar neticesinde iş bitmedi ve Yattara kulüpte kaldı ancak Paris Saint Germain'in O'nu istediği de uzun bir süre gündemde kaldı. Tam herşey bitti derken yine bir transfer sezonuna Yattara haberleriyle girdik, hem de sınıf atlayarak!!! Artık Yattara'nın talibi Avrupa'nın en büyük kulüplerinden birisi olan Real Madrid. Şampiyonlar Ligi'nde oynayabilecek durumda olması ise bu transfer için gözetilen en olumlu şart. Klas-Jan Huntelaar ve Lassana Diarra'nın Avrupa'da oynayabilirlikleri tartışılıyormuş (bunu hiç anlamadım ya oynayabiliyordur ya da oynayamıyordur, nasıl bir tartışma bu) Yattara'nın ise böyle bir sorunu yokmuş ve bu durum transferin gerçekleşmesi için en büyük avantajmış.

Ne diyelim artık, Katar'dan İspanya'nın en büyük iki kulübünden birine kadar uzanan geniş bir yelpazede ''talipler listesi'' olan İbrahima Yattara'nın transfer hikayelerini dinlemeye devam edeceğiz en azından ocak ayının sonuna kadar...

Ali Tandoğan'la Ayrılan Yollar...

Mustafa Denizli dün sabah görüşmüş Ali Tandoğan'la ve beraber çalışmak istemediğini söylemiş. Gençlerbirliği'nin parladığı dönemde takım iskeletinin en ''kemik'' oyuncularından birisiydi. Beşiktaş serüvenine pek iyi başlayamasada zaman zaman forma şansları buldu, hücuma yakın oynarken gollerde attı. Gençlerbirliği'ndeyken iyi frikiklerini hatırlıyorum ama Beşiktaş'ta o şansı bile bulamadı, bir türlü kendini gösteremeyen ve ne yapsa yaranamayan futbolculardan birisi oldu. Uludağ'da geçirdiği trafik kazasından sonra bir de üstüne bu haberi aldı dün. İnsanın yakasına yapıştı mı kara bulutlar bir süre dağılmıyor gerçektende...

Gökhan Emreciksin'in Çenesi Hakkında...

Daha önce blogta yazmıştım kendi fikrimce, Gökhan Emreciksin'in Fenerbahçe'ye ne katıp ne katmayacağını ancak Gökhan daha imzayı atmadan formayı sırtına geçirip, birkaç iddialı kelam da edince Aziz Yıldırım'ın hışmına uğrayıp, İstanbul'dan hiçbir yöneticiyle görüşemeden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Şunu söylemek lazım, imza atmadan formayı sırtına geçiren birçok oyuncu gördük şimdiye kadar. En yakın örneği Emre Belözoğlu'dur, Emre daha imzayı atmadan Fenerbahçe formasını sırtına geçirmiş ancak başkandan herhangi bir ''ayar'' almamıştı. Gökhan henüz futbol hayatının başlarında ve şans yüzüne Fenerbahçe formasıyla güldü. İmzadan önce yapılan hareketler tabi ki yanlış ama ülkemizde sık sık görüyoruz bu tip davranışları ve Gökhan'a kızmamak gerek bence ama Gökhan yine rahat durmadı ve dün akşam ''Futbolig'' adlı spor programına katılarak yine açıklamalarda bulundu. Arkadaşlarının kendisini Cristiano Ronaldo'ya benzettiğinden, Fenerbahçe'ye oturmaya gitmediğinden, Başkan'ın kendisine attığı fırçadan bahsetti. Dilini tutamadı yine, en ilginci de ''Henüz imzayı attım mı? Hayır atmadım, bilmiyorum bonserviste sorun var ya da kiralıklarda sorun var ama bu iş mutlaka olacak!'' demeci. İnsan ''Ne kadar da meraklıymışsın'' demeden geçemiyor. Ben şimdi en çok Aziz Yıldırım'ın tepkisini merak ediyorum. İlk intiba çok önemlidir her platformda. Gökhan Emreciksin'in galiba biraz fazla konuşan bir futbolcu, umarım konuştuğu için transferi gerçekleşmeyen ilk futbolcu olmaz Fenerbahçe tarihinde!..

Tuncay Transferinde Son Gelişmeler...

İngiltere'de basının gündemini bir hayli meşgul ediyor bir süredir Tuncay'ın Chelsea'ye transferi. 8 milyon pound ücreti artık herkes ezberledi zira Chelsea, Tuncay Şanlı için bu meblağı gözden çıkarmış durumda. Mali krizde olduğu iddia edilen Middlesbrough'un ise bu transfere yavaş yavaş sıcak bakmaya başladığını yazmış İngiliz gazeteleri. Southgate'in Tuncay'ı göndermek istemediğini defalarca açıkladığını biliyoruz ancak en iyi futbolcularından birine kancayı atan takım Chelsea ve Southgate ne kadar direnebilir bilmiyorum. Tuncay'ın da bu transfere sıcak baktığını söylemek lazım, her ne kadar açıklama yapmaktan kaçsada kim Chelsea'de oynamayı istemezki?

Söylenenler ve yazılanlar bu transferin yavaş yavaş gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor ama umarım Chelsea bu transferi sezon sonuna atar çünkü bana göre Tuncay'ın borçlu olduğu kulübü Middlesbrough'a bir yarım sezon daha yardım etmesi gerek, hem böylece Chelsea onbirine girebilmek için kendini göstermeye daha fazla vakti olacak sezon başı hazırlık kampında...

26 Aralık 2008 Cuma

Lakers Durdurdu...

Boston Celtics'in galibiyet serisini 11. galibiyetlerinden beri takip ediyorum. Üstüste 19. galibiyetlerini iki gün önce Philadelphia 76ers karşısında kazanıp kendi lig rekorlarını ve NBA tarihinin en iyi sezon başlangıcı galibiyet yüzdesini yakalamışlardı.

Dün gece ise geçen sezon play-off finalinde altettikleri Los Angeles Lakers ile Staples Center'da karşı karşıya geldiler. Lakers bu maça çıkmadan önce kendi sahasında üstüste 11 maç kazanmıştı. Ayrıca Phil Jackson'un da NBA tarihinde kazandığı maç sayısı 999'du.

Karşılaşmayı kazanan taraf 92-83'lük skorla Phil Jackson'un takımı Los Angeles Lakers oldu. Bu galibiyet hem Boston Celtics'in galibiyet serisini bitirirken hem de Phil Jackson'un kazandığı 1000. maç olma özelliğine sahip oldu. Lakers'ta Kobe Bryant 27 sayı 9 ribaund ve 5 asistle oynarken, Pau Gasol 20 sayı 3 ribaund ve 5 asistle oynadı. Boston Celtics'te ise süper yıldız Kevin Garnett 22 sayı 9 ribaund, Paul Pierce'da 20 sayı ve 10 ribaund ile takımlarının skor yükünü çeken oyuncular oldular.

Boston Celtics ise bu mağlubiyete rağmen şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu yakaladığı 19 maçlık galibiyet serisiyle göstermiş oldu.

Anket Kapandı. İlk Yarının En İyi Takımı Fenerbahçe...

Bloğun anket sonuçları, takip edenlerin (bana göre) pek ''objektif'' davranmaması nedeniyle, genelde Fenerbahçe ağırlıklı çıkıyor. Tabi bunda bloğu takip eden dostlarımın Fenerbahçe ağırlıklı olmasının rolü büyük.

Benim bu konudaki favorim ne geçen sezonki muazzam başarısını tekrarlayıp ilk yarıyı en üstte bitiren Sivasspor ne de girdiği yeniden yapılanmanın altından yüzünün akıyla kalkıp liderle aynı puanla ikinci olan Trabzonspor. Ben kendi tercihimi bu sezon mütevazi ve yıldızsız diyebileceğimiz kadrosuyla Aykut Kocaman'ın takımı Ankaraspor lehine kullandım. Zirvenin sadece 4 puan uzağındalar ve lige iki mağlubiyet ile giriş yapmışlardı. Sonradan ayağa kalkıp toparlanmaları ve lige sıkı sıkıya tutunmaları ilk yarının en iyi takımı olmayı haketmeleri için yeterli bir sebep bana göre.

Anket oylamasında açık ara birinci olan Fenerbahçe ise lige yaptığı kötü başlangıca rağmen, gerçektende yürüye yürüye zirveye geldi ve farkı 2 puana indirmeyi başardı. Özellikle Deivid'in sakatlığını atlatmasından sonra ciddi bir yükselişe geçen Fenerbahçe'ye ikinci yarıda Semih Şentürk'ün de katılımıyla şampiyonluk iddialarını sürdürmelerini bekliyorum. Bu ankette yalnızca 1 oy alan Beşiktaş ise anket okuyucularının birleştiği tek takım olmuş. Gerçekten de Beşiktaş'ın bu sezonki performansını başarılı bulmak (en azından Ertuğrul Sağlam'dan sonra) bir hayli zor. Anket'in istatistiksel sonuçları ise şu şekilde gerçekleşti:

Fenerbahçe: 11 oy
Ankaraspor: 3 oy
Trabzonspor: 3 oy
Galatasaray: 2 oy
Sivasspor: 2 oy
Beşiktaş: 1 oy

Devre arası boyunca ilk yarıyı ''sorgulayan'' anketler yapmaya devam edeceğim...

24 Aralık 2008 Çarşamba

500 Post...

14 Temmuz 2007 tarihinde yayın hayatına başlayan sportifplatform.blogspot.com 500. postunu ''İlk yarıda Kayserispor'' başlığı altında yayınladı. 500 post ve 1008 yorumla yayın hayatına devam eden Sportif Platform'un nice postlarını hep beraber görmek dileğiyle bir kutlama ve teşekkür yazısı yazmak istedim.

Dost tavsiyeleriyle kendi çapımızda amatör bir hevesle yayınladığımız bloğumuz, imkanlar elverdiği ölçüde yenilikleriyle, ilk günkü hevesinden birşey kaybetmeden yoluna devam edecektir. Zamanını ayırıp postları okuyan, bununla yetinmeyip doğru bildiğini yorum olarak bizlere sunan tüm blog okuyucularına ve yazarlarına tekrar teşekkür ederim... Nice 500 postlara...
Not: Albüm kapağı yazısı gibi oldu ama gerçekten de farklı birşey yazılamıyormuş galiba bu tip durumlarda :)

İlk Yarıda Kayserispor...

Zirveyi ucundan da olsa tutmaya devam eden Kayserispor, deneyimsiz ancak karakterli teknik direktörü Tolunay Kafkas idaresinde ligin ilk yarısını zirvenin 7 puan uzağında yedinci sırada tamamlamayı başardı. Trabzonspor ve Galatasaray ile berabere kalıp, Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi mağlup ederek denizi geçen ancak Denizlispor, Antalyaspor ve Konyaspor gibi ligin vasat takımlarına puan kaptırıp derede boğulan bir ekip Kayserispor. Zirveye daha da yakın olabilecekleri fırsatları zaman zaman ellerine geçirseler de değerlendirme konusunda biraz cimri davranıyorlar. Şu an takımın herşeyi konumunda olan Mehmet Topuz'un önderliğinde bu sezonun yıldızlarından Turgay ve savunmanın alışılageldik isimleri Toledo, Ali Turan ve Aydın Tosyalı ile birlikte istikrar abidesi Saidou takımın en önemli oyuncuları. Sezon başında Wigan'dan aldıkları Olembe ve Aghahowa istenilen katkının yarısını yapabilselerdi belki de puan cetvelinin daha üst sıralarında yer bulacaklardı.

Kayserispor gerek yönetim anlayışı gerekse atılımlarıyla anadolu kulüplerine güzel bir örnek teşkil etmeye devam ediyor. Sahadaki başarı arttıkça yatırımların ve beklentilerin çapı artacak ve yeni stadyumuyla birlikte Kayserispor ''asıl'' sıçramasını yapabilecektir. Trabzonspor'dan sonra anadolu kulüpleri arasında ''şampiyonluk'' lafını ağzına almayı en çok hakeden kulüp bana göre Kayserispor'dur ve sabırsızlık etmeden hem saha içinde hem de saha dışında mücadelelerine devam etmeleri gerekiyor...

İlk Yarıda Beşiktaş...

Son birkaç sezondur ''olayların ve kaosun'' takımı olan Beşiktaş lige Ertuğrul Sağlam idaresinde başladıktan sonra ligin altıncı haftasının bitiminde Ertuğrul Sağlam ile yollarını ayırıp Mustafa Denizli ile anlaştı. UEFA Kupası'nda alınan 4-1'lik Metalist Kharkiv mağlubiyetine rağmen ligde yollarına ''namağlup'' devam etmişlerdi oysaki. Mustafa Denizli ile çıkılan 10 maçta ise siyah beyazlı ekip 4 mağlubiyet ve 2 beraberlik yaşayarak Ertuğrul Sağlam'ı ''mumla'' aradı. Derbi maçların ikisinden de mağlup ayrılan, Trabzonspor ve Sivasspor'la berabere kalıp, Kayserispor ve Ankaraspor'a mağlup olan Beşiktaş'ın zirvenin sadece 6 puan gerisinde olması Mustafa Denizli için bir şans bile sayılabilir zira bu olumsuz tabloyu temizleyebilmesi için önünde koca bir transfer dönemi ile birlikte oynanmamış tam 18 maç bulunuyor.

Beşiktaş ne yapmalıdır sorusunu soracak olursa cevapları benim açımdan son derece radikal oluyor. Birincisi yönetim kurulunun tepeden tırnağa değişmesi, ikincisi, ahı gitmiş vahı kalmış Mustafa Denizli ile yola devam edilmemesi, üçüncüsü ise acilen ''klas'' bir oyun kurucunun takıma kazandırılması. En azından bu sezon şampiyonluk iddiasının devam ettirilebilmesi adına bu değişikliklerin yapılması şart yoksa ligin ikinci yarısı Beşiktaş için daha büyük bir ''kaosa'' dönüşebilecekmiş gibi duruyor.

Beşiktaşlı oyuncuların üstünde bir de inanılmaz bir taraftar baskısı bulunuyor, desteği maksimum düzeyde olsa da taraftarın kötü sonuçlardan sonraki ''şiddetli'' tepkileri takımdaki oyuncuların üstünde ''kalıcı hasarlar'' bırakıyor. Bu açıdan baktığımda da Beşiktaş'ın bahsedilen fikstür avantajının öyle sanılan kadar iyimser bir tabloyu karşımıza çıkarmadığını düşünüyorum. Galatasaray maçından sonra hem şeref tribününde MHK üyelerine hem de saha içinde hakemlere saldırılması Beşiktaş için alışık olmadığımız bir durum değil aslında. Takım ne zaman kötü sonuçlar almaya başlasa her seferinde hedef tahtasına ya federasyon ya da hakemler koyuluyor. Yıllardır süregelen bu durumda Beşiktaş'ı ''yalancı çoban'' durumuna düşürüp, haklı olduğu ve hakkını arayacağı platformlarda dahi haksız gibi gösteriyor. Bana göre Galatasaray'dan sonra ligin en güçlü forvet hattına sahip olan Beşiktaş'ın alması gereken radikal kararlar ve uygulamayı yapabilecek gerçek bir lidere ihtiyacını olduğunu düşünüyorum. Beşiktaş'ın yönetim kurulu tepeden tırnağa değişmediği sürece şu anki kulüp yapısına da baktığımızda, sezon sonunu en üstte görebilmek fazlaca iyimser bir yaklaşım olur bana göre...

İlk Yarıda Ankaraspor...

Bana göre sezonun en flaş takımı olan Ankaraspor bu sezon yıllardır beklenilen patlamayı gerçekleştirerek, zirvenin yalnızca 4 puan gerisinde ilk devreyi beşinci olarak bitirmeyi başardı. Sezona 2-0'lık Trabzonspor mağlubiyetiyle başladıktan sonra ligin ikinci haftasında da Gaziantespor'a yine aynı skorla mağlup olan mavi beyazlı takım bu karşılaşmadan sonra müthiş bir yükselişe geçerek onbirinci haftadaki Fenerbahçe maçına kadar 7 galibiyet ve 1 beraberlik alarak geldi. Bu maçı da yine 2-0 kaybeden Ankaraspor, Galatasaray ile 0-0 berabere kalıp deplasmanda Beşiktaş'ı 3-1 yenme başarısı gösterdi.

Şu an takımın en değerli oyuncusu hiç kuşkusuz Trabzon doğumlu olan Özer Hurmacı. Özer'in yanında Murat Tosun, Bilal Kısa, Neca, Antonio de Nigris ve Theo Weeks gibi önemli oyuncuları kadrosunda barındıran Ankaraspor'un teknik direktörü ise mütevazi kişiliği ve ''adam gibi'' duruşu ile Aykut Kocaman. Sezonun en değerli demeçlerinden birini Beşiktaş galibiyetinden sonra Ömer Güvenç'e vermişti:

Ömer Güvenç: Hocam maçı nasıl kazandınız?
Aykut Kocaman: Vallahi bu ortamda maçı nasıl kazandığımızı ben de anlamadım!

Ankaraspor ligin ilk yarısını umulanın çok üstünde bir yerde bitirerek ligin ikinci yarısını düşme korkusundan uzak bölgelerde oynamayı şimdiden garanti altına aldı. Bu rahatlık şayet ''rehavete'' yol açmazsa Erman Toroğlu'nun tabiriyle ''iyi işler'' yapmaya devam edebilirler ancak sezon sonunu en iyi ihtimalle beşinci sırada görebileceklerini düşünüyorum, tabi kadrolarını koruyabilirlerse...

İlk Yarıda Fenerbahçe...

Sezona Gaziantepspor yenilgisiyle başladıktan sonra ilk beş maçında üç mağlubiyet alan ve bu mağlubiyetlerin sonuncusunu kendi sahasında Kayserispor'a karşı 4-1'lik ''şok'' bir skorla yaşayan Fenerbahçe'nin ligin ilk yarısının sonunda zirvenin sadece 2 puan gerisinde olması herhalde ilk beş haftanın sonunda Fenerbahçeli taraftarların pekte beklemediği bir ''başarı öyküsü'' oldu.

Şampiyonlar Ligi'nden tarihinin en kötü performanslarından birini sergileyip yalnızca iki golsüz beraberlikle iki puan çıkartarak ayrılan Fenerbahçe'nin kadro kalitesi geçen sezonlara göre oldukça düşmüş vaziyette. Özellikle yeni transferler Güiza, Josico, Emre ve kendisine büyük umutlar beslenerek alınan Burak Yılmaz'ın beklentileri karşılayamaması, bunun yanında takımın can simidi Marco Aurelio'nun bir inat uğruna İspanya'ya transfer olmasıyla ön libero boşluğunun doldurulaması Fenerbahçe'nin en büyük dezavantajları oldu bu sezon. Kimi zaman Semih, kimi zaman Alex'in yükselen performansıyla kazanılan maçların yanında, Semih'in sakatlığından sonra Deivid'in takıma adeta ilaç olması sarı lacivertlileri ligin ilk yarısında ayakta tutan etkenlerdi. Maldonado, Ali Bilgin, Wederson, Burak Yılmaz, Can Arat ve İlhan Parlak gibi oyunculardan beklenilen verimin alınamaması zaten uzun bir süre sakatlıklarla uğraşan takımın kadro derinliğini de en aza indirdi.

Zirvedeki takımlardan Ankaraspor ile birlikte en umutsuz olduğum ikinci takım Fenerbahçe an itibariyle. Gökhan Emreciksin'in transferi gerçekleşti ama bu oyuncunun kısa vadede takıma ne kadar katkısı olabileceği tartışılır ki Fenerbahçe bu oyuncunun transferini tahminime göre ilk onbirde oynasın diye yapmadı. Kaleci mevkiinde yaşanan Volkan Demirel sıkıntısının yanında, Edu'nun sahada sürekli ''pimi çekilmiş el bombası'' gibi dolaşması, Uğur Boral'ın mücadele etmesine rağmen kapasitesinin ''sınırlı'' olması, Emre Belözoğlu'nun ''bir var bir yok'' durumları, Alex de Souza ve Roberto Carlos'un mutsuzluklarının ''yüzlerine vuruşu'', Güiza'nın beklenildiği gibi çıkmaması, Fenerbahçe için tehlike çanlarının çaldığına işaret. En spektaküler sonucu aldıkları Galatasaray maçında bile ''yeterli'' performansı sahaya koyamamışlardı.

Ligin ikinci yarısında Kayserispor, Bursaspor, Galatasaray, Ankaraspor, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi deplasmanlara çıkacak olan sarı lacivertlilerin lige tutunabilmeleri için ara transferi son derece iyi ve ''isabetli'' hamlelerle geçirmeleri gerekiyor...

23 Aralık 2008 Salı

İlk Yarıda Galatasaray...

Sezonun en sükseli transferlerini yapan takımı Galatasaray lige iyi başlayamasada, ilk yarının sonlarına doğru arttırdığı vitesle rakiplerini birer birer geçip zirveyle arasındaki puan farkını bire indirerek devreye girmeyi başardı.

Geldiği günden beri tartışılan teknik direktörü Michael Skibbe'nin yönetiminde sezona 4-1'lik Denizlispor galibiyetiyle başlayan sarı kırmızılı ekip ilk puan kaybını ikinci haftada deplasmanda 0-0 berabere kaldığı Kayserispor'a karşı yaşarken, ilk mağlubiyetini de altıncı haftada deplasmanda 2-1'lik Bursaspor maçıyla yaşadı. Özellikle deplasmanda Fenerbahçe'ye kaybettiği 4-1'lik maçtan sonra ciddi bir toparlanma sürecine giren Galatasaray'ın bu süreçte en çok öne çıkan oyuncusu hiç kuşkusuz geçen sezon büyük ümitlerle transfer edilen ancak bekleneni veremeyen, bu sezon başında geç katıldığı kamptan sonra lige de iyi başlamayan ancak sonrasında takımın tüm yükünü çeken Brezilyalı Lincoln oldu. Harry Kewell'ın görev aldığı maçlarda ortaya koyduğu üst düzey performansla birlikte, Milan Baros'un da uyum süreci yaşamadan 14 gole imza atması sarı kırmızılıların geçte olsa zirveyi yakalamasına yetti. Şu an bana göre Süper Lig'in en iyi futbol oynayan takımı olan Galatasaray son maçında da Beşiktaş'ı 4-2 yenerek rakiplerine ciddi bir gözdağı vermiş oldu. Lincoln ve Kewell'ın dışında 16 lig maçında 14 gol atan Milan Baros ve ön libero mevkiinde ki istikrarlı performansıyla Ayhan Akman hiç kuşkusuz Galatasaray'ın en etkili oyuncuları oldular. İtalyan kaleci Morgan De Santis ise ne kadar isabetli bir transfer olduğunu oynadığı ilk maçtan itibaren göstermeye başladı. İddia ediyorum Steaua Bükreş maçlarında forma giyseydi, Galatasaray Şampiyonlar Ligi grup maçlarında boy göstermiş olacaktı. Servet Çetin ve zaman zaman Emre Güngör, zaman zaman Fernando Meira ve zaman zaman Emre Aşık'ın forma giydiği savunma hattı çok büyük açıklar vermezken, sağ kanatta son dönemde oynayan Barış Özbek ise Sabri Sarıoğlu'ndan daha faydalı bir performans ortaya koydu. Sol bek mevkiinde oynayan Hakan Balta ise istikrarı ve başarılı performansı ile Avrupa takımlarına göz kırpmaya başladı. Shabani Nonda ve Ümit Karan ile birlikte güçlü bir forvet alternatifi olan Galatasaray ikinci yarıda da ilk yarının sonlarında ortaya koyduğu performansı devam ettirebilirse hem ligde hem de UEFA Kupası'nda söz sahibi olacaktır...

İlk Yarıda Trabzonspor...

Geçen sezonun ilk yarısının sonunda bir enkaz devralmıştı Trabzonspor'un yeni başkanı Sadri Şener ve yeni teknik direktörü Ersun Yanal. Sezonun ikinci yarısını ben de dahil olmak üzere tüm Trabzonspor taraftarları büyük bir hüzünle izlemiş ve ''Ne olacak bu Trabzonspor'un hali'' sorusunu birbirimize sormaya başlamıştık.

Sezon başında Trabzonspor büyük bir atılım yaparak yirminin üzerinde futbolcuyu bordo mavili takıma kazandırarak, neredeyse ''sıfırdan'' bir kadro kurdu. Rigobert Song, Gökhan Ünal, Giray Kaçar, Selçuk İnan, Egemen Korkmaz, Isaac Promise, Tony Slyvia, Gustavo Colman, Hrboje Cale gibi nokta transferler yaparak, uyum sürecinin işlemesini beklemeye koyuldu. Sezonun ilk maçından itibaren Trabzonspor'un en büyük özelliği oynadığı maçların hiçbir döneminde karşılaşmadan kopmaması ve sahaya inatçı bir karakter koyması oldu. Rigobert Song'un ve Egemen Korkmaz'ın savunmadaki uyumlarının yanında sağ kanatta oynayan Serkan Balcı'nın bu sezon yaptığı müthiş form sıçramasıyla birlikte, yeni transfer Hırvat Cale'de ilk yarı boyunca uyum sürecini aşıp yerini dolduran bir performans ortaya koydular. Ön libero mevkiinde ise takım kaptanı Hüseyin Cimşir bu sezon futbol hayatının ''ikinci baharını'' yaşarken, yeni transfer Selçuk İnan ise maalesef beklentileri karşılayan bir performans ortaya koyamadı. Ligin ilk iki haftasında iyi oyunlar ortaya koyup güzel gollere de imza atan genç futbolcu geride kalan maçlarda bu istikrarı koruyamadı ve beklenilen performansın altında kaldı. Arjantinli oyuncu Gustavo Colman ise ilk haftalarda yaşadığı uyum sorununu üzerinden atarak, takıma faydalı bir oyuncu oldu ve kritik zamalarda sorumluluk alarak üzerine düşeni şimdilik yerine getirmiş oldu. Sezon ortasında yaşanan transfer krizinin ''baş aktörü'' İbrahima Yattara ise inişli çıkışlı bir performans gösterse de Trabzonspor'un sağ kanadında ''alternatifsiz'' olduğu bir gerçek. Takımın en pahalı transferi olan Gökhan Ünal ise istatistiksel olarak 7 gol 6 asistle son derece olumlu rakamlar yakalasa da sahada oynadığı oyun benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Umarım kendisininde ifade ettiği gibi ''büyük takımda oynamanın zorluğunu'' bir an önce kavrar ve mücadele gücünü üst düzeye yükseltir. Diğer forvet Umut Bulut ise geldiği sezondan beridir hep bilindik performansını sahaya koyup, bu sezon biraz daha yükselttiği pres ve mücadele gücü ile takıma istatistik olarak Gökhan Ünal kadar faydalı olamasa da mücadele anlamında ''fersah fersah'' önüne geçti. Tabi birde yedek bekleyenler var. Genç kaleci Onur Recep Kıvrak geçen sezonun sonlarında bulduğu şanslarla yeteneğini ortaya koymuştu. Tolga Zengin'in yetersiz performansının yanında Tony Slyvia'nın bitmek bilmeyen bonservis sorununa rağmen kaleye geçme şansı bulamasa da hiç kuşkusuz taraftarın gelecek için güvendiği isimlerin başında geliyor. Deplasmanda Konyaspor'un 3-2 mağlup edildiği maçın kahramanı Isaac Promise ise bana göre Ersun Yanal tarafından yeterli şans verilmeyen bir oyuncu. Yattara'nın olmadığı dönemde sağ çizgide oynayan ve başarılı bir performans ortaya koyan genç oyuncunun aldığı süre arttıkça performansında da ciddi artış görüleceğine eminim. Barış Memiş ise nedenini bilmediğim bir şekilde bir ara Ersun Hoca'nın hışmına uğrasada son maçlarda aldığı süreleri iyi değerlendirerek kendisinden ümidi kesmememizi sağladı. Barış Memiş sezon başında daha önce Gökdeniz Karadeniz'in giydiği 61 numaralı formayı alarak belli bir misyon üstlendi bana göre. Bu numaranın Hüseyin Cimşir ve İbrahima Yattara'nın sezon başında talip olmasına rağmen Barış'a verilmesi O'na duyulan güvenin zaten bir göstergesi. Giray Kaçar ise Egemen'in cezalı olduğu dönemlerde forma şansı buldu görev yaptığı mevkide hiç sırıtmadı. Yine kenarda oturup görev almayı bekleyecek kendisi.

Ligin ilk yarısını Sivasspor ile aynı puanda bitiren Trabzonspor'un en büyük dezavantajı hiç kuşkusuz sert rakiplerle oynadığı maçlarda istenilen performansı sahaya koyamaması oldu. Galatasaray'a 3-0 mağlup olup, Sivasspor ile 0-0 berabere kalan Trabzonspor, Kayserispor ile 1-1 Beşiktaş ile de 0-0 berabere kaldı. Ligin tepesindeki takımlardan yalnızca Ankaraspor'u 2-0 yenen bordo mavililerin Fenerbahçe ile oynanmamış bir de maçı bulunuyor. Bu tablo sert maçlarda Trabzonspor'un biraz daha fazla dişini göstermesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Ligin ikinci yarısında, Sivasspor, Beşiktaş, Fenerbahçe, Ankaraspor, ve Gaziantespor gibi zor deplasmanlara gidecek bordo mavililerin kaderini de sanki bu maçlar ortaya koyacakmış gibi gözüküyor...

İlk Yarıda Sivasspor...

Geçen sezon başlamıştı ligde Sivasspor fırtınası. Ligin ilk yarısını Fenerbahçe ile birlikte 37 puan toplayarak averajla lider bitirmişlerdi. Sivasspor bu sezonda kaldığı yerden devam ederek, ilk yarının sondan birinci haftasında Trabzonspor'un Bursa'da mağlup olmasıyla eline geçirdiği liderliği son maçta deplasmanda Gençlerbirliği'ni 2-1 yenerek korudu ve dört büyüklerden sonra 51 yaşındaki Süper Lig'in ilk yarısını iki sezon üstüste lider bitiren beşinci takım olma başarısını gösterdi.

Sivasspor'un kadrosundan önce teknik direktörü Bülent Uygun'dan bahsetmek gerekiyor herhalde. Profesyonel futbol oynadığı dönemde Fenerbahçe ve Trabzonspor'da forma giymiş olan başarılı bir oyuncuydu Bülent Uygun. Aynı başarısını bu kez Sivasspor'da teknik direktör olarak sürdürüyor ve ilklere imza atmaya devam ediyor. Sivasspor'un kadrosunda parlayan oyuncu hiç kuşkusuz bu sezon başarılı performansını aynen devam ettiren Mehmet Yıldız. Aynı zamanda takım kaptanı olan bu oyuncu takımın hemen hemen tüm yükünü sırtlayıp Sivasspor'un hücum gücünün neredeyse yarısından fazlasını üstleniyor. Eski Trabzonsporlu Petkovic'in kalesini koruduğu takımın yedek kalecisi Akın Vardar'da Petkovic'in sakatlığı yüzünden oynamadığı maçlarda en az O'nun kadar başarılı olarak Sivasspor kalesinin emin ellerde olduğunu gösteriyor. Adı bu aralar Fenerbahçe ile anılmaya başlanan Musa Aydın'da Sivasspor'un etkili oyuncularından ki bana göre en etkili ikinci oyuncusu. Daha önce Samsunspor'da da izlediğimiz oyuncu Sivasspor'da elde ettiği kariyerle büyük takımlara göz kırpmaya başlamış vaziyette. Eski İstanbulsporlu Pini Felix Balili'de forma giydiği dönemlerde aslında hep bilindik olan performansını devam ettirip takımın aldığı başarılı sonuçlarda söz sahibi oluyor. Bunun dışında bu sezon yıldızı parlayan ve 2-1 kazandıkları Fenerbahçe maçının da kahramanı olan Sezer Badur gelecek vaadeden bir oyuncu olarak göze çarpıyor. Savunmaya yaptıkları Bilica takviyesi tabiri caizse ''cuk oturmuş'' vaziyette. Zaten belli bir istikrarı olan Murat Sözgelmez ile birlikte Sivasspor'un son derece oturmuş bir tandeme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Savunmanın sağında oynayan Abdurrahman Dereli'de Ankaragücü'nden bildiğimiz istikrarını koruyarak bölgesini savunmada ve hücuma destek vermede son derece olumlu işlere imza atıyor.

Sivasspor bu sezon deplasmanda yalnızca 3 maç kazansada kendi sahasında devam ettirdiği etkili performansla 34 puan toplayarak ligin ilk yarısını Trabzonspor'un averajla önünde lider bitirmeyi başararak başarısının sürekli olacağını gösterdi. Bundan sonra Sivasspor'un yapması gereken en önemli şey, yıldız oyuncularını elinde tutma başarısını gösterebilmesi. Mehmet Yıldız ve Musa Aydın'ın özellikle devre arasında başka takımlara transfer olma ihtimali Sivasspor'un gözünü korkutuyor olabilir. Kadrolarını koruyabilirlerse geçen sezon ''kılpayı'' kaçırdıkları şampiyonluğa bu sezon biraz daha yaklaşabilirler...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Turkcell Super Lig 16. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Konyaspor - Fenerbahçe: 1-2 (Veysel/Önder,Deivid)

İstanbul B.Şehir Bel. - Kocaelispor: 5-0 (Adriano-2-,Kus,Efe,Serhat)

Hacettepe - Kayserispor: 0-3 (Saidou,Abdullah,M.Topuz)

Trabzonspor - Eskişehirspor: 2-1 (Gökhan Ünal-2-/Anderson)

Denizlispor - Ankaragücü: 1-1 (İzzet Akgül/Gökhan Emreciksin)

Gençlerbirliği - Sivasspor: 1-2 (Djite/Musa,Mohamed Ali)

Antalyaspor - Ankaraspor: 1-1 (Korhan Öztürk/Vahap-kk-)

Gaziantepspor - Bursaspor: 2-0 (Tabata,Ferdi)

Galatasaray - Beşiktaş: 4-2 (Baros-3-,Servet/Delgado,Holosko)

HAFTANIN TAKIMI: Galatasaray

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Milan Baros

HAFTANIN GOLÜ: Musa Aydın (Gençlerbirliği - Sivasspor)

GOL KRALLIĞI:

14 GOL: Milan Baros
11 GOL: Mehmet Yıldız
8 GOL: Rodrigo Barbosa Tabata
7 GOL: Marcio Nobre, Cassio Lincoln, Mehmet Çakır, Gökhan Ünal, Sercan Yıldırım, Taner Gülleri
6 GOL: Umut Bulut

PUAN DURUMU:

1- Sivasspor: 34
2- Trabzonspor: 34
3- Galatasaray: 33
4- Fenerbahçe: 32
5- Ankaraspor: 30
6- Beşiktaş: 28
7- Kayserispor: 27
8- Gaziantepspor: 25
9- Bursaspor: 22
10- İstanbul B.Şehir Bel.: 19
11- Eskişehirspor: 18
12- Konyaspor: 17
13- Denizlispor: 15
14- Ankaragücü: 15
15- Gençlerbirliği: 14
16- Antalyaspor: 13
17- Hacettepe: 9
18- Kocaelispor: 9

GELECEK HAFTA:

Sivasspor - Galatasaray
Eskişehirspor - Gaziantepspor
Kayserispor - Gençlerbirliği
Ankaragücü - Antalyaspor
Ankaraspor - Konyaspor
Fenerbahçe - Trabzonspor
Bursaspor - İstanbul B.Şehir Bel.
Kocaelispor - Hacettepe
Beşiktaş - Denizlispor

15. hafta genel görünüm için tıklayın

21 Aralık 2008 Pazar

Skor Tahmin Oyunu 16. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

MURAT YILMAZ: 15

HAKAN DEMİREL: 15

TOLGA ŞENER: 8

BALTHAZAR: 5

FARUK TURUTOĞLU: 5

YAVUSS: 0 (Tahmin yapmadı)

GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 153

BALTHAZAR: 147

HAKAN DEMİREL: 144

MURAT YILMAZ: 130

YAVUSS: 101

FARUK TURUTOĞLU: 77

İLK YARININ SONUNDA:

Skor tahmin oyunu bloğun en eğlenceli yanı olarak ilk yarının sonuna geldi. Omanim oyundan ayrılınca yarışın dibinde tek başıma kaldım ve pozisyonumdan kurtulabilecek gibi de gözükmüyorum. Daha oyunun ilk yarısında formayı alacak kişinin belirlenmesini istemezdim ancak maalesef bunu yapan kişi ben oldum. Formayı alacak kişi %90 belli olduğuna göre oyunun ikinci yarısında formanın sahibinin kim olacağını daha büyük bir merak konusu olacak gibi duruyor. Bu yarışın içinde de oyunu uzun süredir lider götüren Tolga Şener'in yanında her an pusuda bekleyen Balthazar ve son haftalarda büyük çıkış yakalayan Hakan Demirel ve Murat Yılmaz var. Bu hafta tahmin yapamayan Yavuss ise ikinci yarıda çıkış yakalayabilirse bu yarışa ortak olabilir. Unutmadan Sayın Admin'in bir ricası vardı iki hafta önce, bir kere de ismimi en üstte göreyim diye, normalde eşit puanda alfabetik sırayı baz alıyorum ancak bu kez Admin'i kırmayarak ayrıca Sevgili Demirel'in de saygı göstereceğini düşünerek Murat Yılmaz ismini en üstte yazıp üstadın isteğini gerçekleştirmiş oldum. İkici yarının başlamasıyla birlikte yeniden beraber olmak üzere Skor Tahmin Oyunu şimdilik kepenklerini indirdi. İkinci yarıda kaldığımız yerden devam edeceğiz...

15. hafta sonuçları için tıklayın
16. hafta tahminleri için tıklayın

Yıldırım Demirören Yeteeeeeer!!!

Yılın son derbisi bu akşam İstanbul Ali Sami Yen Stadyumu'nda Galatasaray ve Beşiktaş arasında oynandı. Maç boyu iki takımda karşılıklı ataklar geliştirip temposu yüksek ve zevkli bir maç ortaya koydular ancak skoru değiştirebilecek potansiyeldeki oyuncu sayısı Beşiktaş'a oranla ağır basan Galatasaray karşılaşmadan 4-2 galip ayrılmayı başardı.

Lincoln artık tamamen takımın lideri konumunda Galatasaray'da. Takımdaki hemen her hücum varyasyonunda, pozisyonun içinde olmasa bile, bakışlarıyla, mimikleriyle, arkadaşlarını yönlendirişiyle tamamen takımına hükmediyor Brezilyalı. İki ezeli rakibi birbirinden ayıran en büyük fark hiç kuşkusuz iki takımında ''10'' numaralı futbolcularıydı. Lincoln, Delgado ile hemen hemen aynı olan saha içi görevini kusursuz bir şekilde yerine getirirken, Beşiktaş'ın kaptanı ise kırmızı kartı görene kadar, attığı golün dışında, yine ''silik'' bir performans gösterdi. Beşiktaş'ın artık yönetimsel anlamda revizyona gitmesi şart oldu, oyuncular inanılmaz bir baskı altında ve ürkek gibi duruyorlar sahada. Ankaragücü'nü 1-0 yendikleri maçın performansı ile bu maçın performansı arasında fark yok gibi ama bu formdaki Galatasaray'ı hem de Ali Sami Yen'de yenmeleri için ekstra bir performans göstermeleri gerekiyordu ancak başaramadılar.

Galatasaray son haftalarda rakiplerini ''çiğniyor'' adeta. Sahada her an tehlike yaratacak o kadar klas oyuncuları varki gerçekten korkulacak bir ekipler. Oyuncular hocalarını gerçekten çok seviyorlar ve Skibbe'de kanımca rüştünü ispat etti artık. Lincoln'ü, Kewell'ı, Baros'u, Arda'yı, Nonda'yı bir arada tutup bu randımanı alabilmek meziyet gerektiren bir iş. Ayrıca cesur bir adam Skibbe. Kewell'ın yokluğunda Beşiktaş maçında bile Nonda ile sahaya çıktı. Ayhan Akman hakikaten üstün bir performans gösteriyor ama Lincoln'den sonra sahanın yıldızı bana göre Barış Özbek'ti. Ciğerlerini kontrol etmek gerek bence normal insan ciğeri yok bu adamda. Bu kadar koşabilmesi inanılmaz. Yanılmıyorsam 60. dakika civarlarında hiç durmadan tam dört kez sağ çizgiyi ileri geri hiç durmadan katettiğini gördüm ve bu turların en az ikisi deparlarla bitti.

Cüneyt Çakır kendisine ''Ben yapınca göstermiştin kartı onlar yapınca göstermiyorsun'' demek isteyen Delgado'yu ''hunharca'' attı oyundan. Bir sitem bile edilemeyecek mi hakemlere anlayamıyorum. Her eliyle ''kart'' hareketi yapan adamı atın mı oyundan diyor FIFA bunu da bilmiyorum. Sadece Cüneyt Çakır'ın yerinde ben olsaydım itirazı düzgünce yorumlar ve Delgado'ya kart çıkarmazdım bunu biliyorum.

Beşiktaş taraftarı o kadar haklı ki isyanında kelimelere sığmaz. Sadece Beşiktaş taraftarı için değil Türk Futbolu adına, Yıldırım Demirören gerçekten yeter!..

İlk devrenin sonu bu hafta dendiğine göre biz de öyle kabul edeceğiz artık yapacak birşey yok. Bir hafta daha oynayabilseydik şayet, Fenerbahçe'nin Trabzonspor ile, Sivasspor'un da Galatasaray'la olan kapışmalarını izleyecektik. Maçların sonuçlarına göre de zirve tepetaklak olabilirdi ama maaesef biraz daha beklememiz gerekecek bu iki gösteri için...

Türkiye'nin En İyi Hakemi...

Geçtiğimiz hafta Sercan Yıldırım'ın ofsayttan attığı gol ''gereğinden fazla'' yer işgal etti gündemde. Sadri Şener'in disiplin cezası almasıyla sonuçlanan olaylar zinciri Trabzonspor - Eskişehirspor maçına da yansıdı ve tüm olanların cezası kısmende olsa Eskişehirspor'a fatura edildi.

Türkiye'nin en iyi hakemi gözüyle baktığımız Fırat Aydınus maçın gerginliğini kaldıramayacağını ve işi ''eyyama'' dökeceğini Umut Bulut'un kendini yere bırakmasına çaldığı penaltıyla gösterdi herkese önce. Bariz gol şansı olan pozisyona penaltı çaldığında Tayfun Türkmen'i de oyundan atacağını düşündüm ama maalesef verdiği kararın arkasında bile duramadı ve olayı sadece ''penaltı'' ile geçiştirdi. Penaltı kaçırma sırası bu kez Yattara'ydı ve (neyseki) penaltı golle sonuçlanmadı. Penaltı kaçtıktan sonra savunmanın yaptığı hatayla kendi şut becerisini birleştiren Gökhan Ünal golü atarak hem Anderson'un golüne cevap vermiş oldu hem de Trabzonspor'un devreye mağlup girmesini engelledi. İkinci yarıda bu sezon kanıksadığımız Trabzonspor - Anadolu Takımı boğuşması şeklinde geçerken önce Colman rakibine ''sol kroşe'' vurmasına rağmen oyuna kaldı ardından da sarı kartı olan Cale'nin rakibine yaptığı net sarı kartlık hareketin yalnızca ''faul kararı ile geçiştirilmesi Trabzonspor'un sahada eksilmesini engelledi. Bitime 12 dakika kala Barış Memiş'in getirdiği topa ''güç bela'' vuran Gökhan Ünal golü atarak maçı Trabzonspor'a getirdi. Maçtan sonra yine eğlendi Trabzonspor kolbastıyla, danslarla ama geçen hafta Bursa'da kaybedilen puanlar kazanıldı Trabzon'da, olan Eskişehirspor'a oldu...

İkinci Konya Trajedisi...

Anelka'nın elle attığı golü görünce canlı yayın esnasında hakem(ler)in golü verdiğine inanamıştım. Anelka gibi ben de şaşkın şaşkın etrafıma bakmıştım bir süre, bana ne olduğunu açıklayabilecek birilerine ihtiyaç duymuştum, ''Tanrı'nın elini'' canlı olarak görememiştim ama Anelka'nın elini canlı olarak görmüştüm işte...

Yine Konya'da oynanan bir Konyaspor - Fenerbahçe maçı için ekran karşısına geçtiğimde ''tarihin tekerrür edeceği'' hiç aklıma gelmemişti. Alex'in frikiği kullanışından sonra yaşananlardan bir sinema filmi çekilebilir herhalde. Önder Turacı'da Anelka gibi donup kaldı golden sonra, belki de tereddüt yaşamıştır acaba gidip hakeme olanları itiraf etmeli miyim diye... Roberto Carlos ''uyanıklık'' yapmış! Vay be! Ne uyanıklık ama, helal olsun sana Roberto Carlos.

Maçla ilgili yazacak pek birşeyim yok aslında, bu tip pozisyonlara karşı biraz hassasım. Şimdilik söyleyebileceğim tek şey var: Fenerbahçe şimdiye kadar ''ite kaka'' geldi zirveye, umarım bundan sonra ''ittirile kaktırıla'' devam etmezler yollarına...

19 Aralık 2008 Cuma

UEFA Kupası 3. Tur Eşleşmeleri

Paris Saint Germain - Wolfsburg

Kopenhagen - Manchester City

NEC Nijmegen - Hamburg

Sampdoria - Metalist Kharkiv

Braga - Standart Liege

Aston Villa - CSKA Moskova

Lech Poznan - Udinese

Olympiakos - Saint Etienne

Fiorentina - Ajax

Aalborg - Deportivo La Coruna

Werder Bremen - AC Milan

Bordeaux - Galatasaray

Dynamo Kiev - Valencia

Zenit Petersburg - Stuttgart

Marsilya - Twente

Shaktar Donetsk - Tothentam

Rakip Bordeaux...

UEFA Kupası'nda grubundan ikinci olarak bir üst tura kalan Galatasaray'ın rakibi Şampiyonlar Ligi A Grubunda 7 puanla Roma ve Chelsea'nin ardından üçüncü olan Bordeaux oldu. Geçtiğimiz iki sezonda da Avrupa Kupalarında karşı karşıya gelen iki takım arasındaki ilk maç Fransa'da oynanacak.

İki sezon önce Şampiyonlar Ligi grubunda eşleşen Bordeaux ve Galatasaray bu karşılaşmaların ilkinde Ali Sami Yen'de 0-0 berabere kalmış ikinci maçta Fransa'da Bordeaux Galatasaray'ı 3-1 mağlup etmişti. Bu maçta Galatasaray'ın golünü Japon futbolcusu Junichi Inamoto atarken, Arda Turan'da rakibine ''Zidanevari'' bir kafa atarak ilk profesyonel kırmızı kartını son derece amatörce görmüştü. Geçen sezon UEFA Kupası grubunda eşleşen iki takımın Fransa'da oynadığı karşılaşmayı Bordeaux 2-1 kazanmıştı. Bu karşılaşmada da Galatasaray'ın golünü penaltıdan Shabani Nonda kaydetmişti.

Bu sezon işler biraz farklı gibi duruyor sanki. Lincoln'ün performansının ''tavan yapması'' Galatasaray'ın en büyük artısı. Bordeaux ne ileri ne de geri giden ''rutin'' bir takım görüntüsünde. Devre arasından sonra iki takımında yapacağı takviyeleri de görmek lazım ama ilk maçı deplasmanda oynamasının da Galatasaray'a bir artı getirdiği kanaatindeyim. Turu geçecek takımın Galatasaray olacağını düşünüyorum.

Sarı kırmızılılar turu geçtiği takdirde bir sonraki turda NEC Nijmegen - Hamburg eşleşmesinin galibiyle mücadele edecek.

Şampiyonlar Ligi Kuraları...

Şampiyonlar Ligi'nde ikinci tur kuraları çekildi ve eşleşmeler belli oldu:

INTERNAZIONALE MILANO - FC MANCHESTER UNITED

2. turun en iyi eşleşmesi hiç kuşkusuz. Cristiano Ronaldo ve arkadaşları, Zlatan Ibrahimovic ve arkadaşlarına karşı. Bir tarafta Alex Ferguson var diğer tarafta Jose Mourinho. İlk bakışta benim favorim Manchester United olsa da Inter'in de kolayca pes edeceğini söylemek güç. Jose Mourinho ne kadar antipatik hareketler yapsa da itici demeçler versede enteresan bir sempati beslemeye devam ediyorum O'na karşı. Chelsea'de yapamadığını Inter'de yapmaya çalışıyor ama daha ikinci turda sert kayaya çarptı.

Favorim: Manchester United

REAL MADRID CF - LIVERPOOL FC

Liverpool'un çok zorlanmayacağını düşündüğüm bir eşleşme. Real Madrid sezon boyunca kaoslardan kurtulamadı ve ciddi bir revizyona ihtiyaçları var. Bu eşleşme için mutlaka özel transferler yapacaklardır devre arasında ama Fernando Torres'in takımı turu geçmeye çok yakın bence.

Favorim: Liverpool

CHELSEA FC - FC JUVENTUS

Real Madrid'i hem içerde hem dışarıda devirerek grubundan lider çıkan Juventus bu başarısıyla eşdeğer bir kura çekemedi maalesef. Bu sezon patlama yapan Nicolas Anelka'nın önderliğinde Chelsea'yi favori görsemde Alessandro Del Piero ve arkadaşları kolay pes etmeyeceklerdir. Chelsea'nin grup performansı pek tatminkar olmasa da bu maçların havası bambaşka oluyor. İlk maçı kendi sahasında oynaması bir dezavantaj olsa da Chelsea tura sanki bir adım daha yakın gibi.

Favorim: Chelsea

ARSENAL FC - AS ROMA

Arsenal sakatlıklarla mücadele ettikten sonra kendini toparlamasını bildi ve Roma karşısına son dönemden daha kuvvetli çıkacaklar mutlaka. Roma ise hemen her sezon bu ligde mücadele edip gruptan çıkmayı başaran ancak ilerleme gösteremeyen bir ekip durumunda. Totti'nin en büyük hayallerinden birisi Şampiyonlar Ligi kupası olmalı ancak Arsene Wenger yönetimindeki İngiliz ekibi turu ''bir şekilde'' geçecektir.

Favorim: Arsenal

OLYMPIQUE LYONNAIS - FC BARCELONA

Yukarıda bahsettiğim ''Roma performansına'' eşdeğer bir performans takımı da Fransa'nın güçlü temsilcisi Lyon. Bir alt grupla kolayca başedebilen ancak bir üst gruba karşı pes eden ''araya sıkışmış'' bir ekipler yıllardır. Maalesef çekilebilecek en kötü kurayı çekerek sezonun biçerdöveri Barcelona'yı kendilerine rakip ettiler. Lyon belki bu kez bir iki tur ilerleyebilirdi ancak kader ağlarını bu kez mart ayında ördü sanki.

Favorim: Barcelona

ATLETICO MADRID S.A.D - FC PORTO

Çekebileceği en iyi kuralardan birini çekti hiç kuşkusuz Atletico Madrid. Bu sezon Quaresma'sız kalmasına rağmen Arsenal'in üstünde grup liderliğini elde eden Porto iyi sayılabilecek bir kura çeksede Forlan ve Kun Agüero'nun takımını eleyebilecek güçte değil. Bence Atletico Madrid Porto karşısında turu geçerken pek fazla zorlanmayacaktır.

Favorim: Atletico Madrid

SPORTING LISBOA - FC BAYERN MUNCHEN

Şampiyonlar Ligi'nin en iyi ikinci kurasını Bayern Munchen çekti ve karşısına gruptan çıkması büyük sürpriz olan Sporting Lizbon'u karşısına aldı. Kolay bir şekilde turu geçeceğini düşünüyorum Alman temsilcisinin.

Favorim: Bayern Munchen

VILLARREAL CF - PANATHINAIKOS

Çekebileceği en iyi kurayı çeken takım ise Nihat Kahveci'nin takımı Villarreal oldu. Panathinaikos Inter'in geçerek lider olduğu gruptan lider olmasına rağmen tam anlamıyla ''güçbela'' çıktı ve bu turun en zayıf halkasıydılar bana göre. Villarreal turu geçecektir.

Favorim: Villarreal

Galatasaray'ın Rakibi...

Dün akşam Metalist 85. dakikada attığı golle Galatasaray'ı ateşin içine attı aynı zamanda. UEFA gruplarını üçüncü bitirenlerle eşleşmek varken şimdi Şampiyonlar Ligi'nin üçüncüleriyle eşleşecek Galatasaray. O takımları bir hatırlayalım hemen:

Bordeaux
Werder Bremen
Shaktar Donetsk
Marsilya
Aalborg
Fiorentina
Dynamo Kiev
Zenit Petersburg

Ekiplerin hemen hepsi kalifiye takımlar. Bir tek Aalborg birazcık sırıtıyor içlerinde. Dynamo Kiev'i de izledik, Bana göre ''kof'' bir takım. Galatasaray'ın şu anki performansına baktığımda; Bordeaux, Marsilya, Aalborg, Dynamo Kiev ve Zenit'i kolaylıkla elemesi gerekiyor. Werder Bremen ve Shaktar gelirse %51 Galatasaray derim, Fiorentina gelirse sarı kırmızılıların işi zor olur. Saat 14:00'te çekilecek kura... Yeniden görüşürüz... Tahminim Galatasaray'ın Shaktar Donetsk ile eşleşeceği yönünde, tahminden ziyade hislerim böyle söylüyor...

UEFA Kupası 5. Hafta ve Tur Atlayan Takımlar

A GRUBU:

Paris Saint Germain - Twente Enshede: 4-0 (Luyindula-2-,Sessegnon,Kezman)
Racing Santander - Manchester City: 3-1 (Jonathan,Serrano,Varela/Caicedo)

PUAN DURUMU:

1- Manchester City: 7
2- Twente: 6

3- PSG: 5
4- Racing: 5
5- Schalke 04: 4

B GRUBU:

Olympiakos Pireaus - Hertha Berlin: 4-0 (Cearense,Galletti,Torosidis, Diogo)
Benfica - Metalist Kharkiv: 0-1 (Rykun)

PUAN DURUMU:

1- Metalist: 10
2- Galatasaray: 9
3- Olympiakos: 6
4- Hertha Berlin: 2
5- Benfica: 1

C GRUBU:

Stuttgart - Standart Liege: 3-0 (Khedira,Hilbert,Marica)
Sampdoria - Sevilla: 1-0 (Bottinelli)

PUAN DURUMU:

1- Standart Liege: 9
2- Stuttgart: 7
3- Sampdoria: 7
4- Sevilla: 6
5- Partizan: 0

D GRUBU:

NEC Nijmegen - Udinese: 2-0 (John,Van Beukering)
Tottenham Hotspur - Spartak Moskova: 2-2 (Modric,Huddlestone/Dzuba-2-)

PUAN DURUMU:

1- Udinese: 9
2- Tottenham: 7
3- Nijmegen: 6
4- Spartak Moskova: 4
5- Dinamo Zagreb: 3

E GRUBU:

AC Milan - Wolfsburg: 2-2 (Ambrosini,Pato/Zaccardo,Murat Sağlık)
Portsmouth - Heerenveen: 3-0 (Crouch-2-,Hreidarsson)

PUAN DURUMU:

1- Wolfsburg: 10
2- Milan: 8
3- Braga: 6
4- Portsmouth: 4
5- Heerenveen: 0

F GRUBU:

Hamburg - Aston Villa: 3-1 (Petric,Olic-2-/Delfouneso)
Ajax - Slavia Praha: 2-2 (Vertonghen,Suarez/Cerny,Jarolim)

PUAN DURUMU:

1- Hamburg: 9
2- Ajax: 7
3- Aston Villa: 6
4- Zilina: 4
5- Slavia Prag:2

G GRUBU:

Club Brugge - FC Kopenhagen: 0-1 (Santin)
Saint Etienne - Valencia: 2-2 (Ilan-2-/Morientes,Zigic)

PUAN DURUMU:

1- Saint Etienne: 8
2- Valencia: 6
3- Kopenhagen: 5
4- Club Brugge: 3
5- Rosenborg: 2

H GRUBU:

Depotivo La Coruna - Nancy: 1-0 (Bodipo)
Feyenoord - Lech Poznan: 0-1 (Djurdjevic)

PUAN DURUMU:

1- CSKA: 12
2- Deportivo: 7
3- Lech Poznan: 5
4- Nancy: 4
5- Feyenoord: 0

Çünkü O Efes Pilsen...

Ölüm kalım maçıydı Efes Pilsen için Panionios deplasmanında oynayacakları maç. İşlerini bir hayli zora sokmuşlardı. 7 maçta yalnızca 3 galibiyet alan Efes Pilsen, 7 maçta yine 3 galibiyet alan Panionios on Telecoms deplasmanında rakibinden hem kendi sahasında kaybettiği maçın rövanşını almak hem de gruptan çıkma şansını son hafta oynayacağı CSKA Moskova maçına bırakmamak için sahaya çıktı.

İlk çeyrekte Yunan seyircilere tamamen bir ''basketbol resitali'' izleten Efes Pilsen çeyreği 25-11 önde kapattı. İkinci çeyrekte daha başabaş geçen oyun da Panionios farkı eritmeye çalışsa da devre yine çift haneli farkla 37-27 sona erdi. İkinci yarıda fark bir ara 4 sayıya kadar düşse de Efes Pilsen konsantrasyonunu koruyarak sahadan 78-64'lük skorla galip ayrılarak tur biletini cebine koymuş oldu.

Marvis Thornton 18 sayı 4 ribaund ve 3 asistle oynarken, Kerem Gönlüm A.B.D'li oyuncuya 17 sayı ve 4 ribaund ile eşlik etti. Kakiouzis'te rakip potaya 15 sayı bırakıp, 5 ribaund 4 asist ve 2 top çalmayla oynayarak Efes Pilsen'e geldiğinden beri en iyi performanslarından birini kendi ülkesinde ortaya koydu.

Gruptaki son durum galibiyet ve mağlubiyet sayılarına göre şu şekilde oluştu:

1- CSKA Moskova: 6 - 2
2- Real Madrid: 5 - 3
3- Efes Pilsen: 4 - 4
4- Partizan Belgrade: 3 - 5
5- Armani Jeans Milano: 3 - 5
6- Panionios on Telecoms: 3 - 5

Herhalde Efes Pilsen'in aldığı galbiyet bu tabloya bakıldığında daha da bir anlam kazanıyordur. Tüm camiayı bu ''kritik'' galibiyetten ötürü kutluyor ve bizlere bir kez daha bu sıkıntıyı yaşatmamalarını temenni ediyorum...

Fenerbahçe Konya'da...

Garip bir uygulamanın sonucu olarak ilk devrenin son haftası 16. hafta itibariyle başlıyor ve açılış karşılaşmasında Konyaspor kendi sahasında Fenerbahçe'yi ağırlıyor.

Fenerbahçe geçtiğimiz üç hafta üstüste kazanmayı başararak bu sezon ligde ilk kez bu başarıyı elde etmiş oldu. Beşiktaş, Denizlispor ve Antalyaspor galibiyetlerinin ardından bu hafta da kazanarak ilk yarıyı lider bitirmeyi deneyecekler. Konyaspor enteresan bir ekip, sezon başında başkanlarının ''terlik kavgasından sonra'' yaptığı ''İbrahim Toraman'ı almak istiyoruz, O'nu transfer edip 10 numara oynatacağız'' açıklaması dün gibi kulaklarımda. Ligin 10. haftasında kendi sahalarında Gençlerbirliği ile 2-2 berabere kaldıktan sonra tam 5 hafta bırakın galibiyet almayı, gol bile atamadılar. Veysel Cihan'ın forvet oynadığı bir takımın 10 numarasının İbrahim Toraman olmasını ise düşünmek bile istemiyorum. Konyaspor'un oldukça yetenekli bir oyuncusu var. Adı Erdal Kılıçarslan. O'nu bu akşam ayrı bir gözle izlemek gerekiyor. Özellikle Trabzonspor maçında harika bir oyun ortaya koymuş ve yorulana kadar tabiri caizse Trabzonspor savunmasını ''darmadağın'' etmişti. Fenerbahçe ise bildiğimiz gibi aslında. Sarı lacivertli ekipte öyle pek fazla gol atabilen bir ekip değil. Zirvenin yalnızca 2 puan gerisindeler ve galibiyet serisini sürdürmek istiyorlar. Edu ve Lugano bu karşılaşmada cezalarından dolayı forma giyemeyecekler ve Volkan Demirel'i de düşündüğümüzde Fenerbahçe savunması bu akşam ''kabus'' yaşayabilir.

Konya'da tipik ''atanın kazanacağı'' bir karşılaşma bekliyorum aslında. Kendi sahasında oynayan Konyaspor rakip Fenerbahçe olunca mücadelesini biraz daha arttıracaktır doğal olarak, golsüz beraberlik ya da bir ekibin tek farklı galibiyeti normal sonuç olacak, geri kalan skorlar benim için sürpriz olur ama illa bir galip çıkacaksa bile şanslar eşit bence. Yasin Çakmak ve Önder Turacı ya da Can Arat aklıma gelince, Fenerbahçe'yi favori göstermek bir hayli güç oluyor.

17 Aralık 2008 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 16. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

KONYASPOR - FENERBAHÇE

TRABZONSPOR - ESKİŞEHİRSPOR

GAZİANTEPSPOR - BURSASPOR

GALATASARAY - BEŞİKTAŞ

BENİM TAHMİNLERİM:

Konyaspor - Fenerbahçe: 1-1 (Erdal Kılıçarslan/Alex)
Trabzonspor - Eskişehirspor: 4-0 (Yattara,Colman,Umut,Gökhan Ünal)
Gaziantepspor - Bursaspor: 3-1 (Tabata,Beto,Bekir İrtegün/Sercan)
Galatasaray - Beşiktaş: 1-1 (Lincoln/Holosko)

KIRMIZI KART CEZALILARI: Eskişehirspor'da Naderevic ve Konyaspor'da Cihan Haspolatlı...

Yusuf Şimşek Transferi İçin...

Türk Futbolu'nun hiç kuşkusuz en yetenekli futbolcularından birisidir Yusuf Şimşek. Denizlispor'un kaptanlığını yaptığı geçen sezon gösterdiği performansla EURO 2008 öncesi oynadığımız en kritik iki maç olan Norveç ve Bosna Hersek karşılaşmaları için Fatih Terim tarafından 33 yaşında aday kadroya çağrılmış ve kısa sürelerde almıştı. Sezon başında transfer olduğu Bursaspor'da geçen sezonki ''parlak'' performansını gösteremese de Ersun Yanal'ın ilk hedefi sezon başında da olduğu gibi yine O.

Fenerbahçe'de oynadığı dönemde futbolundan çok sansasyonel hayat tarzıyla gündeme gelen oyuncu için Ersun Hoca yönetime talepte bulunmuş. Nedeni çok basit. Orta sahada sezon başından beridir hissedilen oyun kurucu eksikliği. 33 yaşını bitirmek üzere olan Yusuf Şimşek talebini hiç yadırgamıyorum. Sezon başında koyulan ''gidebileceğimiz yere kadar gitmek'' hedefi ciddileşip ilk yarının sonuna zirvede girilince kısa vadede başarı getirebilecek iyi bir alternatif kendisi. Özellikle Anadolu takımlarıyla oynanan iç saha maçlarında gerekli olan ''çilingir futbolcu'' eksikliğini bence de rahatlıkla doldurabilir Yusuf Şimşek. Bu bölge için hatırlayacaksınız daha önce Ceyhun Eriş denenmiş ancak huylu huyundan vazgeçmeyip yine yarardan çok zarar getirmişti. Şimdi eğer transfer etmeyi başarabilirse Trabzonspor Yusuf Şimşek'i deneyecek o bölgede. Dışarıdan Juninho ayarında bir oyun kurucu getiremiyorsan bence de en mantıklısı yerlilerin en iyisini o bölgeye transfer etmek.

Yusuf Şimşek bir röportajında ''Futbolcu olduğumu 30 yaşından sonra anladım'' demişti. Yaşının ''geçkin'' olduğunu kabul ediyorum ama bence yarım sezonda olsa Trabzonspor'un bu eksiğini kapatabilecek yegane yerli futbolcudur kendisi...

16 Aralık 2008 Salı

Fenerbahçe'de mi?..

Bu sezon transferin yıldızlarından biri olmaya namzet Gökhan Emreciksin için özellikle bugün yaşanan bir gelişme çok enteresan.

Başta Fenerbahçe olmak üzere Beşiktaş ve Galatasaray'ın da yakından takip ettiği Ankaragücülü oyuncu Gökhan Emreciksin'in Fenerbahçe ile anlaştığı ve kulüplerin birkaç gün içerisinde resmi açıklamayı yapacakları sporx.com adresinde yayınlandı.

Gökhan Emreciksin'in ismini Boluspor'da oynadığı dönemlerden beridir ara sıra duyarım. Ankaragücü'ne olan yolculuğuda geçen sezonun devre arasında olmuştu. Çok yakından tanıdığımı söylemem ancak belli ki iyi bir futbolcu. Son Fenerbahçe maçında da gerçekten sahanın yıldızıydı ancak konu Fenerbahçe olunca bir takım soru işaretleri geliyor aklıma. Gökhan Emreciksin şu an Fenerbahçe için doğru bir oyuncu mudur? Bence hayır. Şu an Fenerbahçe'nin daha çok ''kurtarıcı'' statüsüyle getirilmiş taraftarı heyecanlandıracak ''spektaküler'' bir transfere ihtiyacı var. Gökhan'ın bonservisi de öyle yabana atılır bir miktar olmayacaktır tahminimce çünkü neticede oldukça fazla kulüple ismi anılan bir futbolcu. Fenerbahçe'nin bu futbolcuyu ucuza maletmek için en büyük şansı ise Ankaragücü'nün şu an içinde bulunduğu kaos ortamı. Peki Gökhan Emreciksin Fenerbahçe'de direk forma giyebilecek kapasitede bir oyuncu mu? Bu sorunun cevabını vermekte zor aslında. Tamamen büyük takım forması altında neler yapabileceğini görmekle alakalı. Performansı aşağı yukarı belli olan Mehmet Yıldız için bile bu soruyu sorsak eminim %50 evet %50 hayır cevabı alırız artı eksi oranlarıyla.

Uzun vade için ise Gökhan Emreciksin hiç kuşkusuz denemeye değer bir oyuncu ancak Fenerbahçe'nin şu anki beklentilerini karşılayabilecek bir isim değil bana göre...

Hido Kazandı.

Bizim basının bir tabiri var artık alışılagelmiş olan. Ne zaman Hidayet Türkoğlu'nun takımı Mehmet Okur'un takımı ile karşı karşıya gelse ''NBA'de Türk Gecesi'' başlıkları atılıyor. Dün gece o gecelerden birisi oldu yine ve Hido'nun takımı Orlando Magic ile Memo'nun takımı Utah Jazz, Utah'ta karşı karşıya geldi. Delta Center'daki maça en büyük kozu Dwight Howard'dan yoksun çıkan Orlando Magic karşılaşmayı 103-94 kazanmayı başardı. Dwight Howard'ın tam 351 maç sonra ilk kez takımıyla beraber sahaya çıkamadığı maçta Hidayet Türkoğlu 22 sayı, 3 ribaund ve 5 asistlik bir performans sergilerken, Orlando Magic'in en etkili oyuncusu 27 sayı atan Rashard Lewis oldu. Utah Jazz'da ise Mehmet Okur karşılaşmayı 12 sayı ile tamamlarken 6 ribaundun altına da imzasını attı. Orlando Magic, Doğu Konferansı Güneydoğu grubunda 18 galibiyet ve 6 mağlubiyetle lider durumda bulunurken, Utah Jazz, Batı Konferansı Kuzeybatı grubunda 15 galibiyet ve 10 mağlubiyetle 2. sırada bulunuyor...

Tuncay Nasıl Taraftarın Sevgilisi Haline Geldi?

Adı bir süredir Chelsea ile anılıyor Tuncay Şanlı'nın. Chelsea'nin bu transfer için 8 milyon paund'u gözden çıkardığı ancak Menejer Southgate'in O'nun için 16 milyon paund değer biçtiğini okuyoruz gazetelerde. Geçen hafta Hull City maçında attığı klas golün ardından bu hafta da Arsenal'e atılan golün asistini yaptı 26 yaşındaki oyuncu. Daily Mail gazetesi Middlesbrough'ta çok sevilen oyuncu için ''Tuncay nasıl kentin sevgilisi haline geldi?'' başlıklı tam sayfa bir haber yapmış. İngiltere'de futbolun gündemlerinden birisi de Tuncay Şanlı şu anda. Başarıları tabi ki gururlandırıyor beni, idealleri uğruna kendine güvenerek en popüler döneminde Fenerbahçe'den ayrılıp kendisini Premier League'de ispatladı ve büyüklerin de dikkatini çekmeyi başardı görüntüye göre. Devre arası ya da sezon sonu bir transfer yapar mı göreceğiz Daily Mail'in tabiriyle ''Yüzünden gülücük eksik olmayan Türk futbolcu''nun...

Başkan Konuştu.

Sadri Şener İbrahim Hacıosmanoğlu ile yarışırken resmen dua etmiştim başkanlığa seçilsin diye, şayet Hacıosmanoğlu kulüp başkanı olsaydı çok eminim ki Trabzonspor şu an Süper Lig kulüplerinin içerisinde ''en sevimsiz görüneni'' olacaktı. Neyseki başkan Sadri Şener oldu da Trabzonspor Atay Aktuğ'un hemen ardından kendisine yakışır bir idarecinin ellerine teslim edildi.

Sadri Şener Nuri Albayrak'tan devr aldığı ''enkazı'' yeniden ''adam etmek'' için varını yoğunu ortaya koydu hiç kuşkusuz, Faruk Özak'ın da desteğiyle onlarca futbolcu transfer edildi ve takım ciddi bir revizyona uğradı. Hoca tercihini de Ersun Yanal'la devam kararından yana kullandılar ki bence en büyük transfer hiç kuşkusuz bu oldu.

Hemen hemen üstüste sayılabilecek Sivasspor, Kayserispor ve Bursaspor maçlarında yaşanılan ciddi hakem hataları yüzünden dün bir basın toplantısı düzenledi Başkan. Dün yazmıştım eğer hakemlere sert çıkarsa hata eder diye, böyle birşey yapmadı. Sadece, hataların tam Trabzonspor puan farkını açmak üzereyken üstüste gelmesinin düşündürücü olduğunu, ellerinden gelen tek şeyin ise Mahmut Özgener'e gidip MHK'yi değiştirmesi gerektiğini söylemek olduğunu şayet bu olmazsa da önümüzdeki seçim çalışmaları için ellerinden geleni yapacaklarını (Mahmut Özgener'in aleyhinde) söyledi. Sonuna da ''Zaten elimizden başka ne gelir''cümlesini ekledi. Başkana sonuna kadar katılıyorum. Geçen sezon Beşiktaş'ın olası şampiyonluğu çok ciddi hatalar sonucu engellenmişti. Sivasspor maçında kaybedilen 2 puan ve Bursaspor maçında yitirilen 1 puan maalesef tamamen hakem hataları sonucunda meydana geldi. Umut'un çizgiyi geçmeyen topu ile tam ''hakem yardımıyla bir maç kazanıyoruz'' derken bu kez de bir penaltı uydurulmuş ve ''denge'' sağlanmıştı. Özellikle bu sezon o kadar değerli ki bu puanlar Trabzonspor için kelimelere sığmaz. Hakem hatasıyla kaybedilenlerin acısı ise hiç kuşkusuz bir başka oluyor. Ne kadar transfer yaparsanız yapın, takımın belli bir gücü var ve Yattara ile Colman'ı kenara ayırdığımızda bireysel çabasıyla skoru değiştirebilecek oyuncu yok Trabzonspor'da. Bu sebeple de normalden daha fazla efor gerekiyor ve her maç adeta bir sinir harbi şeklinde geçiyor. Trabzonspor, Galatasaray maçı hariç geriye düştüğü her karşılaşmada rakibini yakalamasını bildi. Bazen berabere kaldı ama çoğunlukla geriden gelip kazanan taraf oldu. Takımın inatçı ruhu son derece olumlu ancak ifade ettiğim gibi topu ayağına alıp 3 kişiyi ekarte edecek çalımlar ya da forveti golle burun buruna bırakacak paslar atabilen etkili bir oyuncunuz olmayınca gol bulmak için çok fazla çaba sarfetmeniz gerekiyor. Savunmanın göbeğinden de sağ ve sol beklerden de son derece memnun olmalı Trabzonsporlu taraftarlar. Eldeki imkanlar doğrultusunda hem eder/performans hem de istikrar konusunda son derece olumlu adımlar atılmış vaziyette. Bugün ligin zirvesindeki takımlara baktığımızda ne Fenerbahçe'nin ne de Beşiktaş'ın ilk onbirlerini bir çırpıda sayabiliyoruz. Sivasspor ve Trabzonspor ise belli bir kadro istikrarını koruyup skor almaya çalışıyor ve bunda da çoğu zaman başarılı oluyorlar. Şu an bana göre ligin en iyi futbolunu oynayan takımı Galatasaray'ın bile sahaya çıkan sabit bir onbiri yok ama onları ayırıyorum zira sakatlık sorununu sezon başından beri fazlasıyla yaşıyorlar.

Konuyu çok dağıttım, toparlamak gerekirse, Sadri Şener'i başkanlığa seçildiğinden beri tutuyorum, yaptığı çalışmalar ve oluşturduğu kadro göz kamaştırıcı ancak Ersun Yanal'ın arkasında durmaması en büyük handikapı. Faruk Özak'ın da telkinleriyle takımın başına Şenol Güneş'i getirmek gibi bir hayalleri var ve Faruk Özak bunu her platformda ifade etmekten kendini sakınmıyor. Hakem hatalarına yaklaşımını ise bir kulüp başkanı gözünden bakınca doğru buluyorum ve taraftarı gerecek sert açıklamalar yapmadığı için kendisine teşekkür etmek istiyorum. Biz ''Seçimde Haluk Ulusoy'a destek verdik 3 puanımızı silemezler'' diyen başkanlarda gördük bu kulübün başında ''Otelul Galati yükselişte olan Romen futbolunun önemli temsilcilerinden birisiydi, elenmemiz yadırganmamalı'' diyen teknik direktörlerde. Şimdiki tabloya bakınca şampiyonluk için umutlanmamak mümkün değil... Hem de herşeye rağmen!

15 Aralık 2008 Pazartesi

Biz de Varız...

Geçen hafta taraftarının da katkısıyla Ankaraspor'dan ''trajik'' bir mağlubiyet alan Beşiktaş için bu hafta oynayacağı Ankaragücü maçının önemi hiç kuşkusuz çok artmıştı ancak anladığım kadarıyla fazla motivasyon bir baskıya dönüştü ve Beşiktaş kolay kazanabileceği maçta zor anlar yaşadı.

Maçtan önce geçen hafta oyundan çıkarken yuhlanan ve gözyaşlarına hakim olamayan takım kaptanı Mattias Delgado'ya çiçek verilmesi taraftarın verdiği anlık tepkinin bir özrüydü aslında. Mustafa Denizli birkaç haftadır yaptığı hatadan vazgeçip Holosko'yu ilk onbire alınca Nobre'nin de ekmeğine yağ sürmüş oldu aslında. Özellikle geçen sezon Holosko transferinden sonra belirgin bir performans artışı gösteren Brezilyalı oyuncu, Ankaragücü maçında da ''sık sık'' pozisyona girse de bu kez gol atmayı başaramadı. Holosko ise zor kontrol ettiği topu yine zor bir vuruşla ağlara göndererek takımını erken öne geçirip baskıyı hafifletmeyi başardı ancak Beşiktaş ne yaptıysa ikinci golü bulamadı ve maç Holosko'nun golüyle 1-0 sona erdi.

Mustafa Denizli bana göre son derece profesyonel bir şekilde geçtiğimiz hafta boyunca takımın 2 haftadır kaybetmesinden ziyade ''Beşiktaş'ın büyüklüğünden'' bahsederek takımdaki kötüye gidişatı bir tür ''motivasyon gösterisiyle'' basına malzeme etmemeye çalıştı. Bu stratejisinde de başarılı olduğunu söyleyebilirim aslında, Trabzonspor'un mağlup olduğu haftayı iyi değerlendirip zirveyle arasındaki puan farkını bir maça indirmeyi başardı siyah beyazlılar ancak asıl sınav önümüzdeki hafta oynanacak olan Galatasaray maçında verilecek. Olası bir mağlubiyet Mustafa Denizli'nin devre arasına son derece sıkıntılı girmesine ayrıca Demirören'in kulübü kendisine biraz daha borçlandırmasına sebep olabilir. Beşiktaş için sezonun en kritik maçı önümüzdeki hafta ''tırnağının ucundaki'' Lincoln ve arkadaşlarına karşı Ali Sami Yen'de oynayacakları maç olacak...

Tren Yakalandı...

Haftalar önce yazmıştım aslında, liderle Fenerbahçe'nin arasındaki puan farkı çift basamaklı hanelerdeyken ''Sabırlı olmak lazım, Fenerbahçe bu yarışın içinde mutlaka olacaktır'' demiştim, daha ilk yarı bitmeden Fenerbahçe zirveyle olan farkı 1 maçtan daha aza indirerek, Şampiyonlar Ligi'nden elendikten sonra tüm gücünü lige vereceğini göstermiş oldu.

Antalyaspor maçı Fenerbahçe'nin artık iyice kanıksanmış ''isteksiz'' futboluyla başladı, Antalyaspor'da bu futbola aynı şekilde karşılık verince, Fenerbahçe'nin golüne kadar ''uyutan'' bir maç izledik televizyon karşısında. Golden sonra Fenerbahçe saldırıp bir an önce ikinci golü bulmak yerine oyunu kontrol etmeyi tercih etti. Bu sıralarda da hala futbol oynamasına hem de bir Turkcell Super Lig takımında oynamasına bir anlam veremediğim Volkan Arslan son derece amatör bir şekilde kırmızı kart görüp takımını eksik bırakınca, Fenerbahçe'nin ikinci yarıda farka gideceğini düşündüm ancak fena halde yanıldım. On kişilik Antalyaspor ikinci yarıda Fenerbahçe kalesinde ciddi pozisyonlar bulmaya başladı. Özellikle korkunç görünümlü ama sempatik adam Djiehoua boş kale yerine topu auta gönderinceye kadar Antalyaspor'un beraberlik golünü her an bulabileceğini düşünmeye başladım. Kaçan golden sonra Mehmet Özdilek'in surat ifadesi ise görülmeye değerdi. Gerçekten bir insan şaşkınlığını ancak bu kadar yüzüne yansıtabilir herhalde. Antalyaspor'un eksikken dengeyi yakaladığı esnada Lugano bilindik gollerinden birini atarak maçı Fenerbahçe'ye getirdi.

Enteresan olan Fenerbahçe'nin ilk golünde daha önce defalarca uygulanan ön direk organizasyonuna Antalyaspor'un hiçbir önlem almayışı ve Güiza'nın boş kaleye de olsa gol atıp az da olsa rahatlaması oldu. Lugano'nun ''gol şansı''da gerçekten enteresan olan bir başka hadise. Top ne zaman ceza alanında ''karambol'' yaratacak bir hal alsa, mutlaka Lugano'ya bir kez uğruyor. Galatasaray'a attığı golde de takipçiliğini fırsatçılığıyla birleştirip buna benzer bir gol atmıştı Uruguaylı.

Fenerbahçe çok kötü başladığı ligde artık şampiyonluk adaylarından biri oldu. Futbolu kesinlikle iyi oynamıyorlar, hatta dışarıdan baktığımda o kadar kötü bir takım gibi duruyor ki Fenerbahçe, Kayserispor ya da Bursaspor bile Fenerbahçe'den kat be kat daha iyi futbol oynuyorlar. Hem giydiği forma hem de (bana göre) futbol şansı Fenerbahçe'yi zirveye taşıdı, önemli olan devre arasında alınacak önlemlerle şampiyonluk yarışının içinde kalabilmek, şu an oynanan futbol gerçekten de skorları bir tarafa bırakırsak hiç hayra alamet değil...

Orada Neler Oluyor?

Trabzonspor'un oynadığı lig maçlarında bir takım gariplikler yaşanmaya başladı son zamanlarda. Sivasspor maçında Umut Bulut'un gözünün önünde biçilmesine ses çıkarmayan Selçuk Dereli'nin ardından, Kayseri'de oynanan Kayserispor - Trabzonspor maçında da, Egemen Korkmaz'a yapılan harekete (doğru bir karar olmasına rağmen)futbol sahalarımızda pek çalınmayan bir düdükle penaltı veren, Umut Bulut'un aşırdığı topu, Aydın Tosyalı daha top gol çizgisine bile varmadan çevirmesine rağmen gol kararı veren bir yardımcı hakem ve aynı maçta Kayserispor lehine tamamen bir penaltı uyduran Halis Özkahya vardı sahada. Maçın skoruna tesir edecek hataları ve eyyamın hasını yapmıştı bu genç hakem.

Bu hafta da Bursa'da maç 1-1 devam ederken, Sercan Yıldırım'ın yaklaşık 3 metre ofsayt olduğu pozisyonu süzemeyen bir yardımcı hakeme denk geldi Trabzonspor maalesef. Kaybedilen (en kötü ihtimalle) 1 puandan öte, kaptırılan liderlik bir tür özgüven sorununa yol açabilir. Sercan Yıldırım'ın bu maçta forma giymesi de ayrı bir hikaye zaten, 2 maç cezası olan futbolcu geçen hafta cezasının yarısını tamamlıyor ve takım kampa girdikten sonra evine gönderiliyor. Cuma akşamı Tahkim Kurulu cezayı 1 maça indiyor ve Güvenç Kurtar cuma gecesi Sercan Yıldırım'ı kampa çağırıp cumartesi günü son 10 dakikada sahaya sürüyor ve o Sercan son dakikada Bursaspor'un golünü atıp maçı Bursaspor'a getiriyor.

Trabzonspor'un yaptığı basın açıklaması ise tamamen bilindik klişeleri içinde barındıran bir tür ''akıllı olun!'' ültimatomu. Hakem hataları üstüste gelince bunda kasıt ararmış beyefendiler! Kayseri'de Umut'un çizgiyi geçmemesine rağmen verilen golünde de kasıt arayalım o zaman! Kasıtlık bir durum yok ortada sadece hakemlerin acizliği var. MHK eskiden kötüydü, şimdi çok daha kötü durumda. Yoksa Mustafa Kamil Abitoğlu maç boyunca yaptığı hataların tümünü asla aynı takım lehine yapmadı, yalnızca Sercan Yıldırım'ın attığı golde yapılan fahiş hataya ortak oldu.

Sezon başından beri o kadar çok sonuca tesir eden hata yapıldıki, şöyle üşenmeden bir tablo çıkarsak, ligde en az yedi, sekiz takımın puan sıralamasındaki yeri değişmiş olur eminim. Bugün Sadri Şener Lig Tv'ye çıkıp konuşacak. Hakemlerden ve Trabzonspor'a yapılan sözüm ona kasti hatalardan bahsederse çok yanlış bir hareket yapmış olur. Maçın dakikası ve skoru bu hatayı daha da çok göze sokuyor maalesef ama Trabzonspor'un son oynanan Bursaspor maçında hakem hatası yüzünden canının yanmadığını söylemek insafsızlık olur, en azından sezon sonuna kadar ''Bursaspor maçında puanımız çalındı bizim ama'' diye başlayan cümlelerle haklı duruma geçebilecektir Trabzonspor taraftarı girdiği tartışmalarda..!

Turkcell Super Lig 15. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Gençlerbirliği - Galatasaray: 1-3 (Burhan/Lincoln,Baros,Arda)

Bursaspor - Trabzonspor: 2-1 (Gökhan Güleç,Sercan/Umut)

Beşiktaş - Ankaragücü: 1-0 (Holosko)

Kayserispor - İstanbul B.Şehir Bel.: 2-0 (Cangele,M.Topuz)

Sivasspor - Hacettepe: 2-1 (Tum-2-/Sandro)

Ankaraspor - Denizlispor: 2-0 (Murat Tosun-2-)

Fenerbahçe - Antalyaspor: 2-0 (Güiza,Lugano)

Kocaelispor - Gaziantepspor: 2-5 (Ahmet Dursun,Taner/Tabata-3-,Beto,Ferdi)

Eskişehirspor - Konyaspor: 0-0

HAFTANIN TAKIMI: Gaziantepspor

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Rodrigo Tabata (Gaziantepspor)

HAFTANIN GOLÜ: Lincoln (Gençlerbirliği - Galatasaray)

GOL KRALLIĞI:

11 GOL: Mehmet Yıldız, Milan Baros

7 GOL: Marcio Nobre, Lincoln, Mehmet Çakır, Sercan Yıldırım, Rodrigo Tabata, Taner Gülleri

6 GOL: Umut Bulut, Sergei Djiehoua

PUAN DURUMU:

1- Sivasspor: 31
2- Trabzonspor: 31
3- Galatasaray: 30
4- Fenerbahçe: 29
5- Ankaraspor: 29
6- Beşiktaş: 28
7- Kayserispor: 24
8- Gaziantepspor: 22
9- Bursaspor: 22
10- Eskişehirspor: 18
11- Konyaspor: 17
12- İstanbul B.Şehir Bel.: 16
13- Gençlerbirliği: 14
14- Denizlispor: 14
15- Ankaragücü: 14
16- Antalyaspor: 12
17- Hacettepe: 9
18- Kocaelispor: 9

GENEL BAKIŞ:

Haftaya lider giren Trabzonspor son dakikada ofsayttan yediği golle Bursa deplasmanında sezonun ikinci yenilgisini alıp, liderliği kendi sahasında Hacettepe'yi Herve Tum'un performansıyla geçen Sivasspor'a teslim etti. Galatasaray deplasmanda Lincoln'ün organizasyonunda Gençlerbirliği'ni zorlanmadan geçerken, Fenerbahçe'de kendi sahasında Antalyaspor'u 2-0'la geçip şampiyonluk yarışına tamamen dahil olmuş oldu. Ankaraspor Murat Tosun'un ''klas'' golleriyle Denizlispor'u kolay geçip zirvedeki yerini korurken, Beşiktaş Holosko'nun golüyle Ankaragücü'nü geçip 2 hafta sonra yeniden 3 puanla tanışmış oldu. Kayserispor kendi sahasında İstanbul Belediyesi'ni tartışmalı gollerle yenip zirveyle arasındaki puan farkını biraz daha azaltırken, Gaziantepspor deplasmanda Kocaelispor'u Tabata'nın performansıyla 5 golle yenip kazanmaya devam etti. Haftanın tek golsüz biten maçında Eskişehirspor ile Konyaspor Eskişehir'de puanları paylaştı. Haftaya Galatasaray ile Beşiktaş pazar akşamı yılın son derbisinde kozlarını paylaşacaklar ve sıkıntıyı daha derinden hisseden ekip an itibariyle hiç kuşkusuz Mustafa Denizli'nin takımı olacak...

GELECEK HAFTANIN PROGRAMI:

Konyaspor - Fenerbahçe (Cuma 20:00 LİGTV)
İstanbul B.Şehir Bel. - Kocaelispor (Cumartesi 14:00)
Hacettepe - Kayserispor (Cumartesi 14:00)
Trabzonspor - Eskişehirspor (Cumartesi 19:00 LİGTV)
Denizlispor - Ankaragücü (Pazar 14:00)
Gençlerbirliği - Sivasspor (Pazar 14:00)
Antalyaspor - Ankaragücü (Pazar 14:00)
Gaziantepspor - Bursaspor (Pazar 15:00 LİGTV)
Galatasaray - Beşiktaş (Pazar 19:00 LİGTV)

14. hafta genel görünüm için tıklayın

Skor Tahmin Oyunu 15. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUAN DURUMU:

BALTHAZAR: 18

FARUK TURUTOĞLU: 7

HAKAN DEMİREL: 6

YAVUSS: 6

MURAT YILMAZ: 5

TOLGA ŞENER: 3


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 145

BALTHAZAR: 142

HAKAN DEMİREL: 129

MURAT YILMAZ: 115

YAVUSS: 101

FARUK TURUTOĞLU: 72

14. Hafta genel puan durumu için tıklayın

15. Hafta tahminleri için tıklayın

13 Aralık 2008 Cumartesi

Lincoln Şov Devam Ediyor.

İkinci kez üstüste Ankara'nın suni çimine çıktı dün akşam Galatasaray. Ankaragücü'nü bir anda bulduğu üç golle sürklase etmişti, aynı muameleyi Gençlerbirliğine'de yaptı. Maç boyunca kendisini İstanbul takımlarına göstermek için varını yoğunu ortaya koyan Burhan Eşer'in golü Gençlerbirliği'ni öne geçirse de son dönemin hiç kuşkusuz en iyi futbolcusu Lincoln tam anlamıyla ''sazı eline aldı''. Önce Baros'tan aldığı pası klas bir vuruşla ağlara gönderip skoru eşitledi. Ardından Baros'a ''alda at'' tadında bir pas verip takımını öne geçirdi, son olarak Nonda'nın Arda'ya yapması gereken asisti hazırlayıp köşesine çekildi.

Lincoln için sezon başında yolları ayırmakta fayda var demiştim, yanılmışım zira Brezilyalı gerçekten hayatının futbolunu bu sezon oynamaya başladı. UEFA Kupası yolunda da Galatasaray'ın en büyük artısı bu adam olacak eğer peformansını sürekli hale getirebilirse...

Ankara temsilcilerini toplam altı gol atarak geçen Galatasaray rakiplerine ciddi bir gözdağı verdi dün akşam, eğer Turkcell Super Lig'i bu şekilde oynayacaklarsa rakiplerinin işi çok ama çok zor olacak...