29 Nisan 2009 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 30. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

HACETTEPE - GALATASARAY

TRABZONSPOR - KAYSERİSPOR

GAZİANTEPSPOR - SİVASSPOR

BEŞİKTAŞ - FENERBAHÇE


Benim Tahminlerim:

Hacettepe - Galatasaray: 1-2 (İbrahim Şahin/Baros,Lincoln)
Trabzonspor - Kayserispor: 2-0 (Yattara,Gökhan)
Gaziantepspor - Sivasspor: 0-2 (Musa,Mehmet Yıldız)
Beşiktaş - Fenerbahçe: 2-0 (Tello,Delgado)

Sivasspor vs Beşiktaş

Ligin bitimine 5 hafta kala, şampiyonluk yarışı şekillendi. Dökülenlerle birlikte bitime 2 takım iddialı giriyor. Bir adım önde olan Sivasspor ve Beşiktaş.

Sivasspor birkaç haftalık dalgalanmanın ardından, Hayrettin ve Musa Aydın'da takıma katılınca, Trabzonspor karşısında oyunu domine edip rahat bir galibiyet almayı başardı. Kalan 5 haftalık programları ise şu şekilde:

Gaziantepspor (D)
İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Hacettepe (D)
Gençlerbirliği
Galatasaray (D)

3 maç deplasmanda, 2 maç ise içerde. Gaziantespor ununu elemiş eleğini asmış bir takım hüviyetinde. Sivasspor'un bu deplasmanı ''Anadolu işbirliği'' sayesinde kolay geçeceğini düşünüyorum. Fikstürün en zorlu maçlarından birini kendi sahasında İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile oynayacak Sivasspor. Abdullah Avcı'nın takımının hem ligde bulunduğu pozisyon hem de bu tip maçlara bayılıyor olması Sivasspor'un işini zorlaştıran unsurlar. Bu tip maçlarda Sivasspor'un özellikle son dönemde erken gol bulma konusunda sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Geçen her dakika gerilimi ve stresi arttırırken, savunmada daha fazla zaaf yaşanmasına yol açabilir. Sivasspor'un Trabzonspor'u yendiği maç kimseleri aldatmasın çünkü Trabzonspor açık bir futbol oynamış ve Sivasspor rahat pozisyonlar bulmuştu. Aynı şey bu karşılaşma için geçerli olmayacaktır. Deplasmandaki Hacettepe maçı ise kolay geçmesini beklediğim bir maç. Prestij mücadelesi yapan Hacettepe'nin Sivasspor'a çok fazla zorluk çıkaracağını düşünmüyorum açıkçası. Gençlerbirliği ise ligdeki konumunu rahatlatırsa Sivasspor'a engel teşkil etmez ancak kümede kalma mücadelesi içinde olursa Sivasspor kalan haftaların en zorlu maçını Gençlerbirliği ile oynayacaktır ki bana göre hele ki bu ortamda kazanması çok zor bir maça çıkacak Sivasspor Gençlerbirliği karşısında. Ligin son maçını Galatasaray ile deplasmanda oynayacaklar ve lider girmeyi başarabilirlerse Galatasaray'ı da yenebileceklerini düşünüyorum açıkçası. Sivasspor için bir başka dezavantaj özellikle orta sahasında kısıtlı alternatifleri olduğu için sakatlık ve ceza gibi işlere dikkat etmeleri. Mesela bu hafta Gaziantespor karşısında İbrahim Dağaşan oynamayacak ancak rakip pek bir tehlike arz etmediğinden çok büyük bir sıkıntı yaşamayacaktır Sivasspor. Özellikle Mehmet Yıldız, Musa Aydın, Hayrettin Yerlikaya, Sezer Badur, Abdurrahman Dereli ve Bilica'ya çok iyi bakmaları gerekiyor. Kadro rotasyonu konusunda Beşiktaş ile yarışamayacak kadar gerideler.

Beşiktaş ise Eskişehirspor gibi zor bir deplasmanı hasarsız atlatmayı başararak puan farkının açılmasına izin vermedi. Kalan 5 hafta da oynayacakları karşılaşmalar:

Fenerbahçe
Ankaraspor (D)
Ankaragücü (D)
Galatasaray
Denizlispor (D)

Fikstür kesinlikle Sivasspor'a karşı daha zorlu bir fikstür. Fenerbahçe'nin eksik bir kadroyla İnönü'ye gelecek olması Beşiktaş için büyük bir şans. İçinde bulunduğu durum ne olursa olsun, Fenerbahçe ligdeki her takıma karşı hala zor bir rakip ve maç oynanmadan karşısına 3 puan yazılamaz ama şahsi fikrim olarak söylüyorum Beşiktaş Fenerbahçe'yi yenmekte zorlanmayacaktır. Aynı şeyi Ankaraspor maçı içinde söyleyebilirim aslında. Ununu elemiş eleğini asmış Ankaraspor karşısında Beşiktaş galibiyete çok yakın. Bakmayın Ankaraspor'un kupa rövanşında Beşiktaş'ı mağlup etmeyi başardığına. O maçın motivasyonu ile bu maçın motivasynu arasında dağlar kadar fark olur. Ankaragücü maçı Beşiktaş için fikstürün en zorlu üçüncü maçı bana göre. Küme düşme sıkıntısını derinden hisseden Ankaragücü Beşiktaş için asla kolay lokma olmayacaktır. Fikstürün en zorlu ikinci maçı ise Galatasaray ile kendi sahasında oynayacağı maç Beşiktaş için. Netice itibariyle bir derbi ve Galatasaray Beşiktaş'ı yenmek için herşeyi yapacaktır ki o maça Servet'in yetişiyor oluşu da Beşiktaşlıların korkması gereken bir başka etken bence. Bana göre fikstürün en zorlu maçı son hafta oynayacakları Denizlispor maçı. Küme düşme korkusu yaşayan Denizlispor işi son haftaya kadar bitiremezse 'can havliyle'' çıkacağı maçta Beşiktaş'ı sarsacak bir skor elde edebilir. Fenerbahçe ile oynadıkları maçı hiç kimse unutmamıştır herhalde.

Sivasspor kadrosu dar ancak inançlı ve sistemli bir takım. Beşiktaş ise kadrosu ve alternatifi geniş ve ''inanmaya başlamış'' bir takım hüviyetinde. Bobo'nun Eskişehirspor'a attığı golden sonra, kendisinin, Toraman'ın ve Rüştü'nün yüz ifadelerinden bu çok daha net anlaşılabilir. Nobre sakat olsa bile Bobo ve Holosko gibi iyi golcülere, aynı zamanda Tello, Yusuf ve Delgado gibi ''işbitiricilere'' sahipler. Ernst faktörünü hatırlatmama gerek yok herhalde. Sivasspor Beşiktaş'a göre daha fazla baskı yaşıyor ve kent ayaklanmış durumda. Sessiz ve derinden gidiş bitti artık herşey ayyuka çıktı ve şampiyonluğun ''bir numaralı seribaşı'' olmaları onları her hafta gerebilir. Beşiktaş ise nispeten biraz daha az baskı yaşıyor özellikle deplasman maçlarında. Takımda tecrübeli oyuncu sayısı bir hayli fazla ve zor anlarda sorumluluk alabilecek ayaklara sahipler. Bu stresin katbekat büyüklerini yaşamış, Rüştü, Yusuf, Ernst gibi ''abiler'' var takımda ve Tello gibi ''korkusuz' bir süperstara sahipler. Kamuoyu desteği hiç kuşkusuz Sivasspor'un arkasında. Zaten Beşiktaş'ın ''antipatik bir şampiyon adayı'' olduğunu belirtmiştim önceki postların birinde. Kamuoyu desteği de önemli bir faktördür bu tip yarışlarda. İkili averaj iki takım içinde geçerli değil. İki maçta 1-1 sona erdiği için puan eşitliği durumunda genel averaja bakılacak. Bu konuda da Sivasspor'un 3 gollük bir avantajı var. (Trabzonspor'a teşekkür etsinler!) Kalan 5 haftadaki fikstür gözönüne alındığında Sivasspor'un bu farkı koruyacağını hatta daha da açabileceğini düşünüyorum.

Sonuç itibariyle Sivasspor avantajlı gibi dursa da ben kendi fikrim olarak Beşiktaş'ın şampiyonluğa hem camia hem de tecrübe olarak daha yakın olduğunu düşünüyorum. Sivasspor zaten büyük bir işi şimdiden başarmış durumda. Daha büyük bir işi başarmak için çalışıyorlar ve ne kadar yakın olduklarını herkes gibi onlarda biliyor.

Unutmadan anket sonuçlarını da ekleştireyim de arada kaynamasın:

Sivasspor: 11 oy
Galatasaray: 10 oy
Beşiktaş: 9 oy
Fenerbahçe: 8 oy
Trabzonspor: 0 oy

NBA Play-offs 2009 Son Durum...

DOĞU KONFERANSI:

Cleveland Cavaliers - Detroit Pistons: 4-0

Boston Celtics - Chicago Bulls: 3-2

Orlando Magic - Philaelphia 76'ers: 3-2

Atlanta Hawks - Miami Heat: 2-2

BATI KONFERANSI:

Los Angeles Lakers - Utah Jazz: 4-1

Denver Nuggets - New Orleans Hornets: 3-1

San Antonio Spurs - Dallas Mavericks: 1-4

Portland Trail Blazers - Houston Rockets: 2-3

Play-off ilk turlarında doğu konferansında Cleveland Cavaliers Detroit'i kolaylıkla süpürmeyi başardı. Boston Celtics ve Orlando Magic rakipleri karşısında bir adım önde gitmeyi başarırken, Atlata Hawks - Miami Heat eşleşmesi ise her sonuca gebe gibi duruyor halen.

Batı Konferansıda ise işler biraz daha şekillenmiş gibi gözüküyor. Burada Lakers ve Mavs'ın rakiplerini safdışı bıraktığını, Denver'ın ise işi kolayladığını görüyoruz. Houston Rockets'da büyük bir aksilik yaşamazlarsa turu geçecek takımmış gibi duruyor.

Birinci turda en heyecanlı maçların yaşandığı eşleşme ise Orlando Magic - Philadelphia 76'ers eşleşmesi hiç kuşkusuz. Hemen her maçın galibinin son saniyelerde belli olduğu eşleşmede Hidayet'te kritik bir üç sayılık isabetle takımının son galibiyetine katkıda bulunmuştu. Bakalım serilerden hangi takımlar galip ayrılacak?..

Başardılar...

2 sezondur play-off ilk turunu geçemeyen Dallas Mavericks, güçlü rakibi San Antonio Spurs'u 4-1'lik seri skoruyla geçerek adını konferans yarı finaline yazdırmayı başardı.

Serinin ilk maçını deplasmanda kazanıp saha avantajını eline geçiren Mavs, ikinci maçı kaybetmesine rağmen, kendi evinde oynadığı üçüncü ve dördüncü maçları kazanarak tekrar AT&T Center'a yani rakibinin sahasına döndü. Son çeyreğine 15 sayı farkla önde girdiği maçı 106-93 kazanan Dallas Mavericks aynı zamanda büyük bir başarıya da imza atmış oldu. Takımın yıldızı Dirk Nowitzki karşılaşmayı 31 sayı, 9 ribaund ve 3 asistle tamamlarken, Tim Duncan'ın 30 sayı 8 ribaund ve 2 blokluk performansı mağlubiyeti önlemeye yetmedi.

2000 yılından beridir ilk kez playoff ikinci turunu göremeyen San Antonio Spurs'un elenmesine gerçekten çok üzüldüm ancak yapacak birşey yok, yeni sezonda Duncan, Parker ve Ginobili'nin etrafını yeniden şekillendirmek gerekecek.

Son söz Tolga'ya: Biz şampiyonluklara doymuş bir camiayız kardeşim, başarında bir kez şampiyon olun bari önünüzü de açmışken :)

Size Hakkımı Helal Etmiyorum!

Giray Kaçar, Trabzonspor'un sezon başında eski adıyla Gençlerbirliği Oftaşspor, yeni adıyla Hacettepe'den transfer ettiği genç bir yetenek. Trabzonspor'a stoper mevkisi için Song ve Egemen ile birlikte transfer edilen genç futbolcu sezon başından itibaren bu ikilinin ardında yedek beklemiş ve sayılı maçta Trabzonspor forması giymişti bugüne kadar.

Ersun Yanal, istifa ettikten ve istifası kabul edildikten sonra akşam idmanından önce oyuncularla veda etmek için bir toplantı düzenlemiş, duygusal anların ardından Ersun Hoca futbolcularına ''hakkınızı helal edin'' dediği sırada Giray Kaçar ortaya çıkmış ve ''Size hakkımı helal etmiyorum!'' demiş. Bu reaksiyon üzerine de Ersun Yanal eski öğrencisine ''Seni açıkyürekliliğinden ve dürüstlüğünden dolayı tebrik ediyorum'' diye cevap vermiş.

Hoca haklıdır, tebrik etmesinde tabi ki bir sakınca yok, hatta Giray'ı biz de tebrik edelim ancak madalyonun bir de diğer yüzüne bakalım. Giray her ne kadar yetenekli bir stoper olursa olsun, önünde oynanan iki tane stoper var. Bunlardan biri Rigobert Song. Kariyerini ve tecrübesini tartışmaya dahi gerek yok. Diğeri ise Bursaspor'dan gelen Egemen Korkmaz, yani Giray'ın forma için rekabet edeceği futbolcu. Giray dönsün aynaya baksın ve desin ki: ''Evet, ben bu Egemen Korkmaz'ı keser ve takıma girerdim ancak hoca hakkımı yedi''. Eğer böyle düşünüyorsa zaten Trabzonspor'da işi yok bu adamın. O bölgede sezon başından beri hakedenler oynadı ve bölge aksadığında da hoca Hacettepe maçında Song'u yanına alıp Giray'ı görevlendirdi. Kaldıki sezon içinde dahi özellikle Cale'nin aldığı cezalarda Ersun Hoca'nın Egemen'i sol beke çekip Giray'ın görev verdiği maçlar oldu. Yani sezon boyu tüm defans bölgesinin ilk altrnatifi oldu genç oyuncu.

Bence Giray Kaçar'ın bu davranışı kendisi için eksi bir puan oldu. Hacettepe'de oynarken Trabzonspor'a rüyasında dahi göremeyeceği paralara transfer olup, sonra da görevinden istifa etmiş bir hocaya diklenmek tamamen nankörlüktür başka birşey değil...

28 Nisan 2009 Salı

Hakan Demirel'in Gözünden Ersun Yanal'ın İstifası ve Trabzonspor'un Geleceğinin Aynası Olan Geçmişi...


Kafam basmaya başlayıp, futbolu bilinçli bir şekilde izlemeye başladığım 12 - 13 yaşlarımdan itibaren hep acıların takımıydı Trabzonspor benim için. Amcamdan, babamdan dinledim efsane gibi estiği dönemleri. Uzun yıllar hep şampiyonluk yarışının içinde olan, hep istanbul takımlarını zirvede tehdit eden güçlü bir armada olarak kaldı, ama o mutlu sonu bir türlü yakalayamadı. 95-96 sezonu bir milattı Trabzonspor için. Bana göre tarihinin en iyi kadrosuna sahipti. Hala o sezon ilk 11'ini ezbere bildiğim o takımın elinden şampiyonluğu futbol tanrılarının yardımlarıyla mucizevi bir şekilde, belki biraz şans, biraz tecrube ve biraz da akılla çalmıştık. O yıldan sonra Trabzonspor'un sistematik çöküşünü izledik. 2000'li yıllara kadar gene zirveye yakın kalabilen görünümünü korudu. Ama 2000'li yıllar tam kabus oldu bordo mavili camia için. Değişen ekonomik yapılar, istanbul takımlarının, özellikle F.bahçe'nin taraftar potensiyelini klüp ekonomisine direk katkı yapabilen sistemler yaratması sonucu güç dengeleri çok değişti. Yeni dünya düzeni, pazarlama stratejileri bunu gerektiriyordu. Trabzonun işi artık daha da zorlaşmıştı. Çok geçmeden sıradan bir anadolu takımı görüntüsüne büründüler. Elinde ki yıldızları koruyamamalar, transfer yanlışları, berbat yönetimler, baş belası yerel basın, kentte futbolcuların yaşadığı psikolojik travmalar ve baskılar, birbirinin kuyusunu kazan yöneticiler, parçalanmış, kimliksiz, tek gıdasını ve mutluluğunu F.bahçe'nin şampiyon olamamasına bağlamış bir camia çıkarttı ortaya. Ta ki 2008'e kadar. Sadri Şener başkanlığında, çok sevdiğim Ersun Yanal hocanın önderliğinde yeniden yapılanma sürecine girdi Trabzon. Artık abuk sabuk transferler, saman alevi gibi anlık başarı peşinde koşmalar, elde ki kısıtlı imkanları anlamsızca harcamalar ve cimbomun uşaklığıyla geçen dönem bitmiş, bugün Sivas'ın başarabildiği akıllı, sistematik ve bilinçli bir yapılanma dönemine girmişti Trabzon. Elde ki imkanlarla zirveyi kovalayabilmek, kimliğini geri kazanabilmek ve hatta yıllardır inanılmaz bir şekilde hasreti çekilen şampiyonluk bu yapılanma sonucu belkide yakalanacaktı. Ama dün gece okuduğum ve inanmak istemediğim haber herşeyin sonu oldu. Faruk kardeşimden gerçi bu operasyonun duyumlarını almıştım ama gerçekleşeceğine ihtimal vermemiştim çünkü hala aklı selim insanların yönetimde olduğunu düşünüyordum. Trabzon'un maçlarının büyük kısmını izledim, bu sene şampiyonluğun gelemeyeği gün gibi ortayadı, bunu hep söylemiştim ama ilerleyen yıllar için ışık saçıyordu Ersun hoca ve talebeleri. Yazık, hemde çok yazık! Şimdi herşey silbaştan. Fenerbahçe, Galatasaray sanki çok mu iyi yönetiliyor, bu sezon ne yaptılar ki felan demeyin sakın. Artık kendinizi kandırmayın. İkiside basar parayı, alır 3-5 tane yıldız gene şampiyon olur. Hatta F.bahçe'de nerdeyse bütün şampiyonluklar bu dibe vuruşlardan sonra gelir. Ama Trabzon, Sivas, Kayseri gibi takımlar için günümüz şartlarında bu imkansızdır. Ancak sistemli, sabırlı bir yapılanma süreci başarıyı getirebilir. Kalpten söylüyorum, Ersun hocanın başarılı olmasını istiyordum, ve hatta önümüzde ki yıllarda şampiyonluk yaşatabilecek tek hocanın o olduğunu düşünüyordum. Şimdi yerel basın, istifa diye bağıran taraftarlar ve yönetim gurur duysunlar eserleriyle. Türkiye'de bu sezonun en büyük hayal kırıklığı Sadri Şener'dir bana göre. Aurelio'yu gönderip Josicoyu alanlardan bile büyüktür artık günahı. Tolga'nın yıllardır söylediği "Faruk ölene kadar şampiyonluk göremeyecek" tezini önceleri gülümseyerek dinlerken şimdi diyorum ki galiba haklı, bu kafayla çooook zor...

Güle Güle...

Tam bir enkaz devralmıştı hoca 2007-08 sezonunun ortasında. Takımın en büyük yıldızı Barış Memiş'ti o dönem. Sabırla kenti tanıyıp, yararlanabileceği oyuncuları tespit etmeye çalıştı sezon sonuna kadar. Yeni sezona ellili rakamlarla telafuz edilen futbolcu ordusunun başında girdi. İnce eleyip sık dokuyarak bir takım oluşturdu. O takım haftalarca liderlik koltuğunu sahiplendi, sezon boyunca da bir haftanın haricinde ilk üçten asla düşmedi. Elindeki oyuncular öyle aman aman yıldızlar değildi. Adı sanı bilinmeyen bir sürü yabancı futbolcu geldi takıma, eskilerle yenileri harmanlayıp bir iskelet oluşturdu. Aslında O'nun hedefi hep önümüzdeki sezon oldu, her konuşmasında sabırdan, yeniden yapılanmadan bahsetti. Şampiyonlukların kolay kazanılmayacağından bahsetti laz pardon kas kafalılara. Takım şansınında yardımıyla hep zirve sularında yer alınca beklenmeyen hedefe herkes kendini inandırdı. Bu takım şampiyon olmalıydı. Forveti gol atamasa da, defansı dökülse de şampiyon olmalıydı. Tabi ki taşıma suyuyla değirmenin dönmesi mucizeydi. Arkasında durmayan yönetime ve o adi yerel basına rağmen elinden gelenin en iyisini en mükemmelini yaptı hoca. Kentte herkes bir hocaydı aslında. Takımını dimdik ayakta tuttu. Avrupa Kupalarıydı hedef ama o bir adım üste oynadı sezon boyu. Milli takımın başında uğradığı haksızlığın beterini Trabzonspor'da yaşadı. Sahada adım atmayan oyuncuların vebali Sivasspor maçından sonra O'na yüklendi ve hoca görevinden istifa ettirildi. O beyefendi duruşundan, o güzel konuşmalarından taviz vermedi yine de. Bugün çıkacak kas kafalarla birlikte bir basın toplantısı düzenleyecek ve centilmence ayrılacak kulüpten. Türk pasaportu taşıyan en iyi, en idealist hocayı kaybetti Trabzonspor camia olarak. Kına yakacaklar da var bu camianın içinde, arkasından bizim gibi yas tutacaklarda... Yerel basın denen zırvalık bakalım ne yazacak bugün gazetelerinde. Ersun Yanal'ı dahi korumayı beceremedikten sonra sizi Mourinho mu paklar yoksa Capello mu bilmem ki? Yazıklar olsuın hepinize!..

Sadri Şener, Faruk Özak'ın kölesi olmaya devam ettiği sürece bir arpa boyu yol gidemez, bir ''gıdım'' ilerleyemez. Şenol Güneş'i mi getireceksiniz yoksa Giray Bulak'ı mı? Şenol Güneş eğer bu takımın başına geçerse, şimdiye kadar yapmış olduğu tüm idealist konuşmaları yutmaya hazır olsun. Bu camianın sıkıntılarını en çok kendisi bilir, en çokta kendisi yaşamıştır. Görevden her ayrılışı ayrı bir dramın öyküsüdür. Faruk Abi'si çağırdığı için bence ''mecburen'' gelecektir ama Ersun Hoca'nın kurduğu bu takımın ekmeğini yer ancak. Fazlasını koyabilirse seneye şampiyon da olur, şampiyonlar ligi de oynar ama başarı her daim Ersun Yanal'ındır. Bu takımı o kurdu, bu camiayı o şekillendirdi.

Yaşattığın heyecanlar için, adamlığın için, duruşun için, kente verdiğin can için, herşey için çok ama çok teşekkürler Ersun Hocam. Yarattığın takımı keyifle izle bundan sonra, senin hiçbir suçun yok, Türkiye'nin, düzenin kurbanı oldun sadece. Ne ilksin ne de son olacaksın. Bizler koşmaya devam edeceğiz yine bu kısır döngünün peşinden, bu futbolsuzluğun, bu düzenin peşinden. Çalıştıracağın ilk takımın en sıkı taraftarı olacağım bilesin. Umarım Avrupa'da iş bulursun kendine, umarım Avrupa'da çalışırsın da değerini anlayan bilen birileri çıkar karşına. Yoksa bu ülke için fazla mükemmelsin hocam. Herşey için teşekkürler, yolun açık olsun...

27 Nisan 2009 Pazartesi

Antipatik Bir Şampiyon Adayı...

Dün Eskişehirspor - Beşiktaş maçını izledikten sonra aklımda kalan tek şey maç sadece beş dakika oynanmış olsa dahi Beşiktaş'ın o beş dakikaya bir gol sığdırabileceği şekilde Eskişehirspor karşısında ''dominant'' taraf olduğu yönündeydi. Sonra radyo ve internet vasıtasıyla maç yorumlarını okurken ve dinlerken benim izlediğim maçın başka bir maç olduğuna kanaat getirdim. Öyle ya ben Beşiktaş'ın Eskişehirspor'u 10 kişiyle yendiğini düşünürken (Delgado tamamen fiyaskoydu) Mehmet Demirkol bile Beşiktaş'ın bu haliyle Sivasspor'tan çok geride olduğunu radyoda söyledi bugünkü yazısında da Mustafa Denizli'yi Üzülmez ile başlamadığı için eleştirdi.

Öncelikle benim gözümle maçtan bahsedeyim biraz. İlk dakikalardan itibaren sazı eline alan Beşiktaş takımıydı. Takım savunması Youla gibi seri bir oyuncuya rağmen son derece iyi işliyor ve rakibe pozisyon vermiyordu. Yalnızca duran toplarda zaaf gösteren savunmayı ilk önce Bülent Kocabey'in etkili kullandığı ve Rüştü'nün kurtardığı frikik ile, bir kornerde bomboş durumdaki kafayı auta vuran Soulaymane Youla zorladı. Bunun dışında Serdar Özkan ve Delgado'nun kötü performanslarına rağmen ne yaptığını bilen Tello ve Holosko ile Beşiktaş önemli pozisyonlara girmeyi başardı. Bu pozisyonları da Iveca'nın sakatlığında kaleyi devralan Sinan önlemeyi başardı. İkinci yarıya Bobo ve Üzülmez ile başlayan ve ofans gücünü arttırmayı düşünen Mustafa Denizli bu öngörüsünde haklı çıktı ve Tello'nun harika pasında Bobo'nun vuruşuyla skor üstünlüğünü eline geçirdi. Golden sonra iyice rahatlayan Beşiktaş'ta 80. dakikada oyunda giren Yusuf Şimşek tek kişilik gösterisiyle Doğa'yı üstüste üç kez çalımlayıp ''çalım hat-tricki'' yaptıktan sonra Holosko'ya ''Şunu içeri yuvarlayıver de bitsin artık bu maç'' pasını çıkarınca skorda, maçta garantiye alındı.

Bilmiyorum Yıldırım Demirören yüzünden mi yoksa Ertuğrul Sağlam'ın gönderiliş şeklinden dolayı mı, sebebi her ne olursa olsun Beşiktaş'a karşı kamuoyunda ciddi bir antipati beslendiğini hissediyorum. Geçmişte hatalar yapılmış olabilir ama şu an elde bulunan kadro ve sahaya konulan oyun bana göre son derece tatmin edici. Sivok'un Zapotocny'nin bonservis bedelleri her daim eleştirilmiş, Cisse'yi devre arasında basın neredeyse afaroz edip göndermeye kalkmıştı. Yusuf transferi yerden yere vurulmuştu. Hepsi de son derece isabetli transferler olarak takımdaki yerlerini rotasyonla birlikte alıyorlar. Omanim takıma ilk geldiği zaman söylemişti Ernst'in katkısının maksimum düzeyde olacağını. Ernst harika bir futbolcu ve seneye gelmesi muhtemel Fink ile birlikte Beşiktaş'ın çok sağlam bir ikiliye sahip olacağı şimdiden belli. Ha şampiyonluğu kim daha çok hakediyor, bunun cevabını da haftaiçinde yazmaya çalışacağım bir yazıyla bulmaya çalışacağım. Beşiktaş bana göre antipatik değil son derece doğru işler yapmaya başlayan sempatik bir takımdır artık. Üzülmez ile başlasa da başlamasa da şampiyonluğun en kuvvetli adaylarındandır.

Son söz Rüştü için: Helal olsun sana, helal olsun senin gibi bir adama... Keşke 50 yaşına kadar kalsan futbolcu olarak Türk futbolunun içinde. Senden öğrenilecek o kadar çok şey varki...

Turkcell Super Lig 29. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Hacettepe - İstanbul B.Şehir Bel.: 2-1 (Zoko,İbrahim/Ali Güzeldal)

Sivasspor - Trabzonspor: 3-0 (Musa,Abdurrahman,Hayrettin)

Fenerbahçe - Ankaragücü: 1-2 (Deivid/Iglesias,Jaba-pen-)

Gençlerbirliği - Gaziantepspor: 1-0 (Kahe)

Kayserispor - Konyaspor: 1-1 (Turgay/Kratochvil-pen-)

Kocaelispor - Antalyaspor: 1-0 (Hamza Mutlu)

Bursaspor - Denizlispor: 2-0 (Shin Rock-2-)

Eskişehirspor - Beşiktaş: 0-2 (Bobo,Holosko)

Galatasaray - Ankaraspor: 1-1 (Barış/Meye)

HAFTANIN TAKIMI: Sivasspor

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Mehmet Yıldız (Sivasspor)

HAFTANIN GOLÜ: Hamza Mutlu (Kocaelispor - Antalyaspor)

GOL KRALLIĞI:

19 GOL: Milan Baros

16 GOL: Taner Gülleri

13 GOL: Mehmet Yıldız

PUAN DURUMU:

1- Sivasspor: 60
2- Beşiktaş: 59
3- Trabzonspor: 53
4- Galatasaray: 52
5- Fenerbahçe: 48
6- Bursaspor: 48
7- Kayserispor: 41
8- Ankaraspor: 40
9- Gaziantepspor: 39
10- Gençlerbirliği: 35
11- Antalyaspor: 35
12- Eskişehirspor: 33
13- Ankaragücü: 33
14- Konyaspor: 32
15- Denizlispor: 32
16- İstanbul B.Şehir Bel.: 30
17- Kocaelispor: 26
18- Hacettepe: 19

GENEL BAKIŞ:

Haftanın maçında Sivasspor Trabzonspor'u sürklase ederek 3-0 kazanıp liderliğini bu haftada korumayı başardı. Beşiktaş zorlu Eskişehirspor deplasmanından 3 puanı çok fazla zorlanmadan çıkarırken, Galatasaray kendi sahasında Ankaraspor'a son dakika golüyle 2 puan kaptırınca şampiyonluk yarışına havlu atan takımlar kervanına katıldı. Fenerbahçe'nin kahır sezonu bu hafta da devam etti ve sarı lacivertliler renktaşı Ankaragücü'ne kendi sahasında mağlup oldu. Bursaspor Denizlispor'u erken bulduğu gollerle geçip Fenerbahçe ile puanını eşitlerken, Kayserispor kendi sahasında Konyaspor ile berabere kalıp rakibine bir puan kaptırırken kendisi de iki puandan olmuş oldu. Gençlerbirliği ölüm kalım maçlarından birini daha kazanmayı başardı ve Gaziantepspor'u tek golle geçip, ligde kalma yolunda büyük avantaj yakaladı. Kocaelispor son çırpınışlarına ve onurlu mücadelesine devam edip bu hafta da Antalyaspor'u devirdi ve pamuk ipliğine bağladığı kümede kalma şansını korudu. Haftanın en büyük sürprizini küme düşmesi kesin gözüyle bakılan Hacettepe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni yenerek gerçekleştirdi ve rakibini de kendisinin de içinde bulunduğu ''dipsiz kuyuya'' çekmeyi başardı. Önümüzdeki hafta İnönü Stadyumu'nda Beşiktaş - Fenerbahçe derbisini izliyor olacağız haftanın maçı adı altında...

30. HAFTA

Hacettepe - Galatasaray (Cuma 20:00 LİGTV)
Trabzonspor - Kayserispor (Cumartesi 20:00 LİGTV)
Denizlispor - Eskişehirspor (Pazar 15:00)
Gaziantepspor - Sivasspor (Pazar 15:00 LİGTV)
Antalyaspor - Bursaspor (Pazar 15:00)
Konyaspor - Kocaelispor (Pazar 15:00)
İstanbul B.Şehir Bel. - Gençlerbirliği (Pazar 15:00)
Ankaragücü - Ankaraspor (Pazar 15:00)
Beşiktaş - Fenerbahçe (Pazar 20:00 LİGTV)

28. hafta genel bakış için tıklayın

Skor Tahmin Oyunu 29. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

MURAT YILMAZ: 13

BALTHAZAR: 4

HAKAN DEMİREL: 4

TOLGA ŞENER: 2

FARUK TURUTOĞLU: 3


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 220

MURAT YILMAZ: 216

FARUK TURUTOĞLU: 206

BALTHAZAR: 205

HAKAN DEMİREL: 198


29. tahminleri için tıklayın
28. hafta genel puan durumu için tıklayın

Radikal Kararlar Arefesinde...

Kardeş blog kaç zamandır elini ayağını çekti futboldan, kendisini tamamen voleybola, basketbola verdi çünkü Admin'in taraftarı olduğu kulüp o platformlarda çok daha başarılı bu aralar. Bir Fenerbahçeli için en zor şey futbol yazmak hiç kuşkusuz son dönemde...

Ankaragücü maçı Fenerbahçe açısından ağırlıklı prestij, biraz da ''umuda yolculuktu'' aslında. Haftaiçinde lig liderinden alınan Fortis finali vizesi büyük bir rehavet getirmiş olmalı ki tepeden tırnağa tel tel döküldü sahada çubuklu formalı oyuncular, stada gelen taraftarların alay konusu oldular, Aziz Yıldırım'dan nefret eden grubun ekmeğine yağ sürdüler. Ankaragücü kendisine lazım olanı ve rakibinin durumunu biliyordu. Zorlanmadan aldı 3 puanı Fenerbahçe'den. Maç 1-0'ken Güiza'nın kaçırdığı gol ise bana göre İspanyolun biletini kesti. Milli takımında ''tazı gibi'' koşup nefis asistini yaparken gösterdiği beceriyi bu pozisyonda da göstermeliydi.

Sezon başından beridir Fenerbahçe için hep aynı şeyleri yazıp çizdiğimizden yeniden ''boş laflar'' etmek istemiyorum. Sadece benim gözümden Fenerbahçe'nin ilk etapta yapması gerekenleri sıralamak isterim:

1- Luis Aragones gönderilmeli.
2- Daniel Güiza gönderilmeli.
3- Colin Kazım Richards gönderilmeli.
4- Josico gönderilmeli.
5- Uğur Boral gönderilmeli.
6- Volkan Demirel gönderilmeli.
7- Aziz Yıldırım başkanlığa devam etmeli.
8- Hakan Bilal Kutlualp gibi futbolcudan ve transferden anlayan yöneticiler kulübe yeniden kazandırılmalı.

Bunlar ilk etaptaki acil radikal kararlar olmalı bana göre. Geçen senenin Şampiyonlar Ligi çeyrek finalisti takımı ile bu sezonki ''acıların takımını'' bırakın karşılaştırmayı, aynı kareye koymak bile cız ettiriyordur herhalde Fenerbahçe taraftarlarının yüreğini...

Son sözüm ise hakeme olacak. Hadi o penaltıyı hem de gözünün önünde uydurdun eyvallah ama Önder'e neden sarı kart gösterdin allahın adını verdim izah et, Can Arat kenarda paslanmasın diye mi? Düşene bir tekme de sen vurdun ya vallahi helal olsun sana!!!

Helal Olsun!

Maçtan önce Trabzonspor'un Sivasspor'u yeneceğine emindim ne yalan söyleyeyim. Son haftalarda aşırı baskı ve gerginlikten motoru durmuş Sivasspor'un bu maçın ağırlığını kaldıramayacağını ve forma farkıyla ''bizimkilerin'' galip geleceğini düşünüyordum ama beklediğimin tam tersi bir futbol ve sonuç çıktı 4 Eylül Stadı'nın çimlerinden.

Maçın başından sonuna kadar Sivasspor kontrolü elinde tuttu. Bir an olsun bile mücadeleden vazgeçmediler, Trabzonspor'a boş alan bırakmayıp delicesine yaptıkları pres bir yana, kazandıkları hemen her topu en efektif şekilde paylaşıp, hücumda çoğaldılar ve bileklerinin hakkıyla tertemiz bir galibiyet aldılar. Sezer Badur'un ilk goldeki asisti yaratan pası ve ikinci goldeki asisti harikaydı, Mehmet Yıldız'ın Egemen ve Song'u ''felç edişi de' '... ''Bizim uşak'' Abdurrahman ve Hayrettin kulvarlarını harika kullandılar, özellikle Hayrettin bir gol ve bir asistle bir sol bekten çok daha fazlasını kazandırdı takımına. İkinci golde topu Mehmet Yıldız'a yetiştiren top toplayıcı çocuk dahil tamamen inanmışlar ve kenetlenmişlerdi, Trabzonspor'un bu ortamda kazanma şansı zaten yok denecek kadar azdı.

Kim ne kadar eleştirirse eleştirsin Ersun Yanal bana göre en doğru onbiri sürdü sahaya. Eldeki imkanlar nispetinde şampiyonluğa oynayan ve en önemli rakiplerinden birisini mutlaka yenmesi gereken onbir aynen sahadaydı. Gerisi futbolculara kalmıştı ama sezonun en kötü futbollarından birisini oynayarak kolayca teslim oldular Sivasspor'a. Şampiyonluk yarışına havlu atıldı belki ama en azından UEFA şansını korumak ya da şanslı skorlarla Şampiyonlar Ligi elemesine kapağı atmak öncelikli hedef olmalı sular durulursa.

Ersun Yanal maçtaki en önemli hatasını Alanzinho'yu çıkarıp, Umut'u almakla yaptı bence daha 25. dakikada. İlla ki bu değişikliği yapmak istiyorsa Colman'ı almalıydı oyundan çünkü Arjantinli hem sinirlerine hakim olamıyordu hem de tamamen ''kahramanlığa'' soyunmuş durumdaydı. Ben 90 dakika boyunca bu kadar top ezen bir başka futbolcu görmedim uzun zamandır.

Sivasspor'a şampiyonluk yolunda başarılar dilerim. Haftaiçinde fırsat bulursam son beş haftanın zirve açısından bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım, o zaman daha çok konuşur ve yazarız Sivasspor'un şansını...

25 Nisan 2009 Cumartesi

Mikrofonlarımız Sivas'ta...

29. hafta zirvenin en kritik maçlarından birisine sahne olacak birazdan. Trabzonspor ligin ilk yarısında kendi sahasında 0-0 berabere kaldığı lig lideri Sivasspor ile bu kez Sivas 4 Eylül Stadyumu'nda karşı karşıya gelecek.

Ligin 57 puanlı lideri olan Sivasspor son zamanlarda bir performans düşüklüğü yaşasa da kendi sahasında oynadığı maçlarda minimum puanı kaybederek liderliğini bugüne kadar korumayı başardı. Trabzonspor ise deplasmanlarda aldığı başarılı sonuçlara rağmen kendi sahasında oynadığı üstüste 4 maçtan 2 beraberlik ve 2 mağlubiyet çıkarıp şampiyonluk şansını zora sokmuştu. Şimdi Sivasspor ile olan 4 puanlık farkı kapatmak için sezonun en büyük şansı Trabzonspor'un eline geçti. Şayet Trabzonspor bu maçı kazanmayı başarabilirse Sivasspor ile arasındaki puan farkını bire indirip, ikili averajda da rakibine üstünlük sağlamış olacak. Sivasspor kazanırsa şampiyonluk yolunda çok ama çok büyük bir adım atmış olacak. Bu kritik karşılaşma için muhtemel onbirler ise:

Sivasspor:

Michael Petkovic
Bilica
Murat Sözgelmez
Abdurrahman
Hayrettin Yerlikaya
Musa Aydın
Sezer Badur
İbrahim Dağaşan
Murat Erdoğan
Mehmet Yıldız
Herve Tum

Trabzonspor:

Tony Slyvia
Rigobert Song
Egemen Korkmaz
Serkan Balcı
Hrvoje Cale
Hüseyin Cimşir
Selçuk İnan
Alanzinho
İbrahima Yattara
Gustavo Colman
Gökhan Ünal

şeklinde ancak Bülent Uygun sahaya daha sürpriz bir kadroyla çıkabilir. Sivasspor'ta sakatlığı devam eden stoper Sedat Bayrak ile ön libero Kanfory Sylla'nın bu maçta kadroda olmayacakları söylendi. Trabzonspor'da ise Umut Bulut'un bir sakatlığı var ancak tahminimce oynamasına engel değil.

Sivasspor'un meşhur ''önce durdur sonra vur'' gibi bir taktiği Trabzonspor'un üstünde deneyip denemeyeceğini tahmin edemiyorum açıkçası. Baskı kurmak isterlerse arkada verecekleri açıkları değerlendirmek için Yattara ve Alanzinho hazır kıta halindeler. Son haftalarda performansı bir hayli düşen Mehmet Yıldız'ı savunmak için Egemen Korkmaz biçilmiş kaftan ancak geriden iyi çıkışlar yapan Tum ve Musa Aydın'ı daha atağa katılmadan kesme işi özellikle Hüseyin'e zor anlar yaşatabilir. Beraberlik nispeten Sivasspor'un işine daha çok yarayacağı için kontrollü oynaması gereken ekip Yiğidolar bana göre ancak Bülent Uygun şampiyonluk yolunun Trabzonspor'u yenmekten geçtiğini de düşünüyor olabilir. Trabzonspor için ise mağlubiyet şampiyonluk şansının bitmesi, beraberlik pamuk ipliğine bağlanması demek. Bu yüzden kaybedecek pek fazla birşeyleri yok. Gökhan Ünal'ın bu maçta ilk onbir olmasına kesin gözüyle bakıyorum ve bütün sezonun acısını bu maçta çıkarmasını umuyorum

Trabzonspor'un bu karşılaşmayı kazanıp şampiyonluk ve şampiyonlar ligi şansını devam ettirmesi en büyük dileğim ancak aksi bir sonuçta şimdiden belirtmek isterim : Teşekkürler çocuklar!..

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun


Skor Tahmin Oyunu 29. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

SİVASSPOR - TRABZONSPOR

FENERBAHÇE - ANKARAGÜCÜ

ESKİŞEHİRSPOR - BEŞİKTAŞ

GALATASARAY - ANKARASPOR


Benim Tahminlerim:

Sivasspor - Trabzonspor: 0-2 (Alanzinho,Colman)
Fenerbahçe - Ankaragücü: 1-1 (Deivid/Mehmet Yılmaz)
Eskişehirspor - Beşiktaş: 1-1 (Youla/Tello)
Galatasaray - Ankaraspor: 2-0 (Kewell,Baros)

KIRMIZI KART CEZALILARI:

FENERBAHÇE: Lugano, Semih
GALATASARAY: Arda, Emre Aşık
ESKİŞEHİRSPOR: El Saka

DİSİPLİN CEZALILARI:

FENERBAHÇE: Volkan Demirel
GALATASARAY: Sabri Sarıoğlu

SAKATLIK RAPORU:

FENERBAHÇE: Alex de Souza ve Gökhan Gönül'ün oynayıp oynamayacağı belli değil. Edu oynamıyor.
BEŞİKTAŞ: Nobre'nin oynayıp oynamayacağı belli değil.

NOT: Sarı kart cezalıları ve diğer sakatlıkları yorumlarda diğer arkadaşlarla paylaşmaya özen gösterelim...

Play-off...

2008-09 sezonu NBA Playoffları başlayalı epey bir zaman oldu ancak yoğunluktan ve buna bağlı zamansızlıktan değinmeye bir türlü vaktim olmadı. Sezon başı anketinde şampiyonluğun en büyük favorisi olarak San Antonio Spurs'u seçmiştik. Zaman zaman NBA haberlerine blogda yer versem de futbol ağır bastığı için hep ikinci planda kaldı çok sevdiğim NBA. Önce şimdiye kadar oynanan birinci tur maçlarından çıkan seri skorlarına bir göz atalım:

DOĞU KONFERANSI:

Cleveland Cavaliers - Detroit Pistons: 2-0

Boston Celtics - Chicago Bulls: 1-1

Orlando Magic - Philadelphia 76'ers: 1-1

Atlanta Hawks - Miami Heat: 1-1

BATI KONFERANSI:

Los Angeles Lakers - Utah Jazz: 2-0

Denver Nuggets - New Orleans Hornets: 2-0

San Antonio Spurs - Dallas Mavericks: 1-1

Portland Trail Blazers - Houston Rockets: 1-1

4 maç kazanan takımın tur atlayacağı eşleşmelerde an itibariyle ilk göze çarpan unsur saha dezavantajıyla başlayan sekiz takımdan beş tanesinin deplasmanda kazandıkları maçlarla saha avantajlarını ellerine geçirmiş olmaları. Eşleşmelere tek tek göz atalım:

Cleveland Cavaliers - Detroit Pistons: Yılların Pistons'ı Chauncey Billups'u Denver'a gönderip, Iverson'ı aldıktan sonra play-off'a bile zor kapağı atabilen bir takım haline geldi. Cleveland Cavaliers'in ''megastarı'' LeBron James bu sezon şampiyonluğu herşeyden çok istiyor ve bana göre Cleveland Detroit'i çok rahat bir şekilde eleyecektir.

Boston Celtics - Chicago Bulls: Son şampiyon kendi sahasında bir maç kaybedip saha avantajını kaptırmış olsa bile Michael Jordan'dan sonra yavaş yavaş kendine gelen Chicago Bulls'u elemeyi başaracaktır.

Orlando Magic - Philadelphia 76'ers: Bana göre play-offların en zayıf halkası olan 76'ers deplasmanda Orlando'dan bir maç koparmayı başardı. Bu mağlubiyete rağmen Orlando Magic'in seriyi 4-1 kazanacağını tahmin ediyorum.

Atlanta Hawks - Miami Heat: Denk güçlerin mücadelesi diyebileceğimiz eşleşmede kesinlikle bir favori yok. Seri muhtemelen 4-3 sonra erecektir ancak burdan çıkacak takımın konferans finali oynaması çok zor bir ihtimal bence.

Los Angeles Lakers - Utah Jazz: Bana göre şimdiden bitmiş bir seri. Büyük mucizeler olmazsa L.A Utah'ı süpürecektir.

Denver Nuggets - New Orleans Hornets: Denk güçler gibi görünselerde, Denver Nuggets kendi sahasında oynadığı iki maçı da kazanarak psikolojik saha avantajını da elinde tutmayı başardı. Deplasmanda kazanacağı bir maç Nuggets'a turu getirecektir ancak Chris Paul'un bu işin peşini kolay bırakacağını sanmıyorum.

San Antonio Spurs - Dallas Mavericks: Eski günlerini mumla arayan Dallas, San Antonio deplasmanında sürpriz bir galibiyete imza atarak rakibini zorlayacağını gösterdi. Tabi ki en büyük dileğim gönül bağımında olduğu San Antonio'nun Dallas'ı elemesi ancak Tolga'nın takımı Dallas'ın da işin peşini bırakmayacağı daha ilk maçtan belli oldu.

Portland Trail Blazers - Houston Rockets: Ben T-Mac ve Ming Yao'nun play-off'ta biraz daha ilerlemesini istiyorum. Güçlü rakipleri Portland'dan kopardıkları bir deplasman galibiyeti ve saha avantajı bakalım işlerini görecek mi?

Finalin Adı: Beşiktaş - Fenerbahçe


Değişen statüsüyle birlikte Fortis Türkiye Kupası'nı iki kez kazanmayı başaran Beşiktaş, dün akşam kendi sahasında Ankaraspor'a 2-1 mağlup olmasına rağmen ilk maçta elde ettiği 3-1'lik avantajı koruyarak, iki gün önce Sivasspor ile deplasmanda 0-0 berabere kalan ve ilk maçtaki avantajı koruyan Fenerbahçe'nin rakibi oldu. Değişen statüde daha önce bir kez final oynayan bu iki takımın mücadelesinden Beşiktaş 3-2 galip ayrılmıştı. Fenerbahçe'nin 25 yıllık hasretine son vermesi için önünde yalnızca bir maç kaldı. 13 Mayıs'ta kupanın şampiyonu belli olacak. Bakalım koleksiyonuna bir halka daha eklemek için mücadele eden Beşiktaş mı, yoksa 25 yıldır kupaya uzanamayan Fenerbahçe mi bu mücadeleden galip ayrılacak?..

20 Nisan 2009 Pazartesi

Başkalarının İşine Yarayacaksa Bizim İşimize de Yarar!

Ertuğrul Sağlam büyük bir destek altında çıktı İnönü Stadyumu'na. Taraftar O'nu ve emeklerini unutmamıştı. Gönderiliş şeklinin ne kadar yanlış olduğunun bilincindeydi hepsi, sahip çıktılar eski hocalarına.

Beşiktaş Nobre'nin yokluğunda Holosko ve Bobo'yla sahaya çıkarken, Delgado bu ikiliye destek vermek için kaptanlık pazubandıyla beraber sahadaydı. İlk dakikalardan itibaren Bursaspor'un kolay lokma olmadığı ve maçın son derece ''sert ve tansiyonu yüksek geçeceği'' belli olmuştu. İbrahim Toraman'ın iki sarı kartıda çok acemiceydi. İlk bakışta ikinci sarı kart için ''ağır bir karar'' diye düşünsem de pozisyonun tekrarlarını izleyince kararın çok net doğru olduğunu farkettim. Deniz Çoban tutmadığım hakemlerden biridir ama zerre eyyam yapmadan, seyirciden etkilenmeden adamakıllı düzgün bir maç yönetti.

Taraftar Trabzonspor maçında yaptığını yine yaptı ve Bursaspor için ''Ayağa kalkın, erkek gibi oynayın'' tezahüratları yükseldi. Romaschenko sakatlandığı sırada ayağa kalkacak durumu yoktu açıkçası, sahayı topallaya topallaya zor terketti. Bursaspor tabi ki zaman geçirme teşebbüslerinde bulundu ama Beşiktaş'ın muhteşem taraftarının istediği ''erkekçe'' futbolu da sonuna kadar oynadı hatta biraz daha ''paylaşımcı'' olsalar gidişat itibariyle farklı bir galibiyet elde edebilirlerdi. İlk yarıda ''direkleri dövdükleri'' pozisyon gerçekten büyük bir şanssızlıktı ve o pozisyon gol olsa maç orada biterdi bana göre.

İkinci yarıda Ekrem Dağ girdiği pozisyonu amatörce harcadı. Kalecinin sağı bomboş durumdayken o saçma ve acele bir vuruşla en net pozisyonu heba etti, oysaki o gol gelse Beşiktaş şampiyonluğa inanılmaz biçimde yaklaşmış olabilirdi.

Maç beklediğim gibi geçti, sert ve tansiyonu yüksek. Devre arasında Beşiktaş taraftarı ''Ertuğrul takımın ayakta kalsın'' diye bağırıyordu ama Bursaspor takım olarak dimdik ayaktaydı, 10 kişi kalmanın verdiği ''ekstra motivasyon'' bile maçı Beşiktaş'a getirmeye yetmedi. Trabzonspor ve Galatasaray'ın da yaklaşmasıyla şampiyonluk yarışı iyiden iyiye kızıştı.

Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun Konyaspor beraberliğinden sonra ne alakaysa(!) ''Bu puan bizi şampiyon yapacak!'' demişti. Dün Mustafa Denizli, Ömer Güvenç'in bir puanla ilgili sorusunu ''Başkalarının işine yarıyorsa, bizim işimize de yarar'' diye cevaplayıp, taşı tam gediğine koymuş oldu. Mustafa Denizli bu sezon şampiyon olursa, 3 büyükleri birden şampiyon yapan tek hoca olacak, kırılması güç bir rekor olur. Saygı duymak lazım...

8. Mağlubiyet

En zor sezonlarından birisini geçiriyor Fenerbahçe hiç kuşkusuz, Ankaraspor mağlubiyeti sezona atılan havlunun temsili olurken, Emre Belözoğlu'nun da sakatlanmasıyla haftaiçinde oynanacak olan Sivasspor rövanşı için de tehlike çanları çalmaya başladı.

Volkan Demirel, Edu, Lugano, Gökhan Gönül, Alex de Souza, Semih Şentürk... İlk onbirde sahaya çıkan 6 adam Ankaraspor karşısında sakatlık ve cezalar sebebiyle sahaya çıkamadı. Gerçi Fenerbahçe bu sezon sakatlıklardan ve cezalardan en çok çeken takımlardan birisi oldu. Ta sezon başında Deivid'in ayağının kırılmasıyla başlayan kervana pek çok futbolcu dahil oldu, ilerleyen günlerde. Şampiyonlar Ligi'nden eleniş, lige belki de puan olarak olmasa da futbol olarak daha ilk yarıda havlu atış, Güiza ve Josico'nun istenen ve beklenen adamlar olmaması Fenerbahçe'nin saha içinde belini büken etkenlerdi. Emre Belözoğlu'ndan bile daha yeni yeni faydalanmaya başlamışlardıki yeni bir sakatlık haberi geldi Emre'nin sol baldırından. Sezon değerlendirmesini şimdiden yapmak istemiyorum ama hem yanlış transferler, hem sakatlık ve cezalar, hem de ''Dede'' ile yaşanan kan uyuşmazlığı işi bu noktaya kadar getirdi.

Fortis Kupası rövanşı gerçekten tehlike de Fenerbahçe için, bitik Ankaraspor karşısında şu performansı gösteren oyuncuların, futbol olarak düşüşte olan Sivasspor karşısında hareketlenmesi gerekecek, yoksa kupa ayağında da bir facia yaşanabilir.

Gökhan Emreciksin oyuna sonradan girdi ama gerçekten etkili bir futbol oynadı, hatta iddia ediyorum kendisine onbirde şans verilmiş olsaydı maçın skoru böyle bile olmayabilirdi. En azından sezon sonuna kadar kendisine sürekli onbirde şans verilmeli bence.

Sahanın en gereksiz ve saçma işlerinden birisi ise Deivid ile Uğur Boral'ın tartışmasıydı. Deivid'e sormak lazım işaret ettiği yere Uğur Boral depar atsa ne olur atmasa ne olur? Sahanın en gereksiz adamlarından birisi de Colin Kazım Richards'tı. Tabi ki Daniel Güiza ile birlikte ikisinin de bir an evvel ülkelerine gönderilmesi gerekiyor bence, özellikle Daniel Güiza'nın Emre'den gelen milimetrik pası kontrol şekli tamamen bir skandaldı! 14 milyon euroluk oyuncu topu öyle mi kontrol eder allah aşkına!..

Turkcell Super Lig 28. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Trabzonspor - Gençlerbirliği: 2-0 (Yattara,Gökhan)

Ankaraspor - Fenerbahçe: 1-0 (Mehmet Çakır)

Konyaspor - Sivasspor: 0-0

Beşiktaş - Bursaspor: 0-0

İstanbul B.Şehir Bel. - Galatasaray: 0-1 (Baros)

Antalyaspor - Kayserispor: 2-1 (Djehoua,Hakan Özmert/Aghahowa)

Ankaragücü - Eskişehirspor: 3-2 (Barbaros,M.Yılmaz,Iglesias/El Saka,Anderson)

Denizlispor - Kocaelispor: 2-1 (Angelov,Güray/M.Hacıoğlu)

Gaziantepspor - Hacettepe: 0-0

HAFTANIN TAKIMI: Ankaraspor

HAFTANIN FUTBOLCUSU: ?

HAFTANIN GOLÜ: İbrahima Yattara (Trabzonspor - Gençlerbirliği)

GOL KRALLIĞI:

19 GOL: Milan Baros

16 GOL: Taner Gülleri

13 GOL: Mehmet Yıldız

PUAN DURUMU:

1- Sivasspor: 57
2- Beşiktaş: 56
3- Trabzonspor: 53
4- Galatasaray: 51
5- Fenerbahçe: 48
6- Bursaspor: 45
7- Kayserispor: 40
8- Ankaraspor: 39
9- Gaziantepspor: 39
10- Antalyaspor: 35
11- Eskişehirspor: 33
12- Gençlerbirliği: 32
13- Denizlispor: 32
14- Konyaspor: 31
15- Ankaragücü: 30
16- İstanbul B.Şehir Bel.: 30
17- Kocaelispor: 23
18- Hacettepe: 16

GENEL BAKIŞ:

Sivasspor, Konya'da kurtardığı bir puan ile liderliğini korumayı başarırken, Beşiktaş ayağına kadar gelen liderlik şansını formda Bursaspor'u yenemeyerek değerlendiremedi, Gençlerbirliği'ni 2-0 yenen Trabzonspor ile İstanbul Büyükşehirspor'u 1-0 ile geçen Galatasaray zirve için yeniden umutlanırken, Gaziantepspor ligden düşen Hacettepe ile golsüz berabere kalarak taraftarını şaşırttı. Ankaraspor 10 maç aradan sonra Fenerbahçe karşısında galip gelmeyi başarıp, korkulu rüya görmeyi şimdilik engellerken, Kayserispor inişli çıkışlı grafiğine devam edip deplasmanda Antalyaspor'a mağlup olmaktan kurtulamadı. Mehmet Özdilek yönetimindeki Antalyaspor'u gerçekten takdir etmek gerekiyor. Denizlispor kendi sahasında ağırladığı Kocaelispor'u 2-1, Ankaragücü'de Eskişehirspor'u 3-2 yenip nefes almayı başardılar. Ligin alt sıraları inanılmaz karışık ve sonu nereye varacak, merakla bekliyoruz hiç kuşkusuz. Önümüzdeki hafta Sivasspor kendi sahasında Trabzonspor'u ağırlayacak ve biz de bu maçı konuşuyor olacağız...

29. HAFTA

Hacettepe - İstanbul B.Şehir Bel. (Cumartesi 14:00)
Sivasspor - Trabzonspor (Cumartesi 16:15 LİGTV)
Fenerbahçe - Ankaragücü (Cumartesi 20:00 LİGTV)
Gençlerbirliği - Gaziantepspor (Pazar 14:00)
Kayserispor - Konyaspor (Pazar 14:00)
Kocaelispor - Antalyaspor (Pazar 14:00)
Bursaspor - Denizlispor (Pazar 14:00)
Eskişehirspor - Beşiktaş (Pazar 16:15 LİGTV)
Galatasaray - Ankaraspor (Pazar 20:00 LİGTV)

27. hafta genel görünüm için tıklayın

Skor Tahmin Oyunu 28. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 4

FARUK TURUTOĞLU: 3

MURAT YILMAZ: 2

HAKAN DEMİREL: 0

BALTHAZAR: 0


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 218

FARUK TURUTOĞLU: 203

MURAT YILMAZ: 203

BALTHAZAR: 201

HAKAN DEMİREL: 194

28. hafta tahminleri için tıklayın
27. hafta genel puan durumu için tıklayın

18 Nisan 2009 Cumartesi

Tam Kadro Sivas'a Gidiyoruz.

4 haftalık iç saha fobisinin ardından Gençlerbirliğini mağlup ederek iç saha şanssızlığı/beceriksizliğini kıran Trabzonspor, önümüzdeki hafta oynayacağı kritik Sivasspor maçı öncesinde sarı kart sınırında bulunan Selçuk ve Egemen'i de kaybetmeyerek önemli bir sınavdan çıkmış oldu.

İlk 10 dakikasını ufak tefek Brezilyalı Alanzinho'nun forse ettiği oyunun geri kalan kısmı üç aşağı beş yukarı iki takımın dişe diş mücadelesi ile geçti diyebiliriz ancak Gençlerbirliği'nin sahaya daha iyi yayıldığını ve daha pozitif bir futbol oynadığını eklemeden geçmemek lazım. Yattara'nın 2 kez, Alanzinho'nun bir kez servis ettiği topları ya kötü vuruşlarla ya da topun önünde veya arkasında kalmasıyla harcayan Umut'un performansı gol için yetmeyince sahneye ''tek kişilik gösterisi'' ile Yattara çıktı. 4 rakibini arkasına takarak ceza alanına girmeden attığı şutla Trabzonspor'u öne geçirmeyi başardı. Cale'nin kademesi iyi fakat müdahaleleri kötü performansıyla o kanattan birkaç atak geliştiren Gençlerbirliği sahanın bana göre en iyi oyuncusu olan James Troisi'nin devreye girmesiyle birlikte bordo mavililere zor anlar yaşatmaya başladı ancak ilk devrenin bitişine kadar dengeyi sağlayacak golü bulamadı. İkinci yarıda kondisyon olarak tükenen Alanzinho'nun yerine Gökhan Ünal'ı sahaya süren Ersun Yanal tribünlerin protestosuyla karşılaştı. Bana göre de yanlış bir değişiklikti ama her yanlış hareket ıslıklanacaksa işimiz var demektir. 70. dakikadan sonra iyice yorulan Trabzonspor'un üstüne ''can havliyle'' saldıran Gençlerbirliği, Burhan Eşer ile gole çok yaklaşsa da skoru beraberliğe getirmeyi bir türlü başaramadı. Maçın son dakikasında bana göre ofsayt olan pozisyonda Isaac Selçuk'u gördü, Selçuk Gökhan'a asisti yaptı ve yaklaşık 120 gün sonra Avni Aker'de gol atmayı başaran Gökhan Ünal'ın golüyle Trabzonspor maça noktayı başardı.

Aslında maçtan daha çok konuşulması gereken şeyler var. Birincisi Serdar Bali. Bu adamı kim hangi akla hizmet yayıncı kuruluşun ''kadrolu Trabzonspor temsilcisi'' olarak konuşturuyor bilmiyorum ama uzun zamandır beni bu kadar sinirlendiren açıklamaları hiç duymamıştım. Ersun Yanal'ın yaptıklarına değil yapmadıklarına bakmayı alışkanlık haline getiren, bir hafta seyircinin tutumunu yerip, bir hafta öven, ne dediğini kendi dahi bilmeyen Serdar Bali için bir kampanya mı başlatılmalı ne yapılmalı bilmiyorum. Özellikle ''eğer elinde Gökhan Ünal ile Umut Bulut varsa 10 defa, 100 defa Gökhan oynar'' tespitini ayakta alkışlıyorum. 27 haftadır sahada hayalet gibi gezen Gökhan Ünal'ı bu kadar savunmasına hiçbir anlam veremedim. Ayrıca her zamanki gibi Trabzonspor'un şampiyon olacağını ve Fenerbahçe'nin Fortis Kupası'nı alacağını iddia eden Serdar Bali (nasıl bir batıl inançsa artık, iki efsaneninde aynı yılda biteceği tezini nasıl bir mantığa bağladığını anlamış değilim) Gökhan Ünal'ın da şampiyonluğu tayin edecek oyuncu olacağını iddia ediyor. Hem de Ersun Yanal'ın (kendi iddiasına göre) oynatmadığı Gökhan Ünal'ın!. Bu oyuncu 27 maçın 26 tanesinde görev almış şimdiye kadar, nasıl oynatılmıyorsa, acaba kendisini Isaac ile mi karışıtırıyor bilmiyorum?!

Bir başka konu ise taraftarın tüm isteğine, stadı terketmemesine rağmen, kolbastı oynanmaması oldu. Serkan Balcı bu durumun açıklamasını ''kolbastıyı Sivasspor maçından sonra oynayacağız'' diyerek yaptı.

Yattara'nın röportajı Fransızca gerçekleşti ve Yattara bu durumu Türkçe olarak: ''8 aydır vatandaşlık başvurum bekliyor, beni T.C vatandaşı yapana kadar Türkçe konuşmayacağım'' olarak açıkladı. Şu adamın nüfus kağıdını verin artık yahu!..

17 Nisan 2009 Cuma

Arda Turan Oleeeey!

Bu çocuğu biz yetiştirdik, düşmanlık duygularıyla biz büyüttük, biz bu hale getirdik? Ne demeye mi çalışıyorum? Gerçi herkes görmüştür ama ben linkini vereyim de ''masum(!)'' Galatasaray'ın futbolcusu Arda Turan'ın Fenerbahçe maçından önceki yumruk şovunu bir izleyin ve düşünün, Volkan Demirel 3 maç alırken, Arda'nın cezası da 3 maç mı olmalıydı diye?

http://www.milliyet.com.tr/Spor/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=14&ArticleID=1083920&Date=17.04.2009&b=Fenerbahceliler, Ardanin bu hareketinde kasit oldugunu one suruyor&ver=47

Bu mudur?

Galatasaray Kulübü'ne bir maç seyircisiz, bir maç saha kapama cezası. Galatasaraylı Arda Turan'a 3 maç, Sabri Sarıoğlu ve Emre Aşık'a 2'şer maç; Fenerbahçe'den Diego Lugano'ya 5 maç, Volkan Demirel ve Semih Şentürk'e 3'er maç ceza geldi, Adnan Polat'a da 45 gün hak mahrumiyeti, bir haftadır konuştuğumuz Ali Sami Yen Meydan Muharebesi'nin ardından.

Cezaların hepsi skandal başlıbaşına bir rezalet. Tek tek hiç bahsetmeyeceğim, hiç karıştırmayacağım. Başka bir konu hakkında birşey söylemek istiyorum. Fenerbahçe Kulübü alınan kararlar ne olursa olsun Tahkim Kurulu'na başvurmayacağını daha önceden açıklamıştı. Onlar kendi üzerlerine düşen sorumluluğu kabul ederek, faturanın kendilerine ait olan kısmını kabullendiler. Gönülden, yürekten alkışlıyorum. ''Asırlık'' bir kulübe de bu yakışırdı zaten. Ya Galatasaray'a ne demeli?! Efendim cezalar çok ağırmış ve hepsi için Tahkim Kurulu'na gideceklermiş. Şimdi daha iyi anladım Sabri Sarıoğlu'nun neden Galatasaray'da oynadığını ve bunca pisliğine rağmen kulüpten temizlenmediğini. Aferin size 104 yıllık büyük kulüp, aferin size... Aferin...

Avni Aker Kabusu Sona Erecek mi?

Önce Denizlispor'a 2-0 kaybetti Trabzonspor kendi sahasında, ardından deplasmanda alınan 1-0'lık Antalyaspor galibiyeti ile yaralar bir nebze olsa da sarılmış oldu. Denizlispor maçı herkes için bir nevi ''kaza kurşunuydu'' ve olabilecek bir sonuçtu. Denizlispor'dan sonra çıkılan ikinci Avni Aker maçında rakip bu kez Giray Bulak'ın takımı Konyaspor'du. Kratochvil'in attığı golle maç 1-0 kaybediliyor ve o hafta ikincilik koltuğu Beşiktaş'a teslim ediliyordu. Kabus bunlarla bitmedi, bir sonraki hafta eksiği ve cezalısı bol, UEFA Kupası maçı nedeniyle tam konsantrasyon sağlayamayan ve maçın sonlarında bir kişi eksik oynayan Galatasaray'la güç bela 2-2 berabere kalındı ve son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında alınan 0-0'lık beraberlikle bugüne gelindi. Trabzon'da oynanan son 4 maçın faturası 2 mağlubiyet ve 2 beraberlikle yalnızca 2 puan olarak kesildi. Alınabilecek 12 puandan yalnızca 2 tanesine sahip olabildi Trabzonspor, arada Gaziantepspor deplasmanında alınan mağlubiyetle de zirve yarışında bir ara beşinciliğe kadar düşen Trabzonspor şimdi üçüncü sırada liderin altı puan gerisinde kendi sahasında küme düşmeme mücadelesi veren Gençlerbirliği'ni ağırlıyor.

John Carew'i andıran oyun stiliyle Kahe, ligin ikinci yarısının hemen başında yaptığı hat-trickle dikkat çeken James Troisi, yılların tecrübesi Mehmet Nas, gizli forvet Mustafa Pektemek gibi etkili oyunculara sahip olan Gençlerbirliği'nin şiddetle puan ya da puanlara ihtiyaç duyduğu maçta Ersun Yanal'ın tercih edeceği onbir muhtemelen:

Tony Slyvia
Egemen Korkmaz
Rigobert Song
Serkan Balcı
Hrboje Cale
Selçuk İnan
Hüseyin Cimşir
Alanzinho
İbrahima Yattara
Gustavo Colman
Umut Bulut

şeklinde olacak. Geçen hafta değişen rotasyondan ve sistemden haftaiçinde bahsetmiştim. Ersun Yanal'ın farklı kazanan takımını bu hafta da değiştireceğini düşünmüyorum. Erken gelebilecek bir gol oyunu Trabzonspor adına rahatlatma adına yardımcı bir unsur olabilecekken, Gençlerbirliği ilk golü bulursa tahminimce puan ya da puanları Avni Aker'den götüren takımlar kervanına katılacaktır.

Sivasspor'la 6, Beşiktaş ile 5 olan puan farkının bu haftadan sonra açılması demek, pamuk ipliğine bağlı olan umutların tamamen tükenmesi anlamına gelecek, özellikle de Sivasspor'un Konyaspor deplasmanında ve Beşiktaş'ın da ''dişli'' Bursaspor karşısında puan kaybı ihtimallerinin uzak olmadığı ihtimali hesaplara katılırsa. Herşeyden önemlisi sonraki hafta Sivasspor deplasmanında alınacak bir galibiyetle, ikili averajdaki üstünlükte hesaplandığında, liderle aradaki farkın kalan 5 hafta da yalnızca bir maça inecek olması, tecrübesiz Sivasspor'un biraz daha paniklemesine neden olabilir. Gerçi bu hesapların yapılabilmesi için öncelikle bu akşam Gençlerbirliği maçının kayıpsız atlatılması gerekiyor.

Saat 20:00'de başlayacak olan maçın ardından az önce yaptığım ''ince hesaplar'' üzerinde daha somut sözler söyleyebileceğiz...

16 Nisan 2009 Perşembe

Efsane Oyunlar Serisi #4 (Sensible World Of Soccer)

Sensible Soccer, Emilyn Hughes Soccer'dan sonraki ikinci efsanedir futbol oyunları literatüründe. Emilyn Hughes'in yandan kamerası yerine, Sensible Soccer ''kuşbakışı'' kamera ile piyasaya çıkmış ve ortalığı allak bullak etmiştir. Oyunda inanılmaz bir database bulunuyordu döneme göre. Dünya üzerinde futbol oynanan hemen her ülkenin ligleri ve full oyuncu kadroları elimizin altındaydı ve bu kadrolar sallama isimlerden değil, tamamen gerçek futbolcu isimlerinden oluşuyordu. O dönem telif hakkı ya da başka bir kural var mıydı bilmiyorum ama oyunun database'i döneminin uzak ara en iyisiydi.

Oyun hemen her sene kendini yenileyip yeni versiyonlarıyla piyasaya girerken, başımıza bir de ''Carrier'' modu çıkmıştı. Futbolcu alıp satabildiğin, genç oyuncu yetiştirebildiğin modda bırakın saatlerimizi resmen günlerimizi harcıyorduk. Kısaca dönem itibariyle bir futbol oyunundan ne bekliyorsak Sensible Soccer'da fazlasını buluyorduk.

Balthazar'ın binlerce oyunculuk database'in içinden keşfettiği Suzuki adlı oyuncuyu Ziya Doğan mantalitesiyle her gittiği takıma götürmesi, benim kendi efsanem olan Norveç 2. lig temsilcisi Naestved Ballclub ile yaşadığım efsanevi başarılar (kaleci olarak Peruzzi'yi transfer ettiğimde evde deliler gibi koşturduğumu iyi hatırlarım) ve Balthazar'ın ''susuz'' misafirperverliğinde, üç ayrı takımla giriştiğimiz UEFA Kupası maceralarımız yine asla geri dönemeyeceğimiz ancak hatırlayınca yüzümüzde ufak tebessümler bırakan anılardır. Ha bir de hiç unutmam, Balthazar Juventus ile, Tolga Chelsea ile, ben de Trabzonsporlu ihtilalci ruhumla Quenn Park Rangers'ı alarak UEFA Kupası'na başlamıştık. Tolga ikinci turda adını sanını bilmediğimiz bir takıma elenince (yanlışsam düzeltin Hajduk Split'ti galiba) bizim Balthazar meşhur kırmızı koltuğundan düşmüştü gülmekten, ben de yaklaşık 3 dakika nefes alamamıştım! O turnuvada da Q.P.R ile çeyrek final oynama başarısı gösterdiğimi belirtmek isterim...

Efsane oyunlar serisinin üçüncüsü için tıklayın

Ah Sabri Ah!

Fotoğrafta geçen lafların, cümlelerin benimle hiç alakası yok. Zaten kaynaklar bir bir afişe etmiş kendisini. Tabi ki Sabri'nin sahaiçinde ve dışındaki davranışlarıyla pek bir alakası yok, daha çok arasıra yayınladığım ''yurdum insanı'' fotoğraflarının sahaya yansımış hali bu fotoğraf. Zaten daha önce bir postta belirtmiştim Sabri'nin ülke insanımızın sahaya yansıyan yüzü olduğunu. Bu Sabri bu para gücüyle güzel bir eğitim alsa, kitaplar okusa, nasıl vatana hayırlı bir evlat olunabileceğini görse fena olmaz mı? Ne umutlarla, ne beklentilerle girmiştin ülke futboluna, şimdi ne haldesin be Sabri?..

Resim için Tolga'ya teşekkürler...

Yazıklar Olsun!

Büyümesi duran, işsizliği tavana vuran, satılmadık yeri kalmayan ülkenin aydınlık yüzlerini de bir bir toplamaya başlayıp asıl ''Ergenekon'u'' faaliyete geçiren, Deniz Feneri adlı oluşumun pisliklerini ucu kendilerine de dokunduğu için nasıl örteceğini şaşıran hükümet ve O'nun yandaşları: Hepinize milyonlarca defa yazıklar olsun!!!

Bana ''Seni Öldürürüm'' Dedi!

Semih Şentürk açıklama yaptı, ''Canım kardeşim Arda ile olan diyaloğum sarsılmaz, bir anlık sinirdi'' dedi. Arda açıklama yaptı, ''Abi olarak gördüğüm, ailece görüştüğüm Semih'le olan dostluğumuza birşey olmaz, özür dilerim'' dedi. Sabri açıklama yaptı, ''Emre bana sahanın içinde seni öldürürüm dedi, kendimi savundum'' dedi.

Sabri Sarıoğlu'ndan bir baltaya sap olmayacağı bir kez daha ortaya çıktı, bu çocuğun anası, babası, amcası, kardeşi, dayısı, hiç aklı başında bunun sahada yaptıklarını gören, mantıklı bir şekilde analiz edebilen kimse yok mu? Bunları geçtim, hiç mi arkadaşı yok buna doğru yolu gösterebilecek? Galatasaray Kulübü'nde hiç mi adam kalmadı buna bir akıl verecek? Nasıl bir insansın sen Sabri yahu? Nasıl bir kişiliksin? Nesin sen ya!?

FA Cup'ta Bir İspanyol!

Alıştık artık Şampiyonlar Ligi Organizasyonu'ndaki İngiliz hegemonyasına ama Barcelona ezelden beridir bünyesinde barındırdığı ''muhalif ruhla'' 2 sezondur İngilizlerin arasında kalmayı başarıyor. Jose Mourinho'suz eski tadı olmasa da bir derbi sayılır Barcelona - Chelsea maçları. Gönlüm hep Chelsea'den yana oldu uzun zamandır ama bu kez Barcelona'nın Chelsea'yi elemesini geçtim, kupaya uzanmasını istiyorum. Diğer taraftan sanki Arsenal gelecekmiş gibi hissediyorum ama Manchester United'ta gelse, kupayı Barcelona alır umarım, hem hakettikleri için hem de dünya futbolunun dönem olarak en iyisi olan Lionel Messi'nin bu kupayı takım arkadaşlarına liderlik ederek kazanması için. Liverpool'un elenmesi belki de hayırlı oldu onlar için, uzun zamandır hasret kaldıkları Premier League şampiyonluğu için daha fazla konsantre olabilirler belki bu sayede.

Ha bir de unutmadan Porto'nun geldiği yeri ve oynadığı futbolu görünce, Fenerbahçe grupta bu takıma yenilince söylenenleri anımsadım. Kendimizi dev aynasında görmeyi bırakıp birazcık ''haddimizi bilsek'' çok eminim 2000 yılından sonra ilk kez bir takımımızın bu tip bir kupada mayıs ayını göreceğine ama ne sevincimizi yaşıyoruz adam akıllı ne de üzüntümüzü. Düşünce kabiliyetimizi arttıramadığımız sürece, ne kadar kabiliyetli ayaklara sahip olsakta, ancak 10 senede bir yaşamayı başarabildiğimiz çeyrek finallerde sokaklara dökülmek yerine daha iyi dereceleri elde edebiliriz. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş! Size söylüyorum!.. Hiç birinizin Porto'dan daha aşağı kalır bir bütçesi yok. Doğru dürüst kullanın yeter!..

15 Nisan 2009 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 28. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

TRABZONSPOR - GENÇLERBİRLİĞİ

ANKARASPOR - FENERBAHÇE

İSTANBUL B.ŞEHİR BEL. - GALATASARAY

BEŞİKTAŞ - BURSASPOR

Benim Tahminlerim:

Trabzonspor - Gençlerbirliği: 3-0 (Colman,Alanzinho,Yattara)
Ankaraspor - Fenerbahçe: 2-1 (Bilal Kısa, De Nigris/Deivid)
İstanbul B.Şehir Bel. - Galatasaray: 1-1 (İbrahim Akın/Kewell)
Beşiktaş - Bursaspor: 1-1 (Tello/Volkan Şen)

KIRMIZI KART CEZALILARI:

Galatasaray: Arda Turan, Emre Aşık
Fenerbahçe: Semih Şentürk, Diego Lugano
Ankaraspor: Roguy Meye

SAKAT OYUNCULAR:

Fenerbahçe: Alex de Souza'nın oynayıp oynamayacağı henüz belli değil.
Galatasaray: Milan Baros'un oynayıp oynamayacağı belli değil.
Beşiktaş: Marcio Nobre'nin oynayıp oynamayacağı belli değil.

Bursaspor vs Ankaragücü

Bir taraftarın şanssız şekilde hayatını kaybetmesiyle başlayan ardından Beşiktaş'ın da katkılarıyla inanılmaz bir boyut alan Bursaspor ve Ankaragücü taraftar kardeşliği son oynanan lig maçında enteresan bir şekil aldı.

Hepimizin bildiği gibi Ankaragücü 16. sırada can çekişen bir takım pozisyonundayken, Bursaspor rakibine göre oldukça rahat ve UEFA Kupası kovalıyor. (Hep UEFA Kupası diye bahsediyorum ama kupanın ismi değişti, daha alışamadık) Bursaspor ve Ankaragücü taraftarı maç oynanırken bilinen kardeşliklerini tezahüratlarla dile getirirken, Bursaspor ikinci yarıda Volkan Şen'in golüyle 2-0'ı yakalıyor ve ne olduysa o zaman oluyor. Ankaragücü tribünlerinden ''Kardeşin düşüyor gözünaydın Bursa!'' tezarühatları yükseliyor ve Ankaragücü taraftarı boyunlarındaki Bursaspor atkılarını sahaya atmaya başlıyor, Bursaspor taraftarı bu harekete ıslıkla tepki veriyor ve ''Böyle olmaz Başkent, böyle olmaz'' tezahüratlarıyla Ankaragücü taraftarına tepki veriyor. Sonrasında Bursaspor taraftarı ''Bursa'nın Başkent'ten başka dostu yok'' tezahüratıyla gerilen ortamı yumuşatıyor. ''Yola gelen'' Ankaragücü taraftarı da maçın bitiminde kendi futbolcularına tepki gösterip, Bursasporlu futbolcuları tribüne çağırıp alkışlıyor.

Bu dostluk tabi ki devam etsin ancak maçların skorlarına etki etmesi hiç hoş olmaz, Bursaspor'u dürüst futbolundan dolayı tebrik ederim, yılların köklü kulübü Ankaragücü'nün ligden düşmesi ise kimselerin istemeyeceği nahoş bir durum olur kanımca...

Trabzonspor'da Rotasyon...

İkinci yarının başlamasıyla birlikte Trabzonspor'un etrafında gezen ''şans melekleri'' bizden bu kadar deyip Karadeniz'in hırçın sularından uzaklaşmış, Trabzonspor çift forvetli ve ''tek kanatlı'' oyun sistemiyle başbaşa kalmıştı. Ersun Yanal takım arasıra tökezlese de sezonun başından beridir kullandığı onbiri mecbur kalmadıkça değiştirmeyerek, neredeyse başladığı onbirle sezonu kapatmaya yeltendi. Tabi bu sayede yedek bekleyen oyuncular körelmeye yüz tuttu. Maç eksiklikleri tavana vurdu ve sezonun ilk yarısındaki Yattara krizinde neredeyse takımı sırtlayan Isaac bile sudan çıkmış balık gibi oldu aldığı kısa sürelerin içinde.

Sağlı sollu alınan beraberlikler ve mağlubiyetlerle rotasından bir hayli sapan Trabzonspor'un yetenekli teknik direktörü Ersun Yanal kötü gidişe müdahelesini neredeyse 2 ay sonra yaparak forvetlerden kötü olanı yani Gökhan Ünal'ı yanına alıp, kötünün iyisi Umut Bulut'u sahada bıraktı. Sürekli ikisinden birini tercih ettiği Alanzinho ve Yattara ikilisini sahaya beraber saldı ve Trabzonspor Hacettepe'yi 4-1 ile geçti.

Bu galibiyeti sisteme bağlamak ise mümkün değil. Alanzinho ve Yattara'nın birlikte oynaması ve Colman'ın muhteşem pas yeteneğiyle Trabzonspor hücumlarının kanatlara yayıldığını ve içeriye bol bol orta yapıldığını görmemek mümkün değil ancak son vuruş becerisi üst düzeyde olmayan forvetlere sahip olduğumuz bu tip ortaların her şekilde anormal derecede fazla yapılması gerekiyorki Umut kendisine gelen isabetli beş ortanın birini gole çevirebilsin. Ben Hüseyin'in yanına 10 defa hatta 20 defa Serkan Balcı'yı tercih ederim ancak hoca Selçuk'ta ısrarlı. Tabi bunun sebeplerinden birisi de hocanın Selçuk'u ta Manisa'dan beridir tanıyor olması. İnandığı futbolcuyla oynamak istiyor. E Omanim'in dediği pencereden bakınca (geçen sene orada Ayman vardı!) çok büyük bir sorun teşkil etmiyor Selçuk'un oynaması.

Forvetlerden birisinin kulübeye gelmesi takımın hücum gücünü büyük oranda arttırdı burası kesin ancak yine de Hacettepe karşısında bulunan dört golün üçünün karambol birinin de kontraatak sonucu olması sisteme biraz daha zaman tanınması gerektiğini ispatlıyor. Ersun Yanal için Gençlerbirliği maçında Umut'u yanına alıp sahaya Gökhan Ünal'ı süreceği şeklinde söylentiler dolaşıyor. Bir maç birisini, diğer maç diğerini oynatarak ikisini de hazır tutacakmış denilene göre. Umarım böyle bir abukluğa imza atmaz hoca.

Her ne olursa olsun yüzeysel olarak baktığımızda ''illallah'' ettiğimiz Gökhan Ünal ve Tayfun Cora'nın forma giymediği ilk maçta alınan 4-1'lik galibiyet ilerisi için umut vermiş oldu bizlere, Gençlerbirliği ve Sivasspor maçlarından çıkarılacak olan 6 puan, biten umutları yeniden canlandırabilir ki bu güç bu takımda fazlasıyla var, yeter ki dış etkenler, özellikle yerel medya ve Avni Aker seyircisi yola mayın döşemesin...

Turkcell Super Lig 27. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Kocaelispor - Beşiktaş: 1-3 (Agbetu/Zapotocny,Bobo,Yusuf)

Bursaspor - Ankaragücü: 2-0 (Sercan,Volkan)

İstanbul B.Şehir Bel. - Gaziantepspor: 1-1 (İskender/Barbosa-kk-)

Sivasspor - Antalyaspor: 1-0 (Sezer)

Hacettepe - Trabzonspor: 1-4 (Serkan/Orhan-kk-,Cale,Giray,Umut)

Gençlerbirliği - Konyaspor: 1-0 (Kahe)

Eskişehirspor - Ankaraspor: 2-0 (Bülent-2-)

Kayserispor - Denizlispor: 2-0 (Furkan-2-)

Galatasaray - Fenerbahçe: 0-0

HAFTANIN TAKIMI: Trabzonspor

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Volkan Şen (Bursaspor)

HAFTANIN GOLÜ: Volkan Şen (Bursaspor - Ankaraspor)

GOL KRALLIĞI:

18 GOL: Milan Baros

16 GOL: Taner Gülleri

13 GOL: Mehmet Yıldız

PUAN DURUMU:

1- Sivasspor: 56
2- Beşiktaş: 55
3- Trabzonspor: 50
4- Fenerbahçe: 48
5- Galatasaray: 48
6- Bursaspor: 44
7- Kayserispor: 40
8- Gaziantepspor: 38
9- Ankaraspor: 36
10- Eskişehirspor: 33
11- Gençlerbirliği: 32
12- Antalyaspor: 32
13- Konyaspor: 30
14- İstanbul B.Şehir Bel.: 30
15- Denizlispor: 29
16- Ankaragücü: 27
17- Kocaelispor: 23
18- Hacettepe: 15

GENEL BAKIŞ:

Antalyaspor karşısında ölüp ölüp dirilmesine rağmen son dakikalarda golü bulan Sivasspor bu hafta da liderliğini korumayı başardı. Beşiktaş maçın başında geriye düşmesine rağmen Kocaelispor'u 3-1 mağlup edip şampiyonluk için somut adımlar atmaya devam etti. Trabzonspor 5 maçlık aradan sonra deplasmanda küme düşmesi hemen hemen kesinleşen Hacettepe'yi 4 golle geçip moral bulurken, Galatasaray kendi sahasında ağırladığı Fenerbahçe ile golsüz berabere kalarak şampiyonluk umutlarını çöpe attı. Bursaspor'un göz kamaştırıcı yükselişi Ankaragücü karşısında da devam etti ve UEFA umutları iyice arttı. Kayserispor inişli çıkışlı grafiğine rağmen genç Furkan'ın performansıyla Denizlispor'u yenmeyi başardı. Gaziantepspor İstanbul Büyükşehir Belediyespor deplasmanından bir puan çıkarmayı başarırken, Eskişehirspor Batuhan'sız kadrosuyla kendi evinde Ankaraspor'u 2-0 yenip soluklandı. Haftanın kritik maçında Gençlerbirliği Konyaspor'u tek golle geçip avantaj yakalamayı başardı. Önümüzdeki hafta şampiyonluk için kazanmak zorunda olan Beşiktaş ile UEFA için kazanmak zorunda olan Bursaspor haftanın maçında karşı karşıya gelecekler.

28. HAFTA PROGRAMI:

Trabzonspor - Gençlerbirliği (Cuma 20:00 LİGTV)
Konyaspor - Sivasspor (Cumartesi 16:15 LİGTV)
Ankaraspor - Fenerbahçe (Cumartesi 20:00 LİGTV)
Denizlispor - Kocaelispor (Pazar 14:00)
Antalyaspor - Kayserispor (Pazar 14:00)
Gaziantepspor - Hacettepe (Pazar 14:00)
Ankaragücü - Eskişehirspor (Pazar 14:00)
İstanbul B.Şehir Bel. - Galatasaray (Pazar 16:15 LİGTV)
Beşiktaş - Bursaspor (Pazar 20:00 LİGTV)

26. hafta genel görünüm için tıklayın

13 Nisan 2009 Pazartesi

Hannibal Sami Yen'de!


Tavan Kambura Yattı!

Dün akşamki muhaberenin enteresan fotoğraflarından birisi de bu hiç kuşkusuz. Galatasaray taraftarları sahada çıkan arbedeye dayanamayıp, kapalının üstünü altından ayıran tavanın üstüne çıkmış ve Şansal Büyüka'nın tabiriyle ''tavan kambura yatmış'' durumda.

O tavan bir çökse olabilecekleri düşünmek tamamen ''Testere'' serisinin senaristlerine kalmış bir fantezinin gerçeğe dönüşmüş hali olur kanımca. Bu kadar rezil bir görüntünün oluşmasını engellemekten aciz pala bıyıklı emniyet müdürü ise devre arasında Adnan Polat'tan çiçek almakla meşguldü. Avrupa'nın neresinde olursa olsun, şu görüntünün ardından mutlaka birkaç kelle kopar ama bizim ülkemizde hemen unutulur bunlar. Pala bıyıklı emniyet müdürü 1 Mayıs'ta emekçilere ''orantılı güç!'' kullanıp hükümetini ''yalar'' ve bu görüntüler bir iki ay sonra ''yurdum insanı'' başlığı altında internette gezmeye başlar hem de sonunda gülücük işaretleriyle. Türk olmak gerçekten çok zor bir iş, bazen nasıl utanacağını şaşırıyor insan, ''one minute'' deyip, olayları sakin kafayla bile düşünmekten uzaklaşıp, ''daha da gelmem'' diyorum tavanı kambura yatan Ali Sami Yen Stadyumu'na!!! Ha unutmadan, orantılı güç kullanılan işçi kardeşlerim de sonraki seçimde oyunu yine ''dinini koruyan'' hükümetine verir, Obama'ya da sempatiyle bakar...

1. Ali Sami Yen Meydan Muharebesi'nden 4 Gün Önce... (Yorumsuz)


Futbolumuzun Çirkin Suratları!

Maç kritiklerinden çok tabi ki maçın sonunda çıkan arbede konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor bugün. Sabri'nin Emre'nin üzerine oynarak yarattığı gerginlik, Lugano'nun da çabalarıyla maç sonunda bir savaşa dönüştü adeta. Galatasaray adına Sabri Sarıoğlu, Emre Aşık ve Arda Turan'ın başını çektiği ''1. Ali Sami Yen Meydan Muharebesi''nde Fenerbahçe'nin savaşçıları ise; Diego Lugano, Colin Kazım-Richards ve Semih Şentürk oldu.

Kendimce yorumlamaya çalışacağım olanları, herkesin bir yorumu var benim de olsun bu olaylar için:

Birincisi Sabri Sarıoğlu'nun ilk yarıda Emre Belözoğlu'na ''ölü top'' diye tabir ettiğimiz pozisyonda bir girişi varki tamamen adam öldürmeye teşebbüs! Emre kafasını taç çizgisinin kenarındaki reklam panolarına oldukça sert bir biçimde çarpıyor ve Sabri Sarıoğlu belki de rakibine ''beklediğinden daha fazla hasar verdiğini'' düşünerek elini uzatıyor. Siniri tavan yapmış olan Emre ise uzatılan ele sert bir reaksiyon gösterince, Sabri bir saniye bile düşünmeden Emre'nin üzerine gidip, arkadaşını taraftarın önüne atıyor. Emre ve Sabri'nin gerginliği bu dakikada başlıyor ve maçın tansiyonu da hemen orada artmış oluyor. Fırat Aydınus iyi niyeti bırakıp hemen oracıkta Sabri'ye 10 defa hakettiği sarı kartı gösterse, taviz vermese belki de olaylar hiç büyümeyecek ama Fırat Aydınus gülerek, ''olur böyle şeyler'' tadında yaklaşıyor olaya ve Sabri'nin bu hareketlerini ''halının altına süpürüyor.''

İkinci yarıdaki bir pozisyonda ise, ceza yayının hemen oralarda Sabri ile Emre bir kez daha bir ikili mücadele için karşı karşıya geliyor ve Sabri auta giden topun ardından, söylene söylene oradan uzaklaşırken, Emre küfürlerle (bariz küfürler hem de çok net yansıyor kameralara) Sabri'nin yanında alıyor soluğu. İkili kafa kafaya geldikleri esnada Sabri terbiyesizce rakibinin gırtlağını sıkıyor (en sevmediğim hareketlerden birisidir, maruz kalsam kendimi kaybederim). Sabri'nin bu hareketi arkadaşını ikinci kez tribünlerin önüne atıyor ve maçın tansiyonunu bir kat daha arttırıyor. ''Sevimli Aydınus'' orada hem Emre'ye hem de Sabri'ye birer sarı kart gösterip, olayı yine ''halının altına süpürüyor.'' Halbuki ilk yarıda Sabri 10 defa hakettiği pozisyonda sarı kartı görmüş olsa belki o dakikada oyundan atılacak, belki de o kavganın içinde hiç yer almayacak. Olayların fitili ateşlenirken Fırat Aydınus olabilecekleri gör(e)meyip ısrarla kartlarını kullanmamaya devam ediyor.

90+3'te ise iş çığrından çıkıyor. Bizim görebildiğimiz kadarıyla Lugano, Emre Aşık'ın ense köküne (ki vücuttaki darbeye maruz ölümcül noktalardan birisiymiş, dün akşam öğrendik) Roberto Carlos'un kullanacağı duran toptan önce kafayı gömüyor. Kafayı gömüyor dediğime bakmayın, Emre Aşık'ın yere düşüş şeklinden öyle önemli bir ''darbe'' almadığı bariz belli. Rakibini attırmaya oynuyor tamamen. Akabinde Lugano olay yerinden ayrılsa hiçbirşeyin olmayacağı pozisyonda, rakibiyle uğraşmayı seçince iş çığrından çıkıyor. Önce Colin Kazım-Richards, Emre Aşık'a ''vurmaya yelteniyor'' sonrasında ''Büyük Galatasaraylı!'' Arda Turan Emre abisini korumak için Kazım'a ''taban giriyor''. Semih Şentük bu sırada Arda'yı ensesinden yakaladığı formanın altına yumruğunu kamufle ederek ''hallaç pamuğu'' gibi silkeliyor. (en nefret ettiğim hareketlerden ikincisi, maruz kalsam kendimi kaybederim) Arda döner dönmez ilk ''high punch'' denemesini yapıyor ama Semih'ten bir kontra yiyor, ardından okkalı bir yumruk ardından ''tırpanı'' Semih'in yüzüne ekleştirmeyi başarıyor. Semih'te ''tribal enfeksiyon'' geçirip kendini yere bırakıyor ancak ardından Morgan De Santcis yere düşen Semih'i ''forklift'' bıçağı gibi kullandığı eliyle yerden kaldırmaya değil direk ''almaya'' çalışıyor ve bundan sonrasında da olaylar yavaş yavaş yatışıyor ve bitiyor. Arada Lugano'nun Emre Aşık'ı ikinci kez yere serdiğini ve bıraksalar orada boğabilme ihtimali olduğunu da eklemek isterim.

Tüm bunların ışığında bana göre olayların baş sorumlusu olan Sabri'nin en az 10 maç, Arda'nın 7 ya da 8 maç ceza alması gerekiyor. Mübalağa ediyorum ama Lugano'nun ise derhal ''sınırdışı'' edilmesi gerekiyor(!) kendisine layık bir ceza henüz yoktur bence futbol literatüründe. Adriano'nun çiftli yumruğunun bile bir ederi vardır ama Lugano'nun tüm yaptıklarını göz önünde bulundurunca kendisine layık bir ceza bulamadım açıkçası. Semih Şentürk'ün en az 5 maç ceza alması gerekir. Bunların dışında cezayı aman aman hakeden bir oyuncu görmedim açıkçası. Olayları yatıştırmaya çalışanlar ağırlıktaydı. Ha şunu da belirteyim, şu olanların içinde en masumu da Emre Belözoğlu'dur bana göre. Önceki kariyeri bir sürü hatayla dolu ama dün akşam adam sadece işini yapıp, Sabri'ye tahammül etmeye çalıştı allah için.

Futbolumuzun içinde Sabri gibi suratlar olduğu sürece (Lugano'yu saymıyorum, o bugün var yarın yok, takım tutmaz bişey yapmaz, kendi halinde bir psikopat) dün gece olduğu gibi futbolumuz bir arpa boyu yol gidemez, sadece birbirimizi yeriz ki biz de öyle yapıyoruz zaten, aslında olayların abartılacak hiçbir yanı yok çünkü biz zaten futbolcuların böyle davranmasını istiyoruz, ruhumuzda var kavga ve pislik, halkımızın sahaya yansımasıdır Sabri Sarıoğlu. Kimse kimseye boş yere kızmasın, biz biliriz kendimizi, boşuna kuru gürültü yapmayalım, sahalarımızda görmek ''istediğimiz'' hareketleri gördük dün akşam Sami Yen'de... Mutlu olalım!.. Nası geçirdi ama Arda Semih'e, nası yığdı Lugano Emre Aşık'ı yere!!! Hadi Aziz Nesin'i yadederek bunları konuşalım, bunlarla eğlenelim Türk Halkı!...

Kral Çıplak!

İlk 30 dakika geçtiğinde sahada izlediğim futbola hayretle bakıyordum. Bir Galatasaray - Fenerbahçe maçında bir tarafın diğer tarafı bu kadar ''ezdiği'' bir başka derbi hatırlamıyorum. Galatasaray, sağdan, soldan, ortadan inanılmaz bir baskıyla Fenerbahçe'yi sürklase ederken, Harry Kewell'ın komutasında gole an be an yaklaşmaktaydı ki o sıralar canlı bahis oynama imkanım olsa galibiyet için varımı yoğumu Galatasaray galibiyetine yatırabilirdim. Yarım saat geçtikten sonra Fenerbahçe'de biraz biraz toparlanma ve rakip kalede gözükme alametleri başlasa da Galatasaray ''kazanmayı isteyen taraf'' olmaya devam etti. Türkiye'de oynayan hiç kuşkusuz en iyi stoper olan Diego Alfredo Lugano ve Emre Belözoğlu ile ayakta kalan Fenerbahçe karşısında Galatasaray oyun üstünlüğünü elinde bulundursa da final paslarını yapmayı beceremeyince (özellikle Milan Baros inanılmaz bencil oynadı) taraftarını ayağa kaldıracak bir gol pozisyonuna dahi giremedi. İlk yarının en önemli detaylarından birisi ise kendisine yapılan mükemmel ortayı, göğsü ya da karnı yerine elleriyle durdurmayı tercih eden ve bu önemli pozisyonu başlamadan bitiren Daniel Güiza'nın acemice hareketiydi.

İkinci yarıda da 60. dakikadan itibaren orta sahalar düşmeye başlayınca iki takımda pozisyon şansları bulmaya başladı ve Fenerbahçe özellikle o dakikalarda kaptanını çok aradı buna eminim. Araya atılacak bir iki top Galatasaray'ın böğrüne hançer gibi saplanabilirdi. Etkisiz bir forvet olan Güiza'nın yanında Semih'te gününde olmayınca ilerde top tutamayan Fenerbahçe durdurmayı başardığı ezeli rakibini vuramadı.

Bu sonuçtan sonra hem Fenerbahçe hem de Galatasaray liderin 8 puan gerisine düşmüş oldular. Beşiktaş'ı da 7 puan geriden takip ediyorlar. Tüm bunların ışığında bu iki takımdan herhangi birinin bırakın şampiyon olmayı, şampiyonlar ligi elemelerine kalması bile mucize olur bu saatten sonra. Fenerbahçe kupa ayağından, Galatasaray'da fikstür avantajıyla üçüncülüğü kovalayıp, lig statüsünden gelecek sezon ülkemizi UEFA Kupası'nda temsil ederler muhtemelen...

Derbiden Kalanlar...