27 Kasım 2008 Perşembe

Bir Top Daha Akrobatik Kontrol Edilebilir mi?


Şampiyonlar Ligi'nde 5. Hafta

A GRUBU:

Bordeaux - Chelsea FC: 1-1 (Diarra/Anelka)
CFR Ecomax Cluj - AS Roma: 1-3 (Kone/Brichi-2-,Totti)

B GRUBU:

Internazionale Milan - Panathinaikos: 0-1 (Sarriegi)
Anorthosis Famagusta - Werder Bremen: 2-2 (Nikolaoy,Savio/Diego,Almeyda)

C GRUBU:

FC Shaktar Donetsk - FC Basel: 5-0 (Jadson-3-,Willian,Seleznov)
Sporting Lizbon - FC Barcelona: 2-5 (Veloso,Ledson/Henry,Pique,Messi,Caneira-kk-,Krkic)

D GRUBU:

Atletico Madrid S.A.D - PSV Eindhoven: 2-1 (Simao,Rodriguez/Koevermans)
Liverpool FC - Olympiyc de Marseille: 1-0 (Gerrard)

E GRUBU:

Villarreal - Manchester United: 0-0
Aalborg - Celtic FC: 2-1 (Robsow,Caldwell-kk-/Caca)

F GRUBU:

Bayern Munchen - Steaua Bucharest: 3-0 (Klose-2-,Toni)
Fiorentina - Olimpiyc de Lyonnais: 1-2 (Gilardino/Makoun,Benzema)

G GRUBU:

Arsenal FC - Dynamo Kyiv: 1-0 (Bendtner)
Fenerbahçe SK - FC Porto: 1-2 (Richards/Lisandro Lopez-2-)

H GRUBU:

Zenit Petersburg - FC Juventus: 0-0
BATE Borisov - Real Madrid: 0-1 (Raul)

PUAN DURUMLARI:

A GRUBU:

1- ROMA: 9
2- CHELSEA: 8
3- BORDEAUX: 7
4- CLUJ: 4

B GRUBU:

1- INTER: 8
2- PANATHINAIKOS: 7
3- ANORTHOSIS: 6
4- WERDER BREMEN: 4

C GRUBU:

1- BARCELONA: 13
2- SPORTING LIZBON: 9
3- SHAKTAR: 6
4- BASEL: 1

D GRUBU:

1- A. MADRID: 11
2- LIVERPOOL: 11
3- MARSİLYA: 3
4- PSV: 3

E GRUBU:

1- M. UNITED: 9
2- VILLARREAL: 9
3- AALBORG: 5
4- CELTIC: 2

F GRUBU:

1- LYON: 11
2- B. MUNCHEN: 11
3- FIORENTINA: 3
4- S. BUCHAREST: 1

G GRUBU:

1- ARSENAL: 11
2- PORTO: 9
3- D. KIEV: 5
4- FENERBAHÇE: 2

H GRUBU:

1- JUVENTUS: 11
2- R. MADRID: 9
3- ZENIT: 5
4- BATE: 2

Anket Kapandı. Fenerbahçe'nin Şampiyonluk Şansı Devam Ediyor...

Matematiksel olarak bir takımın herhangi bir hedef için şansı devam ediyorsa o takımın o hedef için hala şansı var demektir. Fenerbahçe içinde durum bundan farksız değil. Fotoğraftaki görüntüyü sezon başından beridir sıkça yaşıyorlar ancak Fenerbahçe'nin ''cefakar'' taraftarı takımını her platformda desteklemeyi sürdürüyor. 3 gündür devam ettirdiğim anketimde bugün sona geldik. Sorumuz 12. Haftası geride kalan Turkcell Super Lig'de şampiyonluğa en yakın tarafın hangi takım olduğuydu. Anket sonuçlarına göre:

Fenerbahçe: 15 oy

Trabzonspor: 6 oy

Beşiktaş: 4 oy

Galatasaray: 1 oy

alarak sıralandılar. Tabiki anket sonuçları şampiyonluğa en yakın takımın hangisi olduğunu göstermiyor ancak gösterdiği bir gerçek varki, Fenerbahçe taraftarı şampiyonluğa inanmasa bile, takımını desteklemeye devam ediyor...

Liderliği Pekiştirmek...

Önce grubun iki numaralı seribaşı Olympiakos'u kendi sahasında tek golle geçti Galatasaray, ardından da grubun bir numaralı seribaşı Benfica'yı iki golle deplasmanda yendi. 2 maçta toplanmış 6 puan var ve gruptan çıkmak garanti. Geriye kalan hedef ise grup lideri olabilmek.

Grup liderliği için Galatasaray bu akşam grubunun en zayıf halkası Metalist Kharkiv'i İstanbul Ali Sami Yen Stadyumu'nda saat 20:00'de ağırlayacak. Metalist Kharkiv Türk futbolseverlerin yakından tanıdığı bir ekip zira yakın zamanda hem Beşiktaş'ı UEFA Kupası'nın dışına itmiş hem de Ertuğrul Sağlam'ın sonunu hazırlamıştı. Bu akşam Galatasaray'ın muhtemel onbiri:

Morgan de Santcis
Servet Çetin
Emre Aşık
Sabri Sarıoğlu
Hakan Balta
Mehmet Topal
Fernando Meira
Cassio Lincoln Soarez de Souza
Arda Turan
Harry Kewell
Milan Baros

şeklinde olacak. Ayhan Akman sarı kart cezalısı olduğu için kadroda bulunmuyor. Rakip Metalist Kharkiv'in deplasmanlardaki en büyük silahının kontrataklar olduğunu artık Sağır Sultan bile bildiği için Galatasaray'ın arkayı boş bırakarak yüklenmesi son derece anlamsız olacaktır. Kontrollü bir oyunla, özellikle duran toplarla gol aramak daha akıllıca olur tahmin ediyorum. Galatasaray'la ilişkisini bir türlü çözemediğim Karl-Heinz Feldkamp'ın da Galatasaray'da ''Teknik Danışman'' olarak hazır bulunacağı ilk karşılaşma olacak bu. Sarı kırmızılı ekibin maçtan beraberlik ya da mağlubiyetle ayrılması son derece sürpriz bir sonuç olacaktır, ciddiyeti elden bırakmadan, rakibi önemseyerek oynanacak futbol Galatasaray'a ''kolay bir galibiyet'' getirecektir. Bu karşılaşmada temsilcimize başarılar diliyorum...

Kötüye Gidiyor...

Dün akşam Efes Pilsen kendi sahasında ağırladığı İspanyol ekibi Real Madrid'e 95-81 mağlup olarak gruptan çıkabilme şansını oldukça zora soktu.

Efes Pilsen yıllardır en fazla ''grup liderliğini'' şansını zora sokardı ama şimdi işler çok değişti. Sezon başından beridir iyi oynayan Charles Smith ve ikinci baharını yaşayan Milos Vujanic'in performanslarına rağmen takım kimyası bir türlü oturmayan Efes Pilsen Euroleague'de kaybetmeye devam ediyor. 2 galibiyet ve 3 mağlubiyetle 6 takımlı grubunda 5. sıraya düşen Efes Pilsen'in fikstürü de oldukça zorlu. Geriye kalan 5 maçın ikisi içeride. Bunlardan biri Aj Milano. Bu takım grubun son sırasında yer alıyor ve Efes Pilsen'in kesinlikle kaybetmemesi gereken bir maç bu. İçerdeki diğer rakip ise hele de şu anki performansla galip gelmesi çok zor bir ekip olan Avrupa devi CSKA Moskova. Dışarıdaki maçlar ise Panionios on Telecoms, Real Madrid ve zor deplasman Partizan Belgrade.

Efes Pilsen'in işi, söylemeye dilim varmıyor ama, biraz mucizelere kaldı sanki...

26 Kasım 2008 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 13. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK MAÇLAR:

KAYSERİSPOR - TRABZONSPOR

SİVASSPOR - GAZİANTEPSPOR

FENERBAHÇE - BEŞİKTAŞ

GALATASARAY - HACETTEPE

BENİM TAHMİNLERİM:

Kayserispor - Trabzonspor: 0-2 (Yattara, Colman)
Sivasspor - Gaziantepspor: 1-1 (Musa Aydın/Tabata)
Fenerbahçe - Beşiktaş: 0-2 (Holosko, Tello)
Galatasaray - Hacettepe: 4-0 (Lincoln, Kewell, Arda, Baros)

NOT: Normalde derbi olduğu hafta hep lig sıralamasında en üstte yer alan takımın maçını tahmin listesine ekliyordum ama bu kez canlı yayınlanacak olan Sivasspor - Gaziantepspor karşılaşmasını eklemeyi uygun buldum, zamanı olupta izleyecek olan yarışmacılar en azından tahmin ettiği skoru bekleyip, izleyecekleri maçtan daha çok keyif alırlar diye düşündüm.

Kritik Bir Viraj...

4 maçta alınan 2 galibiyet ve 2 mağlubiyet Euroleague'de her daim yer alan Efes Pilsen'in pek alışık olmadığımız istatistiklerinden ancak bir toparlanmanın olduğu son oynanan Fenerbahçe Ülkerspor maçından da belli. Şok bir Panionios on Telecoms mağlubiyetinin ardından bu akşam saat 20:15'te Real Madrid'i ağırlıyor Efes Pilsen. Real Madrid'de aynı Efes Pilsen gibi 4 maçta 2 galibiyet ve 2 mağlubiyet almış vaziyette. Aynı zamanda Kerem Tunçeri'nin eski takımı. Bu akşam Efes Pilsen'de sakatlıkları düzelmeyen Mario Kasun ve Mustafa Abi yoklar. Maç Abdi İpekçi Spor Salonu'nda ve her zamanki gibi tüm basketbolseverler davetli...

Aman Volkan... Yapmayın Çocuklar...

İlk birkaç dakika iyi başlamıştı aslında Fenerbahçe, istekli bir şekilde Porto'nun üzerine gidiyorlardı ancak zaman ilerledikçe Porto ortama ayak uydurdu ve Fenerbahçe karşısında oyunu dengelemeyi başardı. Lucho Gonzales'in yokluğunda Hulk çıktı ortaya bu kez, zaten aksayan Fenerbahçe savunmasına Hulk üzerinden saldırmaya başladı Porto ve Volkan Demirel bu kez ''Aman Volkan'' demeye fırsat bile bırakmadan topu Lisandro Lopez'in önüne indirmeyi başardı. Lisandro Lopez bu ikramı geri çevirmeyerek Porto'yu öne geçirdikten sonra Fenerbahçeli futbolcular ''biraz'' oynadıkları oyundan da vazgeçtiler. Birazdan Uruguaylı kanat oyuncusu Fucile'nin maçı anlatan ''fiyasko spikerin'' tabiriyle 30 saniye topu kuruladıktan sonra kullandığı taç atışını Lisandro Lopez önce koluyla indirdi, sonra da golü atıp maçı bitirdi. Aslında golden yaklaşık 5 dakika sonra Tomas Costa'nın klas aşırtması direk yerine filelere gitse, maçın sonucu daha ''tarihi'' olabilirdi.

Devrede oyuna Colin Kazım-Richards girdi ve bitik Fenerbahçe'nin ateşleyicisi oldu, hemen her top O'na atıldı, maçı kurtarma görevi O'na verildi. Bir şans golüde atmayı başardı ''En baba Kazım'ın oğlu'' ama Fenerbahçe'ye bu gol yetmedi. Neyseki Arsenal son anlarda Dynamo Kiev'e bir gol atmayı başarıp hiç olmazsa Fenerbahçe'nin son maça ''gazozuna'' çıkmasını engellemiş oldu. Şimdi hayaller yeniden Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda oynanacak olan Fenerbahçe - Galatasaray UEFA Kupası final maçı için kurulabilir.

Devre arasında derhal bir kaleci, bir sağlam stoper, bir ''sıkı'' ön libero almazsa Fenerbahçe önümüzdeki sezon Avrupa Kupaları'na katılma hakkını elde edemeyebilir. Sonra ''Yapmayın çocuklar'' dememek için şimdiden belirtmek isterim...

25 Kasım 2008 Salı

Trabzonspor - Sivasspor Maçına Objektif Bakışlar...

Trabzonsporlu kimliğimle tarafsız ve objektif yazılar yazıp her kesimden blog okuyucumun dikkatini çekip, farklı bir platform sunmaya çalışıyorum blog işine başladığımdan beridir ancak zaman zaman en objektif tutumumla yazdığım yazılara bile olumsuz ve farklı eleştiriler gelince dışarıdan destek almaya çalışıyorum. Geçen sefer Tuncay Şanlı için Mehmet Demirkol'u yardıma çağırmıştım bu kez Trabzonspor - Sivasspor maçı için Hakan Ünsal ve Sergen Yalçın'dan yardım rica ettim, sağolsun kırmadılar beni. Virgülüne dokunmadan:


Hakan Ünsal: Sivasspor ise oyunun genelinde savunma yapar şekilde oynadı. Trabzonspor için şunu söylemek lazım, en kötü oynadığı maçta bile hep temposu var, hep önde oynamayı düşünüyorlar. Bu, Ersun Yanal'ın futbol anlayışıyla doğru orantılı. Yalnız maçın son bölümünde Yattara'nın çıkması doğru değildi. Çünkü Sivasspor iyice geriye yaslanmıştı. Trabzonspor kenarlardan yapılacak ortalarla pozisyon bulabilirdi ve bunu yapabilecek tek oyuncu Yattara'ydı. Trabzonspor'un en büyük sıkıntısı oyun kurucu. Pozisyon hazırlayacak bir futbolcuları yok. Bunu devre arasında çözmeleri gerekiyor.

Sergen Yalçın: Bence Trabzonspor'un bu hafta kazanmasını hakem Selçuk Dereli engelledi. Maçın başındaki penaltıyı verse, Trabzonspor belki de 3-4 gollü bir galibiyet alabilirdi. Şunu da unutmamak lazım Trabzonspor Sivas'ı yense, Fenerbahçe'ye 9, Galatasaray'a 8 puan fark yapacaktı. Kadroya bakarsak Trabzonspor'un stopere ihtiyacı var. Song iyi oynuyor ama sakatlık gibi durumlarda Trabzonspor sıkıntı yaşar. Bence Trabzonspor'un İtalyan ya da Fransız bir stoper alması lazım. Stoperin geriden oyun kurmasına falan da gerek yok. Gol yedirmesin yeter.

Gerek maç içinde Sevgili Omanim ile konuştuğumuz gerekse maçtan sonra savunduğumuz doğrularla hemen hemen birebir örtüşen iki farklı yorum daha kattım. Lütfen art niyet aranmasın bu tip destek arayışlarımda, amacım haklılığımı değil Trabzonsporluluk kimliğimin yanında art niyet olmaksızın objektifliğimi serpiştiriyor olduğumu ispatlamak sadece...


Adolf Hitler'in Büyük Üzüntüsü!!!

Fenerbahçe'nin Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda Galatasaray ile oynadığı maçlar ''klişe'' halini aldıkça espriler de hep ''klişe'' gelmeye başlamıştı bana. Yalnız şimdi vereceğim linkteki espri hakikaten harika olmuş. İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum:

http://www.dailymotion.com/video/x7drm8_41in-ardndan-downfall_sport

Ligin Gidişatı Hakkında...

Diğer sezonlardan farklı bir oluşum gösteren Turkcell Super Lig özellikle bu sezon ligin üçte biri geride kalmasına rağmen şampiyonluk adaylarının sayısı nedeniyle çok ilginç bir hal almış vaziyette.

Yeni kurduğu kadrosu ve yaptığı transferlerle henüz sezon başında rakiplerine gözdağı veren Trabzonspor beklentileri de boşa çıkarmayarak, ilk devrenin sonuna doğru liderlik koltuğunda oturmaya devam ediyor ancak Trabzonspor için söylenenler pekte taraftarlarının içini ısıtacak cinsten değil. Trabzonspor'un öyle göze hoş gelen bir futbol oynadığını söylemek mümkün değil. Kazandığı maçlarda da kaybettiği maçlarda da belli bir kapasitenin ne çok üstüne çıkabiliyor ne de çok altına iniyor. Kaybettikleri tek maç olan Galatasaray maçını da buna dahil ediyorum. Sezonun en iyi futbolunu hangi maçta oynadılar diye bir soru sorulsa vereceğim cevap Fortis Kupası'ndaki Beşiktaş maçı olur ve o maçta Turkcell Super Lig maçı değil. Ayrıca Trabzonspor'un bu maçı kaybettiğini de unutmamak lazım. Antalyaspor ve Konyaspor'u üstüste iki kez geriden gelip yenmeyi başaran bu ekip, ligin ilk haftasında oynadığı Ankaraspor maçını Selçuk İnan'ın füzesiyle, Hacettepe maçını Gustavo Colman'ın mükemmel golüyle, Konyaspor maçını ise Serkan Balcı ve Isaac Promise'nin kişisel gayretleriyle kazanırken, Antalyaspor karşısında özellikle son yirmi dakika sezonun en iyi futbolunu oynayıp, maçı 2-1'den çevirmeyi başarmıştı. Trabzonspor için endişe sadece oynanan kötü futboldan ibaret değil. Trabzonspor'un büyük maçları kazanamaması da ayrı bir sorun olarak göze çarpıyor. Beşiktaş karşısında alınan beraberlikten sonra Galatasaray'a farklı mağlup olunması, Sivasspor'u da yenemeden geçmesi, önümüzdeki maçlar için kafalarda soru işaretleri uyandırıyor. Ancak ben Trabzonspor'un kendi sahasında oynadığı iki maç olan Beşiktaş ve Sivasspor maçlarını son derece üstün oynadığını, maçı kazanmak adına girilen gol pozisyonlarında sonuç çıkaramadığı için golsüz beraberliklere razı olduğunu düşünüyorum. Kaldıki Trabzonspor oynayacağı hiç bir büyük maçı kazanamasa dahi alacağı beraberlikler diğer maçları kazandıkça dezavantaj haline dönüşmeyecektir diye tahmin ediyorum. Burada asıl amaç büyük maçları kazanmak değil, ligi zirvede ya da olabildiğince yakın bir yerde bitirebilmek.

Lig ikincisi Beşiktaş'ın futbolu Trabzonspor'a oranla daha çok beğenilse de sonuçta puan kaybettiği maçlar hemen dikkat çekiyor. Trabzonspor, Bursaspor ve Sivasspor karşısında alınan beraberliklerin yanında Kayseri deplasmanında bırakılmış bir de 3 puan var. Saydığım takımların hepsi ligin ''dişli'' ekipleri. Tek sürpriz puan kaybını ise İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a karşı yaşamış Beşiktaş. Hocası değiştikten sonra belirgin şekilde değişen taktiksel anlayış hücum oyuncularını daha çok ön plana çıkarıyor ve göze hoş bir futbol oynamaya çalışıyorlar. Görüntüye göre de hiç kuşkusuz 2 puan gerisindeki Trabzonspor ile birlikte şampiyonluk şansı şu an itibariyle en yüksek ekip konumundalar. Delgado, Tello, Bobo, Nobre ve Holosko'dan oluşan hücum hatları ile, Rüştü, Zapotoncy ve Sivok'un sırtladığı savunmaları da gerçekten dikkat çekici. Mustafa Denizli takım kimyasını üst düzeyde tuttuğu sürece Beşiktaş şampiyonluk yarışında bulunacak ve ligi kuvvetle muhtemel ilk iki arasında bitirecektir. Burada siyah beyazlı ekibin karşısındaki en büyük engel yine yönetim kurulu olarak gözüküyor bence.

Peki ya diğerleri? Ankaraspor sezona üstüste aldığı Trabzonspor ve Gaziantepspor yenilgileriyle girdikten sonra, iki hafta önce oynadığı Fenerbahçe maçına yenilgisiz gelmişti ancak unutmamak lazım bu karşılaşmada verilmeyen yüzde yüzlük penaltıya rağmen hiç geri adım atmayarak rakibiyle başa baş mücadele etmişti. Anadolu takımlarının İstanbul büyükleriyle oynarken unutmaması gereken bir kural var bence. Rakibin ismini ve giydiği formayı unutmak. Özellikle bu sezon rakipten çekinilmediği sürece ligin altındaki Eskişehirspor da dahil olmak üzere farklı galibiyetler dahi alabiliyorlar. Buna örnek ise Eskişehispor'un Galatasaray'ı, Kaysersipor'unda hem de deplasmanda Fenerbahçe'yi dörder gol atarak geçtikleri maçlar. Ankaraspor bu söylediğim ''eşiği'' henüz geçebilmiş değil, ne kadar dişe diş mücadele etsede mutlaka bir yerden açık veriyorlar. Ankaraspor'un şu an ligde bulunduğu konumu uzun süre koruyamayacağını ancak ligi de çok altlarda bitirmeyeceğini düşünüyorum.

Sivasspor ise bu sezon içerde oynadığı maçları kazanırken deplasmanlarda ise oldukça puan kaybetti, belli bir istikrarı yakaladıkları kesin ancak yine de 10 kişilik Antalyaspor'a yenildikleri maç gibi maçlar oynarlarsa işleri çok zor olur. Takımın yükünü tamamiyle Mehmet Yıldız çekiyor ve bu oyuncunun yaşayacağı olası bir sakatlıkta işleri çok zorlaşacaktır. Mehmet Yıldız'ı bir dönem Trabzonspor'u sırtlayan Fatih Tekke'ye benzetsekte, netice de Sivasspor'un elinde bir Gökdeniz Karadeniz ya da Szymek veya bir Yattara bulunmuyor. Bu anlamda uzun periyodda yaşayacakları kadro sıkıntısını minimumda tuttukları sürece ligin zirvesini zorlayacaklardır.

Galatasaray sezona Şampiyonlar Ligi'nden liginden elenerek ''şok'' bir giriş yapsa da yıldız oyuncularının özellikle de Harry Kewell'ın performansıyla ligde bir nebze de olsa tutunmayı başarıyor. Bu sezon hiç kuşkusuz hakemlerin de oldukça yardımını aldılar bazı maçlarda. Kadroya bakıldığında Lincoln'den başlayarak, Fernando Meira, Milan Baros, Harry Kewell ve Shabani Nonda gibi Avrupa'nın üst düzey kulüplerinde forma giymiş oyuncuları bünyesinde bulunduran Galatasaray'ın aynı zamanda Morgan de Santcis gibi de iyi bir kalecisi var. Şayet Tobias Linderoth'da forma giyiyor olabilseydi Galatasaray'ın kadrosunu gerçekten de Avrupa'nın üst düzey kadrolarından biri olarak addedebilirdik. Henüz Avrupa kulüplerinin gözbebeği Arda Turan'ı listeye eklemeden. Galatasaray'ın şampiyon olma şansı da bir hayli fazla bence. Kötü bir futbol oynamıyorlar ancak UEFA Kupası'nda ilerleyecekleri aşikar. Buna bir de Fortis Kupası'nı ve milli maçları eklediğimizde kadronun bu tempoya ayak uydurabildiği sürece başarılı olabileceği de bir başka gerçek.

Bu saydığım takımlar içinde hiç kuşkusuz Ankaraspor ile birlikte en umutsuz görüneni Fenerbahçe. Deplasmanda tek galibiyetlerini son dakikanında son dakikasında Semih'in attığı golle lig sonuncusu Kocaelispor'a karşı alabildiler. Bunun haricinde büyük küçük ayırmadan, Gaziantepspor, Hacettepe, Sivasspor ve Kayserispor karşısında alınan mağlubiyetlere birlikte Ankaragücü ve Eskişehirspor karşısında da alınmış beraberlikler var. Kazandıkları maçlarda dahi iyi futbol oynamıyorlar ve Galatasaray ile Bursaspor'a karşı aldıkları farklı galibiyetlerde bile yalnızca ''skor tabelası'' gözlerini okşuyor. Bundan sonra toparlanmaları için çok şey yapmaları lazım. Güiza'ya şişirilen topları izlemekten gına gelmesinin yanında, oynanan isteksiz ve amaçsız futbolda gelecek adına hiç ümit vermiyor. Bu sezonun en büyük kaybı ise sakatlıklardan yakasını bir türlü alamayan Semih Şentürk'ün eksikliği. Hakikaten özel yeteneklerle donatılmış bu futbolcunun tam randımanla oynamaya başlaması halinde Fenerbahçe ilk üçü zorlamaya başlayacaktır, bunun ötesinde işleri gerçekten çok zor. Toparlanır ve şampiyonluk yarışında tutunabilirler mi? Futbolda herşey mümkün, 11 puan geriden gelip Beşiktaş'ı geçip şampiyon oldukları sezonu unutmayalım.

Kayserispor puan olarak bu grubun yakınlarında bulunsa da, anlayış ve istikrar olarak biraz daha gerideler, onların şampiyon olma şansı yok denecek kadar az ancak gerek yeni stadlarıyla gerek ''spektaküler'' transferleriyle lige ayrı bir renk getirmeye devam edecekleri gün gibi ortada. Tolunay Kafkas'a tanıyacakları şans ve Mehmet Topuz meselesini (bence satarak) hallederek güçleri oranında başarılı olacaklardır.

Ligin puan durumu oldukça enteresan gözüküyor. Üstteki Anadolu takımları yerlerini koruduğu ve İstanbul takımlarının birinin ya da birkaçının her hafta puan kaybetmeye devam etmesi halinde özellikle ligin sonuna doğru çekişmenin had safhaya çıkacağı günler bizi bekliyor olabilir. Dediğim gibi Turkcell Super Lig bu sezon gerçekten ''sıradışı'' bir şekilde ilerliyor...

NOT: Bu yazı bu haliyle www.muhabirturk.com sitesinde de yayınlanacaktır.

İddaa Zamanı...

Kendi oyunumuzda yaptığım tahminlerde dibe vursamda, İddaa tahminlerinde daha profesyonelce davranıp zaman zaman başarılı sonuçlara imza attığımdan dolayı blogta tahmin yayınlamayı da seviyorum. İşte bu akşam ve yarın akşam oynanacak olan maçlardan seçtiklerim:

Zenith Petersburg - Juventus: Gruptan çıkmayı daha önceden garantileyen Juventus ve Real Madrid'i geçip ikinci sıraya tırmanmaya çalışan Zenith Petersburg arasında oynanacak olan maçta tabiki tahminim maçı Zenith'in kazanacağı yönünde. Kazanmak zorunda olan Zenith ile birçok oyuncusunu Rusya'ya götürmeyen Juventus arasındaki maçın favorisi Zenith ve Rus ekibinin galibiyetine verilen oran ise: 1.60

Aalborg - Celtic: UEFA Kupası'na kimin kalacağını belirlemesi muhtemel olan karşılaşmada henüz galibiyeti olmayan ve ikişer beraberlik elde etmiş iki takımdan avantajlı olan hiç kuşkusuz İskoç ekibi Celtic. İlk maçta kendi evinde bir de penaltı kaçırdığı maçta Aalborg'la golsüz berabere kalan İskoç takımı UEFA Kupası'na katılma yolunda oynayacağı maçı ''bir şekilde'' kazanacaktır. Celtic galibiyetine verilen oran ise: 2.00

Fenerbahçe - Porto: Kazanmak zorunda olan Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nun ''büyülü'' atmosferinde Lucho Gonzales'ten yoksun Porto'yu ağırlıyor. İlk bakışta herşey Fenerbahçe'nin lehine görünüyor olsa da bu kupanın tecrübeli ekiplerinden olan Porto önce beraberliği, sonra da galibiyeti hedefliyor olacak. Bu zor maçta, özellikle Semih'in olmayışı Fenerbahçe'nin zaten sıkıntılı olan hücum hattını iyice çıkmaza sokacağını ve organize ataklarla gol bulmak yerine daha çok duran top organizasyonu yapacağını düşünüyorum. Rakip Porto ise beraberlikte işine yaradığından kontrollü bir oyunla istediği skoru almaya çalışacaktır. Bu maç için benim önerim ALT seçeneği ve isabet halindeki oranı: 1.70

Fiorentina - Lyon: 8 puanlı Lyon 3 puanlı ve son şansını kullanmak isteyen Fiorentina deplasmanına gidiyor. Yüksek ihtimal beraberlik, daha sonra ise Lyon galibiyetini öneriyorum. Bu maçtan çıkacak beraberliğin getirisi ise: 3.00

Villarreal - Manchester United: Gecenin zor maçlarından biri daha. İki takım da sekizer puana sahip ve gruptan çıkmayı geçen hafta garantilediler. Bir nevi grup liderliği maçı. Kendi saha ve seyircisi önünde oynayacak olan Villarreal'in Manchester United'a kaybetmeyeceğini düşünüyor ve ''1-0'' çifte şans seçeneğini öneriyorum. İsabet halinde verilen oran ise: 1.27

Anorthosis Famagusta - Werder Bremen: Hiç kuşkusuz Şampiyonlar Ligi'nin en flaş ekibi Rum Kesimi temsilcisi Anorthosis oldu bu sezon. Inter'i iki maçta da ''silkelediler'' ancak yıkmayı başaramadılar. Yarın akşamki rakipleri ise ''formsuz'' Werder Bremen. Anorthosis 5 puanla ikinci Werder Bremen ise 3 puanla sonuncu. İddaa maçın favorisi olarak Werder Bremen'i gösterse de ben Anorthosis'e bir kez daha güvenerek bu karşılaşma için ''1-0'' çifte şans seçeneğini önermeyi uygun görüyorum. Oran: 1.64

Bordeaux - Chelsea: Müthiş kritik bir maç. Bordeaux 6, Chelsea ise 7 puanda. 6 puanlı Roma ve 4 puanlı Ecomax Cluj'da gruptan çıkma ümitlerini koruyorlar. Aslında söylenecek çok fazla birşey yok, Chelsea bu maçta puan kaybedip gruptan çıkma işini son maça bırakmak istemeyecektir. Chelsea galibiyeti yüksek ihtimal, oran ise: 1.60

Seçtiğim bu maçlardan sonra iş yine en zor kısma yani kuponu oluşturmaya geldi.

1.KUPON

Aalborg - Celtic: 2 (2.00)

Anorthosis - Werder Bremen: 1-0 ÇS (1.64)

Bordeaux - Chelsea: 2 (1.60)

Toplam Oran: 5.24

2. KUPON

Aalborg - Celtic: 2 (2.00)

Fenerbahçe - Porto: ALT (1.70)

Fiorentina - Lyon: 0 (3.00)

Villarreal - Manchester United: 1-0 ÇS (1.27)

Anorthosis - Werder Bremen: 1-0 ÇŞ (1.64)

Bordeaux - Chelsea: 2 (1.60)

Toplam Oran: 33,99

OYNAYACAĞIM KUPON

Zenith - Juventus: 1 (1.60)

Aalborg - Celtic: 2 (2.00)

Fenerbahçe - Porto: 2 (2.75)

Villarreal - M. United 1-0 ÇŞ (1.27)

Anorthosis - Werder Bremen: 1 (3.50)

Bordeaux - Chelsea: 2 (1.60)

Toplam Oran: 62,5

Herkese bol şans diliyorum, ayrıca tahminlerinizi de postun altına bekliyorum...

Gidiyor musunuz Yoksa Kalıyor musunuz?

Bu akşam saat 21:45'te tüm Fenerbahçeliler için yine hayat duracak ve Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda alınacak 3 puan için dualar edilecek. Fenerbahçe bu akşam grubun ilk maçında karşılaştığı ve Luz Stadyumu'nda 3-1 mağlup olduğu Porto'yu kendi sahasında ağırlıyor.

Oynanan dörder maç sonunda G Grubunda oluşan puan durumu:

1- Arsenal: 8
2- Porto: 6
3- Dynamo Kyiv: 5
4- Fenerbahçe: 2

Herşeyden önce Arsenal'in hem bu akşam Dynamo Kiev'i hem de son hafta maçında Porto'yu mutlaka yenmesi ya da en azından berabere kalması gerekiyor Fenerbahçe için. Fenerbahçe ise bu akşam Porto'yu yenip, Dynamo Kiev'in de Arsenal'e kaybetmesi halinde son maçına umutlarını ''zirveye'' çıkararak girecek.

Bu akşam sahaya çıkacak muhtemel onbir:

Volkan Demirel
Edu Dracena
Yasin Çakmak (Önder Turacı)
Gökhan Gönül
Roberto Carlos
Deivid de Souza
Josico
Emre Belözoğlu
Uğur Boral
Alex de Souza
Daniel Güiza

şeklinde. Lugano ve Semih en önemli iki eksik hiç kuşkusuz. Sezon başından beridir sakatsız ve cezalısız çok az maça çıkabildi Fenerbahçe ve yine ''başını ağrıtacak'' eksikleri var bu akşam için. Neyse ki rakip Porto'nun ''Alex de Souza'' sı, Lucho Gonzalez'de geçen hafta attığı golden sonra formasını çıkarttığı için sarı kart gördü ve bu akşam Fenerbahçe'ye karşı forma giyemeyecek. Beraberlik dahi Fenerbahçe'nin gruptan çıkma şansını bitireceği için, tek hedef ve tek amaç galibiyet olacak. Taraftara da önemli görevlerin düştüğü bu karşılaşmanın temsilcimiz adına güzel bir futbol ve 3 puanla bitmesini temenni ediyorum...

24 Kasım 2008 Pazartesi

Tartışmasız Bir Numara...

Beşiktaş taraftarını yıllardır gıpta ile izlerim. Yaratıcıkları, maçın gidişatına göre ''an itibariyle'' yaptıkları besteleri, tribün şovları, diğer takım taraftarlarından çok ama çok farklıdır.

Hemen aklıma gelen birkaç tane örnek var mesela:

1- Ağır bir derbi mağlubiyeti sonrası İnönü'deki ilk maç Vanspor karşılaşması. İlk 20 dakika sessiz bir protesto var stadyumda. İlk on dakika 2-0 geçiliyor. 2 golde de Beşiktaş taraftarı en ufak bir ''sevinç reaksiyonu'' göstermiyor. 20. dakika geçilirken hep bir ağızdan bağırmaya başlıyorlar:

BUNDAN SONRA BÖYLE AKILLI OLUN!!!

2- Önemsiz bir lig ya da kupa veya bir hazırlık karşılaşması. Tam olarak hatırlamasam da sanki rakip Beşiktaş'ın bir ara sürekli hazırlık maçı yaptığı Dinamo Bükreş. Taraftar maçı bırakmış, maçı televizyonda canlı anlatan Ercan Taner ile uğraşıyor. Yaklaşık 3 bin kişi ya var ya yok tribünlerde. Tezahürat yükseliyor:

KONUŞ ERCAN YALNIZ DEĞİLSİN!!!

Birazdan amiyane tabirle cıvıtıyorlar:

BAŞBAKAN ERCAN, BAŞBAKAN ERCAN!!!

3- Son şampiyonluklarını kazandıkları 2002-03 sezonuna özel besteleri ise her daim güncelliğini koruyacak kadar güzeldi:

BU SENE ŞAMPİYON GÖRELİM SİZİ,
ÖLMEDEN MEZARA KOYMAYIN BİZİ,
KORKUTMAZ BİZLERİ MUSALLA TAŞI,
ÖLÜMÜNE SEVİYORUZ BİZ BEŞİKTAŞ'I...


4- Süleyman Seba'yı bile istifaya davet ederken yaratıcılıklarından ödün vermemişlerdi:

AHMET DURSUN YÖNETİM GİTSİN!!!

5- İstanbulspor'un Cem Uzan'ın yönetiminde olduğu sezonların birinde Cem Uzan İstanbulspor'un maçlarını oynaması için İnönü Stadı'nı kiralamaya kalkışır, Beşiktaş taraftarı cevabı yine tribünde verir:

İNÖNÜ BİZİMDİR, DİREKLERİ SİZİNDİR!!!

6- Hakemi hatırlamıyorum ama uzunca bir süre küfür etmemek için direnen Beşiktaş taraftarı verilen ''ters bir karardan sonra'' patlamıştır:

KUTU KUTU PENSE
ELMAMI YENSE
ARKADAŞIM HAKEM
ARKASINI DÖNSE!!!

7- ''Cobarde Gallina Ortega'' pankartını Fenerbahçe tribünlerinde açtırmayı başarmışlardır aynı zamanda.

Not: Cobardo Gallina Ortega (Portekizce) = Korkak tavuk Ortega!!! (Türkçe)

Bu postun asıl sebebi ise dün akşamki karşılaşma. Eskişehirspor karşılaşmasında Tello'nun kornerini kaleci son anda çıkarıyor ama top çizgiyi geçti mi geçmedi mi tribünden bile belli olmuyor. Muhtemelen maçı televizyondan izleyen arkadaşlarından bilgi alıp bağırmaya başlıyorlar hep birlikte:

POZİSYON GOLMÜŞ ALLAH BELANI VERSİN!!!

Sonrası ise müthiş bu ''an itibariyle'' yaratılan tezahüratın, Youla Zapotocny ile girdiği ikili mücadelen sonra ceza alanı içinde yerde kalınca:

POZİSYON PENALTI ALLAH BELANI VERSİN!!!

Nobre'nin golünden sonra ise:

POZİSYON OFSAYTMIŞ ALLAH BELANI VERSİN!!!

Son olarak ise Sevgili Omanim'e bir arkadaşının gönderdiği maille gülmekten diyaframımın patladığı bir tezahüratları var. Doğru mu yalan mı bilmiyorum ama inanılmaz güzel ve yaratıcı:

Beşiktaş taraftarı otobüslerle Rize'ye deplasmana gider. Ramazan ayı ve otobüsteki hemen herkes oruçlu. Nasıl olsa uyuruz gidene kadar denmiş ve orucun tutulmamasına gerek görülmemiş. Fakat işler beklenildiği gibi gitmemiş, tezahüratlar, eğlence derken, uzun yolculuğunda etkisiyle uyumamış kimse ve susuzluk ile açlık iyice bastırmış. Rize'ye vardıklarında buldukları ilk caminin önünde toplaşıp tezahürata başlamışlar:

CAMİ İMAMI, OKU EZANI
YETER ARTIK, ANANIN A.I!!!

Hiç kuşkusuz çok büyük bir sivil toplum kuruluşu aynı zamanda Beşiktaş taraftarı. Yaratıcılıkları, tezahüratları, desibel rekorları kıran sesleri her zaman gür çıksın, biz kıskanalım ama onlar Türkiye'nin en iyi taraftar grubu olmaya devam etsin...

Geliyorlar...

12. Haftanın son maçını oynadı Beşiktaş Eskişehirspor ile İnönü Stadyumu'nda. Zor geçmesini beklemiyordu kimse karşılaşmanın zaten zor geçmedi. Her iki devrede atılan birer gol işi bitirdi ve Beşiktaş rakiplerinin ''çok'' puan kaybettiği haftada kazanarak büyük bir avantaj sağladı.

Maçla ilgili söylenecek ilk şey hiç kuşkusuz Tello'nun Ömer Üründül tabiriyle ''olağanüstü güzel'' futbolu. Mustafa Denizli'nin gelişinden sonra bambaşka bir futbol oynamaya başlayan Şilili oyuncu, direk kornerden attığı ancak yardımcı hakemin seçemediği golün iptalinden hemen sonra aynı güzellikte kullandığı ikinci duran topu yine ''kör noktaya'' göndererek, Sivok'un golünün hazırlayıcısı oldu. İkinci yarıda Holosko'nun Nobre'ye attırdığı golde ise atağın ''siftahını yapıp'' Holosko'yu harika kaçırarak, maçı 54. dakikada bitirmiş oldu. Ertuğrul Sağlam'ın tecrübesizliğimi yoksa Mustafa Denizli'nin iş bilirliğimi, hangisi sebep bilmiyorum ama Tello şu an Beşiktaş'ın en iyi oyuncusu konumunda.

Beşiktaş adına bir başka keyif unsuru ise hiç kuşkusuz Slovak oyuncu Filip Holosko. Maliyetiyle çokça eleştiri konusu olsa da, oynadığı futbolla Beşiktaş'a olan maliyetinin ''az bile'' olduğunu ispatlıyor her hafta. Etkili driplingleri ve tamamen takımın kazanmasına yönelik oyunu gerçekten takdir edilmeli. Eduard Cisse'de performansını yükselten oyunculardan Beşiktaş'ta. Ekrem Dağ ise yeterli şansı buldukça iyi oyununu devam ettiriyor ve alacağı süreyi her hafta biraz daha arttırıyor. Takımın tek eksisi ise Delgado'nun performansı. Arjantinli oyuncu maçın büyük çoğunluğunu saklanarak geçirsede her an skor değiştirecek potansiyelde olduğu için rakip savunmaları üstüne çekip, arkadaşlarına boş alan yaratmayı beceriyor.

Beşiktaş'ın önümüzdeki hafta rakibi Fenerbahçe. Kazanırsa sarı lacivertlilerle arasındaki puan farkını sekize çıkaracak ve Fenerbahçe'nin umutlarını hemen hemen bitirmiş olacak. Bu performansla kaybedeceklerini hiç sanmıyorum. Alacakları beraberlik bile onları son derece avantajlı hale getirecek. Mustafa Denizli Fenerbahçe ve Galatasaray'dan sonra Beşiktaş'ı da şampiyon yapabilecek mi? Bu soruya şimdiden evet ya da hayır demek son derece iddialı olur ancak söylenecek tek şey, bu ışığın fazlasıyla olduğu...

Yazık Oldu.

Son derece ağır bir zeminde karşılaştı ligin iki güçlü takımı Trabzonspor ile Sivasspor, maçtan önce beklenti ''Anadolu Ateşi'' şeklinde kıran kırana bir maçtı ancak ''ateş'' sadece Trabzonspor'da mevcuttu.

Maçın başlamasıyla birlikte yüksek tempoda rakibin kalesini abluka altına alan bordo mavili ekip, Yattara'nın istekli ve gününde olmasıyla birlikte üstüste Sivasspor ceza alanı içerisinde etkili ''varyasyonlar'' yapmaya başladı. Bunların birinde Colman'ın ara pasında ceza alanına giren Umut Bulut'un Hayrettin tarafından alenen ''biçilmesine'' ise Hakem Selçuk Dereli devam dedi. Pozisyonun hemen ardından ise bu kez Abdurrahman Dereli'nin büyük hatasında topu önünde bulan Umut Bulut Gökhan Ünal'a verdiği pasla takım arkadaşını ''maçın en önemli gol pozisyonuyla'' burun buruna bıraksa da Gökhan Ünal'ın Petkovic'i geçen vuruşunu Brezilyalı savunma oyuncusu Bilica adeta ''can havliyle'' çizgiden çıkardı.

Trabzonspor'un artan temposu karşısında ise Sivasspor futbol oynamak yerine, aynen geçen seneki maçta yaptıkları gibi karşılaşmayı ''sinir harbine'' dönüştürmeye çalıştırdı. Trabzonsporlu futbolcuların çoğu zaman uyguladıkları ''sağduyulu'' duruş ise Sivassporlu futbolcuları oldukça zorladı. Özellikle Mehmet Yıldız, Sezer Badur ve Pini Balili provakatör hareketlerin baş mimarlarıydı. Kendisine faul yaptıktan sonra özür dilemek için ısrar eden futbol sahalarımızın en efendi oyuncularından Rigobert Song'u defalarca ''sert bir şekilde reddeden'' Mehmet Yıldız ise hiç kuşkusuz haftanın ''en çirkin'' görüntülerinden birisinin baş aktörü oldu. Maç boyu gol atmak için herşeyi deneyen Trabzonsporlu oyuncular biraz zemin, biraz Umut Bulut çoğunlukla da Gökhan Ünal engeline takıldı. Umut Bulut'un cansiperane mücadelesi gerçekten çok hoşuma gidiyor. Canını dişine takarak oynuyor ve at yarışı tabiriyle ''sınırlı gücüyle'' gol yollarında etkili olmaya çalışıyor. Gökhan Ünal ise sanki ''o takımın'' oyuncusu değilmişçesine rahat tavırlar içerisinde aldığı hemen her topu eziyor, en kolay pası bile vermekte zorlanıyor. Buna rağmen oynanan 12 maçta attığı 5 gol ve yaptığı 5 asistle bu kategorilerde takımın lideri konumunda. Ben bu istatistikleri de Gökhan Ünal'ın ''vurdumduymazlığını'' da anlamakta zorlanıyorum. İşin ilginç kısımı maçın son anlarında vurduğu kafayı Petkovic ''güç bela'' çıkarmasa maçın kahramanı yine O olacaktı.

Ben Colman'a ''maşallah'' diyeli iki hafta oldu ve Colman geçen iki hafta da yine sezon başındaki ''hayalet'' futboluna geri döndü. Aslında o kadar yetenekli bir futbolcuki attığı paslar gerçekten akıl dolu ve direk skora yönelik, tek eksiği benim çözümlediğim kadarıyla yeteri kadar sorumluluk almaması, bir uyum süreci içinde olduğunu tahmin ediyorum ve mutlaka çok daha faydalı olacağına eminim. Yattara tam olarak olmasa da eski günlerine dönüş sinyallerini nihayet bu maçta verdi. İlk yarıda ön libero mevkiinde oynayan Selçuk İnan ne kadar etkisiz kaldıysa, ikinci yarıda o bölgeye geçen Serkan Balcı o kadar etkiliydi. Futbol hayatının en verimli dönemini bu sezon geçiriyor ve sezon sonu bitecek mukavelesini yenilemek için yönetim kurulunun bir an önce devreye girmesi şart.

Sivasspor'un izlediğim tüm maçlarındaki bu ''çirkin'' tutumunu anlamakta ise zorlanıyorum. İstedikleri puanı aldıkları için onları tebrik ediyorum ancak oynadıkları futboldan çok yaptıkları ''çirkinlikler'' kaldı yine aklımda. Selçuk Dereli ise vasatı geçmeyen yönetimiyle iki tarafa da çokça saç baş yoldurdu. Bu hakemin yönettiği hemen her maç olaylı olsa da, FIFA'nın Türkiye pazarındaki en gözde hakemi olması ise garip bir durum teşkil ediyor.

Geçen hafta Beşiktaş ile olan puan farkı dörde çıkmıştı bu hafta yeniden ikiye indi ve rakip deplasmanda ''formsuz'' Kayserispor. Kayserispor'un şu an geçtiği dönemi çok iyi değerlendirmeli Trabzonspor, zira ligin üçte biri bitti ve bu takım artık şampiyonluk yarışının tam ortasında yerini almış durumda...

Turkcell Super Lig 12. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Gaziantepspor - Gençlerbirliği: 2-0 (Beto,Erman Özgür)

İstanbul B.Şehir Bel. - Hacettepe: 1-0 (Marcin Kus)

Beşiktaş - Eskişehirspor: 2-0 (Sivok,Nobre)

Denizlispor - Bursaspor: 4-3 (Lietava-2-,F.Yiğen,Selahattin/M.Sarp,G.Güleç,Sercan)

Trabzonspor - Sivasspor: 0-0

Ankaraspor - Galatasaray: 0-0

Ankaragücü - Fenerbahçe: 0-0

Antalyaspor - Kocaelispor: 0-0

Konyaspor - Kayserispor: 0-0

HAFTANIN TAKIMI: Denizlispor

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Rodrigo Tello

HAFTANIN GOLÜ: Erman Özgür (Gaziantepspor - Gençlerbirliği)

GOL KRALLIĞI:

9 GOL: Mehmet Yıldız

7 GOL: Mehmet Çakır

6 GOL: Marcio Nobre

PUAN DURUMU:

1- Trabzonspor: 27
2- Beşiktaş: 25
3- Ankaraspor: 23
4- Sivasspor: 22
5- Galatasaray: 21
6- Fenerbahçe: 20
7- Kayserispor: 19
8- Gaziantepspor: 18
9- Bursaspor: 17
10-Konyaspor: 15
11-İstanbul B.Şehir Bel.: 15
12-Denizlispor: 14
13-Eskişehirspor: 13
14-Ankaragücü: 11
15-Antalyaspor: 10
16-Gençlerbirliği: 10
17-Hacettepe: 9
18-Kocaelispor: 6

GELECEK HAFTA:

Kayserispor - Trabzonspor (Cuma 20:00 LİGTV)
Sivasspor - Gaziantepspor (Cumartesi 14:00)
Ankaraspor - Ankaragücü (Cumartesi 14:00)
Eskişehirspor - Denizlispor (Cumartesi 14:00)
Fenerbahçe - Beşiktaş (Cumartesi 19:00 LİGTV)
Bursaspor - Antalyaspor (Pazar 14:00)
Kocaelispor - Konyaspor (Pazar 14:00)
Gençlerbirliği - İstanbul B.Şehir Bel. (Pazar 14:00)
Galatasaray - Hacettepe (Pazar 19:00 LİGTV)

NOT: Lig TV tarafından verilen programda önümüzdeki hafta yayınlanacak dördüncü maç olarak henüz bir bilgi yayınlanmamış. Ya bu hafta üç maç yayınlanacak, ya da yayınlanacak dördüncü maç daha sonra bildirilecek.

GENEL BAKIŞ:

Turkcell Super Lig'in 12. Haftasında 12 gol atılırken bu gollerin 7 tanesi ise bir maçta atıldı. Gol kısırlığının sebebi olarak hava muhalefeti gösterilse de bence daha çok her takımın her takımı yenebiliyor oluşu bunda çok daha büyük bir etken, takımlar sahaya çıkarken çok daha temkinli davranıp, öncelikle savunmayı düşünüyor ve maçlar biraz daha ''al gülüm ver gülüm'' havasında geçiyor. Bu tezi bozan tek maç ise Trabzon'da oynanan Trabzonspor - Sivasspor maçıydı herhalde zira son derece zevkli bir maç oynandı Trabzon'da. Tüm rakiplerinin puan kaybettiği hafta da Tello'nun önderliğinde Eskişehirspor'u 2-0'la geçen Beşiktaş, derbi için moral topladı. Derbinin diğer tarafı Fenerbahçe ise bu sezonki kötü gidişine devam etti ve deplasmanda Ankaragücü'ne 2 puan kaptırmaktan kurtulamadı. Ankaragücü taraftarının Cemal Aydın karşısındaki onurlu duruşu devam etti ve maç boyunca başkanlarını ''haklı'' olarak istifaya davet etti. Galatasaray ise Ümit Karan'a maçtan sonra ''Olimpiyat Stadı cennetmiş!'' açıklaması yaptıracak kadar şiddetli rüzgar altında oynadığı karşılaşmada varlık gösteremeyip Ankaraspor'la 0-0 berabere kaldı.Bu sonuç ise Skibbe'nin kredisinin de biraz daha azalmasına yol açtı. Kayserispor Konya deplasmanında 2 puan bırakırken, alt sıraların kritik maçını İstanbul B. Şehir Belediyespor Hacettepe karşısında tek golle kazanmayı başardı. Kocaelispor geçen haftaki son dakika galibiyetinden sonra bu hafta da alt sıralardaki rakiplerinden Antalyaspor'a deplasmanda kaybetmeyerek çıkışını sürdürdü. Gaziantepspor'un 5 haftadır süren galip gelememe serisi bu hafta nihayet sona erdi. Artık ''zayıf'' olarak bahsedebileceğimiz rakibi Gençlerbirliği'ni son on dakika da buldukları iki golle geçtiler. Denizli'de oynanan maç ise haftanın tam anlamıyla ''tadı tuzu'' oldu. İlk yarıda gol sesi çıkmayan maçın ikinci yarısına adeta bir ''geri dönüş romanı'' sığdı. Önce Denizlispor 2-0 öne geçti, ardından Bursaspor 3-2'yi yakaladı ancak Denizlispor maçı bırakmayarak 2 gol daha buldu ve 45 dakikasına 7 gol sığan maçı 4-3 kazandı. Haftaya Fenerbahçe - Beşiktaş derbisi oynanacak Şükrü Saraçoğlu'nda ancak bundan önce hafta içinde Avrupa Kupaları heyecanı bekliyor bizleri...

11. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm için tıklayın

Skor Tahmin Oyunu 12. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

TOLGA ŞENER: 11

BALTHAZAR: 1

FARUK TURUTOĞLU: 1

HAKAN DEMİREL: 1

MURAT YILMAZ: 1

YAVUSS: 1

OMANİM: 0


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 118

BALTHAZAR: 98

HAKAN DEMİREL: 96

YAVUSS: 81

MURAT YILMAZ: 76

FARUK TURUTOĞLU: 57

OMANİM: 56

Yorum: Ligde iki haftadır süren gol kısırlığı bizim yarışmamıza da skor kısırlığı olarak sirayet etmiş durumda. Bu hafta 1 puan alan herkes Holosko'nun kendi vurmak yerine topu Nobre'ye çıkarmasına dua etmeli yoksa bu yarışma tarihinde belki de ilk ve son kez tam 6 yarışmacının ''sıfır'' puan almasına şahit olacaktı. Bu kısır haftadan 11 puan çıkaran yarışmanın lideri Sevgili Şener'i kutluyorum...

11. Hafta puan durumu için tıklayın

22 Kasım 2008 Cumartesi

Ankaragücü Sıfır Fenerbahçe Sıfır... Türk Futbolu'da Sıfır!

Maçın skorunun hiçbir önemi kalmamıştı zaten maçtan önce başlayan polemikler maça damgasını vurmuş ve bu karşılaşmanın hakemi bir kulüp başkanının maçın hakemini telefonla araması değişmiş, yerine başka bir hakem verilmişti.

Maçla ilgili söylenecek fazla birşey yok aslında. Fenerbahçe sezon başından beri bir ileri iki geri gidiyordu, şimdi iki ileri bir geri gidiyor, zaten bu takım kimyası ve kenardaki kurmaylardan daha fazlasını beklemek hayalcilik olur. Deplasmanda oynanan Hacettepe maçında da kötüydü Fenerbahçe, Arsenal maçında da. Kayserispor'a 4-1 yenilirken de iyi futbol oynamamıştı, Bursaspor'u 5-2 yenerkende. Fenerbahçeli futbolcuların artık Güiza'ya top şişirmekten vazgeçmesi lazım. Şişirdikleri yetmiyormuş gibi bir de destek yok arkadan. Güiza her topu indirse neye yarar. Rakip biraz dişini gösterince Fenerbahçeli futbolcular hemen ürküyor, köşelerine çekiliyor. Maçın 90 dakikasını izleyince ''denk güçlerin mücadelesi'' klişesi ortaya çıkıyor ama Fenerbahçe'nin rakibinden en az dört gömlek olduğu gün gibi aşikar. Peki bu yetersizlik nedendir o zaman hem de rakipte futbol oynamazken, canını dişine takmazken? Sezon başından beri devam eden bu sorunun cevabı çok basit: İsteksizlik. Futbolcular bir şekilde mücadelen kaçıyor. Appiah, Tuncay, Aurelio hatta Ümit Özat hatta Nobre. Bu adamlar hep mücadele ederdi, hep ısırırlardı, onları gören diğerleri de utanır fazla koşardı. Şimdi bakıyorum sahadaki herkes general, hiç asker yok. Askersiz ordu olur mu hiç? Koşmadan maç kazanılır mı? Aziz Yıldırım ''Türkiye Ligi'ni yürüye yürüye kazanacak bir takım yaratacağım'' derken herhalde ''yürüme''nin sözlük anlamını kullanmamıştı.

Son lafım Cemal Aydın'a: Ne oldu başkan? Değdi mi bir puan için? Ne geçti eline? Neyi ispatladın şimdi? Halis Özkahya'yı töhmet altında bırakırken, Fırat Aydınus'u da ateşe attın. Size değil sizin gibilere prim verenlere yazıklar olsun!!!

21 Kasım 2008 Cuma

Futbolun Çirkin Yüzleri

Melih Gökçek başlattı ilk önce bu çirkinliği, sanki penaltısı verilmeyen ilk takım gölge başkanlığını yaptığı Ankaraspor'muş gibi açtı ağzını yumdu gözünü. Ankara'nın su ve doğalgaz sorunları cayır cayır devam ederken o hakemin çalmadığı penaltıya taktı kafayı. Yazmak bile istemedim ben bu ipe sapa gelmez açıklamaları ama yüce Türk medyası hemen atladı üstüne, birkaç gün böyle geçildikten sonra bu kez Ankaragücü Kulübü Başkanı Cemal Aydın'ın Halis Özkahya'yı telefonla araması gündeme damga vurdu. Fenerbahçe Kulübü'nden yapılan açıklamalar, Galatasaray Kulübünü'nü işleten ''bir garip adam'' Adnan Sezgin'in alakasız demeçleri... Ankaragücü - Fenerbahçe maçı şimdiden ''şaibe tufanının'' içine girdi bile. Yeni hakem Fırat Aydınus'un olası bir hatasında başına neler gelebileceğini kestiremiyorum bile. Canı yanan O'na saldıracak muhtemelen. Maçı kimin kazandığının hiçbir önemi yok artık, maçı oynamadan her iki taraf kaybetti zaten. Ülke futbolu yeni bir yara daha aldı. Cemal Aydın yaptığı çok matah birşeymiş gibi bir de kendini savunuyor ''Halis Özkahya şerefli ve haysiyetli bir adamsa O'na ne söylediğimi açıklar'' diye. Bir de üstüne ekliyor ''biz maçın hakemini üç gün önceden biliyorduk'' şeklinde. Özrü kabahatinden büyük!!! Hatalarından ders almayıp, yaptıkları her şeyi mübah sayan, takımları bir sezon iyi gidince Turkcell Super Lig'i ben yarattım havalarına giren ''Ne iş olsa yaparımcılar'':

Levent Kızıl
Cemal Aydın
Haluk Ulusoy
Fatih Terim
Göksel Gümüşdağ
Melih Gökçek
Sinan Engin...

Bu saydıklarım sadece buz dağının görünen kısmı, altını oysan kimbilir neler neler çıkar. Lütfen çekin elinizi futboldan, hakemleri aramayın, taraftarı tahrik eden demeçler vermeyin, maçları futbol sahasının dışında oynamayın. Federasyonun bir dönem uyguladığı slogan gibi düşünün: LÜTFEN!!!

NOT: Bu yazı www.muhabirturk.com sitesinde de bu şekliyle yayınlanacaktır.

20 Kasım 2008 Perşembe

Buraya Kadar...

Dile kolay tam on maçtır üstüste yeniyordu Fenerbahçe Ülkerspor Efes Pilsen'i. Dün benim maalesef izleyemediğim maçta bu gelenek sona erdi ve Efes Pilsen karşılaşmadan 69-63 galip ayrılarak Fenerbahçe Ülkerspor karşısındaki kötü gidişe dur dedi.

Bir kere Fenerbahçe Ülkerspor'un maç boyunca denediği üçlük sayısının 37 olduğunu duyunca mağlubiyetin asıl nedeninin ne olduğunu anlamış oldum. Potaları ''demir'' gibi olan Ayhan Şahenk'te bu kadar üçlük denemek ciddi risk almak demektir. Ayhan Şahenk potaları için bir ara ''büyülü'' yakıştırmaları yapılıyordu. Ancak yine de Efes Pilsen'i rakibini 63 sayıda tuttuğu için tebrik etmek gerekir. Kurulan yeni kadro oturdukça Efes Pilsen çok daha iyi sonuçlar almaya ve Beko Basketbol Ligi'ne ağırlığını koymaya başlayacaktır. Euroleague'de alınacak başarılı sonuçlar ise ''asıl hedef''e yaklaşmak için adım olmaya devam edecek.

Bu kısır maçta Efes Pilsen'de Thornton 14 sayıyla sahanın en skorer oyuncusu olurken, Fenerbahçe'de ise neredeyse 40 yaşına merdiven dayayan Damir Mrsic 13 sayıyla takımının en skorer oyuncusu oldu.

Bu mağlubiyet aynı zamanda Fenerbahçe Ülkerspor'un Beko Basketbol Ligi'ndeki ilk mağlubiyeti olurken, Efes Pilsen'de 5. galibiyetini alarak, Fenerbahçe Ülkerspor ile galibiyet ve mağlubiyet sayılarını eşitlemiş oldu.

Cesur Yürek Ernst Happel'den Geçti.

Avusturya ile dün akşam Euro2008 çeyrek final karşılaşmasında Hırvatistan'ı penaltılarla yenip yarı finale yükseldiğimiz Ernst Happel Stadyumu'nda karşılaştık. Milli Takım bir Volkan Demirel klasiği olan ''Volkan'ın kontrolünde ağlara giden top''la 1-0 geriye düşsede, önce Marco Aurelio ardından da Cesur Yürek Tuncay Şanlı 3 kez sahneye çıkarak, hazırlık maçı da olsa Türkiye'nin galip gelmesini sağladılar.

Netice itibariyle bir hazırlık maçı olduğu için maçla ilgili ne söylesem boş, ben yine Fatih Terim'den bahsetmek istiyorum. Maçtan sonra yayıncı kuruluş TRT röportaj yapmak istiyor kendisiyle ancak Fatih Terim tarafından reddediliyor sebebini ise şöyle açıklıyor herkese açık olan basın toplantısında: ''anket yapılmasına karşı değilim, biz ne anketler gördük ama devlet televizyonunun Fatih Terim gitsin mi kalsın mı anketi yapması doğru değil''. Bak sen!!! İstersen her ayda ''İcraatın İçinden'' programı düzenlesin sana devletin televizyonu! Ne zaman Fatih Terim konusu açılsa, sinir katsayım tavana vuruyor, o yüzden çok uzatmamakta fayda var. Gelelim maçla ilgili son detaya. Ben bu maçtan önce yazmıştım Tuncay Şanlı'nın Ada'nın büyüklerinden birine transfer olma ihtimalinin kuvvetli olduğunu, bugün de Mehmet Demirkol yazmış, aslında pek tutmam kendisini ama ''Antituncaycı'' olan ve Mehmet Demirkol'u tutan değerli blog okuyucularım için Mehmet Demirkol'un bugünkü yazısının son paragrafından bir bukleyle son vermek istiyorum posta...

Ve başrol. Tuncay Şanlı’yı, Boro’ya gidişi sonrası kendi oyun tarzından çıkması nedeniyle eleştirmiştim. Bu sezon sakatlık sonrası eski oyununu mükemmelleştirmiş olarak geri döndü. Her zaman deneyen, yılmayan isyan eden adam oyununa estetik de katmış. Dün gece onu seyretmediyseniz çok şey kaçırdınız. Attığı üç golün ikisi, gecenin en parlak sayıları arasına girmiş olmalı. Bu performansını sezon boyu devam ettirebilirse Premiership’te bir üst sınıfa çıkabilir. Belki de büyüklerden birinin yolunu tutabilir.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Skor Tahmin Oyunu 12. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK MAÇLAR:

ANKARAGÜCÜ - FENERBAHÇE

ANKARASPOR - GALATASARAY

TRABZONSPOR - SİVASSPOR

BEŞİKTAŞ - ESKİŞEHİRSPOR

BENİM TAHMİNLERİM:

Ankaragücü - Fenerbahçe: 2-1 (Chaabani Moreno,G.Emreciksin/Alex)
Ankaraspor - Galatasaray: 2-1 (M.Tosun,Konate/Kewell)
Trabzonspor - Sivasspor: 2-0 (Yattara,Colman)
Beşiktaş - Eskişehirspor: 3-1 (Bobo,Nobre,Delgado/Youla)

CEZALILAR: Ankaraspor'da Özer Hurmacı sarı kart cezalısı.

Sekiz Teklif Aldım!

Sıklıkla olur bu. Büyük takımdan ayrılmış hoca ile bir iki hafta sonra yani ayrılık soğumaya yüz tutmuşken bir röportaj yapılır ve ''ex hoca'' içini döker. Ertuğrul Sağlam'ın yaptığı gibi.

Ertuğrul Sağlam Beşiktaş kariyeri boyunca hiç kuşkusuz 8-0'lık Liverpool mağlubiyeti ile anılacak hep. En ''sansasyonel'' galibiyetini Şampiyonlar Ligi'nde 2-1 ile Liverpool'a karşı aldığı gibi, en ''sansasyonel'' mağlubiyetini de yine Liverpool'a karşı 2-1'lik maçtan 15 gün sonra yaşamıştı. Geçen sezon herkesin kabul ettiği ortak bir gerçek varsa o da Beşiktaş'ın hakem engellemeleri olmasaydı lig şampiyonluğu elde edeceğiydi. Tekrar bakıldığında gerçekten ciddi haksızlıklara uğradı Beşiktaş geçen sezon. Tabi Ertuğrul Sağlam'da. Ligde namağlup durumdayken görevinden istifa etmeye zorlanmak tam da bizim ülkemize has bir durumdu. Ertuğrul Sağlam Metalist maçının özeleştirisini yapmadan önce ''Metalist ismini duyunca tüylerim diken diken oluyor'' demiş röportajında. Doğrudur bu söylediği, eminim birçok Beşiktaş taraftarı da bu ismi duyduğuna bir süre tüylerinin diken diken olmasına engel olamayacaktır. Ertuğrul Sağlam ''Metalist maçı büyük bir şanssızlıktı, orta sahayı geçip şutu atan futbolcu hayatında bir kez daha atamayacağı bir gol attı, Beşiktaş'a şimdiye kadar gelmiş en iyi savunma oyuncusu Zapotocny'nin iki bireysel hatasından iki gol yedik'' demiş. Bir yere kadar haklı aslında bu konuda ama aklıma hemen Fenerbahçe'nin Sevilla ile deplasmanda oynadığı maç geliyor. Volkan Demirel'in yediği golleri, Selçuk Şahin'in ''skandal'' hatalarını hatırlarsınız eminim. O maç daha 10. dakikada 2-0 olmuş ve farklı bir mağlubiyete doğru giderken küllerinden doğmuştu Fenerbahçe. Ertuğrul Sağlam'ın bir takım maçlardan da, oynanan futboldan da ders alması gerekiyordu, takımının motivasyonunun ne durumda olduğunu bilmesi gerekiyordu ama kesinlikle bu maçtan sonra gönderilmiş olması hatta O takımın başındayken Yıldırım Demirören'in gidip Lucescu ile görüşmesi gerçekten O'na karşı yapılmış büyük saygısızlıklardı.

Ertuğrul Sağlam'ın bana son derece enteresan gelen açıklaması ise ''8 tane teklif aldım'' diye başlayıp bu doğrultuda devam eden sözleri. Bir insan neden aldığı teklifleri rakamla açıklar? Ertuğrul Sağlam sorulan soruya ''Evet. Birtakım teklifler aldım'' şeklinde cevap verse bir mesele olmayacak benim gözümde ama 8 tane teklif aldığını beyan edince ''görüyorsunuz işte nasıl büyük bir hocayım, Beşiktaş'tan ayrılır ayrılmaz 8 tane teklif aldım, büyük hata etti Beşiktaş yönetimi'' der gibi bir tutumun içine giriyor. Bir tür kendini ispatlama çabası, bir tür kompleks bu aslında. Doğal olarak hele ki bu ara ligimizde yaşanan kıyımda hesap edilirse ligin sonuna kadar 8 teklif daha alabilir Ertuğrul Sağlam. Denizlispor, Gençlerbirliği, Antalyaspor, Hacettepe, Bursaspor, Kocaelispor ve birkaç takım daha hoca değiştirdi bu ligde ve eminim bu takımların hemen hepsi Ertuğrul Sağlam'ın kapısını çalmıştır. Şöyle bir düşününce mesela Ziya Doğan'ın da en az 6 teklif aldığını tahmin edebiliyorum. Çıkıp yarın O'da bunu belirtebilir mesela sayıyla. Aslında yerli hocaların yabancılardan eksikliği hep bu tip şeyler işte. Dün röportajda Fatih Terim'e ''Fatih Tekke'yi neden milli takıma almıyorsunuz?'' şeklinde bir soru yöneltiliyor ve Fatih Hoca bu soruya cevabını sadece ''gülerek'' veriyor. Yahu çık söyle işte, şundan şundan dolayı bu sebeplerle almıyorum diye. Hepsi bu. Üstüne konuşulur birkaç gün, başarısız sonuçlarda hatırlatılır biter gider. Böyle olunca işin yalnızca ''dedikodusunun'' yapılması daha mı hoş duruyor?

Ertuğrul Sağlam'da olsa, Fatih Terim'de olsa, Ersun Yanal'da olsa ''teknik olarak'' değil ama ''taktik olarak'' daha eksikleri var yerli hocalarımızın, bu konularda eğitime ihtiyaçları var. Bu eğitimi verebilecek birisi var mı ülkemizde? Açıkçası bence yok...

Avusturya - Türkiye

Bu akşam Türk Milli Futbol Takımı Avusturya ile bir hazırlık maçı oynayacak. Hırvatistan'ı penaltılarla eleyerek yarı finale yükseldiğimiz Ernst Happel Stadyumu'nda saat 21:30'da başlayacak karşılaşmaya, dün basın toplantısında Fatih Terim'in açıkladığı şekilde:

Volkan Demirel
Eren Güngör
Gökhan Zan
Gökhan Gönül
Hakan Balta
Marco Aurelio
Colin Kazım-Richards
Sabri Sarıoğlu
Ayhan Akman
Tuncay Şanlı
Mehmet Yıldız

ilk onbiriyle çıkacak. Eren Güngör bu maçla birlikte ilk kez A Milli Takım formasını sırtına geçirecek. Maçı TRT-1 naklen yayınlıyor, hazırlık maçlarındaki performansımız yıllardır belli olduğundan bu karşılaşmada Eren Güngör ve Mehmet Yıldız'ı ''alıcı'' gözle izlemek tüm maçı izlemekten daha ''zevkli'' olacaktır muhtemelen. Ayrıca uzun yıllar sonra yeniden milli takım kadrosuna çağırılan Serkan Balcı'yı da kutlamak isterim...

Seri Devam Edecek mi?

Son yıllarda Fenerbahçe Ülkerspor'un Efes Pilsen'in üzerinde kurduğu ''ağır'' hegemonyayı hepimiz biliyoruz. En kötü döneminde, Panathinaikos, Olympiakos, Barcelona, Virtus Bologna, Maccabi Tel-Aviv gibi Avrupa basketbolunun önemli temsilcileri bile Efes Pilsen'e zaman zaman boyun eğerken, Fenerbahçe Ülkerspor tam on maçtır üstüste Efes Pilsen'i mağlup ediyor ve bu maçların skorları sıklıkla on sayı ve üzeri farklarda oluyor. Fenerbahçe Ülkerspor'un Efes Pilsen üzerinde kurduğu psikolojik üstünlük inanılmaz boyutlarda. Futbolda Galatasaray'a karşı Kadıköy'de oynanan maçların atmosferini, basketbolda Efes Pilsen'e karşı oynadıkları her maçta görmek mümkün.

Bugün bu iki ekip Beko Basketbol Ligi'nin 6. hafta maçında yeniden karşı karşıya geliyorlar. Fenerbahçe Ülkerspor şimdiye kadar oynadığı 5 maçıda kazanarak son derece formda olduğunu gösterdi. Efes Pilsen ise Balıkesir Banvitspor'a karşı oynadığı ilk hafta maçını kaybettikten sonra üstüste 4 maçını da kazandı. Fenerbahçe Ülkerspor'da sakatlıkları süren Ömer Aşık ve Ömer Onan oynayamayacaklar. Efes Pilsen'de Mario Kasun yok. Oğuz Savaş ve Emir Preldzic bu sezon adeta ''sınıf atladılar'' ve yine hiç kuşkusuz Efes Pilsen'e karşı Fenerbahçe Ülkerspor'un önemli kozları olacaklar. Efes Pilsen'de ikinci baharını yaşayan iki oyuncu var. Birisi Ender Arslan diğeri de Milos Vujanic.

Maçı kim kazanır? Görüntüye bakılırsa Fenerbahçe Ülkerspor üstüste onbirinci galibiyetine çok yakın ancak Efes Pilsen bu maç için ekstra bir motivasyon yakalayabilir mi? Bunu ancak maç başlayınca göreceğiz.

Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda saat 20:30'da başlayacak karşılaşmayı SporMax kanalından canlı olarak izleyebileceğiz. Bu büyük randevu öncesi ülke basketbolumuzun bu iki önemli takımına başarılar diliyorum...

18 Kasım 2008 Salı

Arda'nın Kalbinin Magazinsel Yönü!

Galatasaray - İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçının 75. dakikasında Arda Turan ''beni değiştirin'' işareti yapıp sahayı sınırlayan çizgilerin dışına çıkıyor ve kendini yere bırakıyor, az sonra da yanına gelen sağlık görevlilerinin eşliğinde ambulansla stadı terkederek hastaneye gitmek için yola koyuluyor. Maçı anlatan spiker ara ara ''Evet sayın seyirciler Arda'nın kalp ritminin yükseldiğini öğrendik umarız önemli birşeyi yoktur'' şeklinde ''ara gazını'' veriyor. Maç bittikten sonra haber ''kalp çarpıntısı geçirmiş'' olarak ''hafifletiliyor''. O ara kanal değişiklikleri yapıyorum bir yandan internette gezerken. Bir ulusal kanalımızda altyazı geçiyor ''Arda Turan ölümden döndü''!!! Ben hala çözemiyorum acaba diyorum bildikleri birşey mi var? Kanalı sabitleyip beklemeye koyuluyorum. Altyazı arada bir iki kez daha geçiyor. Meşhur ''az sonraaa''lardan sonra bahsedilen program başlıyor. Arda'nın ölümden döndüğüne dair en ufak bir açıklama yapılmadıktan sonra ''altyazının reytinginden'' yeteri kadar beslenememiş olmalılar ki bu kez de canlı yayında yeni bir tartışma başlıyor. ''Arda neden en yakın hastaneye değil de bilmem ne hastanesine götürüldü?'' O ara başka bir kanala geçiyorum çünkü anlıyorum ki Arda'nın ölümden falan döndüğü falan yok. Sinirleniyorum bu ''reyting tuzağına'' düştüğüm için kendime. Saygın kanallarımızdan birisi doktoru buluyor canlı telefon bağlantısı yapıyor. Doktor diyor ki: ''Arda'nın kalbiyle ilgili bir sorunu yok, yalnızca yorgunluğa bağlı bir nabız yükselmesi var, bir iki gün istirahatten sonra çalışmalara devam edebilir''. Spiker neden en yakın hastaneye gidilmediğini de gayet güzel bir üslupla soruyor, doktor cevabı: ''Arda yolda kendine geldi, nabzı normale döndü, acil bir durum olmadığı için de en yakın hastane yerine zaten rutin kontrollerimizi yaptırdığımız hastaneyi tercih ettik zira Arda'nın sağlığı ile ilgili bütün bilgiler o hastanenin arşivinde bulunuyor'' şeklinde yanıtlıyor. Konu kapandı aslında, burada bitti. Arda çok maça çıkıyor, zaten kondisyon anlamında problemli bir oyuncu, yorgun ve bünyesi bu ağır trafiği kaldıramıyor, halk dilinde ''fenalaşıyor''. Kanal değiştiriyorum yine. Spor yazarı geçinen abilerimizden ikisi karşılıklı konuşuyorlar ama iki spor yazarı gibi değil iki kardiyolog gibi. Ben kardiyolog olsam mesleği bırakırım öyle derin, damar büzüşmesinden, enfarktüs anındaki belirtilere kadar en ince detayıyla. Amiyane tabirle ''herkese, herşeye, heryere sallıyorlar''. Yine bir ''sinir'' kaplıyor içimi. Bu adam futbolcu ve ortada sporcu sağlığı var. Marc Vivien Foe'nin yere düştüğünde açık kalan gözleri hala gözlerimin önünde, bu işten ''ekmek yemeye'' çalışır mı insan? Bu işten rant çıkarmaya çalışır mı? Tamam ülkemizin durumu pek parlak değil kabul ediyorum. Her alanda ciddi bir yozlaşmanın pençesindeyiz, esiriyiz ama insanlığımız da elden gidiyor en kötüsü de bu.

Ertesi gün yani pazartesi günü, yani dün, gazete manşetleri:

Arda Korkuttu!!!
Arda Ürküttü!!!
Arda'nın Kalbi Dayanmadı!!!
Arda Yere Yığıldı!!!

Allah allah diyorum bakalım ne zaman bitecek bu hikaye. Ben Arda olsam ve normal bir şekilde sabah hastanenin odasında uyansam normalsem de anormal olurum herhalde bu haberleri görünce, ölüyorum diye korkarım. Arda'nın annesi, babası, kardeşi ya da kardeşleri bilmiyorum sayısını, bu insanlar bu gazeteleri okuyunca tekrar tekrar doktorun peşinde koşmazlar mı? Kimi gazeteler Ümit Özat'ı bile örnek vermiş. Bari Meduna'yı örnek verseydiniz, daha dramatiği var: Miklos Feher!.. Arda'nın psikolojisinin sarsıldığı ''futbolu bırakabilirim'' tadında ipe sapa gelmez açıklamalarından belli, sitem dolu şeyler söylüyor...

Bugün akşam yine internette ''takılıyorum''. Saygın bir gazetemizin internet sitesinde manşet haber: ''Arda'nın Neden En Yakın Hastane'ye Götürülmediği Gerçeği''!!! Tıklayıp haberi açmıyorum bile, sadece sinirleniyorum yine, insanlığımıza kızıyorum, Arda'nın kalbinin nasıl bir ''reyting'' aleti olduğunu düşünüyorum, Arda gerçekten sahada yığılıp kalsa ''oh be haber çıktı'' diye sevinecek adamlar olduğundan şüpheleniyorum. Üzülüyorum halimize...

NOT: Bu yazı bu haliyle www.muhabirturk.com sitesinde de yayınlanacaktır...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Turkcell Super Lig 11. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Gençlerbirliği - Trabzonspor: 0-1 (Umut)

Kocaelispor - Denizlispor: 3-2 (M.Hacıoğlu,A.Dursun,Tolga/Süleyman,Roberts)

Fenerbahçe - Ankaraspor: 2-0 (R.Carlos, Lugano)

Eskişehirspor - MKE Ankaragücü: 1-3 (Serdar/G.Emreciksin-2-,Chaabani-pen-)

Sivasspor - Konyaspor: 1-0 (Musa)

Galatasaray - İstanbul B.Şehir Bel.: 2-0 (Kewell,Lincoln)

Hacettepe - Gaziantepspor: 0-0

Kayserispor - Antalyaspor: 0-0

Bursaspor - Beşiktaş: 0-0

HAFTANIN TAKIMI: MKE Ankaragücü

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Gökhan Emreciksin

HAFTANIN GOLÜ: Roberto Carlos (Fenerbahçe - Ankaraspor)

GOL KRALLIĞI:

9 GOL: Mehmet Yıldız

7 GOL: Mehmet Çakır

6 GOL: Cassio Lincoln, Sergei Dijehoua

PUAN DURUMU:

1- Trabzonspor: 26
2- Beşiktaş: 22
3- Ankaraspor: 22
4- Sivasspor: 21
5- Galatasaray: 20
6- Fenerbahçe: 19
7- Kayserispor: 18
8- Bursaspor: 17
9- Gaziantespor: 15
10-Konyaspor: 14
11-Eskişehirspor: 13
12-İstanbul B.Şehir Bel.: 12
13-Denizlispor: 11
14-Gençlerbirliği: 10
15-Ankaragücü:10
16-Antalyaspor: 9
17-Hacettepe: 9
18-Kocaelispor: 5

GELECEK HAFTANIN PROGRAMI

Gaziantespor - Gençlerbirliği
Konyaspor - Kayserispor
Beşiktaş - Eskişehirspor
Denizlispor - Bursaspor
Ankaragücü - Fenerbahçe
Ankaraspor - Galatasaray
İstanbul B.Şehir Bel. - Hacettepe
Trabzonspor - Sivasspor
Antalyaspor - Kocaelispor

LİG TV'DE YAYINLANACAK MAÇ PROGRAMI

Cumartesi:

15:00 MKE Ankaragücü - Fenerbahçe
19:00 Ankaraspor - Galatasaray

Pazar:

15:00 Trabzonspor - Sivasspor
19:00 Beşiktaş - Eskişehirspor

GENEL BAKIŞ:

Trabzonspor için geçen haftaki Genel Bakış'ta söylediğimiz olasılık gerçekleşti ve ikinci Ankaraspor Fenerbahçe'ye, üçüncü Beşiktaş'ta Bursaspor'a puan kaybederek zirvenin dörder puan uzağında kaldı. Trabzonspor ayrıca Galatasaray'dan 6, Fenerbahçe'den ise 7 puan önde. Ligimizin bu sezonki kalitesini ise Trabzonspor'un oynadığı futbol + topladığı puan + lig sıralamasındaki konumundan anlayabiliriz. Her fırsatta bu yüzden söylüyorum bu sezonki görüntü, her takımın her takımı yenebiliyor oluşu ve Trabzonspor'un şu haliyle bile aradan sıyrılması gerçekten büyük bir şans ve artık ''top oynamaya'' başlamaları gerekiyor. Beşiktaş Bursa'da haketmediği şekilde iki puan bırakırken, Fenerbahçe Ankaraspor'u sol bekinin ve stoperinin iki duran top organizasyonundan bulduğu gollerle geçti. Yerden toprakların kalktığı penaltıyı çalabilseydi hakem, Fenerbahçe bu skoru alabilir miydi? Cevaplaması çok zor bir soru. Sivasspor bilindik istikrarını sürdürerek evinde yine kaybetmedi, tek gol buldu ancak sayısız fırsattan da yararlanamadı. Kayserispor ise Beşiktaş galibiyetinden sonra oynadığı iki maçtan yalnızca 1 puan çıkarabildi. Antalyaspor ''Şifo Mehmet'' ile birlikte yakaladığı ivmeyi Kayseri deplasmanında da devam ettirerek rakibinden 1 puanı koparmasını bildi. Kocaelispor 2-0 geriye düştüğü maçta, Denizlispor'u 3-2 mağlup ederek hem ligdeki ilk galibiyetini aldı hem de umut tazeledi. Gaziantepspor Hacettepe karşısına çıkmadan önce 4 maçtır galip gelemiyordu, Hacettepe karşısında alınan golsüz beraberlik ile bu seri 5 maça çıkmış oldu. Düşüşleri uzun süreli olacak gibi görünüyor. Ankaragücü ''havalı'' Eskişehirspor'u deplasmanda 3-1 ile sürklase ederek ligdeki ikinci galibiyetine imza attı. Gökhan Emreciksin iki gol ile yıldızlaşırken, Eskişehirspor tribünlerinden yükselen ''yönetim istifa'' sesleri ise ligimizin bir başka garip olayıydı. Eskişehirspor Galatasaray ve Fenerbahçe'ye toplam 6 gol atarak sükse yapan ve ligdeki konumuda ''fena olmayan'' bir takım. Ankaragücü'ne mağlup olmakta çok şaşırtıcı bir sonuç değil. Eskişehirspor taraftarının takımlarından beklentisinin tam olarak ne olduğunu anlayamadım. Önümüzdeki haftanın en önemli maçı Trabzon'da Trabzonspor ile Sivasspor arasında oynanacak. Hem lig sıralamaları hem de geçen sezonki olaylı maç, bu karşılaşmayı daha da önemli hale getiriyor. Hafta içinde Avusturya ile oynanacak bir de milli maç bekliyor bizi. İyi seyirler...

16 Kasım 2008 Pazar

Skor Tahmin Oyunu 11. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

YAVUSS: 13

MURAT YILMAZ: 6

BALTHAZAR: 5

OMANİM: 5

FARUK TURUTOĞLU: 3

HAKAN DEMİREL: 3

TOLGA ŞENER: 3


GENEL PUAN DURUMU:

TOLGA ŞENER: 107

BALTHAZAR: 97

HAKAN DEMİREL: 95

YAVUSS: 80

MURAT YILMAZ: 75

FARUK TURUTOĞLU: 56

OMANİM: 56

11. Hafta Tahminleri için tıklayın

10. Hafta Puan Durumu için tıklayın

NOT: Puan durumundaki yanlış hesaplamaları postun altına bildirirseniz gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

15 Kasım 2008 Cumartesi

Bir Devin Zor Günleri...

Dallas Mavericks'i takip ediyorum bir zamandır, iki sezondur play-offlarda yaşadıkları çöküşün önünü bu sezon alabilirler mi diye? Bu sabaha karşı da kendi evleri American Airlines Center'da Hidayet'in Magic'ini ağırladılar. Orlando Magic beklentilerin aksine sezona öyle çok ''spektaküler'' başlayamadı. Bu maça kadar 4 galibiyet ve 3 mağlubiyetleri vardı. Arada bir dikkat çekici 35 sayılık Hidayet Türkoğlu performansı haricinde ''orta sıralar takımı'' olarak göze çarpıyorlardı. Mavs ise sezona son derece kötü girip 2 galibiyet ve 7 mağlubiyet ile Batı Konferansı Güneybatı galibiyet sıralamasında son sıraya demir atmıştı.

Dallas Mavericks bir nevi ''geri dönüş'' maçında Orlando Magic karşısında da tutunamadı ve maçı 102-100 kaybederek 10. maçında 8. mağlubiyetini aldı. Eski Detroit Pistons coachu Rick Carlisle ile anlaştıkları günden beri eleştiri oklarının hedefi oluyorlar. Takımın ''çılgın'' sahibi Marc Cuban ipleri eline iyice almak için bilerek böyle yumuşak yüzlü coachlar seçiyor eleştirileri haklı çıkacakmış gibi görünüyor zira Brandon Bass'ın fazla süre aldığını ve bu süreyi O'na verenin Carlisle değil Cuban olduğunu iddia eden geniş bir medya kitlesi var bu aralar Dallas çevresinde. Meşhur ''Dallas'' dizisindeki entrikalar gerçek olmaya başladı Dallas çevresinde. Dirk Nowitzki yine bilinen performansıyla elinden geleni yapmaya çalışıyor ama formsuz Jason Terry O'na yardım edemeyince işler iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Şampiyonluğa çok yaklaşıp kaybettikleri Miami Heat serisinden sonra iflah olamadı bir türlü Dallas Mavericks, Marc Cuban bu takımı bir nevi ''NBA Live'' oyununda olduğu gibi ''Dynasty Mode'' da yönetmeye çalışıyor ancak birilerinin O'na bu ligin bir ''video oyunu'' olmadığını söylemesi lazım...

Kim Kazanacak?

Turkcell Süper Lig 11. Hafta karşılaşmalarının en ilginci hiç kuşkusuz bu sezon ligde işlerin pek iyi gitmediği Fenerbahçe ile, ''overachieved'' performans gösteren Ankaraspor arasında saat 19:00'da İstanbul Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda oynanacak.

Ligde oynadığı 10 maçta 7 galibiyet 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet (Trabzonspor ve Gaziantepspor'a karşı ilk iki haftada 2-0'lık skorlarla) alan Ankaraspor, ligde oynadığı 10 maçta 5 galibiyet 1 beraberlik ve 4 mağlubiyet alan Fenerbahçe karşısında hem ikinci sıradaki yerini korumak hem de zirve yarışında iddialı olduğunu kanıtlamak için mücadele edecek. Ankaraspor 22, Fenerbahçe ise 16 puana sahip. Verdiğim istatistiklerin ne kadar ''enteresan'' olduğunun farkındayım ancak uzun yıllar sonra Fenerbahçe için işler gerçekten iyi gitmiyor. Geçen hafta Galatasaray'ı 4-1'le geçen Fenerbahçe'de yaşanan sıkıntıların halı altına mı süpürüldüğü yoksa bu sıkıntıların aşılıp, daha derli toplu, daha istekli bir futbol oynanmaya mı başlandığının anlaşılması için bu akşamki maç gerçekten güzel bir test olacak. Ankaraspor'u bu sezon yalnızca ligin ilk haftasında Trabzonspor'a karşı, geçen hafta da Eskişehirspor'a karşı 90 dakika izleyebildik. Murat Tosun ve Özer Hurmacı bu sezonun yükselen yıldızları. Teknik direktörleri eski bir Fenerbahçeli oyuncu olan ancak teknik direktör olduktan sonra Fenerbahçe'ye karşı şansı pek tutmayan Aykut Kocaman.

Fenerbahçe için sezon başından beri hep aynı şeyleri söyleyip duruyoruz, sakatlar ve takımdaki müthiş isteksizlik. Sakatlar iyileşti artık, öyle pek bir sorun kalmadı, isteksizlik sorununun geçen hafta nasıl çözüldüğünü hep birlikte gördük. Her maç Galatasaray ile oynanmadığına göre diğer takımlara karşı da aynı ''ciddiyeti'' göstermesi gerekiyor Fenerbahçe'nin. Bu ciddiyetin sağlanması adına getirilmişti Luis Aragones ancak şu ana kadar pek bir tesiri olmadı Avrupa Şampiyonu Hoca'nın.

Bu akşam bence bol gollü ve heyecanlı bir maç izleyeceğiz. Kazanan taraf Ankaraspor olursa Fenerbahçe'yi çok büyük bir girdabın içine sokacak, Fenerbahçe kazanırsa Ankaraspor'un kaybedeceği pek fazla bir şey yok. Bu açıdan bakıldığında stresin Fenerbahçeli futbolcuları, rahatlığın ise Ankarasporlu oyuncuları ne kadar etkilediğini görmüş olacağız. İyi seyirler...

Yalnızca 3 Puan...

Umut Bulut'un golüne kadar işlerin hiçte iyi gitmediği maçta Trabzonspor tek golle 3 puanı almayı başardı Gençlerbirliği'nden. Gençlerbirliği'de Hacettepe gibi teknik direktörünü yeni değiştirmiş ve yeni teknik direktörüyle bir ''silkiniş'' peşinde koşarken çıktı Trabzonspor'un karşısına. Maçtan önce ısınırken Selçuk İnan'ın belindeki ağrıların artması sebebiyle son anda kadrodan çıkarılıp yerine Ceyhun Gülselam'ın oynaması ile maç Trabzonspor için daha bir enterasan hal aldı zira iki ''kule'' oynayacaktı ön liberoda ve karşılarında Engin Baytar, Emre Balak ve Mehmet Nas gibi seri stilli oyuncular olacaktı. Samet Aybaba bu ''ağırlığı'' iyi kullanamadı zira bu saydığım seri oyunculardan Mehmet Nas ile Emre Balak hemen hiç hücum düşünmezken, Engin Baytar ise sol kanada kayıp daha çok Tayfun Cora'yı zorladı.

Trabzonspor'un kadrosunu ve oynadığı futbolu artık kanıksadık, son maçların iyi adamı Gustavo Colman dün etkisiz bir günüde olunca Trabzonspor hemen hiç organize atak geliştiremedi. İbrahima Yattara'da ''küskünlüğünü'' devam ettiriyor bir iki maçtır ve dün sahada yine ''hayalet'' gibi gezdi ama belirtmek gerekir O'nun bu halleri bile ancak ligimizdeki iyi bir sağ açığın oynadığı kadar futbol oynamasına yetiyor. Aslında belki de küskünlük değil, isteksizlik ya da korkuda olabilir tam olarak kestiremiyorum ancak takımında biraz daha Yattara üstünden oynaması gerekiyor oyunu, hem iyi paslar alabilmek için hem de O'nu oyuna sokmak için. Maçın başında Umut Bulut'un karşı karşıya pozisyondan sonra Trabzonspor ilk pozisyonunu ancak ikinci yarının ortalarında Gökhan Ünal ile bulduğu golle yakaladı ancak bu net golü yardımcı hakem ofsayt gerekçesiyle geçerli saymadı. Maçın son 15 dakikası ise artık ''kim atarsa kazanır'' şekline bürünmüşken Gökhan Ünal'ın kafayla Umut Bulut'a gönderdiği topu, Umut ''klas'' bir kafa vuruşuyla ağlarla buluşturup skoru Trabzonspor'un lehine çevirmeyi başardı. Golden sonra Engin Baytar'ın organizasyonlarıyla pozisyon bulmaya çalışan Gençlerbirliği en tehlikeli pozisyonunu yine Engin Baytar'ın kullandığı ve üst direkte patlayan frikikle yaşadı. Maç sıkıcı, tatsız bir biçimde sona erdi ancak yine istediğini alan ekip Trabzonspor oldu.

Oynanan futbol kimseyi tatmin etmiyor ve Trabzonspor'un kalan 6 maçından üçü Sivasspor, Kayserispor ve Fenerbahçe gibi ligin ''dişli'' takımlarıyla. Bir maçta ''dişli ama formsuz'' Bursaspor ile oynanacak. Zorlu viraj işte tam da burası zaten. Haftaya Sivasspor maçıyla virajı dönmeye başlayacak Trabzonspor, şarampole yuvarlanacak mı yoksa sağ salim atlatacak mı bunu hep birlikte göreceğiz...

NOT: Bu yazı www.muhabirturk.com sitesinde de bu şekliyle yayınlanacaktır.

14 Kasım 2008 Cuma

Nefes Kestiler...

Dün akşam Abdi İpekçi Spor Salonu'nda nefesleri kesen bir maç oynandı. Galibin ancak 2. uzatmanın sonunda belli olduğu karşılaşmada Fenerbahçe Ülkerspor Sloven rakibi Union Olimpija'yı 89-87 mağlup ederek dördüncü maçında üçüncü galibiyetini aldı.

Normal süresi 73-73, ilk uzatma devresi 81-81 berabere biten karşılaşmanın ikinci uzatma devresinde Fenerbahçe galibiyete uzandı. Ömer Aşık ve Ömer Onan'ın uzun süreli sakatlıklarının da etkisiyle kadro alternatifi minimum düzeye inen Fenerbahçe'de daha fazla süre almaya başlayan Emir Preldzic ise sezon başından beridir bu süreleri müthiş değerlendirmeye devam ediyor. Dünkü maçta da Preldzic 18 sayı 8 ribaund ve 5 asistle oyunun her yönünü domine etmeyi başardı. Mirsad Türkcan ise 14 sayı ve 11 ribaund ile oynarken, Oğuz Savaş 15, Marques Green ve Rasim Başak'ta 13'er sayıyla skora katkıda bulundu...

Sabri Sarıoğlu

Futbolcunun da netice itibariyle bir insan olduğunu, etten kemikten yapılmış olduğunu hepimiz biliyoruz, bazen farkında olmasakta yoğun stres altında olduklarını ve sahada yaptıkları bir takım hareketlerin sebeplerini araştırmadan acımasızca eleştirdiğimiz oluyor.

Bir takım futbolcular varki onların işi sahada sadece amiyane tabirle ''pislik'' yapmak. Son jenerasyonda bunu en iyi yapan isim ise hiç kuşkusuz Galatasaray'ın futbolcusu Sabri Sarıoğlu. Hepimiz hatırlarız Sabri'nin ilk ''piyasaya çıkışını''. Geleceğin yıldız adaylarındandı kendisi, Emre Belözoğlu ile bile kıyaslandı yetenekleri, ancak öyle ''kalibre'' bir futbolcu olmadığı 6 ay içinde belli oldu. Sabri Sarıoğlu orta bile yapmaktan aciz, futbol tabiriyle ''kazma'' bir futbolcuydu. Tek artı özelliği ise sürati ve sert şutlarıydı. Gerçi sert şutlarının isabet oranını düşünürsek kalecilerin korkulu rüyası olmaktan çok kale arkası tribünü müdavimlerinin korkulu rüyası oldu ''sert şutları''. Galatasaray takımında bir ara frikik bile kullanıyordu ve Facebook'ta bir grubu bile var Sabri'nin ''Eski açık siper al Sabri frikik kullanıyor'' adı altında. Sabri'nin yeteneklerinin yeterli seviyede olmadığı ortaya çıktıkça O önce taraftarın ''maymunu'' olmayı sonra da rakip futbolculara ''sarkıntılık'' yaparak tribünlere oynamayı seçti. Fenerbahçe Denizli'de kaybedip, Galatasaray Ali Sami Yen'de şampiyonluğunu ilan ettiğinde kutlamaların başrolündeydi. O dönemin meşhur ''Lay lay Fenerbahçe olamazsın şampiyon'' tezahüratını mikrofonlar aracılığıyla başlatıp tüm tribünlerin eşlik etmesini sağlamıştı. Partnerini duyunca hiç şaşırmayacaksınız. Hasan Şaş!!! Sahada yaptığı çirkinlikler doğal olarak ''çirkinliğin'' saha kenarındaki temsilcisi Fatih Terim'in de dikkatini çekti ve Sabri milli takımında değişilmez oyuncusu oldu. Zaten Fatih Terim'in ''prenslerine'' baktığınızda hep ''arıza'' tipler olduğunu hemen farkedersiniz. Bu adamlar Fatih Terim milli takımın başında olduğu sürece kadroya her daim girerler ve bizleri milli takımdan soğuturken kendileri ''ihya'' olurlar. Sabri Sarıoğlu'dan başka kolunda kaptanlık pazubandı olduğu halde fütursuzca tribünlere ''kol çeken'' Emre Belözoğlu, gol sevinçlerindeki ''tahrikkar'' hareketleriyle dikkat çeken Gökhan Zan vb. adamlar hep bu kadronun içinde varolurlar. Fatih Terim bana göre Sabri Sarıoğlu'nun bu ''çirkefliklerinin'' ana mimarıdır. Yanlış anlamayın konuyu yine dönüp dolaştırıp Fatih Terim'e getirmedim, sadece Sabri'nin saha içinde sergilediği ''ahlaka uymayan tutumlarında'' O'nun da büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Sabri bu hareketleri yaptıkça tribünlerde ne kadar eleştirilsede hep ayrı bir de sempatinin sahibi oldu. Saha içinde oluşan her tartışmada, olaya uzak ya da yakın farketmez Sabri hep içinde oldu. Lahm'ı ''aşağılayarak geçerkende'' çirkefti, dün de çirkefti maalesef. Galatasaray'ın Kayserispor'u 1-0 yendiği maçta, yine baş aktördü kendisi. Maçın son dakikalarında ve maçtan sonra ortalığı karıştıran, iki takım futbolcularını birbirine sokan adam oldu. Ragıp Başdağ Trabzonspor altyapısından yetişmiş bir oyuncudur. Yıllardır Kayserispor'da başarıyla mücadele eder, birçok maçını izledim daha bir kez bile ''çirkef'' hareketini görmedim. Dün akşam Sabri O'nu da çıldırtmayı başardı. Ettiği galiz küfürlerin yanında Ragıp'ın ifadesine göre; Aydın Yılmaz'ın Kayserisporlu bir oyuncuya yaptığı sert bir faulden sonra ''Bravo bravo, daha sert gir, daha sert, kır ayağını'' ifadelerini kullanmış. Hiç şaşırmadım o ahlaktaki bir oyuncunun bu sözleri sarfettiğine, dakika 90 olmuş ayağınıza kadar gelen bir maçı forvetinizin beceriksizliği yüzünden son dakikada yediğiniz ''ucuz'' bir golle kaybetmek üzeresiniz ve rakip takımın ''en pislik'' oyuncusu tarafından bu sözlerle tahrik ediliyorsunuz. Başta söylemiştim, futbolcuda bir insan, sinir sistemleri var, etten kemikten yapılmış. Sabri o sözleri söylemiş, Ragıp ya da x bir futbolcu Sabri'ye tepki göstermese biz bu olaydan belki haberdar bile olmayacağız. Lig Tv yorumcusu Levent Tüzemen'de maçtan sonra olaylar için: ''Ne olduğunu görmek lazım, şimdi buradan birşey söyleyemeyiz'' diyor. Ben de diyorum ki: ''Levent Tüzemen bırak bu ayakları, olayın içinde Sabri Sarıoğlu varsa en iyi sizler bilirsiniz pisliğin ondan çıkmış olduğunu. Bu şekilde savunduğunuz için yıllardır bu adam saha içinde her haltı yiyor.'' Lig Tv yöneticilerinin hala bu tip adamlara neden söz hakkı verdiğini de anlayamıyorum, tamam bir takım tutsunlar ama birazda objektif olabilsinler artık, Sabri'yi savunmak değil, ağır şekilde eleştirmek yola getirir, Lugano örneği çok taze.

Herkes ama herkes ayağını denk almalı. Hagi saha içinde inanılmaz agresifti ama ceza sahası içinde kendini yere atmazdı, maç kazandırırdı, rakipler O'na saygı gösterirdi, tribünler tapardı. Sabri Sarıoğlu'nun böyle bir özelliği de yok, maç kurtaramaz, rakiplerinden saygı yerine tepki alır, tutunacak bir dalı yok.

Son olarak acı bir gerçek ama; O'nun değerindeki futbolculardan Orhan Ak şu an Antalyaspor'da oynuyor, Cihan Haspolatlı ise Bursaspor'da. Efendi oldukları, tribünlere oynamadıkları, birilerinin adamı olmadıkları için. Sabri Sarıoğlu sadece tribün maymunluğu ve saha içindeki etiğe aykırı hareketlerine istinaden Galatasaray'da barınabiliyor. Ülke futbolu özellikle ve özellikle Galatasaray bu tarz futbolculara sonsuz prim tanıyor. Bu da bir ülke gerçeğidir. Agresif futbolcu nasıl olmalı diye düşünürsek, akla bir çırpıda gelen isim ise Gennaro Gattuso olur dünya futboluna baktığımızda...

Lider Sahneye Çıkıyor.

Turkcell Süper Lig 11. Hafta açılış karşılaşması bugün saat 20:00'de Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda Gençlerbirliği'nin lider Trabzonspor'u ağırlayacağı maçla başlıyor. Gençlerbirliği'nde sakat olan Mustafa Pektemek en büyük eksiklik olarak gözükürken, Trabzonspor'da ise cezalı olan Serkan Balcı forma giyemeyecek.

Trabzonspor bu maça federasyonun anlamsız tutumu sonucunda bir hayli yorgun olarak çıkacak. Geçtiğimiz hafta Hacettepe'yi cumartesi günü oynadığı maçta 1-0 mağlup eden bordo mavililer bu maçtan üç gün sonra Beşiktaş ile kendi sahasında karşılaşıp 2-1 mağlup olmuş ve Fortis Türkiye Kupası'nda gruptan çıkma şansını mucizelere bırakmıştı. Bu maçtan 3 gün sonra da bu akşam Gençlerbirliği'ne Ankara'da misafir olacaklar. Bu karşılaşmanın neden cumartesi ya da pazar günü oynanmadığını anlayamadım açıkçası, hafta içinde maç yapmayan zinde Gençlerbirliği efor olarak Trabzonspor'dan avantajlı bir konumda bulunuyor. Zorunlu fikstürlerdeki bu tür ''sıkışıklıkları'' anlayışla karşılamak gerekir ama Trabzonspor'un önümüzdeki hafta içi oynayacağı bir karşılaşma olmadığından bu maç bir iki gün daha sarkıtılabilir ve Trabzonspor'u ''amansız'' bir fikstürün içine sokmaktan kaçınılmış olurdu.

Trabzonspor'un maça başlayacağı kadro bu akşam çok önemli. Şayet Ersun Yanal tercihini yine Gökhan Ünal ve Umut Bulut ile çift forvet olarak kullanırsa ''kabus dolu bir gece'' bekleyecek Trabzonspor taraftarlarını. Sağ bekte Serkan Balcı olmayacağı için Tayfun Cora oynayacak ve gecenin bir diğer ''kabusu'' da Tayfun olacak. Sonuç almak için yine Colman, Yattara ve Selçuk İnan'dan özel çabalar bekleyeceğiz. Gençlerbirliği ligde bulunduğu konum itibariyle oldukça sıkıntılı bir dönemden geçiyor ve sıkça kullanılan ''şiddetle puan ya da puanlara ihtiyacı var'' klişesinin tam karşılığı durumundalar.

Gençlerbirliği açık futbol oynamayı tercih ederse son derece zevkli bir maç izleyebiliriz, şayet öncelikle bir puanı hedef alırlarsa sıkıcı, belki golsüz, belki de tek farklı kazanılacak bir maç izleyeceğiz.

Sonuç itibariyle Trabzonspor'unda Gençlerbirliği'ninde kazanması gereken bir karşılaşma olacak. Hedefleri büyük olan Trabzonspor'un hata yapmadan bu maçı geçmesi ve Ankaraspor'un Fenerbahçe karşısında, Beşiktaş'ın da Bursaspor karşısında olası puan kayıplarını değerlendirip ligdeki konumunu daha da avantajlı hale getirmesi gerekiyor. Kayserispor, Sivasspor, Bursaspor ve Fenerbahçe gibi ''dişli'' takımlarla oynanmamış maçlar var ve hem özgüven hem de motivasyon açısından bu akşamki maçın mutlaka kazanılması gerekiyor...

13 Kasım 2008 Perşembe

Türk Milli Takımı'nda Oynamak Bana Gurur Verir.

Deivid de Souza'nın adı son günlerde Milli Takım için geçmeye başladı. Colin Kazım-Richards'tan ümidini kesmiş olmalı Fatih Terim, sağ açık mevkinde şimdi bir numaralı aday Deivid de Souza. En azından Kazım'ın hem isminde, hem de biyolojisinde birazcık ''Türklük'' vardı ancak Deivid'te O'da yok.

Deivid de Souza Milli Takım'da oynasa faydalı olur mu? Kesinlikle evet. Ama aynı soruyu Lincoln için sorarsak cevabım yine evet olur, Hakan Balta'yı baz alıp Wederson için sorarsak O'nun için evet cevabını düşünmeden yapıştırırım. Hatta Lincoln'ün ismi bir dönem son Avrupa Şampiyonası'nda oynaması için geçmiş, Lincoln bu konuyla alakalı bir basın toplantısı bile düzenlemişti. Asıl sorulacak soru Türk Milli Takım oyuncusu olma yeterliğinin ne olduğu. Eğer sadece T.C vatandaşı olmak kıstassa tabi ki Deivid'de gereken şartları yerine getirip milli takımda oynayabilir. Marco Aurelio'nun milli takımda nasıl büyük gedikleri kapattığını düşünürsek, Deivid de Souza'nın da büyük bir fayda getireceği su götürmez bir gerçek. Ancak o zaman üst düzey formuyla kadroya Marcio Nobre'yi mi yoksa Mevlüt Erdinç'i mi çağırmak gerekir bu da ayrı bir soru işareti. Netice de Nobre'de T.C vatandaşı ve şu an milli takım forması giymeyi sonuna kadar hakediyor.

Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir konu bu ama Brezilyalıların hele de ''500.000 ytllik'' primleri gördükçe ''Türk Milli Takımı'nda oynamak bana gurur verir'' açıklamaları beni çok güldürüyor, umarım bu açıklamaları ciddiye alıp ''vay be ne memleketiz, bakan bir daha bakıyor'' türünden hislere kapılan yurttaşlarımız yoktur...