22 Haziran 2009 Pazartesi

Sezon Finali!

Öncelikle belirtmek isterim bloğu okuyan ve zamansızlıktan ulaşamadığım herkes 26 Haziran Cuma akşamı saat 19:00'da kıyılacak olan nikahıma ve düğünüme davetlidir. Davetiyelerini yazdığım ancak bir türlü zaman bulupta ulaştıramadığım dostlarımdan binlerce kez özür dilerim ancak aksilikler bir türlü yakamı bırakmayınca tek tek görüşüp davetiyelerini elden vermek istediğim dostlarımı ne ziyaret edecek ne de arayacak zamanı bir türlü bulamadım, beni affedin ve lütfen bu en mutlu günümde beni yalnız bırakmayın. Sefaköy'de Akdeniz Düğün Salonu'nda kıyılacak nikah. Kime sorsanız gösterirler orada endişe etmeyin. Hazırlıklar ise hala daha tam olarak bitmiş değil ancak düğün tarihine yetişeceğiz inşallah. Bu arada blogta bu yoğunluktan nasibini aldı ve haftada 3 postu zor yazmaya başladım. Aslında blogla ilgili güzel planlarım vardı. Zirvedeki takımlara sezonsal bakışlar, dikkatimi çeken genç yetenekler, Rijkaard ve Daum analizleri gibi birçok şey yazmayı planlıyordum ama ertelemek zorundayım. Temmuz'un 15'ine kadar bir ara veriyorum. Kocaman bir sezonu birlikte geride bıraktık. Kavgalar ettik, tartıştık, güldük, eğlendik. Bloğu okuyan, takip eden, yorumlarıyla destek veren tüm dostlara sonsuz teşekkürler. Yeni sezonda evli bir adam olarak sürdüreceğim Sportif Platform'u... Görüşmek üzere...

18 Haziran 2009 Perşembe

Çünkü Efes Pilsen...

Zaten başlı başına bir olaydı, Türkiye'nin en güçlü iki basketbol kulübünün finali, oynanan beş maçın ardından tamamen bir arbedeye dönüşmüştü. Dün akşam ''cehennem'' diye bahsettiğim ancak bana göre son derece ''yumuşak'' olan atmosferde Fenerbahçe Ülkerspor maça iyi başlasa da ikinci periyoddan itibaren oyunun hakimiyetini ve üstünlüğünü Efes Pilsen ele geçirmeyi başardı. Kaya'nın iyi oyunun yanısıra Ender'in kişisel organizasyonlarıyla birlikte farkı bir ara çift hanelere taşıyan Efes Pilsen, bir yandan da Shumpert ve Kasun'un erken gelen faul problemleriyle uğraşmak durumunda kaldı. Maçın ilk yarısı Efes Pilsen'in 6 sayılık üstünlüğüyle sona erdikten sonra ikinci yarıya Fenerbahçe Ülkerspor iyi başlayan taraf oldu ancak Efes Pilsenli oyuncular duruma derhal müdahele edip oyunun kontrolünü yeniden ele geçirmeyi başardılar. Thornton ve Kerem Tunçeri'nin 4 faule ulaştığı Efes Pilsen son çeyreğin başında 3 faullü Kasun'un üstüste yaptığı 2 faul neticesinde sıkıntılı anlar yaşamaya başladı. Tam bu dönemde devreye giren Emir Preldzic tek kişilik bir resitalle üstüste 8 sayıya imza atıp Fenerbahçe Ülkerspor'u öne geçirmeyi başarsa dahi kadro derinliği ve tecrübesiyle Efes Pilsen soğukkanlılığı elden bırakmayarak salondan 77-74 galip ayrıldı ve 13. kez Türkiye Ligi şampiyonu olmayı başardı. Final serisinin en değerli oyuncusu Efes Pilsenli Boosty Thornton olurken, son karşılaşmanın yıldızı bana göre 23 sayı ve 9 ribaund ile oynayan Kaya Peker oldu.

Fenerbahçe Ülkerspor'un bu seriyi kaybetmesindeki en can alıcı nokta hiç kuşkusuz son çeyreğin son altı dakikasına 12 sayı farkla önde girmesine rağmen uzatmalarda kaybettiği üçüncü maç oldu. Coach Bogdan Tanjevic'in müdahele de yetersiz kaldığı karşılaşmayı kazanmayı başaran Efes Pilsen bu moralle çıktığı ikinci deplasmanı da kazanıp rüzgarı tamamen tersine çevirmeyi başardı. Efes Pilsen'in bu şampiyonluğu Miami Heat'in Dallas Mavericks'i devirdiği (yanılmıyorsam 3 sezon önce) seriye her yönüyle inanılmaz benzerdi. O seride de Dallas Mavericks üçüncü maça 2-0 önde başlamış ve üçüncü maçın son çeyreğine 19 sayı farkla önde girmişti ancak mucizevi şekilde kaybettikleri maçın ardından seriyi de üstüste dört maç kaybederek 4-2 mağlup kapatmışlardı.

Seri başlamadan yazmıştım aslında. Fenerbahçe Ülkerspor'un en büyük üstünlüğü psikolojikti. Bunun dışındaki herşey Efes Pilsen'in yanındaydı. Oyuncu kalitesi, tecrübe, eşleşmeler... İbrenin tamamen lacivert beyazlılara dönmesi için üçüncü maçtaki mucizeye ihtiyaçları vardı, sonrası zaten hepimizin izlediği gibi gerçekleşti.

Maçın son anlarında yaşananalar ise kaçınılmaz bir sondu aslında. Sahaya giren sözümona Fenerbahçe Ülkerspor taraftarlarının her biri bir Rasim Başak, bir Mirsad Türkcan, bir Murat Özaydınlı'ydı. Stresten takımlarına doğru dürüst destek dahi veremeyen Fenerbahçe Ülkerspor tribünlerinden birkaç serseri sahaya döküldü ve Efes Pilsen'in terinin son damlasına kadar hakettiği şampiyonluk kutlamalarına gölge düşürdü. Bilmiyorum daha önce yaşandı mı ama bir final serisinde deplasmanda oynadığı üç maçı da kazanan Efes Pilsen'in şampiyonluğu belki de bu 13 şampiyonluk içinde en anlamlı olanıydı. Çoğu yabancı dahi olsa birbirlerine kenetlenmiş ve bu maçı kazanacağını iliklerine kadar hisseden bir takım olmuşlardı. Kakiouzis'ten, Kaya'ya, Ender'den, Charles Smith'e kadar. Maç boyu korakor geçen mücadele de oyunun hiçbir bölümünde sinmeyip şampiyonluğu rakiplerinin sahasında ilan ettiler.

Maçın sonunda yaşananlardan çok fazla bahsetmek istemiyorum açıkçası. Görüntüleri izledikçe aklıma Trabzonspor - Sivasspor maçında sahaya giren ''hanzo'' geliyor. Geçmişte yaşadığımız bu tecrübeye ve perşembenin gelişinin çarşambadan belli olmasına rağmen, hala sahaya girip şampiyonluk sevinci yaşayan oyunculara tekme tokat saldıracak insanları önleyemiyorsak yazıklar olsun bize. Biz ülke olarak hiçbirşeyi haketmiyoruz ki. Şampiyon olan Fenerbahçe Ali Sami Yen'e geldiği zaman olanları hepimiz hatırlıyoruz. Trabzon'da sahaya giren ''hayvanları da''... Bari basketbolu rahat bıraksaydık. Bari basketbola şu rezaleti taşımasaydık. Bu rezaleti tasvip eden, oyunculara saldırıldığını görünce mutlu olan sözümona Fenerbahçe Ülkersporlular olduğunu da biliyorum ama takım böyle desteklenmez, böyle taraftar olunmaz. Kazandığımız zaman sevinmesini biliyorsak kaybettiğimiz zaman alkışlamasını da biliyor olmamız gerekir. Ben dahil herkes için geçerli olan bir kuraldır bu. Kural uygulayıcılar hatalar yaparlar ancak asıl sağduyunun bizlerde olması gerekir. Ben kendi adıma bu konuda yani hazmetmede elimden geleni yapıyorum. Herkes yapsın. Eğer sporu seviyorsak, eğer bir takımı destekliyorsak bunu ''insan'' gibi yapmalıyız. O sahaya girip Efes Pilsenli oyunculara saldıran ''hayvanlar'' gibi olmayalım. Futboldaki barbarlığımızı basketbola sıçratmayalım. Başka da diyecek bişey bulamıyorum ama son olarak belirtmek isterim: Türk basketbolunun lokomotifi, avrupa fatihimiz, basketbolun bir numaralı camiası olan Efes Pilsen Camiası'nın analarının ak sütü gibi helal olan şampiyonluklarını kutlar, nicelerini hep birlikte yaşamayı dilerim... Bizimle olduğun için ve bizimle kaldığın için teşekkürler ''Biracı kardeşlerimiz''...


17 Haziran 2009 Çarşamba

Bir Zaferin Anatomisi!




Cehennemde Kritik Tango

Fenerbahçe Ülkerspor'un deplasmanda kazandığı iki maçla 2-0 öne fırladığı ancak üstüste 3 maç kaybederek 3-2 geriye düştüğü final serisinin belki son, belki sondan bir önceki maçı bu akşam saat 20:00'de Abdi İpekçi Spor Salonu'nda oynanacak.

Tansiyonu tavan yapan serinin belki de en hararetli maçını oynayacak olan iki takımdan Fenerbahçe Ülkerspor'da, bir önceki maçta masa hakemlerinin oturduğu masayı tekmeleyen Rasim Başak 6 maç ceza aldığından dolayı bu karşılaşmada forma giyemeyecek. Mirsad ceza almadan kurtulurken, Fenerbahçe Ülkerspor ayrıca 12.500 TL para cezasına da çarptırıldı. Efes Pilsen'de sakatlığı süren Kerem Tunçeri'nin oynayıp oynamayacağı maç saatinde belli olacak.

Fenerbahçe Ülkerspor taraftarının tamamen bir ''cehennem'' atmosferi oluşturmasını beklediğim final serisinin altıncı maçını Efes Pilsen kazanmayı başarabilirse Abdi İpekçi'de şampiyonluğunu ilan edecek, şayet Fenerbahçe Ülkerspor sahadan galip ayrılırsa bu kez takımlar yedinci maç için Ayhan Şahenk Spor Salonu'na geri dönecekler. Fenerbahçe Ülkerspor'u bu salonda 2 kez yenmeyi başaran Efes Pilsen bana göre atmosfere rağmen bu maçın da favorisi ancak Solomon, Mrsic, Mirsad gibi tecrübeli oyuncularıyla Fenerbahçe Ülkerspor'un tek ve en büyük hedefi tabi ki seriyi burada bitirmeyip Ayhan Şahenk'e taşımak olacak.

Maçı kazanmanın formülü çok basit aslında iki takım içinde. Sinirlerine hakim olup tansiyonunu maçın sonuna kadar daha alt seviyede tutan takım yani daha soğukkanlı olan taraf maçı alıp götürür bana göre. Fenerbahçe Ülkerspor Tanjevic'e rağmen, Efes Pilsen ise Ergin Ataman'a rağmen şampiyon olmaya çalışacaklar. Gönlüm tabi ki Efes Pilsen'den yana ancak ilk dileğim maçın olaysız, hengamesiz sona ermesi...

Efes Pilsen Spor Kulübü'nden Açıklama...


SPOR KAMUOYU’NA AÇIKLAMA...

33 yıldır Türk basketbolunun hizmetinde olan Efes Pilsen Spor Kulübü'nün kapatılması hiçbir zaman gündeme gelmemiştir. Efes Pilsen Spor Kulübü Türk sporuna katkılarını arttırarak sürdürecektir.Maçları saha dışında kazanmak gibi bir alışkanlığı olmayan Efes Pilsen Spor Kulübü, Fenerbahçe Ülker yöneticilerinin iddia ettiği gibi, hiçbir biçimde ve hiçbir platformda kulübü kapatma tehdidinde bulunmamıştır ve bulunmayacaktır.Efes Pilsen Spor Kulübü böyle bir yönetim kültürüne sahip değildir. Fenerbahçe Ülker yöneticilerinin asılsız dedikoduların arkasına sığınarak spekülasyonlara yol açmalarını yadırgıyor ve kınıyoruz.

15 Haziran 2009 Pazartesi

Özlü Sözler...

50 MİLYON EURO VERSELER DAHİ FENERBAHÇE FORMASINI GİYMEM!.. (Mehmet Topuz)

O An...


Mehmet'te, Topuz'da Fenerbahçe'de!..

Neredeyse iki haftadır bütün spor basınını meşgul etti Mehmet Topuz transferi. Beşiktaş'a mı yoksa Fenerbahçe'ye mi gidecekti? Bana göre sürpriz bir şekilde Fenerbahçe'ye transferi gerçekleşti dün Mehmet Topuz'un. Aziz Yıldırım'ın bizzat Kayseri'den özel uçakla getirtip, bizzat kullandığı otomobille Faruk Ilgaz tesislerine Mehmet Topuz ile birlikte gittiğini gece geç saatlerde öğrenmiştik. Ben hala Mehmet Topuz'un ''Beşiktaşlılığındaydım'' ancak O doğrusunu yaptı, işi daha fazla uzatmadan profesyonel bir şekilde Fenerbahçe ile kontrat imzaladı. 9 milyon euro ve Gökhan Emreciksin bu transferin Fenerbahçe'ye olan maliyeti ancak reklamda da söylediği gibi Beşiktaş karşısında kazanılan prestij ''paha biçilemez''.

Daha önce söylemiştim, önce kulüple görüşüp olur alan Fenerbahçe bu transfer savaşının galibi olmalıydı ve öyle de oldu zaten. İşini Beşiktaş yönetimine göre düzgün ve etik yürüten Fenerbahçe rakibini masa başında yenmiş oldu. Mehmet Topuz bu kadar para eder mi? Bunu ancak sezon başlayınca öğrenebileceğiz ancak çiçeği burnunda Fenerbahçeli oyuncunun ilk İnönü deplasmanının çok sıkıntılı geçeceği aşikar...

Başaramadık!

Ülke basketbolunun en değerli iki takımı basketbolun finalinde karşılaşıyorlar 5 maçtır. Basketbolseverler için bulunmaz bir nimet olmalı ancak olmuyor bir türlü oyundan keyif almayı başaramıyoruz, hep bir şaibe, bir skandal, bir kavga peşinde koşuyoruz aynen dünkü maçta olduğu gibi.

Fenerbahçe Ülkerspor, Ayhan Şahenk'te oynadığı iki maçı üstüste kazanarak 2-0 öne fırladı final serisinde ancak üçüncü maçı kendi sahasında uzatmalarda kaybedince rüzgar tersine döner gibi oldu. 12 sayılık avantajlarını son çeyrekte koruyamayarak adeta intihar eden sarı lacivertliler iki gün sonraki karşılaşmayı da kaybederek serinin 2-2'ye gelmesine engel olamadılar. E tabi ki yeniden kendi sahasına dönen Efes Pilsen skor berabere dahi olsa geriden gelmenin avantajıyla daha moralli ve galibiyete daha yakın olan taraftı. Maç son saniyelere serinin tüm maçlarında olduğu gibi kafa kafaya geldi. Bundan sonra daha az hata yapan kazanacaktı ki...

Son 13 saniyeye 68-68 berabere girildi ancak Efes Pilsen topu kenardan oyuna sokmak üzere iken Ömer Onan'ın faulü geldi. Hakemlerin maç boyu yönetiminin berbat olduğunu söylememiz hiç abartılı bir yaklaşım olmaz, çalınan ve çalınmayan düdüklerle birlikte çığrından çıkmak üzere olan karşılaşmanın (kural gereği) belki de en doğru düdüğünü çalan Fatih Söylemezoğlu top oyuna girmeden formadan çekilerek yapılan faule kasti faul çaldı. Sinirlerine hakim olamayan Fenerbahçe Ülkerspor benchi hakemlerin üstüne çullanınca bir kasti faul daha çalındı, sonra bir tane daha. Mirsad'ın Rasim'in ana avrat dümdüz küfürleri, Rasim Başak'ın masa hakemlerinin oturduğu masayı tekmelemesi, arbede, kaos...

Maçın içinde birçok kuralı atlayıp ipleri elinden kaçıran hakemler en kritik anda ''kural'' uygulamaya kalkınca sahanın içine tamamen ''kuralsızlık'' hakim oldu. Maç 74-68 Efes Pilsen galibiyetiyle bitti ama ne tadı ne de tuzu kaldı işin.

Ben hakemlerin maç boyunca Efes Pilsen'i koruduğuna kesinlikle ama kesinlikle katılmıyorum, ha belki Fenerbahçe Ülkerspor'un canı bu maçta daha çok yanmıştır ancak o kadar kötü kararlar verildi ki, son 13 saniyedeki olayların başlıca sorumlusu hakemler oldu çünkü doğru uyguladıkları kural bile maç içindeki kuralsızlıkları yüzünden işi çığrından çıkartmış oldu.

Tanjevic kötü bir coach bunu tartışmam bile hatta kaybettikleri serinin üçüncü maçı tamamen kendisinin eseridir ancak Tanjevic'in bile bir duruşu var hakemleri kovalasa dahi. Ergin Ataman'a ne demeli? İlk maçta hakemlerden şikayetçiydi, dün maçtan sonra ''Pozisyonu görmedim ancak hakemlerin gördüklerini çaldığına inanıyorum'' dedi. Tam bir karaktersizlik örneği sergiledi, Efes Pilsen duruşunu da yerle bir etti. Daha bir hafta önce ne diyordun şimdi ne diyorsun Ergin Efendi! Takımın maçı kazanınca hakemlere inancın arttı birden bire! Bülent Uygun kılıklı adam!!!

Bu seri bu galibiyetle bitmedi bunu söylemem lazım. Abdi İpekçi'de oynanacak olan altıncı maçta Efes Pilsen'i yaklaşık beş bin adet Mirsad Türkcan ve beş bin adet Rasim Başak bekliyor olacak(!) Umarım bu seri karakolda bitmez, sağduyu galip gelir ve maçı hakeden kazanır.

Son olarak belirtmek isterim; Yok Efes Pilsen finali kaybederse çekilecekmiş, basketbol şubesini kapatacakmış, yok bilmem ne! Amigo yazarlar yazmış bugün bunları, Efes Pilsen çekilmesin diye hakemler müdahele ediyormuş, yazık size yazık, o yazdığınız yazıdan ve kazandığınız paradan utanın, ilk iki maçta neredeydi bu Efes Pilsenli hakemler... Ergin Ataman kılıklılar!!!

Lakers Şampiyon (86-99)

Amway Arena'ya 2-0 önde gelmişti Lakers. Üçüncü maçı kaybetselerde, mucizevi bir galibiyete imza atarak Orlando'nun ipini aslında dördüncü maçta uzatmalarda çekmiş oldular. Dünkü maç belki de en kolayıydı onlar için. Birinci periyodun başlarında 12 sayı farklı geriye düşselerde, ilerleyen zamanda önce dengeyi kurdular ardından da hakimiyeti ele alıp rahat bir galibiyete uzandılar. Boston Celtics ve Cleveland Cavaliers gibi iki şampiyonluk adayını devirip sürpriz bir NBA finali oynayan Magic'in rüyası da burada sona erdi.

Finallerin MVP'si son maçta 30 sayı ile oynayan Kobe Bryant olurken, Phil Jackson kariyerinin 10. şampiyonluk yüzüğünü parmağına takarak bu alanda da en fazla şampiyon olan olan coach rekoruna tek başına sahip olmayı başardı. Efsanevi coachlardan Red Auerbach ise dokuz şampiyonlukla ikinci sırada kaldı...

11 Haziran 2009 Perşembe

Haydi Orlando!

2009 finallerinin üçüncü maçında Hidayet'in 18 sayılık katkısıyla Los Angeles Lakers'ı 108-104'lük skorla deviren Orlando Magic için bu galibiyet aynı zamanda NBA finalleri tarihindeki ilk Magic galibiyeti olmuştu. Bu kritik galibiyetle üzerindeki baskından bir nebze de olsa kurtulan Dwight Howard ve arkadaşları sabaha karşı saat 04:00'te oynanacak olan serinin dördüncü maçıyla Los Angeles Lakers karşısında seriyi 2-2'ye getirmeye çalışacak. Amway Arena'da seyircisinin de desteğini alacak olan Orlando Magic'e sonsuz başarılar diliyorum. Umarım hakettikleri NBA şampiyonluğuna uzanırlar, maçı 04:00'ten itibaren NTV'den canlı olarak izleyebiliyoruz.

Dördüncü Randevu Bu Akşam...

Fenerbahçe Ülkerspor'un deplasmanda kazandığı iki maçın ardından, Efes Pilsen'in Abdi İpekçi'de 15 sayı geriden gelip uzatmalarda kazandığı maçla birlikte, final serisinde durum 2-1 olmuştu. Efes Pilsen aldığı hayati galibiyetin ardından, bu akşam ikinci kez Fenerbahçe Ülkerspor'u devirmeye çalışacak. Fenerbahçe Ülkerspor ise kazanıp şampiyonluk kupasının kulbundan tutmak istiyor.

Kim kazanır kestirmek çok zor ancak son derece tansiyonu yüksek ve aksiyonlu bir maç izleyeceğimiz kesin görünüyor. Saat 20:00'de başlayacak maçı SkyTürk'ten canlı olarak izleyebiliyoruz.

Anket Sonuçları

Birkaç gün süren yoğunluğun ardından anket sonuçları hakkındaki değerlendirmeyi yapabilecek boşluğu buldum sonunda.

İki ankete aynı anda start verip aynı anda sona erdirmiştim. Birisinde yılın en iyi takımını, diğerinde ise yılın hayal kırıklığı yaratan takımını sormuştum dostlara.

Yılın en iyi takımı anketinden iki oy farkla Beşiktaş galip ayrıldı. Bana göre çok daha açık bir farkla kazanması gereken Beşiktaş kullanılan toplam 54 oyun 19 tanesini alarak çifte kupayla kapattığı sezonun ardından, bizim minik ankette de en iyi takım seçildi. Sivasspor 12 oy toplarken, 4 oy Trabzonspor'a 2 oy da Bursaspor'a çıktı. Ankette bireysel olarak yer verdiğim ''belirgin'' favorilerin yanında ''Diğer'' seçeneğini de unutmadık tabi. Açıkçası kimseyi yalnızca kendi belirlediğim takımlara yönlendirmek istemedim. ''Diğer'' en çok kullanılan seçeneklerden birisi oldu ve toplam 17 oyun altına imzasını attı. Diğer seçeneğini işaretleyen dostlar postun altına hangi takımı yılın takımı olarak gördüğünü yazabilirler.

Yılın en çok hayal kırıklığı yaratan takımı oylamasında ise 55 oy kullanıldı ve bireysel olarak ankette yer alan bir takım değilde ''Diğer'' seçeneği anketin birincisi oldu. ''Diğer'' seçeneğine toplam 20 oy çıkarken, Fenerbahçe 19 oy ile bireysel olarak yer verdiğim takımların içinde ilk sırayı aldı. Galatasaray 11 oy alırken, Konyaspor 4, Kayserispor'da 1 oy alarak yılın hayal kırıklığı yaratan takımı anketinde sıralanmış oldular.

Ben kendi oylarımı yılın en iyi takımı için ''duble'' yapan Beşiktaş, yılın en çok hayal kırıklığı yaratan takımı için ise yıldızlarla dolu kadrosuna rağmen sezon içinde yaptığı hatalarla ligi ancak beşinci sırada tamamlayabilen Galatasaray için kullandım...

8 Haziran 2009 Pazartesi

Da Da Da Damir Mrsic!

İş dolayısıyla izleyemediğim Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülkerspor final serisinin ikinci maçını Damir Mrsic'in son saniye üçlüğüyle 70-67 kazanan Fenerbahçe Ülkerspor seride durumu deplasmanda kazandığı iki maçla 2-0'a getirmeyi başardı ve üstüste üçüncü şampiyonluk için çok büyük bir adım atmış oldu. Son saniyeleri büyük bir heyecan içinde geçen karşılaşmanın ardından şimdi sıra üstüste iki kez Abdi İpekçi'de oynanacak olan maçlarda. Fenerbahçe Ülkerspor bu iki maçı da kazanmayı başarırsa play-offlarda yenilgisiz şampiyon olan sayılı takımların arasına girecek. Efes Pilsen için ise geri dönüşün artık son halkası olacak olan üçüncü maç hayati bir önem taşıyor. Bu maçı da kaybederlerse hem şampiyonluğun çok uzağında kalacaklar hem de Fenerbahçe Ülkerspor tarafından ikinci kez play-offlarda süpürülmüş olacaklar. Efes Pilsen için hayati önem taşıyan üçüncü maç salı günü oynanacak...

2-0 Oldu...

Los Angeles Lakers NBA finallerinin ikinci maçında Orlando Magic'i uzatmalarda 101-96 mağlup ederek seriyi 2-0'a getirdi ve kendi sahasındaki iki maçı da kaybetmeyerek ilk etabı başarıyla atlattı.

Staples Center'da normal sürenin son hücumunda Kobe'nin şutunu bloklayan Hidayet Türkoğlu 22 sayı 6 ribaund ve 4 asistle oynarken, gecenin Orlando Magic adına en sıcak eli olan Rashard Lewis'in 34 sayı 11 ribaund ve 7 asistlik harika performansı galibiyeti getirmeye yetmedi.

L.A'de Kobe Bryant 8 top kaybı yapmasına rağmen 29 sayı ve 8 asistle oynarken, gecenin kahramanı olan Pau Gasol ise 24 sayı 10 ribaund ve 3 asistle oynadı.

Üçüncü ve dördüncü maç için ekipler bu kez Orlando'ya gidecek ve Los Angeles Lakers kendi sahasında yakaladığı avantajı burada da korumak isteyecek. İki maçın ardından NBA şampiyonluğuna Los Angeles Lakers'ın yakın durduğunu söylemek hiçte zor değil...

Mehmet Topuz'un Transferi Hakkında...

Mehmet Topuz'un Beşiktaş'a transferinin kesinleştiğine inandığım zaman blogta yer vermiştim naçizane kendi görüşlerimle bu transfere ancak işler daha postu yazdığım günün akşamı sarpa sardı. Mehmet Topuz kendisini Beşiktaş'a bağlayan mukaveleyi imzaladığı esnada Kayserispor'un antipatik adamı Süleyman Hurma Mehmet Topuz'un bonservisinin 6 milyon euro ve Gökhan Emreciksin karşılığında Fenerbahçe'ye verildiğini açıklıyordu. Mehmet Topuz (söylenene göre) Beşiktaş ile sözleşme imzalarken, Kayserispor teklifi daha cazip olan Fenerbahçe ile anlaşmış ve iki kulübün de resmi internet sitesi futbolcunun kendilerinde olduğunu beyan eden açıklamalar yapmıştı.

Bana göre transferin gelişim sürecinde Beşiktaş Kulübü baştan aşağıya yanlış bir yol izliyor, herşeyden önce mukaveleli bir oyuncuyla transfer görüşmesi yapmak, daha kulübünün olurunu tam olarak almadan futbolcuyla sözleşme imzalamak tam bir amatörlük ve ayrıca transfer etiğine de hiç ama hiç uymayan ''nahoş'' bir girişim. Kayserispor Kulübü'nün zaten ezelden beridir bilinen agresif bir tutumu var bu konularda. Futbolcusuna ''mal muamelesi'' yapan Recep Mamur adında bir başkanı, Mehmet Özhaseki adında ''Melih Gökçekvari'' bir de onursal başkanları var. Bu adamların ''Şampiyonluğa oynayacak bir Kayserispor'' adına, futbolcu satarken (özellikle 3 büyüklere) oldukça hassas davrandıkları yaklaşık 3-4 sezondur biliniyor. Bu noktada Beşiktaş'ın yaptığı tamamen ''cami duvarına işemekten'' ibaret çünkü futbolcuya kulüpten önce imza attırırsan başına bunların gelmesi çok normal. Ayrıca imzadan sonra futbolcuyu canlı yayınlara bağlayıp, ''Ben Beşiktaşlıyım'' açıklamaları yaptırmakta ''Şark kurnazlığından'' başka bir şey değil. Bir kulüp bir kulübe ''emrivaki'' yaparak oyuncusunu almaya çalışıyor, buradan çıkan sonuç bu.

Fenerbahçe ise bu transferin ''Küçük Emrah'ı'' bana göre. Emrivaki altında kalmak istemeyen Kayserispor Kulübü muhtemelen Fenerbahçe Başkanı'nı biraz da ''gaza getirip'' para+futbolcu karşılığında bonservisini sarı lacivertlilere veriyor Mehmet Topuz'un. Futbolcu son derece zor durumda kalıyor zira kimin aklına uyduysa alakasız bir şekilde ''Ben Beşiktaşlıyım'' açıklaması yapıyor. Ben Mehmet Topuz'un anlaşma gerçekleştiği anda Fenerbahçe'de ''bayıla bayıla'' oynayacağını adım gibi biliyorum. Türkiye futbolunda bir futbolcu için zirve Galatasaray, Fenerbahçe ya da Beşiktaş'tan birinde oynuyor olmaktır, bunun hangisi olduğunun da hiçbir önemi yoktur. Ha unutmadan ekleyeyeyim, Arda Turan, Bülent Korkmaz ya da ne bileyim Müjdat Yetkiner gibi futbolcular amatör ruhla altyapıdan itibaren ''gerçekten de'' tuttukları takımlarda oynuyorlar ya da oynadılar bu ayrı. Anadolu'dan yetişen bir futbolcu için az önce yazdıklarım tamamen gerçek olan durumdur bana göre. Hiçbiri takım ayırmadan üç büyüklerin hepsinde ''çatır çatır'' oynarlar ve ''yok ben bu takımlıyım'' ''yok ben doğuştan şu takımlıyım'' açıklamaları da safsatadan başka birşey değildir. Yoksa ''Ben zaten Galatasaraylıydım'' diye bas bas bağıran Mustafa Sarp'ın Fenerbahçe'ye transfer olduğunda oynamayacağını ya da ''Ben Galatasaraylıyım Fenerbahçe'ye gelmek istemiyorum'' diyeceğini sanmıyoruz herhalde hiçbirimiz. Bu yüzden Mehmet Topuz'un şu anda düştüğü durum bir takım aklıevvellerin futbolcunun aklını çelmesiyle oluşmuş içinden çıkılmaz bir durum haline gelmiştir. Fenerbahçe taraftarı ''Beşiktaşlıyım'' lafı ağzından çıkan bir futbolcuyu sindirebilir mi? Bunu bilmiyorum ama Mehmet Topuz Fenerbahçe forması giyse ve Beşiktaş'a gol atsa amblemini öpe öpe hocasına sarılacağına ya da Şeref Tribününü ''onore edeceğine(!)'' eminim.

Şimdi durum ne olacak? Kendi fikrim futbolcudan önce kulüple anlaşan Fenerbahçe'nin davasında haklı olduğu. Hem de yüzde yüz haklı. İster FİFA'ya ister CAS'a gitsinler. Fenerbahçe bu transfer hikayesinden her daim zaferle çıkar. Aziz Yıldırım futbol etiğine dem vurarak oldukça doğrı açıklamalar yaptı dün, (dinime küfreden müslüman olsa hikayesi aslında tam bu durumlar için kullanılır ya neyse, biz şu anı değerlendirdiğimiz için geçmişi bir an da olsa unutuyoruz) kendisi kulüple anlaşmışken, futbolcuyla anlaşan kulübün aynı futbolcuyu transfer etmesi saçmasapan bir durum olur ve emsal teşkil eder. Bundan sonra sözleşmeli futbolcuyu transfer edecek kulübün direk futbolcuyla anlaşması ve televizyona çıkarıp ''Ben zartzurtsporluyum'' demesi yeterli olacak, futbolcunun sözleşmesinin devam ettiği kulüpte futbolcunun arkasından ''bön bön bakacak'' öyle mi? Olmamalı... Fenerbahçe davasında haklıdır ve Yıldırım Demirören ''Beşiktaş duruşunun'' kendisi için ne anlam ifade ettiğini bir kere daha düşünmelidir.

Son sözüm antu.com'a. Transfer haberleri dönerken ''Mehmet Fener'e Topuz'u Kartal'a'' gibi son derece çirkin bir başlık atarak seviyelerini bir kere daha ortaya koydular. Hükümetin yaptığı ''din tacirliğinin'' futbola yansıyan yüzüdür antu.com... Allah sizi bildiği gibi yapsın, ne diyeyim...

5 Haziran 2009 Cuma

Yok Artık!..

Dün akşam saatlerine doğru internete düşen haberle kısa süreli bir şok yaşadım. Sadri Şener ve Samet Aybaba'nın İstanbul'da biraraya geldikleri ve prensip anlaşması yaptıklarını okuyunca gözlerime inanamadım. Neyseki başkan kadar ''sığ'' düşünmeyen camianın önde gelenleri bu anlaşmaya karşı çıkınca Sadri Şener geri adım atmak zorunda kaldı ve Samet Aybaba anlaşması iptal oldu.

Samet Aybaba Trabzonspor'u çalıştırmış ve bir de Türkiye Kupası'nın müzesine götürmüş bana göre Türkiye şartlarına göre başarılı da bir teknik direktördür ancak Trabzonspor'un vizyonu ve geleceği için doğru hoca olmadığı kesindir. Sadri Başkan hangi akla hizmet ne mantıkla Samet Hoca'yı takımın başına getirmek istedi ben anlamadım ancak olaylar iyice çığrından çıktı ve Sadri Şener olağanüstü genel kurula gitme kararı aldı. Olağanüstü genel kurulda da aday olmayacağını açıklayan başkan belli ki pek kırılmış yapılan müdahalelere.

Açık konuşmak gerekirse Sadri Şener şu anki takımın mimarlarındandır ve emeği çoktur ancak Ersun Yanal'ın arkasında durmamasıyla başlayan hatası Samet Aybaba hamlesiyle devam etmekte anlaşılan. Keşke birisi kendisine önceden söyleseydi Samet Aybaba geleceğine Ahmet Özen kalsın daha iyi diye. Sadri Başkan eğer kırılmış ve ayrılmak istiyorsa dur demeye gerek yok, takımın başına Samet Aybaba'yı getirmek isteyen zihniyetten zaten bize bir hayır gelmez, Sadri Başkan'a ''hizmetleri için teşekkür etmeye'' şimdiden hazırım ben, Şenol Güneş tamam ama o kadar... Ersun Yanal olmayacaksa yerli olmasın daha iyi zaten, böyle düşünmüyorsa Sadri Başkan'da olmasın zaten...

O Artık Beşiktaşlı...

Yıldırım Demirören herhalde hiçbir futbolcuyu bu kadar çok istememişti. Neredeyse kulübü yönetmeye başladığından beridir süregelen Mehmet Topuz hamlesini bu sefer mükemmel bir zamanlanmayla yapan Beşiktaş 6 milyon euro karşılığında Kayserispor'un takım kaptanını transfer etmeyi başardı. 2 sezon önce devre arasında Mehmet Topuz için Kayserispor'a tam 11 milyon euro teklif eden ve reddedilen Yıldırım Demirören bu kez teklif ettiği paranın neredeyse yarı fiyatına Mehmet Topuz'u transfer etmeyi başararak yılın ilk transfer bombasını patlatmış oldu.

Özellikle bu sezon Kayserispor'da istediği futbolu pek fazla oynayamayan ve takımdan ayrılmak istediği her halinden belli olan Mehmet Topuz için Beşiktaş şu aralar üç büyükler içinde transfer olabileceği en iyi takım oldu bence. En düzenli ve sakin kulübe gelen Mehmet Topuz Kayserispor'daki gibi insiyatif sahibi olamayacak olsa da bana göre daha şimdiden Beşiktaş'ın sağ açık mevki Mehmet Topuz ve Ekrem Dağ ile birlikte emin ellere teslim edilmiş durumda, bakalım futbolumuzun ''olgun ve pişmiş'' yıldızı Mehmet Topuz Beşiktaş forması altında neler yapacak? Hep beraber izleyip göreceğiz. Transfer hem Beşiktaş'a hem de Mehmet Topuz'a hayırlı olsun...

Fenerbahçe Ülkerspor Önde (1-0)

Beko Basketbol Ligi'nin final serisi dün Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda oynanan karşılaşmayla başladı ve Fenerbahçe Ülkerspor deplasmanda Efes Pilsen'i 68-60 mağlup ederek seriye mükemmel bir başlangıç yapmış oldu.

Daha ilk dakikalarından itibaren kısır geçeceği belli olan karşılaşmanın özellikle ilk periyodu inanılmaz kontrollü ve soğuk geçerken, maçtaki mücadele ise bir o kadar fazlaydı. Üçüncü çeyreğin başlarında Efes Pilsen bir ara 10 sayı kadar öne fırlasa da bilindik play-off performansıyla Fenerbahçe Ülkerspor kontrolü elden bırakmayarak önce rakibini yakaladı ve son çeyrekte de Mirsad ile Ayhan Şahenk'ten galibiyeti çıkarmayı başardı.

Fenerbahçe Ülkerspor'u destekleyen dostlar kızmansınlar ama hakemlerin düdükleri Efes Pilsen'i oldukça hırpaladı maç boyunca. Birkaç ters düdüğün üstüste çalınmasıyla birlikte Efes Pilsenli oyuncular bir ara maçı falan bırakıp sadece hakemlerin üstüne oynamaya başlayınca iş bir ara çığrından çıkar gibi oldu ancak iki takım oyuncuları da kontrolü elden bırakmayarak maçın sonunu selametle getirmeyi başardı. Maçın yıldızı ise tabi ki Efes Pilsen'e karşı oynanan maçlara bayılan Ömer Onan oldu. Ömer attığı 20 sayının yanında hem savunma gayreti hem de inanılmaz hırsıyla Fenerbahçe Ülkerspor'un lokomotifi oldu.

Fenerbahçe Ülkerspor elde ettiği bu değerli galibiyeti korumayı başarabilirse şampiyonluğa oldukça yaklaşmış oldu bana göre şayet kriz dönemlerini yönetmeyi beceremeyen Ergin Ataman biraz daha soğukkanlı olmayı başarabilirse belki Efes Pilsen için bir şans daha olabilir tabi...

Lakers Önde (1-0)

2008-09 sezonu finallerinin ilk maçı Los Angeles Lakers'ın sahası olan Staples Center'da oynandı ve karşılaşmayı Kobe Bryant'ın 40 sayı attığı karşılaşmada Los Angeles Lakers 100-75 kazanmayı başardı.

Orlando Magic'in ancak üçüncü çeyreğin ortalarına kadar başabaş götürebildiği maçta ipleri eline alan Kobe üzerine yapılan kusursuz savunmaya rağmen gününde olmasının da katkısıyla attığı 40 sayının yanında 8 ribaund ve 7 asist yaparak şampiyonluğu ne kadar çok istediğini gösterdi.

Finallerdeki tek Türk oyuncu olan Hidayet kariyerinin ilk finallerinde ilk beş çıktığı maçta düşük bir şut yüzdesiyle oynadı ve 3/11 isabetle 13 sayı üretebildi. 75 sayı üretebilen Magic'in en önemli oyuncusu olan Dwight Howard ise yalnızca 15 sayı üretebildiği karşılaşmada 12 tane de ribaund çekti.

Orlando Magic'in ikinci maçta yapması gereken en önemli şey bu maçı kazanmak tabi ki. Bu sayede saha avantajını da eline geçirecek olan Magic şayet ikinci maçı da kaybederse işi biraz zora girecek ve kendi sahasında oynayacağı iki maçı da kayıpsız geçmesi gerekecek. Tabi ki bana göre senaryoların en korkuncu L.A'in Magic'i süpürmesi... Düşünmek bile istemiyorum...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Trabzonspor'a Sezonsal Bakış...

2007-08 sezonu bittiğinde Trabzonspor'un son birkaç yıldır üzerine çöken karabulutların pekte dağılmadığını görmüştük puan cetvelini incelediğimizde. Oynadığı 34 maçın yalnızca 14 tanesini kazanabilen, tam 13 maçtan mağlup ayrılan ve 7 kez berabere kalan bordo mavili ekip topladığı 49 puanla birlikte ligi şampiyon Galatasaray'ın tam 30 puan gerisinde altıncı sırada bitirmişti. Mustafa Keçeli'den, Erdinç Yavuz'a, Celalettin Koçak'tan, Dauda Jabi'ye, Kiki Musampa'dan, Ömer Rıza Kerim'e yani kısaca taraftara ''illallah'' dedirten bir sürü ''başaltı'' futbolcuyla başbaşa kalmıştı bordo mavililer. Tam bir enkaz devreden Nuri Albayrak yönetiminin yerine devre arasının bitiminde Sadri Şener başkanlığında yeni bir ekip, teknik direktörlüğe de Ziya Doğan'ın yerine Ersun Yanal gelmişti.

Transfer mevsimine hızlı girdi Trabzonspor. Ligin kalburüstü oyuncularından, Gökhan Ünal, Selçuk İnan, Rigobert Song, Egemen Korkmaz, Giray Kaçar peşpeşe Trabzonspor ile kontrat yaparken yurtdışından da ince elenip sık dokunarak Gustavo Colman ve Hrvoje Cale takviyeleri yapılmıştı. Transferin son günlerinde Gençlerbirliği ile mukavelesi sona eren Isaac Promise'de Trabzonspor'un ''transfer bombalarından'' birisi olarak yeni kontratına imza attı.

Ersun Yanal yeni sezon hazırlıklarına tam bir futbolcu ordusuyla başladı. Yaptığı elemenin ardından potansiyelli ve yetersiz oyuncuları pilot takım Trabzon Karadenizspor'a gönderen Ersun Hoca ligin ilk maçını Ankaraspor ile oynayacaktı ve ilk maçtan önce kimse bırakın ilk onbiri, takımın oynayacağı sistemi dahi tam olarak bilmiyordu. Trabzonspor ilk maçına:

Tolga Zengin
Tayfun Cora
Hrvoje Cale
Rigobert Song
Egemen Korkmaz
Hüseyin Cimşir
Selçuk İnan
Gustavo Colman
İbrahima Yattara
Umut Bulut
Gökhan Ünal

tertibiyle çıktı ve bu tertip çok büyük aksilikler dışında Ersun Yanal görevini bırakana kadar hemen hemen hiç bozulmadı. Trabzonspor hem disiplini, hem sistemi ve biraz da şansıyla ligin zirvesine bırakmamacasına sıkı sıkı tutunmayı başardı. İlk yarı sona erdiğinde Trabzonspor bir takım haline gelmiş ve lider Sivasspor ile puan puanaydı. 16 hafta oynanan ligin ilk yarısının sonunda taraftarlar ve yerel basın ''şampiyonluk'' kelimesini iyice sahiplenmeye başladılar.

İkinci yarının başlangıcında Trabzonspor sezonun en iyi oyunlarından birisini Fenerbahçe deplasmanında oynasa da maçtan golsüz beraberlikle ayrıldıktan sonra, deplasmanda zirve takipçilerinden Ankaraspor'u 2-0 mağlup edip rakiplerine gözdağı vermeyi başardı. Sonrasında belirgin bir form düşüklüğünün içine giren bordo mavili ekip kendisine şampiyonluğa mal olan dört önemli iç saha maçından (Denizlispor, Konyaspor, Galatasaray, İstanbul Büyükşehir Belediyespor) yalnızca 2 puan çıkarınca zirvenin oldukça uzağına düştü. Sivasspor deplasmanında alınan 3-0'lık mağlubiyet Ersun Yanal'ı da görevinden istifa etmeye zorladı. Ersun Yanal'ın yerine son beş maç için görevi devralan Ahmet Özen'in Trabzonspor'u bu beş maçtan dört galibiyet ve bir mağlubiyet çıkarsada, Trabzonspor ligi Beşiktaş ve Sivasspor'un gerisinde 3. sırada bitirdi.

Futbolcu bazında baktığımız zaman Trabzonspor'un sezon boyunca sivrilen oyuncuları oldu. Bana göre sezon içinde sivrilen oyuncular şu şekilde:

Hrvoje Cale: Genç yaşında yaşadığı ilk yurtdışı deneyimine rağmen, yıllardır doldurulamayan Trabzonspor'un sol bek pozisyonunda başarıyla mücadele etti Hırvat oyuncu. Önünde oynayan belli bir sol açık olmamasına rağmen, zaman zaman hücuma destek veren, bileklerine hakim ve futbol zekası da vasatın üstünde olan bu oyuncu bu sezonki performansının karşılığını da Hırvatistan Milli Takımı'na çağrılarak aldı. Önümüzdeki sezonda Trabzonspor'un kurduğu iskeletin temel direklerinden birisi olacağını şimdiden gösterdi Hırvat oyuncu.

Tony Slyvia: Senegalli kalecinin Trabzonspor'a gelişi zaten başlı başına bir olaydı ancak, Slyvia geldiği günden itibaren kalesinde gösterdiği güven verici performansın yanında, geriden kurduğu harika oyunlarla futbol zekasının da üst düzeyde olduğunu gösterdi. Bir kaleciye göre kısa olan boyunun dezavantajını yerinde çıktığı yan toplar ve zamanlamasıyla kapatmasını bilen tecrübeli kalecinin önümüzdeki sezonda takım iskeletinin en hassas mevkisinde kaldığı yerden devam edeceği şüphe götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Hüseyin Cimşir: Trabzonspor'un takım kaptanı kısıtlı yeteneğine rağmen sezon boyunca bordo mavili ekibin sivrilen isimlerinden birisi oldu. Taraftarın ve kamuoyunun kendisine yaklaşımına rağmen sorumluluk almaktan kaçmayan ve istikrarını mümkün mertebe koruyan kaptan, formasını genç Ceyhun Gülselam'a sezon boyunca kaptırmamayı da başardı. Hüseyin Cimşir'in sezon başı kampında eksik olan özelliklerinin üstüne gitmesi ve kendini biraz daha geliştirmesi gerekiyor. Performansını biraz daha artırırsa gediklisi olduğu milli takıma dahi yeniden dönebilecek performansı bu sezon sergilediğini düşünüyorum tecrübeli oyuncunun.

Egemen Korkmaz: Trabzonspor'un sezon başı kampından itibaren formayı kapan ve sezonun sonuna kadar bırakmayan Egemen saha içindeki başarısının yanında taraftarla da bütünleşmeyi başararak ne kadar yerinde bir transfer olduğunu herkese ispatlamış oldu. Sezon boyunca bir iki maç sol bek mevkiinde de görev yapan oyuncunun adı bir süre milli takımla anılsa da henüz o seviyeye yükselemedi ancak önümüzdeki sezonun ideal onbirinde Egemen'in ismini yine göreceğimiz su götürmez bir gerçek.

Tabi sivrilen oyuncular olduğu kadar hayal kırıklığı yaşatan oyuncular da oldu. Bu oyuncuları da yine kendime göre değerlendirmek istedim:

Selçuk İnan: Belki de transfer edildiğinde en çok umut beslenen oyuncuların başında geliyordu Selçuk İnan. Sezon başında adı üç büyüklerle anılsa da Trabzonspor bu oyuncuyu transfer etmeyi başarmış, sezonun en önemli transfer hamlelerinden birisini yapmıştı. Selçuk'ta beklenildiği gibi sezona fırtına gibi girdi. İlk maçta Ankaraspor'a attığı mükemmel golle 3 puanı getiren, ardından da Ankaragücü'ne karşı bir gol bulup sezonun yıldızı olma yoluna giren oyuncu bu iki maçtan sonra inanılmaz bir form düşüklüğünün içine girdi. Hüseyin Cimşir ne kadar sorumluluk alıyorsa sorumluluktan o derece kaçan, bazen sahada olduğunu dahi unuttuğumuz bir oyuncu haline geldi Selçuk. Zaman zaman çok büyük yeteneklerine rağmen inanılmaz pas hatalarına imza atan oyuncu özellikle iç saha maçlarında yaşanılan baskının üstesinden gelemeyerek bana göre sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu Trabzonspor için.

Rigobert Song Bahanag: Rigobert Song transfer edildiği zaman Trabzonspor'un kadrosunda yeri garanti olan belki de tek futbolcuydu ''Büyük Şef''. Sezona takımla birlikte oldukça iyi bir başlangıç yapan Song, kısa sürede hem sempatik tavırları hem de oynadığı futbolla iyice sivrilip, kaptanlık pazubandını dahi takmıştı. Ne olduysa ligin ikinci yarısının başlamasıyla birlikte oldu. Sahada ikili mücadelelerde ayakta kalamayan, rakip forvetlerden sıkça ''bel kıran'' çalımlar yemeye başlayan, yan toplarda büyük zaaflar gösteren bir Song izlemeye başladık. Ersun Yanal Song'un tüm hatalarına rağmen kendisine görev vermeye devam etti ancak Rigobert Song Ahmet Özen döneminde önce kulübeye ardından da tribünlere çıktı. Song'un sorununun ne olduğunu gerçekten bilmiyorum ancak önümüzdeki sezonu Trabzonspor formasıyla görmesi şu aşamada biraz zor görünüyor. Yine de herşeye rağmen hem liderliği, hem de hizmetleri nedeniyle kendisine teşekkür edilmesi gereken bir oyuncu Ersun Yanal'ın deyimiyle ''Rigo''.

Hayal kırıklıklarının yanında vasatı aşamayan oyuncuları da oldu Trabzonspor'un. İyi istatistiklerine rağmen Gökhan Ünal ve Umut Bulut, yeterince sorumluluk alamayan ve inişi çıkışı sert performanslar sergileyen Gustavo Colman, ne kadar şans verilirse verilsin bir arpa boyu yol gidemeyen Tayfun Cora, bir türlü istikrar sağlamayan İbrahima Yattara, uyum süreci geçirdiğini düşünerek mazur görebileceğimiz Alanzinho bu sezon Trabzonspor'un vasatı aşamayan oyuncularıydı bana göre.

Trabzonspor bu sezon bir de yıldız adayı kazandı. Ceyhun Gülselam hem oynadığı futbol hem de profesyonelliğiyle yedek kulübesinde oturmasına rağmen her zaman hazır olduğunu görev verildiği zamanlarda gösterdi. Barış Memiş ile birlikte Trabzonspor'un uzun yıllar faydalanabileceği bir oyuncu olmaması için hiçbir neden yok.

Sezonun sonunda Trabzonspor'un ihtiyacı olan oyuncular da apaçık ortada aslında. Orta sahayı çekip çevirecek bir driplingçi ve sımsıkı bir forvet lazım Trabzonspor'a ilk başta. (Birisi Gökdeniz ve Fatih mi dedi?!) Sonrası ise kadroyu ve yedek kulübesini genişletip rahatlatacak yerinde transferler olmalı. Bir de teknik direktör sorunu var tabi. ''Güneş'in doğması'' yüksek ihtimal ancak olmazsa ne olacak? İnanın hiç bilmiyorum...

Anket Kapandı: Los Angeles Lakers Bir Adım Önde

Dostlarla aramızda yaptığımız 2 günlük ufak anketimize 9 oy geldi, NBA şampiyonluğunu kazanacak takımı tahmin edebilmek adına.

Ben kendime ait olan oyu mantığıma değil, gönlüme inanarak Orlando Magic'ten yana kullandım. Ankette 9 oyun 5 tanesini L.A, 4 tanesini de Magic aldı. Seri yarın sabaha karşı Staples Center'daki ilk maçla birlikte start alıyor. Bakalım NBA şampiyonu doğudan mı yoksa batıdan mı çıkacak?

2 Haziran 2009 Salı

Başlıyor!

Son iki sezonun şampiyonu Fenerbahçe Ülkerspor ve bir iki yıl sallandıktan sonra gerçek kimliğini bulan Efes Pilsen, perşembe günü başlayacak olan final serisiyle 2008-09 sezonu şampiyonu olabilmek için savaşacaklar.

Efes Pilsen normal sezonu yalnızca 2 mağlubiyet ile kapatırken, Fenerbahçe Ülkerspor 2 sezondur yaptığı gibi normal sezonda inişli-çıkışlı bir grafiğin ardından play-off oynamaya hak kazanan sekiz takımdan ikisi olmuşlardı. Efes Pilsen önce Cooper Tires Darüşşafaka'yı ardından da Galatasaray Cafe Crown'ı süpürerek finale yükselirken, Fenerbahçe Ülkerspor'da ilk kez bu sezon ipleri sıkı tutup, önce Antalya Büyükşehir Belediyesi'ni ardından da Türk Telekom'u süpürerek final serisi oynamaya hak kazandı.

Sezona Willie Solomon ve Tarence Kinsey'den yoksun başlayan Fenerbahçe Ülkerspor sezonun en flaş transferini yaparak kadrosuna Gordan Giricek'i katmayı başarmıştı. Oyun kurucu olarak Marques Green tercihini yapan takım özellikle Willie Solomon'un yerini doldurmayı bir türlü başaramayınca Euroleague ve Beko Basketbol Lig'de arzuladığı sonuçlara ulaşamasa da, sezonun sonuna doğru NBA'den ayrılan Willie Solomon'u kadrosuna yeniden katarak güç tazeledi. Pota altında Oğuz Savaş, Semih Erden ve özellikle bu sezon harika bir performans gösteren Mirsad Türkcan ile birlikte kuvvetini koruyan sarı lacivertliler, Emir Preldzic'in de form sıçramasıyla birlikte normal sezonda çok fazla aşağılara düşmeden play-off oynama hakkını kazandı. Gordan Giricek'ten özellikle sakatlık sorunları nedeniyle istedikleri verimi alamasalar da, zaman zaman yaşlı kurt Damir Mrsic, zaman zaman da Ömer Onan'ın ekstra gayretleriyle performanslarını hep belli bir seviyede tutmayı başardılar. Gasper Vidmar'ın henüz tam olarak bu takımın oyuncusu olduğunu söylemek çok zor tabi ancak Devin Smith ve Rasim Başak'ın da dönem dönem itici güç görevi gördüklerini söyleyebiliriz. Bogdan Tanjevic bana göre yetersiz bir coach. Fenerbahçe geçen sezon olduğu gibi bu sezonda Tanjevic'e rağmen şampiyon olmaya çalışacak. Rotasyonu anormal sık değiştiren, sahada bulunan oyuncusunun eli ne kadar sıcak olursa olsun, ne kadar iyi savunma yaparsa yapsın, kafasında oyuncuya verdiği süre dolduğu anda kenara alan, bireysel özgürlükleri kısıtlayarak oyunculara saha içinde pranga vuran bir yönetim anlayışı var Tanjevic'in. Solomon ve Mirsad'ın saha içindeki ''isyanlarının'' tribündeki taraftarı ateşlemesinin altında da bana göre tam olarak bu yatıyor zaten. Taraftardan bahsetmişken, final serisinde Fenerbahçe Ülkerspor'un en büyük avantajı tabiki taraftarı olacak yine. Onların vereceği destek, kopma noktasına gelen oyunu koparmayı ya da geri döndürmeyi, oyuncuları ateşlemeyi hatta belki de hakem düdüklerini etkilemeyi dahi başaracak.

Efes Pilsen son iki sezonu depremlerle geçiren ve Euroleague ile beraber, Beko Basketbol Lig'de de istediği sonuçları alamayan bir takımdı. Ergin Ataman yönetiminde kadrosunu neredeyse tamamiyle yenileyen takıma sezon başında Engin Atsür, Mario Kasun, Boosty Thornton, Preston Shumpert, Charles Smith, Milos Vujanic, Michalis Kakiouzis gibi ''sınıf'' oyuncuların yanında, ligin tecrübeli pivotlarından Kaya Peker'de Tau Ceramica'dan gelip katılmıştı. Bu kadroyu çekip çevirebilecek özelliklerde bir oyun kurucusu olmayan Efes Pilsen sezon başında özellikle Euroleague'de üstüste darbeler alarak tarihinde ilk kez TOP16'nın dışında kalmıştı. Sezona Banvit mağlubiyetiyle başlamalarına rağmen bundan sonra oynadıkları 29 maçta yalnızca bir kez Fenerbahçe Ülkerspor'a kaybeden takımı bu başarıya tabi ki geniş kadro ve sonraki süreçte yakalanan takım kimyasıyla erişti. Devre arasında az önce bahsettiğim özelliklerde bir guard olan Kerem Tunçeri'yi getiren Efes Pilsen eksik olan son taşı da yerine oturtup elindeki kadroyu verimli olarak kullanmaya başladı. Ender Arslan'ın özellikle sezon sonunda ve play-offta yakaladığı form işlerin daha da kolaylaşmasını ve final serisine yıpranmadan gelmelerini sağladı. Sezon başında sakatlığı nedeniyle uzunca bir süre forma giyemeyen Kasun'un randımanlı olarak geri dönmesi pota altını nefeslendirirken, birçok maçın kurtarıcısı olan Vujanic'in de tam performans vermeye başlamasıyla takım zaten Teknosa Türkiye Kupası'nı kolay bir biçimde kazanma başarısını göstermişti.

Fenerbahçe Ülkerspor'un Efes Pilsen karşısında psikolojik bir avantajının olduğunu inkar etmek mümkün değil. İki takım arasında oynanan son 13 maçın 11 tanesini kazanan Fenerbahçe Ülkerspor müthiş bir seri ve psikolojik üstünlük yakalamış durumda zaten. Efes Pilsen'in yapması gereken şey tabi ki geçmişi bir tarafa bırakıp, gelecekle ilgilenmek olmalı zira zaten son üç sezondur Efes Pilsen'i yenmeyen takım kalmamıştı diyebiliriz. Banvit'ten, Darüşşafaka'ya, Mersin Belediyesi'nden, Kepez Belediyesi'ne kadar birçok sürpriz mağlubiyet aldı Efes Pilsen 2006-2008 yılları arasında.

Taraftar faktörü fazlasıyla Fenerbahçe Ülkerspor'un yanında tabi ki ancak sezon boyunca boş tribünlere oynayan Efes Pilsen'in seyirci hangi tarafta olursa olsun vitesini bir kademe daha arttıracağını düşünüyorum. Fenerbahçe Ülkerspor ise serinin belli dönemlerinde seyirci avantajını maksimum düzeyde kullanacaktır. Gerçi play-offlara baktığımızda Fenerbahçe Ülkerspor'un ortalama 1000 kişiye oynadığını görebiliyoruz ancak sarı lacivertlilerin final serilerinde seyirci desteği had safhaya ulaşıyor.

Kadro avantajı su götürmez bir şekilde Efes Pilsen'in yanında. Büyük tecrübe Kasun ve İspanya tecrübesi yaşamış olan Kaya Peker'in genç Oğuz ve Semih'e üstünlük kurması normal sonuç olur. Burada da devreye Mirsad faktörü giriyor tabi ki. Tam bir ribaund canavarı olan Mirsad Türkcan, Fenerbahçe Ülkerspor'un pota altında oluşabilecek olası zaafiyetini ters çevirebilir. Milos Vujanic tabi ki iyi bir skorer guard ancak Fenerbahçe'nin bu bölgesini Gordan Giricek işgal ediyor ve söylenecek pek fazla bir şey bırakmıyor Hırvat yıldız. Oyun kurucu bölgesinde Willie Solomon tam bir lider olarak sahada yerini alsa da liderlik vasfı Solomon'dan hiç aşağı kalmayan Kerem Tunçeri'de Efes Pilsen'in en önemli kozlarından biri olarak sahne alacak. Vites artırıp, vites düşürmede tam bir ''profesör'' olan Kerem Tunçeri oyunun sıkıştığı dönemlerde takımını rahatlacak atraksiyonların içine girecektir.

Bench kalitesine baktığımızda da Efes Pilsen'i bir adım önde görüyoruz. Düzgün bir rotasyonla serinin tüm maçlarına Efes Pilsen'in daha ''diri'' çıkması benchleri sayesinde daha olası gözüküyor.

Fenerbahçe Ülkerspor'un takım kimyası konusunda Efes Pilsen'den birkaç gömlek daha iyi durumda olduğunu kabul etmemiz lazım zira bu takım üş aşağı beş yukarı son üç sezonun tamamını birlikte geçirdi ve hepsi birbirini ''ciğerine'' kadar tanıyor. Efes Pilsen daha çok hücum setleri ve bireysel yetenekleri kullanacak taraf olacak seri boyunca, zaten oluşabilecek sıkıntı da tam olarak bu noktada baş gösteriyor. Eğer bireysel yetenekler seri boyunca sessiz kalırsa Fenerbahçe Ülkerspor'un şansı rakibine göre daha fazla olur.

Efes Pilsen'de sorumluluk alacak oyuncu sayısı rakibine göre daha fazla görünüyor. Rotasyonun son adamı olan Cenk Akyol bile bir son saniye şutu kullanabilecek özgüvene ve sıcaklığa sahip ancak Fenerbahçe Ülkerspor'da Mustafa Abi ya da Rasim Başak gibi isimlerin bu şutu kullanabilmeleri oldukça güç bir ihtimal. Solomon, Ömer Onan ve Giricek gibi isimler faul problemi yaşarsa, Fenerbahçe Ülkerspor kafa kafaya gidecek maçların son dakikalarında maçlar kaybedebilir.

Serinin maç programı ise şöyle:

4 Haziran: Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülkerspor (Ayhan Şahenk)
6 Haziran: Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülkerspor (Ayhan Şahenk)
9 Haziran: Fenerbahçe Ülkerspor - Efes Pilsen (Abdi İpekçi)
11 Haziran: Fenerbahçe Ülkerspor - Efes Pilsen (Abdi İpekçi)

Eğer gerekirse:

14 Haziran: Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülkerspor (Ayhan Şahenk)
17 Haziran: Fenerbahçe Ülkerspor - Efes Pilsen (Abdi İpekçi)
20 Haziran: Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülkerspor (Ayhan Şahenk)

İki takıma da 4 maç kazananın şampiyon olacağı bu seri öncesinde başarılar diliyorum. Biz izleyiciler olarak işin keyif kısmına bakacağız. Sahadaki oyuncular ve teknik kadrolar ise şampiyonluk için çarpışacaklar. Kişisel olarak tabi ki gönlüm Efes Pilsen'den yana. Bana basketbolu sevdiren bu takımın verdiği kısa aradan sonra kaldığı yerden devam etmesi en büyük dileğim. 2008-09 sezonu Beko Basketbol Lig finalleri şimdiden hayırlı olsun, iyi seyirler...

1 Haziran 2009 Pazartesi

Finaldeyiz!

Hidayet'in takımı Orlando Magic Cleveland serisinin son maçını da kazanmayı başararak seride 4-2 öne geçti ve finalde Denver Nuggets'ı 4-2 ile geçen Los Angeles Lakers'ın karşısına dikildi. 1995 yılından bu yana yani 13 yıldır bu başarıyı gösteremeyen Orlando Magic, takım oyunundan resitaller sunarak, King James ve şövalyelerini Cleveland'a geri göndermeyi başardı.

Final serisi ne olur? ''NBAsever Türklerin'' birçoğu hiç kuşkusuz Orlando Magic'i destekleyecek ancak finaller için avantajlı olan ve şampiyonluğa yakın duran takım söylemeye dilim varmasa da Los Angeles Lakers olarak gözüküyor. LeBron James'ten daha ''sıkı'' takım arkadaşları bulunan Kobe Bryant önderliğinde Los Angeles Lakers özellikle Kobe ve LeBron'ın ''düellosundan'' kurtulmayı başararak bana göre önemli bir avantaj sağladı. Amiyane tabirle ''sidik yarışı'' yerine daha çok şampiyonluk için mücadele edecek olan Kobe, bu açıdan baktığımızda arkadaşlarını daha çok kullanacak ve daha bir takım hüviyetinde olacaktır.

Orlando Magic ise her ne olursa olsun Dwight Howard'ı ile, Rashard Lewis'i ile, Hido'su ile, Rafer Alston'u ile, hatta Pietrus'a varıncaya kadar çok daha iyi bir ''takım'' Los Angeles Lakers'tan ancak birkaç oyuncunun seri boyunca normal performanslarının bir hayli üstüne çıkması gerekiyor Los Angeles Lakers'tan daha fazla kazanmaları için. Hidayet'in Cavs serisinde zaman zaman belirgin şekilde düşen performansını L.A karşısında hep üst seviyelerde tutması gerekiyor. Seri boyunca LeBron'ı savunduğu için yıpranan Hido'nun ayrıca konsantrasyonunu da üst seviyelerde tutması gerekiyor.

Bu seri için gönlüm Orlando Magic'ten yana ancak mantığım Los Angeles Lakers'ı galibiyete daha yakın görüyor. Umarım Hidayet hakettiği şampiyonluk yüzüğünü aslanlar gibi parmağına takmış olur sezon sonunda...

Altın Onbir Seçimi

Sevgili dostlarım; Turkcell Super Lig'de sezon sonu geldi ve herşey aklımızda tazeyken bir altın onbir seçimi yapalım istedim. Okuyan herkes katkıda bulunursa sevinirim, herkesin seçtiği onbire göre ben futbolculara verilen oylar doğrultusunda ''resmi altın onbirin'' postunu yazacağım birkaç gün içinde. Sistemimiz 4-4-2 olacak ve mevkileri şu şekilde değerlendireceğiz:

Kaleci
Stoper1
Stoper2
Sol Bek
Sağ Bek
Ön Libero
Sol Açık
Sağ Açık
Ofansif Orta Saha
Forvet1
Forvet2

Herkes değerlendirmesini bu mevkilere göre yaparsa Altın Onbiri belirlemek daha kolay bir hal alacaktır. Seçimlerimi yaparken bütün sezonu gözden geçirmeme rağmen başarılı bir sağ açık bulamadım. Oyumu İbrahima Yattara'ya verecektim ancak O'da ''yılın sağ açığı'' olacak kadar başarılı bir performans gösteremediği için içime sinmedi, hakeden kimseyi bulamayınca boş bıraktım o mevkiyi. Kısaca benim naçizane onbirim şu şekilde:

Kaleci: Rüştü Reçber

Stoper1: Diego Lugano

Stoper2: Da Silva Bilica

Sol Bek: Hrvoje Cale

Sağ Bek: Abdurrahman Dereli

Ön Libero: Fabian Ernst

Sol Açık: Hary Kewell

Sağ Açık: ?

Ofansif Orta Saha: Rodrigo Barbosa Tabata

Forvet1: Milan Baros

Forvet2: Taner Gülleri

BEŞİKTAŞ ŞAMPİYON

2008-09 sezonu futbolu bildim bileli izlediğim en garip sezon oldu. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ilk üçe girmeyi başaramadığı başka kaç sezon vardır bilmiyorum ama bu sezon bir başkaydı. Trabzonspor'un ''dirilişine'' Sivasspor'un ise mucizeye ramak kalan performansına rağmen Beşiktaş 5 puan farkla şampiyonluğunu Denizli'de ilan etmeyi başardı. Hala daha yanlış olduğunda ısrar ettiğim teknik direktör değişikliğine rağmen, özellikle Ernst, ardından da Yusuf'un devre arası transferleriyle ciddi bir performans yükselişi gösteren Beşiktaş bileğinin hakkıyla 6 yıl aradan sonra şampiyonluğa ulaşmayı başardı.

Mustafa Denizli Galatasaray ve Fenerbahçe'den sonra Beşiktaş'ı da şampiyon yaparak kırılması güç bir rekorun sahibi oldu. Öyle ya da böyle Şampiyon Beşiktaş'ın başındaki Mustafa Denizli'yi de ayrı bir şekilde kutlamak gerekiyor. Ertuğrul Sağlam'ın gölgesinden sıyrılmayı başararak, takıma son derece çabuk adapte oldu ve Yusuf Şimşek'in transferinde ne kadar haklı olduğunu da cümle aleme ispatladı. Başta ben olmak üzere ''kurt hocaya'' birçok kişinin bir özür borcu var.

Yıldırım Demirören ''Football Manager'' oyunu oynar gibi idare ettiği takıma müdaheleyi özellikle ligin ikinci yarısında kesip, iyi bir yönetim gösterince Beşiktaş takım içinde de huzuru yakalayıp şampiyonluğa yürüdü. Futbolcusunu, teknik kadrosunu, yönetimini, taraftarını, emeği geçen, çorbada tuzu olan herkesi teker teker tebrik ediyorum. Darısı önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi maçlarına inşallah...

Turkcell Super Lig 34. Hafta Toplu Sonuçlar ve Genel Görünüm

TOPLU SONUÇLAR:

Denizlispor - Beşiktaş: 1-2 (Braga/Holosko,İbrahim Toraman)

Galatasaray - Sivasspor: 2-1 (Arda-2-/Tum)

Trabzonspor - Fenerbahçe: 1-2 (Umut/Alex,Güiza)

Gaziantepspor - Eskişehirspor: 1-1 (Beto/Youla)

Hacettepe - Kocaelispor: 0-4 (Hüseynov,Emirhan,Uğur,Cem Sinan)

Gençlerbirliği - Kayserispor: 0-4 (Purovic-3-,Olembe-pen-)

Antalyaspor - Ankaragücü: 1-0 (Djiehoua)

Konyaspor - Ankaraspor: 3-0 (Poljak, Bülent Bölükbaşı,Erdal)

İstanbul B.Şehir Bel. - Bursaspor: 0-1 (Tuna Üzümcü)

HAFTANIN TAKIMI: Fenerbahçe

HAFTANIN FUTBOLCUSU: Daniel Güiza (Fenerbahçe)

HAFTANIN GOLÜ: Milan Purovic (Gençlerbirliği - Kayserispor) (3. golü)

GOL KRALLIĞI:

20 GOL: Milan Baros

18 GOL: Taner Gülleri

15 GOL: Gökhan Ünal

PUAN DURUMU:

1- Beşiktaş: 71
2- Sivasspor: 66
3- Trabzonspor: 65
4- Fenerbahçe: 61
5- Galatasaray: 61
6- Bursaspor: 58
7- Kayserispor: 50
8- Gaziantepspor: 47
9- İstanbul B.Şehir Bel.: 42
10- Ankaraspor: 41
11- Eskişehirspor: 40
12- Antalyaspor: 40
13- Ankaragücü: 39
14- Gençlerbirliği: 38
15- Denizlispor: 38
16- Konyaspor: 38
17- Kocaelispor: 29
18- Hacettepe: 22

GENEL BAKIŞ:

Son hafta maçlarından sonra ligde ''herşey'' belli oldu. Şampiyonluğu Beşiktaş kazanırken, küme düşen son takım ise Konyaspor oldu. Önümüzdeki sezon ise ülkemizi Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş direkt olarak temsil edecek, Sivasspor ise oynayacağı iki ön eleme turunu aşabilirse lige katılma hakkını kazanacak. UEFA Avrupa Ligi'nde ise Trabzonspor, Galatasaray ve Fenerbahçe ile temsil edileceğiz.

33. hafta genel bakış için tıklayın

Sezon Finali!

Lig maratonu gibi uzun bir maratondu Skor Tahmin Oyunu. Lise çağlarımızda Tolga ve Melih'le 3 sezon boyunca gerçekleştirmiştik önceleri. Benim kimya dersi defterinin asıl kullanım şekli hep bu oyuna ayrılmıştı. Formatta hemen hemen bugünkü formatın aynısıydı. Bu sezon ''çağın gerektirdiği şekilde'' oyunumuzu yaşattık. Dostların katılımıyla maratonun sonunu 5 yarışmacı görebildi. Oyunun başından beri liderliği çok uzun haftalar koruyan kardeşim Tolga ipi en önde göğüslemeyi başararak, sezon başında sözleştiğimiz formayı kazanmayı haketti. Yarışmanın ilk yarısında gösterdiğim son derece kötü performanstan dolayı ikinci yarıda yaptığım atağa rağmen ben de yarışmayı sonuncu tamamlayarak, Tolga'ya bir forma borçlanmış oldum. En kısa zamanda formanın törenle sahibine teslimi esnasında çekilmiş fotoğrafları blogda hep beraber göreceğiz. Balthazar'ın son iki haftada yaptığı ''ürkütücü'' sprint kendisini ancak ikinci sıraya kadar yükseltebildi ancak yarışmaya kattığı renk kardeşimi de ''gönüllerin şampiyonu'' yaptı. Murat Yılmaz istikrarlı performansıyla ve zaman zaman Tolga'yı zorlayıp sürpriz bir şampiyonluğun peşinden koşmasıyla ''Sivassporvari'' bir performansla yarışmaya büyük bir heyecan katarken, Hakan Demirel uzun süre iyi götürdüğü ve liderliği zorladığı ilk yarıdaki performansı ikinci yarıya taşıyamayınca, bir ara son sıraya kadar gerilediği yarışmayı dördüncü tamamlayarak, önümüzdeki sezonu beklemeye başladı.

Lise döneminden beridir yaptığım Skor Tahmin Oyunu Adminliğini önümüzdeki sezondan itibaren Tolga kardeşime bırakıyorum. Kesinlikle bir kırgınlık olarak algılanmasın, Tolga'nın bu işi benden çok daha iyi yapacağına inanıyorum, bloğun en önemli ''rating'' postu olan Skor Tahmin Oyunu postlarının hem gelişmesi hem de daha iyi hizmet vermesi için bir kan değişikliği yapmayı uygun gördük. Önerileri, beklentileri, formatı, kısaca aklınıza takılan herşeyi kendisiyle paylaşabilirsiniz. Önümüzdeki sezonun ödülünü de tartışmaya şimdiden başlarsak bence hiç fena olmaz.

Tolga kardeşim son katılım tarihini ve kuralları zaten detaylı bir şekilde anlatacaktır zamanı geldiğinde.

Son olarak, sezon boyunca tahammül gösterip, yarışmaya katılan herkese sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum, önümüzdeki sezon görüşmek üzere...