31 Ağustos 2008 Pazar

Real Sociedad'a Gitti...

Adanaspor'da yıldızı parladıktan sonra Galatasaray'a transfer olan ve her geçen gün Türk Futbolu'nun yükselen değeri olan, milli takıma kadar yükselen Necati Ateş bugün İspanya 2. lig takımlarından Real Sociedad ile anlaştı. Real Sociedad'da daha önce Tayfun Korkut, Arif Erdem ve Nihat Kahveci forma giymişti.

Geçen sezonun başına kadar Necati Ateş'in kariyeri son derece parlak bir şekilde devam ediyordu. Her ne olduysa Karl Heinz Feldkamp'ın gelişiyle istenmeyen adam ilan edildi. Ben bunu futbolculuğuna bağlamıyorum kesinlikle. Bir gariplik bir tuhaflık var bu işte. Sezon başı sadece Nonda'nın eline bakan sarı-kırmızılılar kritik Steaua maçları için Necati'yi düşünmedi bile. Perde arkasında ne tür bir durumun yaşandığı belki de yıllar sonra ortaya çıkacak ama bence ülke gündemine oturacak gerçekler açıklanacak vakti geldiğinde. Bu iş öyle basit bir işe benzemiyor.

Necati Ateş'in transferi hem kendisine hem de mavi-beyazlı takıma hayırlı olsun. Real Sociedad'a hiç yakışmıyor ikinci ligde oynamak, umarım en kısa zamanda layık oldukları yere dönerler...

Açılışı Yaptı.

Türk Futbolu'nun yurtdışındaki başarılı temsilcilerinden Tuncay Şanlı Premier League'in 3. haftasında golle buluştu ve Middlesbrough'un Stoke City'i 2-1 yendiği maçın 85. dakikasında ağları havalandırdı. Bu gol aynı zamanda takımını galibiyete de taşıdı.

Hala tartışıladursun, Tuncay İngiltere'ye giderek kariyerindeki en doğru kararı verdi. Zaman O'nu daha çok haklı çıkartacak, ikinci sezonunu yaşıyor, takımının banko oyuncusu oldu ve adaptasyon sürecini aştı. İngilizce'si ne durumda bilmiyorum ama Tuncay potansiyeli çok yüksek bir oyuncu ve O'nu yakın zamanda Avrupa'nın dev kulüplerinde görebiliriz.

Tuncay'ın golünü izlemek isteyenler http://www.ntvspor.net/modules/pl/ linkine tıklayabilirler. Afonso Alves'in frikik golünü de dikkatli izleyelim lütfen...

Kolay Oldu.

Sezonun ilk karşılaşmasında Gaziantepspor karşısında küçük bir şok yaşayan Fenerbahçe çabuk toparlandı ve kolay bir tempoda götürdüğü karşılaşmada İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u Colin Kazım ve Semih Şentürk'ün golleri ile 2-0 yendi.

Maldonado gün geçtikçe daha iyi oynamaya başladı. Kendine güveni her maç biraz daha gelişiyor. Colin Kazım'a da şık bir asist yaptı bugün. Keza Güiza'da Semih'e... Tabi ki toparlanacak Fenerbahçe ancak bir iki mevkisi standartların biraz altında gibi. Deivid ve Wederson biran önce dönse iyi olacak sarı-lacivertliler için, 9 kişi kalmayabilir her rakip ve zorlanacakları çok maç olacak gibi gözüküyor ilerleyen haftalarda...

Geçmiş Olsun.

Dün gece milliyet.com.tr'de gördüm ilk önce. ''Ümit Özat sahada kalp krizi geçirdi'' yazıyordu. Bildiğim haber sitelerini taramaya başladım hemen. Nihayet sporx.com'da görüntüleri gördüm. Öyle bir adamki bu Ümit Özat kendini kötü hissediyor ama yere bırakmıyor, hafiften yalpalıyor sonra birkaç adım atıyor görev bölgesine dönmek için ama yere yığılıyor, mücadeleyi bırakmıyor ve devam ediyor, bir kez daha hamle yapıyor ve artık dizlerinin bağı tamamen çözülüyor, iki büklüm oluyor, hakem ve oyuncular durumu farkettiğinde yığılıyor yere bilinçsiz şekilde, belli ki vazgeçesi yok kaptanın, her şartta mücadeleye devam etmek istiyor. Sonrasında sahada yapılan profesyonelce müdahale ile dili boğazından çıkarılıyor, apar topar ama panik yapmadan hastaneye götürülüyor. Arkasında şok olmuş ve ağlayan takım arkadaşları ile hocasını bırakıyor. Hakem Christoph Daum'a gidip maçı tatil etmeye hazır olduğunu söylüyor, iyi haberi alınca Daum maça devam etmekte bir sakınca görmüyor ve Köln maçı kazanıyor. Kalp krizinden denildikten sonra haber değişiyor ve tansiyona bağlı bir baygınlık geçirdiği anlaşılıyor Ümit Özat'ın.

Kaptan taburcu edildi bugün. Bir hafta sonra idmanlara başlayabilecekmiş söylenene göre. Adam gibi adamlardan birisidir O. Küçük bir şaka yaptı bizlere o kadar... Korkulacak birşey yok...

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Karadeniz Fırtınası


Trabzonspor Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nun suni çimlerinde Ankaragücü'nü son derece üstün bir oyundan sonra 2-1 yenerek ikinci haftayıda kayıpsız geçti.
Öncelikle belirteyim Tarık Ongun isimli hakem maçın henüz 4. dakikasında Umut Bulut'un nizami golünü vermedi ki, Umut'un bu pozisyonda en az 1 metre geriden çıktığını ''kör'' bir hakem farkedemezdi ancak. Bundan sonra 3 kez daha ofsaytla uzaktan yakından alakası olmayan pozisyonlarda bayrağını kaldırmaktan çekinmeyen Tarık Ongun neyseki Yattara ile kazanılan ilk golde ''bayrak şov'' yapmayarak gönüllerde taht kurdu. Maçın tamamında rakibine göre son derece üstün bir futbol sergileyen Karadeniz Fırtınası ilk golü bulduktan 2 dakika sonra Selçuk İnan'la 2-0'ı yakalayarak skoru hemen hemen garantiye aldı. İlk devrenin sonlarında Yattara'nın sakatlanması bizleri biraz üzsede, önemli birşeyi olmadığı haberini alınca derin bir oh çektik. Gökhan Ünal ile Umut Bulut'un birbirlerini tamamlayabilmeleri adına biraz daha zamana ihtiyaçları olduğu gözükürken, Selçuk İnan Ankaraspor maçındaki ''süperstar'' performansını aynen devam ettirdi. Egemen-Song ikilisinin bulunduğu Trabzonspor defansının çok gol yemeyeceği bir kez daha ortaya çıkarken, Serkan Balcı'da son derece olumlu bir performans ortaya koydu. İlk golün asistini çok klas bir şekilde yapan Arjantinli oyuncumuz Gustavo Colman ise bu pozisyon haricinde pek etkili görünmedi. Hrvoje Cale tam bir görev adamı olduğunu bize yeniden ispatlarken, Tolga Zengin seyrek gelişen Ankaragücü ataklarında kalesinde güven verdi. Ankaragücü'nün tek golünü atan Iglesias ise performansıyla ''bu takımda yedek kalmam'' dedi.
Milli maç arasından sonra Avni Aker'de Beşiktaş'ı ağırlayacak olan Trabzonspor'un bu karşılaşmadan da zaferle ayrılması en büyük dileğim...

29 Ağustos 2008 Cuma

Can Bartu'nun Uğurlu Elleri...

Kuraları Can Bartu çekmiş duyduğuma göre Monaco'da. İlk önce Beşiktaş bulmuş rakibini. Metalist Kharkiv. Ukrayna'dan. İyi bir kura çekmiş Beşiktaş, rakibi tanımıyorum isimsizliğinden Beşiktaş 1-0 önde başlıyor zaten. Bir de ilk maç deplasmanda. Elde var iki. Sonra Galatasaray bilindiği üzere yine bir İsviçreli çekip, geçen sezon 2. ligde oynarken kupadan UEFA'ya giden Bellinzona ile eşleşmiş. Galatasaray'ın da turu hayırlı olsun. Kayserispor'da Paris Saint Germain çekerek, Kezman'ı yeniden Türkiye'ye davet etmiş. Hiç kimse peşin peşin turu PSG'ye vermesin, Kayserispor AZ Alkmaar'a neler çektirmişti hatırlayın. Bu tip maçlara müthiş motive oluyorlar ve ilk bakışta hemen %51 şansı Kayserispor'a veriyorum ben.

Kuralar hayırlı olsun. Daha iyisi olamazdı herhalde. 3 takımla birden gruplarda boy gösterme şansımız bir hayli yüksek bence...

2. Hafta Tahminleri

Bilmiyorum rağbet görecek mi ama liseden beridir yaptığım birşeyi şimdi internet vasıtasıyla dostlarımla paylaşmak istiyorum. 4 büyüklerin o hafta oynayacaği maçların tahminleri. Bir nevi fantezi futbol ancak son derece basit kuralları var. Kendi tahminimi bu posta yazdıktan sonra yorum kısmına tahminlerini isteyeceğim arkadaşların. Maç skorunu bilen arkadaş 5 puan kazanırken, gol tahminini doğru yapan arkadaşlar her doğru tahmin için 1 puan kazanacak ve ben her hafta postlarla kendi aramızdaki puan durumunu yayınlayacağım. Sezon sonu şampiyonumuz için bir ödül bile düşünebiliriz.

Benim tahminlerim:

ANKARAGÜCÜ - TRABZONSPOR:0-2 (Gökhan Ünal, Umut Bulut)

FENERBAHÇE - İSTANBUL B.ŞEHİR BEL.:3-1 (Güiza, Semih(2) / İbrahim Akın)

KAYSERİSPOR - GALATASARAY:0-0

BEŞİKTAŞ - KONYASPOR:3-0 (Delgado, Bobo, Cisse)

Xabi Alonso ya da Senna Değil...Josico...

Fenerbahçe'nin ismi sezon başından beridir, Ronaldinho, Eto'o, Adriano, Xabi Alonso gibi Avrupa'nın üst düzey süper yıldızlarıyla anılsada Fenerbahçe geçen sezon parlayan Güiza'dan sonra şimdi de Villarreal'in yedek ön liberosu Josico'yu Türkiye'ye getirdi. Diğer transfer edilen yabancılara nazaran son derece sessiz bir şekilde Türkiye'ye gelen 33 yaşındaki oyuncu bana ''sessiz atın tekmesi pek olur'' sözünü hatırlatsa da, Fenerbahçe'den hep zenci, koşan, pres yapan, şut atan bir ön libero beklediğim için biraz hayal kırıklığı yaşadığımı ifade etmeliyim. Kesinlikle kötülemek için söylemiyorum ama Şampiyonlar Ligi'nde büyük hedefler peşinde koşan bir kulübün ön liberosu 33 yaşındaki, Villarreal'in yedek kulübesini ısıtan Josico olmamalıydı.

Transfer hem sarı-lacivertlilere hem de bu yaşında iyi bir transfer yapan Josico'ya hayırlı olsun...

Efes Pilsen Reloaded...

Geçen sezonun play-offlarında Fenerbahçe Ülkerspor'a elendiğinden beridir ismi hep Efes Pilsen ile anılan Hırvat pivot Mario Kasun transferi sonunda gerçekleşti. Geçen sezonu Barcelona'da geçiren ancak gözden çıkarılan Kasun, uzun süre Barcelona'da kalabilmek için dirensede Efes Pilsen'in ısrarlı teklifleri sonucunda kendisini 2 yıllığına lacivert-beyazlılara bağlayacak imzayı attı. Efes Pilsen Türkiye basketbol tarihinin en önemli kadrolarından birini kurarken, bu yolda ne kadar ciddi olduğunu yeniden ispatladı. Euroleague'de de önemli başarılar beklediğimiz Efes Pilsen'e yeterli sabrı göstermemiz gerekiyor. 2.14 boyundaki ve 28 yaşındaki Kasun'un transferi iki taraf içinde hayırlı olsun...

Rakipler Belli Oldu.

Şampiyonlar Ligi kurasına 3. torbadan giren Fenerbahçe'nin rakipleri belli oldu. İngiltere'nin dünyaca ünlü kulübü Arsenal, Portekiz'in lokomotifi Porto ve 3 sezon önce ön elemede elendiği Ukraynalı Dynamo Kiev ile eşleşen Fenerbahçe'nin ilk maçı 17 Eylül'de Porto ile deplasmanda olacak.

Arsenal hiçbir zaman grup maçlarını domine eden bir takım olamadı. Ters sonuçlar alabilen ve sıklıkla işini son maça bırakan Arsenal'in yanında, geçen sezon Beşiktaş ile aynı grupta yer alan ve son maçta Beşiktaş'ı 2-0 yenerek ikinci tura yükselen Porto tehlikeli takımlar. Dynamo Kiev'de kendi sahasında iyi oynayan fakat tahminimce Kadıköy'de pek şansı olmayacak olan bir ekip. Medyadaki genel görüş Fenerbahçe'nin zorlu bir kura çektiği yönünde. Kesinlikle katılmıyorum, neticede Fenerbahçe, Porto ve Dynamo Kiev'i rahatlıkla geçebilecek kapasitede. Şu anki durum pek iç açıcı gözükmese de ilerleyen günlerde sistemini ve takım kimyasını oturtması beklenen Fenerbahçe'nin Arsenal ile grup birinciliği için yarışması normal sonuç olur. Ancak şu anki sistem kargaşası ve formsuzluk devam ederse, tehlike çanları ciddi biçimde çalıyor demektir...

Rahat Bir Maç...

Deplasmanda 2-1 kazandığı maçın rövanşında kendi sahasında Siroki Brijeg'i ağırlayan Beşiktaş rahat bir şekilde götürdüğü karşılaşmayı Uğur İnceman, Serdar Özkan, Bobo ve Tello'nun golleriyle 4-0 kazanarak taraftarlarına güven verdi.

Zaman zaman kalesinde tehlikeli pozisyonlar yaşayan Beşiktaş birçok fırsatı da değerlendiremediği maçı farklı kazanarak UEFA Kupası 1. turuna yükseldi.

Bugün saat 14:00'te Monaco'da çekilecek kuralarla Sivasspor'un yerine UEFA Kupasına katılan Beşiktaş ile birlikte, geçen yılın kupa şampiyonu Kayserispor ve Steaua Bükreş'e elenerek Şampiyonlar Ligi'ne katılamayıp UEFA Kupası'na katılan Galatasaray'ın da rakipleri belli olacak...

28 Ağustos 2008 Perşembe

Anorthosis Famagusta

Gerçek isimleri Anorthosis Mağusa FC. ''Ayşe tatile çıktıktan'' sonra mecburen Larnaka'ya taşındılar ve isimlerini Anorthosis Famagusta olarak değiştirdiler. Kuruluş tarihi 30 Ocak 1911 renkleri mavi-beyaz. Maçlarını Antonis Papodopoulos Stadyumu'nda oynuyorlar. Herkes bu takımı meşhur Trabzonspor maçlarıyla anımsıyordur eminim. Tarihinin en iyi kadrolarından birini yakalayan Trabzonspor'a karşı 26 Temmuz 2005'te oynadıkları Şampiyonlar Ligi 2. Ön Eleme Turu karşılaşmasında 3-1 üstünlük sağlayarak şaşırtmış ikinci maçı 1-0 kaybetmesine rağmen turu geçerek büyük bir sürprizi gerçekleştirmişti. O dönem kadroda Timur Ketsbaia ve Giorgi Kinkladze gibi elit ancak yaşlı yabancılar bulunuyordu. Trabzonspor'u geçtikten sonra Glasgow Rangers ile eşleşmişler, Rum Kesimi'ndeki ilk maçı 2-1, Glasgow'daki ikinci maçı da 2-0 kaybederek tura veda etmişlerdi. Sonrasında UEFA Kupası gruplarına kalma eşleşmesinde Palermo'ya 2-1 ve 4-0 yenilerek Avrupa maceralarına veda etmişlerdi. Bu sezon başında bir şaka da Rapid Wien'e yaptılar, Rum Kesimi'ndeki ilk maçı 3-0 kazanıp ikinci maça gittiler. Avusturya'da da ilk golü attılar ve rölanti bir tempoda 3-1 kaybedip Olympiakos'un karşısına dikildiler. Yavru vatanın temsilcisi ile Ana vatanın temsilcisi arasındaki ilk maçta Kovacevic'li, Raul Bravo'lu, Galletti'li, Nikopolidis'li, Bellushi'li, Zewlakow'lu Olympiakos'a da 3-0'lık bir şaka yaptılar! Rövanşta ben dahil herkes Olympiakos'un Anorthosis'i ''beşleyeceğini'' düşünürken mavi-beyazlılar maçı 1-0 kaybederek Şampiyonlar Ligi'ne katılan ilk Kıbrıs Rum Kesimi takımı oldular. Kaybettiğimiz günden beridir bağırır dururum ''Arkadaşlar evet elenmemiz bir faciadır ama rakibimiz boş bir takım değildi'' diye. Sıkı Fenerbahçeli, değerli blog okucuyum ve yorumlarıyla bloga renk katan sevgili abim Hakan Demirel Fenerbahçe - MTK eşleşmesindeki analiz yazımın altına iğneleyici bir şekilde ''Fırıncı Gani Usta mıydı? Yoksa Anorthosis Famagusta mı? Nerede bu takımlar şimdi, halı saha maçlarında mı oynuyorlar?'' gibisinden bir yorum yazmıştı. Kesinlikle bir polemik yaratmak ya da Trabzonspor'u koruyup, Fenerbahçe'yi yermek için söylemiyorum ama: Anorthosis Famagusta Şampiyonlar Ligi'nde dostum, MTK Budapeşte ya da Sigma Olomouc nerede?

Daniel Güiza

17 Ağustos 1980 yılında İspanya'nın Xerez kentinde dünyaya geldi. 1.82 boyunda 80 kilo. Futbola Xerez CD takımının altyapısında başladı. 1998-99 sezonunda profesyonel kariyerine başlayarak Xerez CD takımında forma giydi. Oynadığı 16 maçta 4 gol kaydetti. Mallorca'ya transfer oldu ve 2002 yılına kadar Mallorca forması giydi. Bu forma altında çıktığı toplam 70 maçta yalnızca 4 gol kaydedebildi. Mallorca O'nu transfer eder etmez Dos Hermanas takımına kiralık gönderdi. Dos Hermanas'ta oynadığı 22 maçta attığı 15 golle göz kamaştırdı. 2002-03 sezonunu Recreativo Huelva'da geçiren Güiza oynadığı 4 maçta 1 gol kaydetti. 2003 sezonunun devre arasında Barcelona B takımına transfer oldu burada 15 maçta 5 gol kaydedip, 2005 yılına kadar oynayacağı Murcia'ya gitti. Murcia formasıyla çıktığı 81 maçta 26 gol kaydedip 2005-06 sezonu için Getafe'ye gitti. Getafe'de 2 sezon oynayan Güiza 61 maçta 20 gol kaydedip, geçen sezonun başında yeniden Mallorca'ya döndü ve kariyerinin en iyi performansını gösterdi. 37 maçta 27 gol. Luis Aragones'in de dikkatini çeken Daniel Güiza için İspanya milli takımının kapıları da açıldı. İlk kez 8 Kasım 2007'de İsveç ve Kuzey İrlanda maçları için milli takım kadrosuna davet edildi. O tarihten sonra da milli formayı bırakmadı. Euro 2008'de de forma giydi ve iki gole imza attı. İspanya milli takımı ile 8 maça çıkan Güiza 2 gole imza attı. Euro 2008'de oynadıkları Yunanistan ve Rusya maçlarında birer kez ağları havalandırdı. Attığı gollerini kutladığı hareketi sebebiyle ''Okçu'' lakabını aldı.

Mallorca ve Euro 2008'de gösterdiği performans ile dikkat çeken Daniel Güiza'ya sezon başında Fenerbahçe talip oldu. Uzun süren pazarlıklar ve biraz da Aragones'in Fenerbahçe'nin teknik direktörü olmasıyla transferi kolaylaşan Güiza maddi olarak çok yüklü bir meblağ olan 14 milyon euro karşılığında Fenerbahçe'ye transfer oldu. Yüce medyamızın büyük kısmı Güiza için ''çok para verildi'' görüşünde birleşirken, kimi otoriteler de ''bekle ve gör'' politikası izledi. Ben hep özellik olarak daha çok Ömer Üründül tabiriyle ''Dropka!'' tarzı bir forvet düşünmüştüm transfer öncesinde. Tabi ki Eto'o gelseydi kimsenin bir itirazı olmazdı ancak bir Morientes'de düşünülebilirdi. Semih Şentürk'le aynı özelliklere sahip bir forvet daha gelmiş oldu Fenerbahçe'ye böylece. Ben tam Semih Şentürk ağzıyla kuş tutmasına rağmen yine yedek kalacak diye düşünürken, Luis daha garip olanını yapıp Güiza'yı tek forvet olarak oynatmaya karar verdi. Arkasına Semih Şentürk'ü ''Alex'' pozisyonuna monte eden hoca, Alex'i Selçuk Şahin'in ''teknik'' partnerliğine gönderdi. Güiza transferi sıkıntı yaratmıştı. Semih takımdan kesilemiyordu, Alex'te öyle... Güiza için 14 milyon euro ödenmişti. Fenerbahçe'ye bir ''tek forvet'' lazımdı ve O tek forvet Gaziantepspor maçında Daniel Güiza oldu. Emre Belözoğlu takıma girince Alex de Souza'da gerçek yerine döndü. Semih yine dışarıda kaldı. Maça böyle başlamasına rağmen Aragones Semih'i de sahaya sürüp risk aldı ama Tabata cezayı kesti ve Fenerbahçe evine eli boş döndü. Son Partizan maçında ise Semih ve Güiza yine birlikte sahadalardı. Semih mi yoksa Güiza mı? Bence Semih. Çok abartmış olmak istemiyorum ama dünyanın en iyi golcülerinden biri Semih Şentürk. Yakaladı mı affetmiyor. En zor pozisyonlarda bile (Almanya'ya attığı gol) gol vuruşunu ustalıkla yapabiliyor. 14 milyon euroluk adam ancak Semih'in yedeği olabilir. Kötü olduğu için değil Semih'ten daha kaliteli olmadığı için. Ronaldinho'nun 22 milyon euro karşılığında Milan'a transfer olduğu piyasa da Güiza'ya ödenen para astronomiktir maalesef. İspanya milli takımının yedek forvetini daha makul bir paraya getirebilir misiniz? Bilmiyorum ama Galatasaray Avustralya milli takımının kaptanını ve Euro 2004'ün gol kralını aşağı yukarı Güiza'nın bonservisine maletmeyi başardı. Keşke Semih Şentürk'ün tek forvet olduğu yerde Gökhan Ünal ya da Mehmet Yıldız tarzı bir alternatif oyuncu alsaydı Fenerbahçe. Ön libero transferini zamanında yapabilir, bu kadar sıkıntıya düşmezdi. Güiza ilerleyen haftalarda ne yapar bilmem ama ''sistem karmaşası'' Fenerbahçe'nin başını çok ağrıtacağa benziyor...

Torbalar

1.TORBA

FC CHELSEA
LIVERPOOL FC
FC BARCELONA
ARSENAL FC
MANCHESTER UNİTED
OLYMPIC LYONNAIS
INTERNAZIONALE MILAN
REAL MADRID CF


2.TORBA

BAYERN MUNCHEN
PSV EİNDHOVEN
VILLARREAL CF
AC ROMA
FC PORTO
WERDER BREMEN
SPORTING LIZBON
JUVENTUS FC

3.TORBA

MARSEILLE
ZENITH PETERSBURG
STEAUA BUCHAREST
PANATHINAIKOS
BORDEAUX
CELTIC FC
FC BASEL
FENERBAHÇE SK

4.TORBA

SHAKTAR DONETSK
FIORENTINA
ATLETICO MADRID
DYNAMO KIEV
CFR CLUJ
AALBORG
ANORTHOSIS FAMAGUSTA
BATE BORISOV

Torbalardaki takımların puanlarını tek tek yazmadım ama birinci torbadaki birinci takımdan son torbadaki son takıma kadar puan sıralamasına dikkat ettim. Yani en çok puanı olan takım Chelsea, en az puanı olan takım ise; BATE...

Fenerbahçe için bana göre çekilecek en iyi kura:

Lyon
Sporting Lizbon
Fenerbahçe
BATE

En zor kura ise:

Manchester United
Bayern Munich
Fenerbahçe
Atletico Madrid

Benim gönlümden geçen kura ise:

Barcelona
Roma
Fenerbahçe
Anorthosis

Kuralar akşam 19:00'da çekilecek, Fenerbahçe'ye bol şans...

Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Turu İkinci Maçları...

Şampiyonlar Ligi'e katılabilmek için yapılan toplam 16 maç sona erdi. Sonuçlar ve turu geçen takımlar şöyle:

Panathinaikos - Sparta Prag: 1-0
Petrzalka - Juventus: 1-1
Wisla Krakow - FC Barcelona: 1-0
BATE Borisov - Levski Sofia: 1-1
Zalgiris Kaunas - Aalborg: 0-2
Dynamo Kyiv - Spartak Moskova: 4-1
Steaua Bucharest - Galatasaray SK: 1-0
Fenerbahçe SK - FK Partizan Belgrade: 2-1
FC Basel - Vitoria Guimaraes: 2-1
Atletico Madrid S.A.D - FC Schalke 04: 4-0
Dinamo Zagreb - Shaktar Donetsk: 1-3
Olimpique Marseille - Brann Bergen: 2-1
Olympiakos Pireaus - Anorthosis Famagusta: 1-0
Slavia Prag - Fiorentina: 0-0
Arsenal FC - Twente Enschede: 4-0
Liverpool FC - Standart Liege: 1-0

Kırmızı ile işaretlediğim takımlar Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele edecek. Bu takımlar içinde BATE Borisov, Anorthosis Famagusta ve Aalborg gibi ekiplerde bulunuyor. İlginç bir Şampiyonlar Ligi serüveni bekliyor bizleri...

Bir Sevinç Bir Hüzün

Şampiyonlar Ligi 3. Ön eleme Turu ikinci maçları dün gece oynandı. Temsilcilerimizden Fenerbahçe Partizan Belgrad'ı 2-1 mağlup ederek grup vizesini alırken, Galatasaray ''ofsayt''tan yediği gol ile Şampiyonlar Ligi'ne veda edip UEFA Kupası'na katılma hakkı kazandı. Böylece Şampiyonlar Ligi'nde 1 UEFA Kupası'nda 3 temsilcimiz Avrupa Kupaları'nda ülkemizi temsil etmeye devam edecekler.

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Uche Okechukwu

Alttaki postta ismi geçince hatırladım Uche Okechukwu'yu. Fenerbahçe'ye gelişinden itibaren, ülkesine gidip aylarca dönmeyişi, Fenerbahçe'nin 2000. golüne imza atması, Beşiktaş'a attığı o meşhur son dakika galibiyet golü... Hakikaten bir fenomendi Uche Okechukwu.

Onunla ilgili hatırladığım bir iki anekdot var çok hoşuma giden anlatayım elimden geldiğince:

1- Bir Gaziantepspor - Fenerbahçe maçı. Ayhan Akman o dönem Gaziantepspor'un yıldızı. Uche ile omuz omuza diye tabir ettiğimiz bir mücadeleye girişiyor. Ayhan'ın saçları düz sarı, koşarken altın gibi parlıyor. Uche ile omuz omuza mücadeleye girmek her babayiğidin harcı değil tabi, Uche koyuyor omuzu alıyor topu, cikletini çiğneyerek pasını veriyor. Ayhan hem faul verilmeyişine hem de topu kaybedişine hırslanıyor muhtemelen, hakemde hazır arkasını dönmüşken gerilip bir omuz koyuyor Uche'ye... Tekrar yerde buluyor kendini... Uche şaşkın...

2- Uche'nin en büyük hayranı hiç kuşkusuz Fenerbahçe'nin amigo desem değil, soytarı desem değil, ne idüğü belirsiz tarafı Rambo'ydu. Kadıköy'deki Fenerbahçe maçlarında Uche'nin bacaklarına yapışır kalır, 88 kişi dakikalarca Rambo'yu Uche'nin bacaklarından kazımaya çalışırdı.

3- Uche'nin Beşiktaş'a attığı meşhur son dakika golünden sonra, Fenerbahçe'nin Alman hocası Holger Osieck dahil olmak üzere neredeyse tüm Camia sevinmek için sahaya girmişken, Uche sırtında yaklaşık 14-15 kişiyle (abartıyorum) bir tür dans gösterisi yapmaya çalışıyordu ve haleti ruhiyesinden sırtında kimse yokmuş gibi davranması ben de şaşkınlık yaratıyordu.

4- Uche için hep harika derecede Türkçe bildiği ancak hiç konuşmadığı söylenirdi. Ağzından Türkçe çıkan bir kelime duymadım hiç ama herhalde ''sen var gitmek, ben çok mutli çünkü 3 puan'' diyenleri görüp karizmayı çizdirmek istemedi.

5- Ayağının kırıldığı pozisyon çok enteresandı. Amokachi ve Murat Şahin'in arasında kalan Uche'nin pozisyondan sonra sallanan ayağını görünce içim resmen cız etmişti. Ayağının durumuna kimse bakamazken, O son derece sakin bir şekilde, hiçbirşey olmamış gibi cikletini çiğnemeye devam edip, tedavi olmayı beklemişti.

Uche Okechukwu Fenerbahçe'nin yaptığı jubile teklifini kabul etmeyerek İstanbulspor'a transfer olmuş, yanlış bilmiyorsam futbol hayatını burada noktalamıştı. Fenerbahçe'nin 3-0'dan 4-3'e getirdiği Gaziantepspor maçında kritik bir gole de imza atan Uche Okechukwu şimdi geriye dönüp baktığımda çok iyi bir jubile maçını haketmiş gözüküyor. Kimbilir belki de Uche'yi hatırlayan birileri çıkacaktır kocaman Fenerbahçe Cumhuriyeti'nden...

Baros Gelmeden Fotoğrafları Geldi.

Galatasaray'ın son transferi Milan Baros dışarıdan göründüğü gibi bir adama benzemiyor. Enteresan fotoğrafları ve saha içi hareketleri var. Zaten hepsini görmüşsünüzdür ancak birine çok takıldım. Olympique Lyon forması giyerken kim olduğunu bilmediğim zenci futbolcunun arkasından ''çok kötü kokuyor'' hareketi yapan fotoğrafına. Fotoğrafı çeken gazeteciye yapıyor hareketi, çok net anlaşılabiliyor. Olayı insani ve görgü kuralları çerçevesinde değerlendirirsek, çok ayıp etmiş Milan Baros zenci futbolcuya, adam o hareketi görse sahada çiğ çiğ yiyebilirdi Çek forveti. Fizyolojik açıdan yaklaşırsak şayet; vakti zamanında Galatasaray'ın efsane forveti Hakan Şükür, Fenerbahçe'nin ünlü Nijeryalı futbolcusu Uche Okechukwu için ''Uche kötü kokuyor'' demeci vermiş ve ırkçılıktan, terbiyesizliğe kadar uzanan geniş bir yelpazede eleştirilmişti. Konu hemen araştırıldı araştırmacı spor medyamız tarafından ve olay gün ışığına çıkarıldı. Zencilerin kendilerine has ''kötü'' bir kokusu olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçekti. Sebebi ya da neden kaynaklandığı hakkında hiç bir fikrim yok. İşin fizyolojik boyutu da bu. Ancak her ne olursa olsun bu tarz hareketlerin yapılması hiç hoş değil. Zenci arkadaşlara tavsiyem ise maçlara çıkmadan önce bolca parfümü üstlerine boşaltmaları ya da ter kokusunu önleyici deodorantlara yönelmeleri, koku terleyince ayyuka çıkıyor da olabilir...

Hayatımız Komedi!

Olimpiyatlar sona erdi ermesine ama spekülasyonlar tam gaz devam ediyor. Ülke olarak bayılırız spekülasyona zaten. Gündem yoğun olmasa ne haberler duyacağız ama, lig başladı, Şampiyonlar Ligi, Milli Takım falan futbol ülkesi olan yurdumuzu Olimpiyat spekülasyonlarından birazcık arındırdı!

Anlatacağım olay spor magazin sınıfından ama olsun. Pekin'den dönüşte Türk kafilesini götüren uçakta iki gümüş madalyalı sporcumuz Elvan Abeylegesse ''Business Class''ta 1A numaralı koltukta seyahat ederken, diğer sporcular, federasyon temsilcileri ve başkanları olmak üzere ''Ekonomi Sınıfı''nda Türkiye'ye geldi. Elvan ile birlikte Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'da ''business'' uçtu. Ben Mehmet Atalay'ın yerinde olsam bu sonuçlarla Türkiye'ye bile dönemezdim ama zaten ''utanmazların'' ağırlıkta yaşadığı bir ülke de bulunduğumuz için, üstünde bile durulmaz. Bir de giderken ''en az 7 altın madalya alacağımızı tahmin ediyorum'' demişti, Radyospor'da. Ben de sevinmiştim saf gibi inanıp.

milliyet.com.tr'ye göre altın madalyalı sporcumuz Ramazan İbrayhanov ise bu durum karşısında yolculuk sürecince son derece üzgün görünmüş. Ben madalya sıralamasına göre bir oturma listesi yaptım ve yayınlıyorum:

Kaptan Pilot: Ramazan İbrayhanov
Yardımcı Kaptan: Elvan Abeylegesse
Kabin Amiri: Sibel Özkan
Baş Hostes: Azize Tanrıkulu
Business Class Ön sıralar: Nazmi Avluca, Yakup Kılıç
Business Class Arka Sıralar: (disiplinsiz davranışları nedeniyle) Servet Tazegül
Ekonomi Sınıfı Ön sıralar: Cahit Süme ve Ulaş Furkan Memiş (Trabzonspor havlusunu Pekin'de dalgalandıranlar)
Ekonomi Sınıfı Arka sıralar: Bahri Tanrıkulu, Taner Sağır, Nurcan Taylan
Uçağa Alınmaması Gerekenler: Mehmet Atalay

Olimpiyatlara gidip herhangi bir skandala ya da doping gibi olaylara karışmadan dönmekte ülkemiz için başarıdır. Madalya falan istemiyorum, olaysız gidin gelin yeter. Hatta hiç gitmeseniz keşke...

Dananın Kuyruğu...


Bu akşam Türk Futbolu için yine tarihi günlerden biri yaşanacak. Galatasaray ve Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi gruplarına kalabilmek için birbirinden zorlu iki karşılaşmaya çıkacaklar. Fenerbahçe - Partizan maçı 21:00, Steaua Bükreş - Galatasaray maçı ise 21:45'te...
Steaua Bucharest - Galatasaray: Galatasaray evinde oynadığı ilk karşılaşmada 2-0 geriye düşüp Nonda'nın performansıyla 2-2'yi yakaladığı karşılaşmanın rövanşında Ghencea Stadyumu'na çıkacak. Skibbe'nin tercihleri resmi maçlarda büyük değişkenlikler gösterdi ancak aşağı yukarı tahmin etmeye çalışacak olursam:
Aykut Erçetin
Servet Çetin
Fernando Meira
Sabri Sarıoğlu
Hakan Balta
Mehmet Topal
Ayhan Akman
Arda Turan
Harry Kewell
Cassio Lincoln Soarez
Shabani Nonda
şeklinde olacaktır kadro. Bir ihtimal Lincoln'ü ya da Ayhan'ı kızağa çekip sahaya Barış Özbek'i sürebilir genç hoca.
Galatasaray'ın en büyük şansı Steaua Bükreş'in önemli sakatları olması. Bilhassa Goian çok önemli bir oyuncu onlar için ve oynayıp oynamayacağı maç saatinde belli olacak. Başkanları Becali tur primini kişi başı 150.000 euro olarak açıkladı. Çok büyük önem veriyorlar tura doğal olarak. Galatasaray kadro olarak son derece kaliteli gözüküyor. Harry Kewell ''tırnağının ucunda'' dersek abartmış olmayız herhalde. Hasan Şaş ile iyi anlaştıkları gözlenmişti. Belki Hasan Şaş'ta oynayabilir Lincoln'ün yerine. Lincoln'ü kesmeye çalışıyorum sürekli ama Lincoln bu akşam sahada olursa ve Fenerbahçe'ye karşı Schalke 04 ile İstanbul'da oynadığı maçın onda birini bu akşam oynarsa Galatasaray'a yeter de artar bile. Shabani Nonda çok tuttuğum bir futbolcu ve yine iddia ediyorum yakalarsa affetmez bu adam.
Genel olarak Galatasaray'ın tur şansı, Lincoln, Kewell ve Arda gibi oyuncuların bireysel yetenekleriyle doğru orantılı olarak maç içinde bile değişebilir. Skor tahminim:1-2
Fenerbahçe - FK Partizan Belgrade: MTK maçlarından sonra öve öve bitirilemeyen Fenerbahçe, benim bile görüp yazdığım ''sistem arızası'' yüzünden geçirilen endişeli birkaç günün ardından çıkacak sahaya. MTK maçında ortaya çıkmayan 1,5 ön liberolu, Semih'in Alex, Alex'in yarım ön libero olduğu garip sistem, Partizan maçında çok sırıtmıştı. Gaziantepspor maçında Semih'i kesen Aragones ön liberoları Emre Belözoğlu ile ikilemişti. Benim minik anketimin lideri Daniel Güiza'dan kimse memnun değil anlaşılan, zaman lazım mutlaka O'na da... Luis Aragones'in kariyerinde hiç Şampiyonlar Ligi macerası yok ve bu akşam kariyerine bir Şampiyonlar Ligi macerası eklememesi için mucize gerçekleşmesi lazım. Fenerbahçe'nin bu akşamki kadrosunu tahmin etmek çok güç ancak benim beklentim:
Volkan Demirel
Diego Lugano
Önder Turacı
Gökhan Gönül
Roberto Carlos
Emre Belözoğlu
Maldonado
Alex de Souza
Uğur Boral
Colin Kazım-Richards
Daniel Güiza
şeklinde oluşacak bir kadro. Edu, Selçuk, Deivid, Tümer, Wederson, Burak ve Semih bu maçta yoklar. Sakatlar ordusu deyimini bu tip durumlar için kullanıyorlar demek ki. Fenerbahçeli oyuncular oyunu kontrol ettiği sürece sorun çıkacağını sanmıyorum. Gol ya da golleri de bulacaktır sarı-lacivertliler. Gaziantepspor maçındaki futbolsuzluğa aldanmayalım. Fenerbahçe geçen sene neyse şimdi de o. Piyasasını kuvvetlendirmek isteyen sarı-lacivertli futbolcular bu karşılaşmaya gereken ciddiyetle yaklaşacaklardır. Skor tahminim: 3-0
İki temsilcimize de gönülden başarılar diliyorum...

26 Ağustos 2008 Salı

Sivasspor, Beşiktaş ve Trabzonspor...


2 gündür basında bir itiraz dilekçesi haberi dolaşıyor. Sivasspor geçen sezon oynanan Beşiktaş - Trabzonspor maçında Beşiktaş'ın esame listesinde bulundurması gereken 3 kişilik altyapı oyuncusu bildirme zorunluluğunu yerine getirmeyerek kendisine avantaj sağladığını ve 3-0 Beşiktaş'ın galibiyeti ile sonuçlanan maç sonunda Sivasspor'un UEFA Kupası'na katılamadığını belirtiyor itiraz dilekçesinde. Herşeyden önce hemen itiraf edeyim; ben bu zorunluluğun olduğunu bilmiyordum ve ilk kez bu haberle duydum. Bundan sonra sürekli maç kadrolarında takip ederim herhalde. Şimdi Sivasspor'un itirazı sonuna kadar doğru, bunu belirteyim hemen. Bir usülsüzlük varsa cezasının çekilmesi gerek. Federasyon bu dilekçeyi reddediyor, sebebi ise; Sivasspor'un 5 gün içinde itiraz etmemesi! Böyle bir komedi nasıl olur? Siz federasyon olarak bu listeleri kontrol etmiyor musunuz? Bu kural varsa uyulup uyulmadığını kontrol edecek, denetleyecek kurum Sivasspor yönetim kurulu mudur? Şu an bedavadan UEFA Kupası'nda oynayan Beşiktaş'ın durumu da enteresan, haram yemek gibi bişey oldu bu. Garip bir durum yani, haketmediğin bir yerdesin ve kendini savunacak tutar bir tarafında yok. Sivasspor ise sezonu erken açtı, Intertoto gibi bizim şanlı kulüplerimizin angarya gördüğü (Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş katılmayı reddediyordu ama Juventus'undan Sevilla'sına, Werder Bremen'inden Paris Saint Germain'ine kadar bir sürü ŞANLI kulüp katıldı bu turnuvaya) bir turnuvaya katılmak zorunda kaldı diye başlayarak uzun bir mazeret listesi çıkarabiliriz. Trabzonspor açısından bakarsak olumlu ya da olumsuz bir etkisi olmadığı muhakkak, bu usülsüzlüğü o dönemki yönetimin tespit etmesini beklemek tabiki hayalcilikten başka birşey değil.


Sivasspor için son birşey daha yazacağım. Geçen sezon başında Avni Aker'den ''bir tokat girişimi karşılığında bedavaya çıkardıkları'' 3 puanın yerine saysınlar. Sinekten yağ çıkara çıkara şampiyon olacaksınız Yiğidolar!!! Ha gayret!

4. Sezon Bugün Başlıyor.

ntvspor.net'in bağımlılık yaratan menejerlik oyunu Football Tycoon'da 4. sezon bugün başlıyor. Yaklaşık 340 rakibimi daha ekarte ederek Amatör Lig'de 595. gruba yükselen takımım Kuzey Yıldızı ile 17 maç sürecek zorlu grubumda şampiyon olmak en büyük amacım. Katılımcı arkadaşlara yeni sezonda başarılar diliyorum...


Preston Shumpert'in Efes Pilsen'e Transferi

Beşiktaş Colaturka forması ile geçen sezon birbirinden güzel maçlar çıkaran Shumpert'in Efes Pilsen'e transferi bana Anadolu'dan İstanbul'a yapılan transferleri hatırlattı. Efes Pilsen bundan birkaç sene önce Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur gibi geleceği olan basketbolcuları bünyesinde barındırır, kendi yıldızını kendi yaratırdı. Kolay kolay koç değiştirmezdi. Son iki sezondur tamamiyle dışarı döndü Efes Pilsen. Hem yurtiçindeki hem yurtdışındaki yıldız oyuncu avını yıllardır yapması gereken ''evrim'' olduğunu düşünsemde öz Efes Pilsen'in kayboluşunu birazcık burularak izliyorum. Naumoski'yi, Richard'ı, Volkan'ı, Ufuk'u özlesem de Shumpert gibi büyük bir oyuncunun transferini saygıyla karşılıyorum. Kalbim hep Efes Pilsen'le beraber, her ne yaparlarsa yapsınlar. Shumpert transferi hayırlı olsun Efes Pilsen'e...

Milan Baros

Futbolda yılın transferi Galatasaray'dan geldi. Çeklerin dünyaca ünlü forveti Milan Baros ile anlaşan Galatasaray, Hernan Crespo ile başlayıp, Zigic, Ricardo Oliviera ve Morientes devam eden arayışlarını sonlandırmış oldu.

Bonservisine 7 milyon euro ödenecek Baros'un. Ronaldinho'ya 22 milyon euro ödemişti Milan. Son derece makul bir fiyat bence. Baros bu transfer için yıllık 2 milyon euro kazanacak ve anlaşma 2 yıllık olacak.

Banik Ostrava'da başladığı kariyerini önce Liverpool ardından Aston Villa sonrasında Lyon ve geçen sezonun devre arasında kiralandığı Portsmouth'ta devam ettiren başarılı oyuncu Galatasaray tercihini ''Yeni bir çıkış yakalamak istiyorum'' şeklinde yorumladı.

Yeni bir Kezman vakası olur mu bilinmez ama Fernando Meira'lı, Kewell'lı, Arda'lı, Nonda'lı, Lincoln'lü, Baros'lu Galatasaray'ın potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunun kesinlikle herkes farkındadır.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Heyecanlandık...


22 yeni transfer yapınca bordo-mavili sevdam, takımı baştan kurunca, Selçuk İnan, Gökhan Ünal, Rigobert Song gibi oyuncuları transfer edince eve yeniden Digiturk almak şart olmuştu. Maç başlarken elimin ayağımın tirediğini hissettim. Tribünleri görünce birazcıkta gözlerim doldu, boğazım düğümlendi. Şampiyon olduğunu göremediğim ama bordo-mavili olmanın ''gerçek bir ayrıcalık'' olduğunu bildiğimden yaşadığım sonsuz gururu hissettim yeniden.
Türkiye'nin en yetenekli hocası Ersun Yanal idaresinde sahaya çıkan Trabzonspor ilkonbiri ilk on dakika boyunca neredeyse doğru düzgün topa dokunamadı desem yanılmış olmam. Ben ekranın karşısında o gerilimi tepeden tırnağa hissederken, sahadaki futbolcu ne yapsın. Tribündeki 20.000 aşkın ''Laz''ın durumu ne olurdu mazallah aksi bir skorda.
İlk dakikalardaki tutukluğunu her geçen dakika biraz daha üzerinden atan Trabzonspor oyunu karşı yarı sahaya yığarken, dakikalar otuzu gösteriyordu. Nişan saati yaklaştığı için maçın geri kalan kısmını izleyemedim, gece eve gelince Selçuk'un golünü gördüm ''Herife bak! Ne gol attı ama!'' diyesim geldi. Serkan Balcı'nın yerine bin defa yok yok yüzbin defa oynaması gereken Tayfun Cora'nın asistinde Gökhan Ünal'da sezonu golle açtı. Gustavo Colman izlediğim yarım saatte inanılmaz kötü oynadı. Aşağı yukarı yedi sekiz top ezdi ama uyum sorunu olabileceği için görmemezlikten geldik. Hrvoje Cale ''kale'' gibiydi maşallah.
30 dakika izleyebildiğim maç için fazla bir yorumda bulunamayacağım ama Ankarasporlu Theo'nun Hüseyin Cimşir'e yaptığı ''insanlık dışı'' faulun cezası sarı değil, kırmızı kart olmalıydı. Neyseki daha önceden bir sarı kartı bulunan Theo ikinci sarıyla oyundan atıldı da, maçı kazanma şansımızı üst seviyelere çıkardı.
Tekrar etmekte fayda var. Ersun Hoca'ya sabır. Genç futbolcularımıza sabır, hakemlere, federasyona sabır. Erman Toroğlu'nun aldığımız skor ne olursa olsun her hafta yaptığı standart yorumu bu kez gerçek anlamda kullanmanın zamanı geldi: Trabzonspor iyi yolda...

Bonservis Bedeli!

Geçen hafta başından beridir gelişen süreçte Aziz Yıldırım'ın Gaziantepspor'a verdiği 3 futbolcudan doğan bonservis bedellerini talebi, aldığı cevap üzerine futbolcuları geri istemesi, reste cevap veren Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl'ın futbolcuları İstanbul'a göndermesi, Kemal Aslan'ın geldiği gün Kocaelispor'a satılması ve sonucunda Mustafa ile Olcan'ın Gaziantep'e geri gitmeleri spor medyasının birinci gündem maddelerinden birini oluşturmuştu. Cumartesi günkü maç öncesinde Gaziantepspor Kulübü Basın Sözcüsü Mehmet Kızıl ''Maç öncesi bizi sabote ettiler'' demecini verip gerilimi iyice tırmandırmış, maç günü Gaziantep sokaklarında Gaziantepsporlu ve Fenerbahçeli taraftarların taşlı sopalı kavgası ekranlara yansımıştı. Bu atmosferde oynanan karşılaşma da Fenerbahçe baştan sonra tutuk ve etkisiz oynadığı oyunun sonlarında Gaziantepspor'un yeni transferi Rodrigo Barbosa Tabata'nın klas golüyle yenik duruma düştü ve karşılaşmayı 1-0 kaybederek, son yıllarda edindiği ''sezona mağlubiyetle başlama'' geleneğine devam etti. Gaziantepspor ise Fenerbahçe'yi 8 sene sonra ilk kez yenerek üstündeki ''Fenerbahçe lanetini'' attı.

Buraya kadar herşey normal ve rutin bir lig maçından bahsettim sizlere. Yukarıdaki postun içinde bir açıklama var. ''Maç öncesi bizi sabote ettiler'' diyen Mehmet Kızıl'ın açıklaması. Yahu arkadaş peşin bonservise anlaşıp 3 futbolcuyu Antep'e getirtmişsin, hazırlık maçlarında oynatmışsın, adam parasını isteyince vermemişsin, para yoksa futbolcuları gönder dediğinde, zaten polemiğe dünden hazır medyanın karşısına çıkıp ''Efendim bizi sabote ettiler'' diyebiliyorsun rahatlıkla. İbrahim Toramanları, İbrahim Üzülmezleri, Ayhan Akmanları, Gökhan Güleçleri astronomik fiyatlara satıp parasını ''çatır çatır'' alırken iyiydi değil mi?! Şimdi ödeyeceğiniz 3 kuruş bonservis parasını ödemeyip akıllara ziyan açıklamanızla taraftarı galeyana getirip, ''bonservis uğruna'' birbirleriyle kavga ettiriyorsunuz.

Bu olanlar yetmezmiş gibi yangına körükle giden Gaziantepspor'un resmi web sitesi gaziantepspor.org.tr maçı okuyucularına ''Fener'e Bonservis Bedeli'' başlığıyla duyuruyor. Aynı başlığı benim en favori sitem ntvspor.net ise (muhtemelen gaziantepspor.org.tr'den esinlenerek) ''Bonservis Bedeli'' olarak kullanıyor. Ciddi şekilde bu tip manşetler, iğneleyici laflar insanların sinirlerini bozuyor. Ben kendimi bir Fenerbahçelinin yerine koyup düşünüyorum ve hakikaten sinirlenmemek elde değil diyorum. Taşlı sopalı kavganın sorumluları 3 puanla mutludur umarım şimdi. O 3 puanı alırken neleri kaybetiklerini, neleri kaybettiğimizi asla anlayamayacaklar, asla anlayamayacağız...

Turkcell Süper Lig 1. Hafta Toplu Sonuçlar ve Görünüm


Galatasaray - Denizlispor: 4-1 (Kewell, Hakan Balta, Barış, Lincoln / Fatih Yiğen)


Gaziantepspor - Fenerbahçe: 1-0 (Tabata)


Hacettepe - Bursaspor: 1-2 (İbrahim Şahin / Ivankov, Gökhan Güleç)


Sivasspor - Kayserispor: 0-0


İstanbul Büyükşehir Bel. - Eskişehirspor: 0-0


Antalyaspor - Beşiktaş: 2-3 (Bieniuk, Djehoua / Bobo(2) Delgado)


Gençlerbirliği - Kocaelispor: 1-1 (Burhan / Jestrovic)


Konyaspor - Ankaragücü: 3-2 (Celaleddin, Burak, Cihan / Gökhan Emreciksin, Jaba)


Trabzonspor - Ankaraspor:2-0 (Selçuk, Gökhan)


HAFTANIN TAKIMI: Gaziantepspor


HAFTANIN FUTBOLCUSU: Bobo


HAFTANIN GOLÜ: Burhan Eşer (Gençlerbirliği - Kocaelispor)



Olimpiyat Karnemiz...

2008 Pekin (Beijing) Olimpiyatları sona erdi. Ülkece olimpiyat havasını solumadığımız, sporcularımızın da bizi desteklercesine üstüste aldıkları başarısız sonuçlar ile ülkemizin bu ''garip'' durumunu onaylar nitelikteki yarışma sonuçları dahilinde bir büyük organizasyon daha geride kaldı.

Olimpiyatların ilk gününe Sibel Özkan'ın halterde kazandığı gümüş madalya ile başladık. Sibel ile aynı sıklette yarışan, Atina Olimpiyatları'nda kazandığımız 3 altın madalyadan birinin sahibi olan Nurcan Taylan'ın ''sıfır çekmesi'' ile üzülürken, ardından yaşanan ''sakattım'' ''hayır sakat değildin'' polemikleri ile sinirlendik. Üstüste alınan başarısız sonuçların içerisinde beni en çok üzen ''bebek yüzlü halterci'' Taner Sağır'ın sıfır çekmesi oldu. Atagün Yalçınkaya ile birlikte amatör branşlar içerisinde en çok sevdiğim ve takdir ettiğim iki sporcudan biri olan Taner maalesef istediği kaldırışları yapamayarak Pekin'e hüzünlü bir şekilde veda etti. Atletizm dalındaki 2 madalyamızı da Ronaldinho'nun kız kardeşi Elvan Abeylegesse getirdi. Önce 10.000 metre ardından 5.000 metre de iki kez Etiyopyalı hemşehrisi Tirunesh Dibaba'nın arkasında ikinci olan Elvan Türkiye'ye iki gümüş madalya getirirken, bir olimpiyatta iki madalya kazanan ilk Türk sporcusu olma şerefine de erişti. Özellikle 5.000 finalinden sonra dereceye girenler ülkelerinin bayraklarıyla ''Kuş Yuvası''nda şeref turu atarken, Elvan'ın yalvarırcasına bayrak araması ve o arama sırasında kendisine verilen Etiyopya bayrağını ''ben Türk'üm'' diyerek reddetmesi televizyon ekranlarına yansıdı. O kıza orada bir bayrak bulup veremeyen sözde Türk idarecilerimize, spordan sorumlu kim varsa, beden terbiyesi müdürlüğü, orada bulunan bedavacı bakanlar, bürokratlar, basın mensupları, kısaca ''Kuş Yuvası''nda bulunan bütün Türklere yazıklar olsun. Türk olduğumdan son zamanlarda sıkça olduğu gibi yine UTANDIM maalesef. Bir diğer konu ise Elvan'ın ''ben Türk'üm'' diyip doğduğu yer olan Etiyopya bayrağını reddetmesi. Devşirme sporcuya karşıyım ama Elvan'a değil. O devşirme olmadığını, gerçek bir Türk gibi düşünüp, gerçek bir Türk olduğunu bizlere ispatladı. Allah seni Türkiye'ye getirenlerden razı olsun. Atletizm'de ki diğer sporcularımız tel tel dökülürken, tartan pistte yapacağı yarışlar için Mersin'de kum pistte çalışma şansı bulabilen Nevin Yanıt gelecek için umut verdi. Nevin'in tek şansı bu işlere önem veren Almanya, İsveç, A.B.D gibi ülkelere gidip şansını oralarda denemesi, yoksa kendi ülkesinde atletizm yapamayacağını başka türlü anlayamayacak.

Yüzme ve yelkende de sporcularımız dereceye girmek bir tarafa, derecenin yanından geçemediler. En çok Ukrayna'dan devşirilen sporculara güldüm. İki ay önce olimpiyatta Türkiye'ye madalya getirsin diye devşirilen Shevchenko'lar madalyaları ancak televizyon ekranından görebildiler. Artık geri yollayabiliriz onları memleketlerine ne de olsa madalya kazanamadılar. İşin bu kadar kolayına kaçmak, bu kadar gülünç olmak... Bişey demiyorum... Aslında birşey demek istiyorum. Radyospor'da İlker Ateş'in programı Spor Kazanı'nı dinliyorum. Telefondaki dinleyici diyor ki:

- İlker Abi üç tarafı denizlerle çevrili koca memlekette yüzecek adam bulamıyoruz gidip Ukrayna'dan sporcular getiriyoruz.

İlker Abi'nin cevabı:

- Güzel kardeşim yüzme yarışları denizde değil, havuzda yapılıyor!

Ve maalesef İlker Abi bu yaptığı işten para kazanıyor.

En büyük madalya beklentilerimizden güreş, hayal kırıklıklarıyla doluydu. Nazmi Avluca'nın grekoromende kazandığı bronz madalya ancak züğürt tesellisi olurken, serbestte Ramazan İbrayhanov ile Pekin Olimpiyatları'ndaki tek altın madalyamızı kazanmış olduk. Medyadaki adı Ramazan Şahin olan İbrayhanov yeni soyismini yüce Türk büyüğü Mehmet Ali Şahin Hazretleri'nden tedarik etmiş. Basın toplantısında tercüman eşliğinde hislerini biz Türklere anlatan Dağıstanlı Ramazan sevincini ise Tribündeki Çeçenlerle birlikte kutladı.

Tekvandoda Azize Tanrıkulu çok güzel maçlarla yükseldiği finalde çok az bir farkla gümüş madalya da kalırken, abisi Bahri Tanrıkulu tamamen fikstürün azizliği ile ilk turda elendi. Geçen olimpiyatlarda finalde kaybettiği rakibi ile ilk turda eşleşmemiş olsaydı belki bir madalya da Bahri'den gelebilirdi. Ancak başarılı sporcunun moral bozukluğunu üzerinden atıp yeniden önündeki turnuvalara konsantre olması gerekiyor. Bu dalda bir sürpriz bronz madalyayı da Servet Tazegül ile kazandık ancak Servet madalya sevincimizi maç bitmeden yapmaya başladığı rakibini de sinirlendiren ''garip'' sevinç gösteriyle kursağımızda bıraktı. Umarım olimpiyat ruhuna aykırı hareketten ceza alır.

Boksta sadece Yakup Kılıç ile bir bronz madalya kazanabildik. Yarı finale kadar iyi gelen Yakup bu turda kaybedince bronz madalya da kaldı. Boks branşında tarihimizin en büyük skandalını 17 yaşındaki genç sporcumuz Furkan Ulaş Memiş'in Hindistanlı rakibiyle yaptığı maç esnasında üçüncü raundda 10-3 gerideyken antrenörü Cahit Süme'nin sahaya Trabzonspor havlusu atmasıyla yaşadık. Ringe atacağı havlunun rengini iyi seçemeyen Cahit Süme'nin maçtan sonra'' Furkan uğurlu gelsin diye o havluyla ringe çıkmıştı, ben de hakemlere sinirlenip istemdışı olarak havluyu ringe fırlattım'' açıklaması ise Türk Boksu'nun hangi ellerde olduğunu bizlere göstermiş oldu.

Masa Tenisi için devşirilen iki sporcudan Cem Zeng direk ilk turda elenirken, Melek Hu ise bir iki tur dayanabildikten sonra masaya Trabzonspor havlusu atmak zorunda kaldı.

Okçuluk, atıcılık, bisiklet ve judo gibi diğer katıldığımız branşlarda da dereceye giremeyerek elendik. Toplam 68 sporcuyla temsil edildiğimiz olimpiyatlarda futbol tabiriyle ''hiç bir varlık gösteremeden'' elendik. Neyse ki futbol var; ne diyorduk: ''Herife bak! Ne gol attı be!''

Basketbol NBA'den Sorulur.


Olimpiyatlar başladığından beri blogta en çok önem verdiğim branş tabiki basketboldu. Birçok dünya starının sahne aldığı bu unutulmaz gösterinin başrol oyuncusu Dream Team ve Dream Team'in rakibi ''kötü çocuklar topluluğu'' İspanya finali mükemmel bir şekilde yaparak bizlere unutulmaz bir karşılaşma seyrettirdiler. Pau Gasol ve arkadaşları, LeBron James ve arkadaşlarına karşı kimselerin beklemediği bir şekilde ''sıkı'' bir mücadele ortaya koyarken, A.B.D basketbol takımı turnuva boyunca ilk kez bir maçı rahat oynayamadı. Maçı Dream Team 118-107 kazanırken, NBA oyuncuları hala dünyanın en iyileri olduklarını gösterirken, İspanyollar ise A.B.D'nin her turnuvaya Kobe'li, LeBron'lu, Chris Paul ve Chris Bosh'lu Dwyane Wade'li Dwight Howard'li gelmelerini gerektiğini gösterdi....

Nişan Telaşı...

Değerli arkadaşlarım, nişan telaşı yüzünden son birkaç gündür biraz ihmal ettiğim bloğumuzu bugünden itibaren eski formatına döndüreceğim. Nişanlandım ve kendimi kuş kadar hafif hissediyorum... Bu cüsseme rağmen...

23 Ağustos 2008 Cumartesi

2008-09 Beşiktaş

Yıldırım Demirören başkan olduğundan beridir gün yüzü görmeyen bir takım Beşiktaş, inanılmaz transfer harcamaları, sık sık değiştirilen teknik direktörler ve taraftar grubuyla medyanın gündeminde hep skandallarla anılan köklü bir camia. Demirören geldiğinden beridir her sezon sil baştan yapıp, onlarca futbolcu transfer ederek, takımda bir iskelet barındırmıyordu. Ancak bu sezon işler değişti, kadrodaki yetenekli oyuncular, başta, Delgado, Tello, Serdar Özkan, Nobre, Bobo, Holosko elde tutuldu. Defans bloğuna Udinese'den iki futbolcu getirildi. Kalede büyük tecrübe Rüştü oynayacak. Tandem iyi görünüyor. Uğur İnceman ilk onbire yerleşti gibi, Eduard Cisse'nin partneri olacak. Teknik Direktör değişmedi, Ertuğrul Sağlam devam ediyor. Görüntü son derece umut verici. Terlik davasının zanlıları affedildi ve alternatifler çoğaldı. Aydın Karabulut gümbür gümbür geliyor. Batuhan Karadeniz beklemede, altyapıdan birçok yetenekli genç sırasını bekliyor. Tek negatif görüntü yönetim ve Sinan Engin.

Bu sezon şampiyonluk yarışının iddialı takımları arasında yerini alacaktır Beşiktaş. Avrupa Kupası maçlarına da iyi bir başlangıç yaptı. Mücadelelerini ne kadar devam ettirebilecekleri Başkan ve Menejerin performansına bağlı olacaktır bana göre...

2008-09 Fenerbahçe

Fenerbahçe için söylenebilecek çok şey var bu sezon için. Çoğunluğunu da MTK serisi ve Partizan maçında belirtmeye çalıştım zaten. Bu kadar sağlam temellere oturtulmuş bir finans gücü ve kaliteli bir kadro oluşumu varken nasıl hala belirsizliğini koruyabiliyor bu camia şaşırıyorum. Bir kere sonda söyleceğimi en başta söyleyeyim. Bana göre bu sezon şampiyonluğun en büyük favorisidir Fenerbahçe. Gerek kadro kalitesi, gerek yönetim şekli, gerekse taraftar gücü ile son yıllarda zaten şampiyon olamamaları şaşırtıcı oluyor benim için, şampiyon oldukları sezonlar tamamiyle normal sonuç. Mateja Kezman yok artık. Yerine La Liga gol kralı Daniel Güiza transfer edildi. Marco Aurelio ile sancılı bir ayrılık yaşandı ve ön libero transferi hala belirsizliğini korumakta. Kaleci konusu ciddi bir sıkıntı olacak Fenerbahçe'ye bunu görmek için kahin olmaya gerek yok. Bunların içinde bana göre en ciddi sorun daha öncede belirttiğim gibi; Alex, Güiza ve Semih üçlüsünden hangisinin yedek kalacağı. Birinden biri mutlaka yedek bekleyecek Fenerbahçe'de ve buna en yakın aday bana göre futbol felsefesinin Aragones'le uyuşmadığına inandığım Alex de Souza. Süper Lig'in gol kralı olmuş, asist kralı olmuş futbolcusu şu an zor durumda bence. Takımdaki etkinliği tutar O'nu ilk onbirde ancak. Yedek kalırsa sorunlar yaşar Fenerbahçe. Çok ilginç bir gündem bekliyor bizi ilerde haberiniz olsun.

Ön libero transferi neleri değiştirecek Fenerbahçe'de? Ayrı bir soru işareti bu. Emre Belözoğlu ve yeni ön libero mu oynayacak o bölgede yoksa yeni ön libero ve Alex de Souza mı? Sol kanatta Uğur Boral yetersiz gibi duruyor ve o bölgeye hiç takviye düşünülmedi. Deivid ve Wederson'un zamansız sakatlıkları da eklenince Fenerbahçe'yi sıkıntılı günlerin beklediğini görmek hiç zor değil. Türkiye Ligi'nde sıkıntı yaşarlar mı? Sanmıyorum. Ben tamamiyle Şampiyonlar Ligi maçları için konuşuyorum çünkü bu finansal güce ve kadro kalitesine sahip bir takımın ana hedefi lig şampiyonluğu değil Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olabilmek olmalı.

Tahminimce Fenerbahçe'nin bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde uzanabileceği maksimum nokta, Arthur Zico'nun işaretlediği yerden uzakta olamayacaktır...

2008-09 Galatasaray

Son şampiyon Galatasaray Turkcell Süper Lig'e bu sezon biraz sancılı başlıyor. Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Turu'nda Romen rakibi Steaua Bükreş karşısında ilk maçta ancak beraberliği kurtarabildiler ve rövanş maçında korkutucu bir stadla birlikte iyi bir rakibe karşı oynayacaklar. Yeni teknik direktör Michael Skibbe Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ne katılamaması halinde sancılı bir başlangıç yapmış olacak yeni takımında. Kayserispor'u yenerek kazandıkları Süper Kupa bir moral takviyesi olmuştur hiç kuşkusuz ama henüz gerçekleştirilemeyen forvet transferi ile birlikte sağ bekteki eksiklik sorun yaratacak gibi görünüyor. Lincoln hala belirsizliğini korurken Hary Kewell'ın Kayserispor maçı performansı ilerisi için umut verici. Takımda Arda, Mehmet Topal, Servet Çetin gibi hem milli olmuş hem de yıldız kategorisindeki oyuncular mevcut. Sağlam bir Linderoth, Ayhan, Hasan Şaş ve Hakan Balta gibi kaliteli oyunculara sahipler. Defans tandemi Servet ve yeni transfer Fernando Meira'dan oluşuyorki, bana göre ligin Trabzonspor'la birlikte en etkileyici stoperlerine sahipler. Kaliteli bir kadrosu var Galatasaray'ın ancak Skibbe nasıl bir performans gösterecek merak konusu. Sağ bekte Uğur Uçar iyileşene kadar Sabri Sarıoğlu devam edecek oynamaya. Steaua maçında Emre Güngör savundu o bölgeyi ama görüldüğü gibi yetersiz kaldı.

Lincoln ''oynayacağım'' derse Galatasaray'a sınıf atlattıracak bir futbolcu ancak sebebini bilemediğim bir şekilde çok isteksiz. İlerde Galatasaray'a sorun çıkaracak potansiyele de sahip. Galatasaray'ın camia olarak enteresan bir kültürü, bir ruhu var, en zor zamanlarında küllerinden doğuyorlar, bu kültür Steaua Bükreş maçını kurtarmaya yetecek mi bilinmez ama şampiyonluğu sonuna kadar kovalamaları için itici bir güç olacaktır...

22 Ağustos 2008 Cuma

Abeylegesse'den İkinci Gümüş...

10.000 metrenin gümüş madalyalı atleti Elvan Abeylegesse, 5.000 metrede de olağanüstü bir başarıyla ikinci olarak gümüş madalyanın sahibi oldu. Bir olimpiyatta ilk kez bir Türk sporcu iki gümüş madalya kazandı. Devşirmeyi pek sevmediğimi bilen bilir ancak bu Elvan inanılmaz sempatik bir tip, Ronaldinho'nun ikiz kız kardeşi gibi, ne yalan söyleyeyim, bu kız koşarken aklıma hiç devşirme olduğu, Etiyopyalı olduğu falan gelmiyor. Kalpten destekliyorum O'nu. 9 yıldır Türkiye'de yaşıyor, iyi derecede de Türkçe konuşabiliyor. Süreyya Ayhan'ın yaptıklarını gördükçe bu çelimsiz kız gözümde daha da yüceliyor. Ne diyelim en kötü devşirmemiz böyle olsun.

Yarışı kazanan Tirunesh Dibaba'yı ayrıca tebrik etmek lazım. Hem 10.000'de hem de 5.000'de yarışı Elvan'ın önünde bitirerek ne denli iyi bir uzuncu olduğunu kanıtladı.

Son olarak Elvan'ın yarıştan sonra sırtına sarmalayacağı bir Türk Bayrağı bulamamasından bahsetmek istiyorum ama ne denir aklıma gelmiyor bu tip durumlar için... Ali Sami Alkış'ın kulakları çınlasın, Turgay Şeren boşuna savurmamış o küfürü, böyle durumlarda lazım oluyormuş demekki...

Beklenen Final...

Pekin Olimpiyatları'nın en renkli dallarından basketbolda finalistler belli oldu. İspanya Litvanya'yı 91-86 Dream Team ise Arjantin'i 101-81 ile geçerek finale yükseldiler. Grup maçlarında Dream Team İspanya'yı 119-82 ile parçalamıştı. Finalde de farklı birşey olmayacaktır %99. Beklenildiği gibi Dream Team her maçını ezerek kazandı ve finali gövde gösterisine dönüştürecek. Ben hep bir sürpriz beklemiştim açıkçası ancak Dream Team oyuncuları hem çok istekli, hem çok yetenekli, hem de çok ciddi şekilde altın madalyayı istiyorlar... Şimdiden tebrik ediyorum...

Sezon Başlamadan İkinci Takım

Sezon sonu gönderilmesine karar verilen Kemal Aslan'ın ''yuvası'' Gaziantepspor'a gittiğini hatırlıyoruz. Gaziantepspor'la idmanlara çıkan, kamplara katılan Kemal Aslan Fenerbahçe ve Gaziantepspor arasında yaşanan bonservis krizi yüzünden geri çağrılan üç futbolcudan biri. Gazeteler Selçuk Şahin iyileşmezse Gaziantepspor'a karşı oynayacak yazıyordu iki gündür. Adam Kocaelispor'a imza attı, bonservis bedelini zamanında öder inşallah Kocaelispor'un genç başkanı. Aziz Başkan'ın affı yok bu tip kulüp menfaati konularında.

Fotomaç Gazetesi'nde okumuştum Kemal Aslan'ın Gaziantepspor'a karşı oynama ihtimalini, bugün derhal bir Fotomaç daha alacağım, bakalım ne yazmışlar!

Af!

Uzun süredir Trabzonspor Camia'sının beklediği af kararı dün akşam çıktı ve seyircisiz oynamamız gereken Ankaraspor maçı seyirciye açıldı. Trabzonspor'un aldığı ceza ise 120.000 YTL olarak açıklandı. Yani meblağı duyunca maçı keşke seyircisiz oynasaymışız demek geçti içimden.

En büyük korkum dolu tribünler önünde oynayacak olan Trabzonsporlu futbolcuların baskı altına girmeleri. Çok genç bir kadroya sahibiz ve bu tür olumsuzluklar yaşayabiliriz ilerleyen maçlarda, taraftarın sabırlı olması gerekecek ve ilk sınav Ankaraspor maçıyla başlıyor...

Tekvando'da Sevinç ve Üzüntü Birarada.

Pekin Olimpiyatları'ndaki en büyük madalya beklentilerimizden Bahri Tanrıkulu 2004 Atina Olimpiyatları finalinde kaybederek gümüş madalya da kaldığı rakibi A.B.D'li Steven Lopez ile bu kez ilk turda karşılaştı ve 3-0 kaybederek altın madalya şansını kaybetti. Geçen olimpiyatın iki finalistini ilk turda eşleştirebilen kura sisteminin ellerinden öperim. Seribaşı diye bir kavramları yok demek ki.

Bahri'nin kardeşi Azize Tanrıkulu ise gayet başarılı maçların ardından benim de Radyospor'dan canlı dinlediğim maçta finalde Güney Koreli rakibine ''kılpayı'' kaybederek gümüşte kaldı. Tekvando'daki bir başka temsilcimiz Servet Tazegül ise Perulu rakibini geçerek bronz madalyaya uzandı ancak maç bitmeden yapmaya başladığı sevinç gösterileri ile hem Perulu rakibini hem de beni oldukça kızdırdı.

Tekvando'da sadece Bahri'nin kaybetmesi hayal kırıklığı yaşattı ama Bahri'nin en kısa sürede kendini toparlayıp bronz madalya için yapacağı maçlara konsantre olması gerekiyor...

21 Ağustos 2008 Perşembe

2008-09 Trabzonspor

Ligin başlamasına sayılı günler kala naçizane analizlerimi yapmak istedim ve affınıza sığınarak Trabzonsporla başlayayım dedim.

Geçen sezonun devre arasında Gökdeniz Karadeniz'in gidişiyle iflas etmiş bir kadro kalmıştı elde. Fatih Tekke, Miroslav Szymkoviak, Milan Stepanov gibi kalburüstü oyuncuların takımdan ayrılmaları ile başlayan sarsıntı, Marcelinho'nun takımla kan bağının tutmaması, Ersen Martin'in İspanya'ya gidişi, eldeki yetersiz kadro gibi faktörlerin üstüne bir de aciz yönetim anlayışı eklenince küme düşme adayları arasında gösterilmeye başlanmıştı bordo-mavililer.(Zaten eskiden beri bayılır bu duruma İstanbul medyası) Nuri Albayrak'ın görevi Sadri Şener ve ekibine teslim etmesinin ardından transfer döneminde yedekleriyle birlikte bir takım transfer edildi. Doğrusu bu derece kapsamlı bir operasyonu bende beklemiyordum. Şimdi tek tek şunlar geldi bunlar gitti diye yazmayacağım. Sadece şöyle söyleyeyim; Ersun Yanal ciddi nokta transferler yaptırdı yönetime. Birinci nokta transfer Hrvoje Cale. Kendisi solbek Hırvatistan'ın Dinamo Zagreb takımından transfer edildi. 23 yaşında ve Zagreb ekibinde banko oynuyordu. Hazırlık maçlarındaki performansı vasatı geçmedi ancak uyum süresini gözardı etmemek gerek. İkinci nokta transfer Gustavo Colman. Colman'ın transferi hemen hemen Sadri Şener göreve geldiği zamanlardan itibaren konuşulmaya başlanmıştı. Sancılı bir sürecin ardından Geerminal Beershot'tan transfer edilebildi. Kontratı 5 yıllık. Bu da O'na ne kadar güvenildiğini gösteriyor. Orta sahada pas organizasyonunu sağlayacak bir numaralı oyuncu. Üçüncü nokta transfer Selçuk İnan. Hüseyin Çimşir, Abdelaziz Ayman, Hasan Üçüncü gibi oyuncularla tamamlamaya çalıştığımız bölge olan defansif orta sahaya transfer edildi. Top tekniği ve presi bilinen A milli oyuncunun çok başarılı olmasını bekliyorum. Dördüncü nokta transfer Gökhan Ünal. Forvette en son elde kalan alternatifler Umut Bulut ve Ergin Keleş'ti. Bu anlamda kaliteli golcü Gökhan Ünal'ın transferi müthiş bir hamle oldu. Bu bölgenin bonus transferi ise; Isaac Promise. Stoperler baştan aşağıya değişti. İlk önce Giray Kaçar sonra Egemen Korkmaz ve en sonunda Rigobert Song geldi. Önceleri tandeme Rigobert Song ve Giray Kaçar yerleşir diye düşünülürken, Egemen Korkmaz genç Giray'dan formayı kapmış gibi gözüküyor. Genç Ceyhun Gülselam'ın da kaptan Hüseyin Cimşir'den formayı kapmayı an meselesi. Kalede Tolga Zengin, Onur Kıvrak ve yeni tansfer Tony Slyvia alternatifleri var. Gerçi ben Slyvia transferindeki sorunların çözüldüğünü sanmıyorum, göreceğiz yakın zamanda. Sağ kanatta İbrahima Yattara var elde zaten, takımın süperstarı. Yeni 61 numaramız Barış Memiş sol açık oynayabilir mi? Bence rahat rahat oynar ama son karar hocanın. Kurulan kadro son derece umut verici, heyecanlandırıcı. Hazırlık maçlarında inişli-çıkışlı bir performans sergilendi ama tam kadro sahaya çıkan Werder Bremen karşısında alınan 3-1'lik galibiyet bence çok güçlü bir ışık oldu ilerisi için. Takım sahaya nasıl çıkar, ideal onbir nasıl olur? Bunu kestirmek güç ama üç aşağı beş yukarı:

Tolga Zengin
Serkan Balcı (Tayfun Cora)
Rigobert Song
Egemen Korkmaz (Giray Kaçar)
Hrvoje Cale
Selçuk İnan
Hüseyin Cimşir (Ceyhun Gülselam)
İbrahima Yattara
Gustavo Colman
Barış Memiş
Gökhan Ünal (Umut Bulut)

bence en mantıklı tercih olur. Ersun Hoca iki forvet oynamak istiyor bunu biliyorum. Bu yüzden de Barış Memiş kesik yiyip yerine Umut Bulut oynayabilir. Kısaca bol alternatifli, başarıya aç, koşan, ısıran, genç bir kadro var Trabzonspor'da. Camia'nın sabırlı olması gerekecek, başarı için sabır şart, bütünlük şart. Özellikle Ersun Hoca'ya destek olmak gerek. Türkiye'nin en yetenekli teknik direktörü şu an Trabzonspor'un başında ve O'na sahip çıkmamız gerekiyor. Milli takımda yaşadıklarını Trabzon'da yaşamasın. Avni Aker Stadı'nın kombinelerinin tamamına yakını satıldı. Rekor kırıldı bu sezon kombine satışlarında. Heyecan buradan bile belli oluyor. Avni Aker'e yıllardır gerekli olan makyaj yapıldı. Kale arkaları sahaya yaklaştırıldı, kapasite beşbin kişi arttırıldı. Sivasspor maçındaki olayları unutmadık, akıllı olmamız gerekiyor, en amiyane tabirle.

Tahminimce en kötü ihtimalle UEFA Kupası'na katılma hakkı elde edeceğiz sezon sonunda. Daha iyi ihtimalle Şampiyonlar Ligi ön eleme turlarına katılırız. Daha iyi bir ihtimal daha var... Dile getirmiyorum...

Ümit Milli Takım Anorthosis Famagusta ve Trabzonspor

Dün Ümit Milli Takımımız Ermenistan'da oynadığı karşılaşmada Ermenistan Ümit Milli Takımı'na 2-1 mağlup oldu. 66. dakikada Kayserisporlu Abdullah'ın attığı golle öne geçen milliler 88. dakikada Mkrtchyan ve 89. dakikada Mkhitaryan'ın attığı gollere engel olamayarak maçtan yenik ayrıldı.

Konumuzun Trabzonspor ve Anorthosis Famagusta ile ne alakası var? Anorthosis Famagusta maçları geldi aklıma. Basın (bana göre İstanbul basını) mahvetmişti bizi, yerden yere vurmuştu. Bir Rum takımı Trabzonspor'u nasıl yenmişti. O Rum takımı bu sezon çok kuvvetle muhtemel Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak. İlk maçta Olympiakos'u 3-0 yendiler Kıbrıs Rum Kesimi'nde. Olympiakos, Rum - Yunan dostluğunu falan öne sürerse belki bir ''hatır şikesi'' olabilir ikinci maçta bilemiyorum. Belki de Olympiakos Anorthosis Famagusta'yı ezer geçer, Famagusta UEFA Kupası'nda devam eder. Her yerde söyledim, tekrar söylüyorum, Galatasaray Olympiakos'tan 3 yerken, Fenerbahçe Panathinaikos'tan 4 yerken gıkı çıkmayan, en ufak bir şekilde bu maçın ''politik düşmanlık'' tarafıyla ilgilenmeyen medya neden Trabzonspor ilk maçta Anorthosis'e 3-1 mağlup olunca yaygara kopardı. Neden çığırtkanlık yapıp basit bir Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme turu maçını ülkenin bir numaralı meselesi haline getirdi? O sene kaybettiğimiz tur başta olmak üzere herşeyin en büyük sorumlusu medyadır... İstanbul medyası. O iğrenç, rantçı medya. Hadi aşağılasanıza şimdi bu çocukları Ermenistan'a yenildiler diye, azarlasanıza, vatan haini muamelesi yapsanıza!!! Rant yok değil mi? Çıkar yok bu işten, kalsın o zaman. Eğer medya karışmasaydı ikinci maçta Anorthosis'i kevgire çevirirdi o dönemki Trazonspor kadrosu. En az beşlik yapardı, o kadar eminim ki... Ama karıştı medya maça, topa dokunamadı Trabzonsporlu futbolcular. Sinirler öylesine gerilmişti. Vebali üstünüze olsun ne diyeyim!..

Fatih Tekke'yi hatırlıyorum. Kıçıkırık bir Rum takımına Avni Aker'de attığı golden sonra nasıl sevinmişti hatırlayan var mı? Bu tarz sevinç gösterilerini Şampiyonlar Ligi finallerinde bile görmüyoruz. Turgay Şeren bile üç kuruşluk futbol bilgisiyle Trabzonspor'u eleştirmişti. Yerden yere vurmuştu. O kadar çok beddua ettim ki, Ali Sami vakasından sonra silindi gitti televizyon ekranlarından.

Kusura bakmayın, biraz doluydum bu konunun üstünden yıllar geçmiş olsa da, bizim ümitleri kendime malzeme ettim... Affetsinler...

Yarı Finalistler Belli Oldu.

Olimpiyatlarda sona yaklaşılırken basketbolda da yarı finalistler belli oldu. İspanya Hırvatistan'ı 72-59 ile geçerken, Litvanya Çin Halk Cumhuriyeti'ni 94-68 mağlup etti. Dream Team Avustralya'yı rahat bir oyunla 116-85 mağlup edip Yunanistan'ı 80-78'le geçen Arjantin'in karşısına dikildi. Yarı final eşleşmeleri için:

Amerika Birleşik Devletleri - Arjantin: Buraya kadar zorlanmadan gelen Dream Team benim eski performanslarına göre formsuz bulduğum Arjantin'i rahat geçecektir. Son Yunanistan maçının son 3 dakikasında 10 sayı atarak ülkesini tek başına yarı finale götüren Manu Ginobili'nin Arjantin'in maça ortak olabilmesi için inanılmaz bir performans göstermesi gerekiyor. Bu eşleşmenin galibi doğal olarak Dream Team olacaktır.

İspanya - Litvanya: İlginç bir eşleşme oldu. İspanya turnuvaya pekte iyi başlayamadı ancak son maçlarda gerçek formunu yakaladı ve Avustralya karşısında maksimuma çıktı. Litvanya maçına da fit bir şekilde çıkacaklardır. Litvanya ise turnuvanın başından beridir istikrarlı bir performans gösteriyor ve finali çok istediklerini belli ediyorlar. Pau Gasol mu yoksa Sarunas Jasikevicius mu? Bence Pau Gasol arkadaşlarının da yardımıyla turu geçip finalde Dream Team'in karşısına dikilecektir.

diyebiliriz. Şahsen Arjantin'in şampiyon olabilmesini çok isterdim ama turnuvada ''aşmış'' bir rakipleri var...

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Dağıstanlı Ramazan Türkiye'nin Tesellisi Oldu.

Pekin Olimpiyatları'nda yaşadığımız hüsran bugün 66 kilo serbest stil güreşte Ramazan Şahin'in finalde Ukraynalı rakibini yenerek kazandığı altın madalya ile bir nebze olsun hafifledi. Ramazan Şahin aslen Dağıstanlı olup, 2006 yılında o dönem spor bakanlığı yapan Mehmet Ali Şahin'in girişimleriyle Türkiye'ye getirilmiş ve vatandaşlık hakkı verilmiş bir sporcu. Soyismini de tahmin ettiğiniz gibi Mehmet Ali Şahin'den almış. Wederson da Silva nasıl Wederson Gökçek olduysa, Ramazan İbrayhanov da Ramazan Şahin oluvermiş. Kendisi Türkçe bilmiyor konuşmalarını hocası Adem Bereket tercüme etmiş. Ay-yıldızlı mayo ile Avrupa ve Dünya Şampiyonu'da olan İbrayhanov böylece eksik halkayı tamamlayıp olimpiyat madalyasını da kazanmış oldu, kendisini tebrik ediyorum. Dağıstan halkının Ramazan ile gurur duyduğundan eminim...

Yapma Bunu!

Tofaş SAS ve Ülkerspor ülkemizdeki en taze örnekleri kepenkleri indirmenin. İki kulübünde mazereti aynı hemen hemen. ''Yapabileceğimiz herşeyi yaptığımıza inanıyoruz, profesyonel şubemizi kapatıp altyapı çalışmalarına ağırlık vermek istiyoruz''. Ne kadar nefret ederim şu cümleden bilemezsiniz. Yapabileceğimiz herşeyi yaptık ne demek? O zaman Real Madrid ve Manchester United'ın durduğu hata. Bundan 50 sene önce kapatılmış olmalıydı Real Madrid. Yapabilecekleri herşeyi yapmışlardı. Düşünsenize Christiano Ronaldo'yu. ''Yapabileceğim herşeyi yaptım, artık maksimumdayım, bundan sonra profesyonel futbolu bırakıp, altyapıda çocukları eğiteceğim'' dediğini. Neyse konudan saptım biraz, toparlayayım hemen...

Akasvayu Girona'yı kaçımız hatırlar bilmem. Geçen sezon ULEB Cup'ta Galatasaray Cafe Crown ile aynı gruptalardı mesela. 2 sezon önce FIBA Cup'ı kazanan takım geçen sezon Galatasaray Cafe Crown ile birlikte grubundan çıkıp finale kadar gitmiş ancak finalde bir başka İspanyol Joventut Badalona'ya kaybetmişti.

Girona temsilcisi yaptığı açıklamada hepimizin bildiği klasik cümleyi kurarak kepenkleri indirdi. ''Yapabileceğimiz herşeyi yaptığımıza inanıyoruz''. Sanırsın ki NBA şampiyonu oldular! Peki bundan sonra ne olacak? İspanya Ligi'ne kim gelecek? Avrupa Kupalarına kim katılacak? Bunların cevaplarını yakın zamanda öğreniriz diye tahmin ediyorum.

Akasvayu'nun elinde birbirinden değerli oyuncular bulunuyor şu anda. Mesela İspanya Milli Takımı oyuncusu Marc Gasol. Pau olanın kardeşi. Ariel McDonald var mesela. Avrupa'ya gelmiş geçmiş en iyi Amerikalılardan kabul ediliyor. Predrag Drobnjak'ta ordaydı ama devre arasında doğru kararla Beşiktaş Colaturka'ya gelmiş demek ki. Bunların dışında; Ivan Radenovic, Branko Cvetkovic, Darrly Middletton gibi kalburüstü oyuncular da var. Avrupa bu oyuncuları bakalım nasıl paylaşacak?

Beko Basketbol Ligi Televizyon Yayınları İhalesi

Bildiğimiz gibi Beko Basketbol Ligi televizyon yayın hakları ihalesine tam 6 kuruluş katılmış, bunlardan 2 yıl için 13,5 milyon euro öneren Digiturk maç yayın haklarını at yarışı tabiri ile ''uzak farkla'' kazanmıştı.

Bu ihale açılırken Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel'in tek bir şartı vardı: Maçlar şifresiz olarak açık kanaldan yayınlanacak. İhaleyi Digiturk kazanınca, açık kanal ve Digiturk ikilemi arasında kaldım. Herşeyden önce şunu söyleyeyim, Digiturk'ün yayınlar için önerdiği para rekor düzeyde, basketbol kulüplerimize de bir nebze olsun katkı. Digiturk'u asla eleştirmem bu konu için bilakis teşekkür ederim, basketbola katkısından dolayı. Bir tek Ülker Grubu ile nereye kadar?

Benim merak ettiğim basketbol federasyonunun şartını Digiturk nasıl uygulayacak? Yayınları Show Tv'ye falan mı sarkıtacak acaba? Ya da Digiturk Platformu içinde ayrı bir kanal açıp oradan mı yayınlacak, aslında çok isterim sadece basketbol yayını yapan bir Digiturk kanalı o ayrı. Harika da bir iş yapmış olurlar. Anlamadığım Digiturk maçları kendi platformu içinde bir açık kanalda mı yayınlayacak, yoksa uyduda bir kanalla mı yayınlayacak, ya da nasıl yapacak bu işi? Maçların açık kanaldan yayınlanma şartı uygulanabilecek mi, yoksa madde eksikleri yüzünden kılıfına mı uydurulacak göreceğiz. Benim açık kanal tabirinden çıkardığım; televizyonu açtığımda sadece bir anten vasıtasıyla görebildiğim kanal demek. Digiturk yayınlarını da bu şekilde izlememize şu an için imkan yok...

Gordan Giricek ve Fenerbahçe Ülkerspor

Daha önce Memphis Grizzlies, Orlando Magic, Utah Jazz, Philadelphia 76ers ve Phoneix Suns formasını giymiş 10 sezondur NBA'de boy gösteren Hırvat guard Gordan Giricek Fenerbahçe Ülkerspor'da. Hafif çaplı bir sarsıntı geçirdiğimi inkar etmeyeceğim. Türkiye'ye gelmeyecek oyuncular listemde yer alır yıllardır Giricek. Jerry Sloan'ın Utah Jazz'ında bile döktürürken (bile kelimesini Sloan'ın korkunç disiplin anlayışı ile birleştirin) televizyonda hayran hayran izlediğim adam, Fenerbahçe Ülkerspor ile sözleşme imzaladı.

Şoku atlatmaya çalışırken bu adam hakkında biraz bilgi vermek isterim, hatırladığım kadarıyla. Kendisi 1.98 boyunda ve Hırvat. NBA'deki son Hırvat'tı kendisi. Eğer draftlardan gelmediyse bu sezon Hırvatsız bir NBA izleyeceğiz. Bu adamın parladığı kulüp Cibona Zagreb'tir. Cibona Zagreb'i de herhalde Efes Pilsen'i takip eden herkes iyi bilir çünkü Cibona Efes Pilsen'e hep ters gelir. 1999 draftında Memphis Grizzlies tarafından 2. turda seçildiğini iyi hatırlıyorum ama sırasını çıkaramayacağım şimdi. NBA'de çıktığı ilk maçta 29 sayı atmıştı ama hangi takıma karşı olduğunu hatırlayamadım. Kariyerinin en yüksek rakamı Memphis'te oynarken Clippers'a attığı 31 sayıdır. İnanılmaz bir fundamentale sahip. Kaan Kural O'nun için ''Ginobili'den sonra en kolay adam geçen beyaz'' demişti bir kez. Ha şunu kabul edeyim hemen; Giricek Memphis'ten sonra dikiş tutturamadı, biraz biraz Utah'ta parladı ama mesela Kyle Korver gibi sadece üçlük atma yetisi olan bir adama karşı Sixers'a hemen takas edilmişti. Asi tarafıda var, kim olduğunu hatırlamıyorum ama coachunun ayaklarının dibine sertçe havlu fırlatıp Amerika'da tepki aldığı da oldu. Yani şu an size Will Solomon ya da ne bileyim John Robert Holden'ı anlatmıyorum. Daha çok Karnisovas'ın daha şutörünü, Stombergas'ın hareketlisini düşünün. Tribünleri ayağa kaldırır mı? Kesinlikle evet. En azından takımın en iyi üçlükçüsü Damir Mrsic'ten iki üç gömlek daha iyi üçlükçü. Bu adamı uzun yıllardır izlerim, antipatik bir tiptir ama ben çok severim, kazanmak ister, kazanamayacağını anlarsa çirkefleşir, seyirciyi galeyana getirir ama Tanjevic engelini aşarsa müthiş faydalı olur.

Fenerbahçe Ülkerspor'dan yıllık 2.5 milyon euro alacağını söyleyeyim. Roberto Carlos, Alex de Souza ve Daniel Güiza'dan sonra kulübün en pahalı sporcusu olduğunu da ekleyeyim, varın siz anlayın Gordan'ın İstanbul'a gelmekle nasıl bir iş yaptığını. Sözleşmesi de 1+1 yıllıkmış...

Transferde emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum, böyle bir oyuncuyu bize izlettirme fırsatı verdiği için Fenerbahçe Ülkerspor'a sezon içinde en az 5 Abdi İpekçi maçına gitme sözü veriyorum (eminim çok sevinmişlerdir!) İbrahim Kutluay'a da geçmiş olsun diyorum. Yani ben de Gordan'ı alacak olsam bu yaştaki İbo'nun basında ki ''Fenerbahçe Ülkerspor'dan teklif bekliyorum'' açıklamasından etkilenmezdim...

19 Ağustos 2008 Salı

Başlıyor...

Geçen sezonun sonunu hatırlıyorum. Kafede bir yandan Galatasaray - Gençlerbirliği Oftaşspor maçını izlerken bir yandan da bizim Fenerbahçe maçımızdan haber almaya çalışıyordum ara sıra. Hakan Şükür golü atınca şampiyon belli olmuştu. Yattara'nın gol haberi geldiğinde ''Acaba Fener işi sermese gene yenebilir miydik?'' demiştim. İstanbul'da Hakan Balta Trabzon'da Umut Bulut atınca, şampiyon da belli olmuştu, Avrupa temsilcilerimizin Şampiyonlar Ligi, UEFA ve Intertoto dağılımı da... Galatasaray hocasız ama Cevat Güler kontrolünde şampiyon olmuş, Kasımpaşa, Manisa ve Rize temsilcileri Bank Asya Ligi'nin yolunu tutmuştu...

23 Ağustos 2008'de son şampiyon Galatasaray Ali Sami Yen'de Denizlispor'u saat 19:00'da ağırlayacak ve uzun maraton yeniden başlayacak. Herşey yeniden sıfırlandı. Bir iki mevkisinde eksikte olsa kaliteli kadrosuyla Fenerbahçe ve Hary Kewell, Fernando Meira gibi önemli isimleri kadrosuna katan Galatasaray şampiyonluk için kıyasıya çekişirken, iskeletini koruyan ve defansını güçlendiren Beşiktaş, yenilenmiş kadrosuyla Trabzonspor, kaliteli transferleri ve istikrarlı kadrosuyla Kayserispor ve geçen sezonun flaş takımı Sivasspor bu yarışa katılmaya çalışacaklar. Bir yandan Avrupa Kupaları heyecanını yaşarken, bir yandan da uzun lig maratonunu takip edeceğiz. Kısacası futbol geri döndü.

Maalesef genel toplum kültürümüz sadece kavga ve polemiğe reyting veren cinsten olduğu için yeni sezonda da Erman Toroğlu'na, Ahmet Çakar'a, Selçuk Yula'ya, Adnan Aybaba'ya, Kazım Kanat'a, Hıncal Uluç'a vb. tüm bu tip ''futbol yorumcularına!!!'' tahammül etmeye devam edeceğiz. Neyse ki Rıdvan Dilmen gibi, Uğur Meleke gibi, Mehmet Demirkol gibi, Mert Aydın gibi, Mehmet Aslan gibi ne dediğini bilen, tartıştığı konuya hakim, en önemlisi ekran başındaki izleyici bilgilendirebilecek altyapıya sahip ''gerçek futbol yorumcularımız''da mevcut. Daha çok bu saydığım isimleri takip etmeye çalışacağım.

Çoğu şeyi atlamamaya çalışarak, objektiflik olgusunu hep ön plana koyarak elimden geldiğince maçları, ligin genel gidişatını, hakemleri, camiaları vb. konuları hep yazmaya gayret edeceğim. Sayısı az da olsa okuyucu topluluğumun da yorumları ile aslında bizi de bol polemikli ve heyecanlı bir lig bekliyor desem abartmış olmam herhalde.

Hoşgeldin 2008-09 futbol sezonu, bakalım bu koca sezon içerisinde neler yaşanacak, ipi hangi kulüp göğüsleyecek, hangi kulüpler Bank Asya Ligi'ndeki takımlarla yer değiştirecek. Futbol şöleni başlıyor...

Nijerya - Arjantin

Pekin Olimpiyatları'nda futbolun finalistleri belli oldu. 5 kez Dünya Kupası'nı müzesine götüren ancak bir kez bile Olimpiyat Şampiyonu ünvanını alamayan Brezilya yarı finalde Arjantin'e 3-0 mağlup olarak hayallerini 2012 Londra'ya ertelemek zorunda kaldı. 53 ve 58'de Agüero ve 77'de penaltıdan Riquelme'nin golleriyle rakibini etkileyici bir performansla (3-0) safdışı bırakan Arjantin, Belçika'yı Adefemi, Agbuke(2) ve Okoronkwo'nun golleriyle 4-1 geçen Nijerya'nın rakibi oldu.

22 Ağustos Cuma günü Belçika ve Brezilya bronz madalya için, 23 Ağustos Cumartesi günü ise Arjantin ve Nijerya Olimpiyat Şampiyonluğu için karşı karşıya gelecekler.

İşi buraya kadar getiren, Ever Banega'lı, Lionel Messi'li, Sergio Agüero'lu, Juan Roman Riquelme'li Arjantin tahminimce altın madalyayı Afrika Kıtası'na kaptırmayacaktır...

Olimpiyatta Aşk Başkadır...