16 Şubat 2011 Çarşamba

Ronaldo...

22 Eylül 1976 yılında Rio de Janeiro'nun Bento Ribeira kasabasında doğdu. 14 yaşına kadar mahalle aralarında top oynayan bu çocuğu eski efsanevi oyuncu Jairzinho fark etti ve bu çocuğu Cruzeiro altyapısına emanet etti. Daha 17 yaşında Cruzeiro'nun A takımında oynayan efsane, çıktığı 14 maçta 12 gol atarak, dönemin Brezilya A milli takım teknik direktörü Carlos Alberto Pereira'nın dikkatini çekti ve 18 yaşındayken, 1994 yılında A.B.D'de düzenlenen Dünya Kupası kadrosunda yer aldı. İlk Dünya şampiyonluğunu da Bebeto ve Romario'nun arkasında beklerken bu turnuvada kazandı. Turnuvanın ardından daha 18 yaşındayken PSV Eindhoven formasıyla Hollanda 1. Ligi Eredevisie'ye transfer oldu. 2 sezon top koşturduğu PSV Eindhoven'dan dünyanın en büyük kulüplerinden birisi olan Barcelona'ya 20 yaşında transferini gerçekleştirdi. Barcelona'da geçirdiği tek sezonda 37 maça çıkan ve tam 34 gol atan Ronaldo, dünyanın en pahalı futbolcusu ünvanıyla 21 yaşında İtalyan devi İnter'e transfer oldu. Tam beş sezon İnter'de oynayan futbolcu çıktığı 68 maçta toplam 49 gole imza atarak, Real Madrid'e transfer oldu. Raul ile birlikte kurulması güç bir hücum hattına eşlik eden efsane Real Madrid'de de 5 sezon geçirdi ve 127 maçta 83 gole imza attı. 2007-08 sezonunda Milan'a giden Ronaldo burada da sakatlıklardan kurtulabildiği süre içerisinde 20 maç oynayıp 9 gol attı ve ülkesine geri dönüp Corinthias forması giymeye başladı. Corinthias formasıyla 31 maça çıkıp 18 gole imza atan futbolcu, geçtiğimiz günlerde futbolu bıraktığını açıkladı.

1996, 1997 ve 2002 yıllarında üç kez FIFA yılın futbolcusu, 1997 yılında UEFA yılın futbolcusu seçildi. Tam adı Ronaldo Luis Nazario de Lima'dır. Brezilya Milli Takım formasını 97 kez giyip, 69 gole imza attı. 1994 ve 2002 yıllarında iki kez Brezilya Milli Takımı ile birlikte dünya şampiyonluğu yaşarken, 1998'de final oynadı. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda Brezilya Milli Takım forması ile üçüncü oldu. 1997 yılında Altın Ayakkabı'nın sahibi oldu. 1997 ve 2002'de dünyanın en prestijli ödüllerinden Ballon d'OR'u kazandı. 1997'de La Liga yılın yabancı futbolcusu, 1998'de Serie A yılın futbolcusu ödüllerini kazandı. 1997 ve 2004'te iki kez La Liga gol kralı oldu.


18 yaşında hemen hemen tüm Avrupa kendisinin peşinden koşarken efsanevi golcü Romario'nun tavsiyesi üzerine PSV Eindhoven'a transfer oldu. Romario yıllarını Avrupa'da geçirmiş bir futbolcu olarak, Ronaldo'ya Avrupa'nın en profesyonel ve en organize kulübün PSV Eindhoven olduğunu söylemişti. Eindhoven'da kendisini bekleyen basın ordusuna '' En kötü ihtimalle 1 gol ortalamasıyla oynarım'' açıklamasını yapınca fazla iddialı bulunmuş ancak 34 maçlık maratonda 35 gol atarak tüm dikkatleri iyiden iyiye üzerine çekmeyi başarmıştı. 24 Mart 1994'te Brezilya - Arjantin maçında Bebeto'nun yerine oyuna girerek ilk kez milli formayı sırtına geçirdi. PSV Eindhoven'daki ikinci sezonunda ilk büyük talihsizliğini yaşadı ve ayağı kırıldı ancak dönüşü muhteşem oldu. Bobby Robson, Johan Cruyff'un yerine Barcelona'nın başına geçtiği zaman ilk yaptığı iş ne pahasına olursun olsun Ronaldo'yu transfer etmek oldu. Şaşırtıcı istatistiklerine Barcelona formasıyla da devam eden efsane, Inter'e transferinden sonra tüm dikkatlerin de Serie A'ya dönmesini sağladı.


Inter yıllarında bir çok kez ağır sakatlıklar geçiren ve sağ dizinden ''çok çeken'' Ronaldo'nun bir de özel bir anısı vardır. 2002-03 sezonunda Inter, Juventus ve Lazio atbaşı şampiyonluk yarışı yaparken, (tabi maçların hepsi aynı saatte başlıyor) uzun süren sakatlığının ardından, ligin son maçları da olsa forma giymeye başlar ve hatta çıktığı ilk maçta şu an adını hatırlayamadığım rakibine gol atar. Bu gol dönüşümlü yayın esnasında Juventus ve Lazio'nun maçlarını oynadığı kendi sahalarının skorboardunda haber amaçlı gösterilirken, golü atanın Ronaldo olduğunu gören Juve ve Lazio taraftarları stadyumlarını alkış yağmuruna tutar. Bendeniz neredeyse gözleri dolu bir biçimde efsanenin dönüşüne televizyon karşısında da olsa tanıklık edenlerden birisi olduğum için kendimi şanslı sayarım.


Ronaldo genel olarak tipik bir forvetten ya da tipik bir golcüden biraz daha farklı özelliklere sahiptir. Özellikle gol vuruşu esnasında belli bir denge ayağı yoktur. Yani daha düzgün ifade etmek gerekirse, özellikle koşarken, adım sırası gözetmeksizin, doğal olarak optimal bir vuruş mesafesine ya da pozisyonuna sahip olmadan ''ayağının burnunu'' kullanabilen neredeyse tek futbolcudur. Bizim için en büyük ve en bilindik örneği Rüştü'ye attığı goldür. Alttaki videoda görebiliriz:



2002 yılında 52 milyon euro ve Fernando Morientes karşılığında Real Madrid'e transfer olduğunda kendisi ve özellikle sakatlığı hakkında ciddi endişeler duyulmaya devam ediliyordu ancak o ''gerçek'' Ronaldo'ydu.  ''Los Galacticos'' kadrosunda Raul, Zidane, Figo ve Roberto Carlos'tan sonra zincirin son halkası olarak transfer edilmişti. Kilo sorunları ilk kez Real Madrid'de başgösterse de, tekniği, zekası ve oyun görüşüyle bu açığını kolaylıkla kapatmayı bildi. Bir Arjantin - Brezilya maçında 3 kere penaltı yaptırmış, üçünü de kendisi kullanmış ve bu üç vuruşta da, kaleciyi ters köşeye göndermeyi başarmıştır. Johann Cruyff kendisi için: ''O'na bir top ve bir metrekare çim verin, O da size neden dünyanın en iyi futbolcusu olduğunu göstersin'' demecini vermişti. Cruyff'un abarttığını ise sakın düşünmeyin.

Real Madrid serüveninden sonra özellikle Capello ile de anlaşamayarak bir kez daha Serie A'ya dönüş yapıp Milan formasını sırtına geçiriverdi ancak yaşadığı sakatlıklar oynadığı futbolu çok etkilemeye başlamıştı. Milan formasını bir sezon giyip, ülkesine dönmeye karar verdi.


Kendisi için dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından olan Zinedine Zidane ''ben bu adamın yaptıklarını rüyamda bile hayal edemiyorum'' derken, Raul ise ''ben bazen idmanda kendimi kaybedip, Ronaldo'yu izliyorum'' ifadesini kullanmıştı. Genel olarak takım arkadaşları tarafından da oldukça sevilen, sakin ve yalnızca işini yapan yapısıyla rakip takım taraftarlarının da hayranlık ve sempati ile izlediği bir futbol fenomenine dönüşmüştü.


Uzun süre arasam da bulamadım ama sağ ayak bileğinden kasığına kadar olan ameliyat izlerini içeren bir fotoğrafını görünce, hala futbol oynamak için ''tabutunu tekmelemesine'' hayran olmuştum. Ronaldo'nun içinde yanan futbol ateşinin hiç sönmeyeceğini tahmin ediyorum. Kariyerindeki tek eksiği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğudur. İşin enteresan tarafı ise, kariyeri boyunca Avrupa'da forma giydiği 5 takım olan PSV Eindhoven, Barcelona, Inter, Real Madrid ve Milan'ın bu kupaya sahip olmasıdır. Ayrıca belirtmek lazım, Dünya Kupaları tarihinin en golcü futbolcusudur.


Ronaldo için söylenecek pek fazla bir şey yok. Geçtiğimiz günlerde futbolu bıraktığını açıkladı. Zaten zamanı da gelmişti. Hem vücut yapısı, hem yaşı, hem de dizi itibariyle bir son vermesi gerekiyordu. Dünya'nın görüp görebileceği en iyi golcülerden birisi olan Ronaldo Luis Nazario de Lima, iz bırakanlardan oldu. Futbol oyunu oynandığı sürece adı hep hatırlanacaklardan...

Hiç yorum yok: