5 Ekim 2010 Salı

Mutlu Mesut Bir Türk...

E tabi Almanya'yı kuradan çekince, oynanacak olan ilk maçta Mesut Özil'in gündeme oturması kaçınılmaz bir durumdu. Dün verdiği röportajda tepkilerden çekindiği belirtmiş ve kararına saygı duyulmasını bekleyecek nitelikte açıklamalar yapmış.

Yazı esnasında uçup gitmesin; Akşam Gazetesi, Mesut Özil'in açıklamalarından ''Türkiye maçı da diğer maçlar gibi sadece bir 3 puan maçıdır'' cümlesini alıp ''Mesut Özil'den küçümseyici ifadeler'' şeklinde yayınlamış. İnternet sitelerinden baktım, ben de gördüm. Adamın söylediği normal mi normal bir sözün neresinde ''küçümseme'' var, ben anlamadım! Ne kadar akıl yoksunu adamların bu işi yapıp da para kazandığını bir kez daha gösterdi bize sağolsun ,Akşam Gazetesi.

Mesut Özil'in elinde iki tane kart var. Birisinde, özü, ait olduğu yer (kendi hissetmesi ayrı ama gerçek bu) vb... hafif romantik, biraz arabesk (Ahmet Çakar gibi mi yazıyorum?) veriler bulunurken, bir diğerinde prestij, itibar, kariyer hedefleri gibi seçenekler duruyordu. Bir yanda Fatih Terim, diğer tarafta Joachim Löw vardı. Mesut, ailesi ile birlikte oturdu, düşündü, taşındı ve Alman Milli Takımı'nda oynamaya karar verdi. Tercihinin ne kadar doğru olduğu da, Türkiye'nin olmadığı Dünya Kupası'nda oynadığı futboldan sonra Real Madrid'e transferiyle ortaya çıktı.Belki Halil'de, Hamit'de zamanında Almanya Milli Takımı tercihi yapsalar, La Liga ya da Premier League'in köklü ve büyük kulüplerinden birisine transfer olabilirlerdi. Mesut ile hemen hemen aynı yaşlarda olan ve bir kaç sezondur Avrupa futbolunda ''piyasası'' bulunan Nuri Şahin son Belçika maçında Şükrü Saraçoğlu tribünlerinde çekirdek yiyordu. Fatih Terim'in Yıldıray ve Halil'e yaptığı ''zulüm'' dün gibi aklımda.

Kimi futbolcu duygusaldır, kimisi profesyonel. Marco Aurelio'yu ya da çağırılsa koşarak gelecek olan Marcio Nobre'yi veyahut Wederson Da Silva'yı Türk Milli Takım forması giyiyor diye suçlayacak Brezilyalı sayısı kaç tane olabilir? Hatırlıyorum, Hakan Şükür'ün ''şapka çıkarıcaksınız şapka, Avrupa'da yok böyle gol'' vuruşunu yaptığı İsviçre maçında Kubilay Türkyılmaz tepkilerden çekindiği için bize karşı oynayamamıştı. Belki de adamların gideceği olası bir kupaya mal oldu bu tutumumuz. Marco Aurelio bizim formayla Brezilya'ya karşı ''çatır çatır'' oynarken ne hissettiyse, Mesut Özil'de Almanya formasıyla bize karşı oynarken, aynı şeyleri hissedecek. Bu adamların mesleği bu. Aurelio, bizim milli takımda gerçekten de ''Türk gibi hissettiği'' için oynuyor diyen varsa, bu rüyadan bir an önce uyansın derim.

Açık söyleyeyim, Mesut Özil'in başarılarından gram gururlanmıyorum. Çok isterdim Türkiye için oynamasını da ama tercihini yapmış, Almanya adına oynayacağım demiş. Sebebi her ne olursa olsun, Alman Milli Takımı'nda oynayacak bize karşı. Bu ülkede doğup büyüyen hiç birimiz Mesut gibi düşünemeyiz ve O'nu anlayamayız. Bu yüzden kendimizi germeye, ''küçümsedi'' gibi aptalca ifadeler kullanıp halkı provoke etmeye çalışmaya gerek yok. Sadece Mesut var sanki! Podolski ve Klose Polonya asıllı, Cacau Brezilya asıllı. Serdar Taşçı yine Türk. Basketbol Milli Takımları'nda neredeyse Alman oyuncu yok. Fransa ve Almanya devşirmeyi sever, alır, yetiştirir, oynatır. Eğer bu hak veriliyorsa, yanlış bir durumda yok zaten.

Diyeceğim şudur ki; bizim işimiz Berlin'de Almanya'dan puanları koparabilmek. Sadece bir 3 puan maçı, diğerleri gibi ama rakip Almanya olduğundan dolayı kazanılacak 3 puan aynı zamanda Almanya'nın 3 puanını da çalmak demek. Yani Azerbaycan ya da Kazakistan maçından biraz daha farklı tabi ki. Tek düşüncemizin bu olması gerekiyor yoksa Alpay Özalan ruhlu bir adam çıkar, o gerginlikte Mesut'un ayağını eline verirse, Jose'ye durumu izah edemez, rezil oluruz alimallah!

Hiç yorum yok: