6 Mayıs 2010 Perşembe

8. Kez

Ligde ilk beşe tutunmaya çalışırken, kupada şampiyonluğu hedefleyen Trabzonspor, ''duble'' peşinde koşan Fenerbahçe ile Şanlıurfa GAP Arena'da karşılaştı.

Maçın başlamasıyla birlikte, ilk dakikalardan itibaren, derli toplu gözüken takım Trabzonspor'du. Fenerbahçe ataklarında Gökhan Gönül ''etliye sütlüye'' pek karışmazken, Wederson, Özer ile birlikte sol kanattan pek çok bindirme gerçekleştirdi. İki tane de iyi orta kesti ancak Fenerbahçe hücumcuları, bu ortalarda iyi pozisyonlar alamadılar. Trabzonspor'da ise ne Serkan, ne de Cale hücuma destek vermezken, sağ kanadı kullanan Burak Yılmaz ağırlıklı hücumlarla Trabzonspor rakibini ''hırpalamaya'' çalıştı. Engin Baytar, Colman, Selçuk, Burak ve Alanzinho'lu orta saha, son dönemin başarılı Fenerbahçe orta sahasına özellikle kat ederek yapılan pres ve iyi paslaşmalarla üstünlüğünü hissettirmeye başladı. İlk on dakika geçilirken ''tartma'' süreci bitti ve sonra da yoklamalar başladı. Alanzinho ve Colman'ın şut denemelerinin ardından, Umut sol çarprazda karşı karşıya kaldığı Volkan'ı kötü bir vuruşla geçemediğinde dakikalar 22'yi gösteriyordu. Fenerbahçe oyunu mümkün mertebe düşük tempoda tutmak istese de, Trabzonspor özellikle Fenerbahçe'nin orta sahadaki hazırlık paslarını, yoğun presle engelleyince, ilk yarım saatten sonra maçın hakimi durumuna geldi. Alanzinho ve Umut'un birkaç kötü tercihi olmasa, Trabzonspor devreye önde girebilecek pozisyona dahi geldi. İlk yarının sonunda, daha sistemli, daha arzulu ve daha ''ısırgan'' oynayan taraf bordo mavililerdi.

İkinci yarının başından itibaren de, görüntü ilk yarıyı andırmaya başlamıştı ki, Trabzonspor savunması belki de maç boyunca yaptığı tek hatayı yaptı ve Song'un Güiza'ya kaptırdığı topu Güiza son derece klas bir şekilde, Fenerbahçe'nin herşeyi Alex'e gönderdi. Usta işi bir kontrol ve çok klas bir vuruşla Alex de Souza 55'te Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirmeyi başardı. Bu gol oyunun tüm gidişatını değiştirmek için Fenerbahçe adına bulunmaz bir fırsattı ancak ne hikmetse gol Fenerbahçeli oyuncuları iyiden iyiye oyundan düşürdü. Şenol Güneş belli ki geriye düşme ihtimali olan takımına birkaç öğüt vermiş maçtan önce zira bir iki dakikalık şoktan sonra Trabzonspor oyun üstünlüğünü yeniden ele geçirmeyi başardı. Maç berabere giderken oynanan baskın oyun, mağlup duruma düşen takıma daha bir cesaret getirdi. 68'de Colman'ın düşürülmesiyle kazanılan serbest vuruşu, ''Tellovari'' biçimde kullanan Selçuk, topu Umut'un kafasına ''yapıştırınca'' skora yeniden denge geldi. Geriden gelen, daha iyi oynayan ve golü bulan Trabzonspor'un özgüveni bu dakikalarda ''tavan'' yaparken, Fenerbahçe'nin stresten kaynaklı olduğunu düşündüğüm temposuzluğu da ''taban'' yaptı. Sahada yürüyecek hali kalmayan Emre'nin yerine Deivid de Souza'yı oyuna süren Daum, adeta Trabzonspor'un ikinci golünün hazırlayıcısı oldu. Sol kanada atılan uzun topu iyi kontrol eden ve ceza alanına girene kadar, sürekli tehditkar bir koşu içinde olan Engin Baytar sol çarprazdan ceza alanına girer girmez, Lugano'yu ekarte edip, klas bir vuruşla Trabzonspor'u öne geçirdiğinde maçın bitimine de sekiz dakika kalmıştı. Golden sonra tüm riskleri alan Fenerbahçe'ye karşı, tek pozisyon dahi vermeden kalesini kapatan Trabzonspor, maç bitmeden Colman ile bir gol daha bularak maçı 3-1 kazanıp, Ziraat Türkiye Kupası'nı sekizinci defa müzesine götürmeyi başardı.

Trabzonspor 90 dakika boyunca zaten kupayı hakeden taraf oldu, işin bu kısmı hiç su götürmez. Fenerbahçe ise lig maçlarında uyguladığı sistemin kötü bir kopyasını denedi ancak başarılı olamadı. Neticede 8 maçtır gol yemeyen bir takıma, yarım saatte 3 gol birden atmak az buz bir iş değil. Alex'in çekip çevirmeye çalıştığı orta saha, Emre Belözoğlu'nun ekstra kötü gününde olması, Gökhan Gönül'ün yeterli desteği vermemesi ve 9 milyon euroluk adam Mehmet Topuz'un vasatı dahi aşamaması yüzünden adeta çöktü. Orta sahası işlemeyen Fenerbahçe'nin savunması da özellikle yedikleri ilk golden sonra ''bitince'' Trabzonspor'un işi çok kolaylaştı. Christoph Daum kenardan takımını o kadar kötü yönetti ki, Şenol Güneş, Fenerbahçe'nin başında olsa herhalde daha kötüsünü yapamazdı. Maç 1-1 berabereyken, Engin Baytar'ın golünde Trabzonspor'un sarı lacivertli savunmaya dörde iki hücum etmesi affedilir bir hata değil. Konsantrasyon sorunu mu demek lazım, başka birşey mi bilmiyorum ama Fenerbahçe'nin kupa finallerinde oynadığı futbol gerçekten enteresan.

Bordo mavili takımda sahanın en iyi adamları Engin Baytar, Selçuk İnan, Gustavo Colman ve Alanzinho'ydu bana göre. Serkan Balcı tecrübesiyle Wederson ve Özer ikilisinin yolunu tıkarken, Cale'de Mehmet Topuz'a karşı etkili bir performans gösterdi. Gökhan Gönül'ün sahadaki varlığı ''muamma'' durumda olduğu için kendisi hakkında bir fikir edinemedim. Bu kadar kötü bir orta sahanın önünde oynayan Güiza pozisyona giremeden maçı tamamlasa da yine de Alex'e attığı klas gol pasıyla dahi takımına yardımcı olmaya çalıştı. Lugano'yu hiç bu kadar kötü görmedim desem yeridir.Bir iki pozisyonda dengesini kaybedip düştü, birçok hava topunu Umut Bulut'a kaptırdı ve kazandığı topları zaman zaman rastgele şişirdi. Bilica için zaten görüşüm çoğu zaman olumsuz. Bu yüzden bu futbolcunun Fenerbahçe takımında neden oynadığını dahi anlayabilmiş değilim.

Maçtan önce ''İyi oynayan, hakeden kazansın'' demiştim. Trabzonspor'un da hem kupayı, hem bu maçı kazanmayı hakettiğini düşünüyorum. 26 yıldır şampiyonluk göremeyen Trabzonspor taraftarının ağzına bir parmak bal çalınmış oldu bu kupa zaferiyle. Mutlu olduk, gurur duyduk ama Şenol Güneş'in de dediği gibi daha işimiz bitmedi. Önümüzdeki sezon, iyi transferler ve birlik olmasını hayal ettiğimiz camia ile birlikte şampiyonluğu kovalamak ve Şampiyonlar Ligi'nde oynamak en büyük hedeftir. Umarım Ziraat Türkiye Kupası bu yolda atılmış büyük bir adım olur.

1 yorum:

Murat YILMAZ dedi ki...

Trabzonspor kupayı net bir şekilde hak etmiştir, tebrik ederiz. Centilmen bir oyunla akıllı bir taktikle Fenerbahçe'nin her kupa finalinde gördüğümüz yılgın bitkin görüntüsünü iyi değerlendirip başarılı olmuştur. Tebrik ve takdir etmek lazım. Birşeyi kazanmak için istemek şart, bunu Trabzonlu futbolcular sahada çok iyi gösterdiler.
Trabzonlulardan daha çok sevinen diğer eziklere ne demeli onu bilemiyorum.