17 Mayıs 2010 Pazartesi

Travma!

Maça çıkmadan önce yapılanlar yapılmış, yazılanlar yazılmış, kocaman ülkenin kocaman devlet bakanı dahi, lige b.k atmış, ''bir kısım leşçi medya'' bu sezonu da başarıyla kullanıp nemalanmıştı ancak herşeye rağmen Fenerbahçe'nin yapması gereken tek şey Trabzonspor'a bir gol fazla atmaktan ibaretti.

Maça tabiri caizse ''fırtına'' gibi başladı Fenerbahçe. Daha ikinci dakika dolmadan Güiza ve Özer mutlak gollük iki pozisyonu değerlendiremezken, altıncı dakikada ki , kornerden gelen topu Serkan Balcı çizginin üstünden topuğuyla çıkardı. Rakip yarı sahaya çöreklenen Fenerbahçe, nihayetinde Güiza ile golü buldu ve skor üstünlüğünü eline geçirmeyi başardı. Golden sonra ise o fırtına duruldu ve Trabzonspor'da ufak ufak pas yapmaya ve rakip yarı sahada gözükmeye başladı. 23. dakikada orta sahada verilen bir faule itiraz eden tam dört Fenerbahçeli futbolcunun hemen sol tarafından Cale atışı hızlıca kullandı ve topu Colman'a aktardı. Colman'ın adrese teslim ortasını Burak Yılmaz içeri çevirmek istedi ancak top, ''Volkan'ın kontrolünde ağlarla buluştuğunda'' Kadıköy'de derin bir sessizliğe gömüldü. İşin daha kötüsü 32. dakikada İbrahim Toraman'ın hatasında Batalla'nın attığı golle Bursaspor'un öne geçmesi oldu. O andan itibaren puan cetvelinde Bursaspor, Fenerbahçe'nin üzerinde gözüküyordu. İstanbul'da ilk yarı 1-1 biterken, Bursa'da ''Timsahlar'', İbrahim Toraman'ın kendi kalesine attığı golle skoru 2-0'a taşıyıp, üzerlerine düşeni yapmayı başarmış durumdaydılar.

İkinci yarıya Fenerbahçe daha bir baskı altında ancak yine etkili başladı. Trabzonspor hücum hattında bulunan Alanzinho ve Umut son derece etkisiz gözükmeye devam ederlerken, Emre Belözoğlu'nun da gayretleriyle Fenerbahçe kendisine şampiyonluğu getirecek golü aramaya başladı. Dakikalar geçtikçe tribünlerdeki gerilim de arttı ve Daum sahaya ilk müdahelesini, oyuna Deivid ve Christian'ı alıp, oyundan Selçuk ve Özer'i çıkararak yaptı. Bu değişikler sonucunda Christian'ın bilinen şut gücüyle Fenerbahçe rakip kaleyi uzaktan şutlarla da yoklamaya başladı. Bu şutların birisinde top direkten dışarı çıktı. 80. dakika civarında Daum oyundan Güiza'yı çıkarıp yerine Gökhan Ünal'ı sürdü. Gökhan iyi performans göstermesine rağmen, gol atmayı başaramayınca maç 1-1 berabere sonuçlandı. Öte tarafta Bursaspor'da Beşiktaş'ı 2-1 mağlup edip, tarihindeki ilk şampiyonluğunu kazanırken, Fenerbahçe ise tarihinde ikinci kez son haftasına lider girdiği ligi kaybetmiş oldu.

Trabzonspor adına maçın en iyi iki adamı hiç kuşkusuz Onur ve Giray oldular. Biraz biraz da Colman'ı ilave edersek, Trabzonspor'un en iyi üç adamını bu oyuncular olarak gösterebiliriz. Bunun dışında Trabzonspor varlık gösteremedi desek yeridir. Ancak oyunu hiç çirkinleştirmeden, Fenerbahçe'nin izin verdiği ölçüde top oynamaya çalışarak, zaman geçirme, topu oyuna geç sokma gibi hareketlerde bulunmayarak, maçı berabere bitirmeyi başardı. Ligin ilk yarısında Beşiktaş'a 2-0, Galatasaray'a 4-3 ve Fenerbahçe'ye 1-0 yenilen takım, Ziraat Türkiye Kupası grup maçında da, Galatasaray'a 2-1 kaybetmişti. Ancak ikinci devrede üç büyüklere karşı alınan skorlar hiç de fena değil. Galatasaray'ı 1-0 yenen Trabzonspor, Beşiktaş ile 0-0, Fenerbahçe ile 1-1 berabere kaldı deplasmanlarda. Ziraat Türkiye Kupası finalinde ise Fenerbahçe'yi 3-1 ile geçti. Takımın en azından bir kimliği, bir duruşu oldu. Önümüzdeki sezon için ümitlenmemek elde değil tabi ki.

Fenerbahçe'nin başına gelen ise son derece üzücü bir durum. Denizli'de yaşanan facianın izleri daha silinememişken, bu kez Kadıköy'de ikinci kez şampiyonluğu elleriyle rakiplerine ikram ettiler. Gökhan Gönül ve Emre Belözoğlu dün akşamın bana göre yıldızlarıydı. Özer ve Güiza'da ellerinden geleni yapıp, gol bulmak için sürekli arayış içinde oldular. Lugano, Bilica ve Volkan'a hemen hemen hiç iş düşmedi. Volkan'ın kalesine gelen tek isabetli topta ağlarla buluştu. İşin enteresan kısmı, 9 maçtır gol yemeyen Fenerbahçe'nin yediği tek golle şampiyonluğu kaybetmesiydi.

Hafta içinde kendi çapımda tek tek takım değerlendirmeleri yapacağım zaten. Bu yüzden Fenerbahçe şöyle yapmalı, böyle etmeli muhabbetlerine girmeyeceğim. Yalnızca belirtmek isterim, çok sevdiğim Fenerbahçeli dostlarım var. Onlar adına gerçekten çok üzüldüm. Bursaspor'un şampiyonluğu tabi ki önemli, bir mihenk taşıdır Türk Futbolu'nda ama Fenerbahçe'nin, özellikle taraftarının yaşadığı ''travma''da az buz bir şey değil. Şampiyon olan takımı tebrik etmek, kaybeden takıma da geçmiş olsun demekten başka yapacak birşey yok.

1 yorum:

Melih Kazdağ dedi ki...

Yukarıdaki listene Aziz Yıldırım'ın Bugün yaptığı abuk subuk ipe sapa gelmez açıklamaları da eklemek gerek.Başarısızlığını daha da önemlisi stadındaki skandalı, O günü yaşayan hiçbir Fenerbahçeli'nin zihinlerinden silemeyeceği büyük skandalı örtbas etmek için sağa sola saldırmalarını gördükçe,duydukça tüylerim ürperiyor. Türkiye'de biriside demiyor ki bir futbol federasyonu yetkilisi demiyor ki hatta bir delikanlı futbol yorumcusu demiyor ki ''Sen artık fazla oldun'' Bir dur bakalım.

Federasyon hakemlerle ilgili minnacık kötü yorum yapana cezayı yapıştırırken Yıllarca Milli Takımda oynamış,Yıllarca Fenerbahçe'de başarıyla oynamış En önemlisi Adamlığı belli olan Rüştü'ye boku yapıştır. Ve buna hiçkimse gıkını çıkaramasın..

Yanında yardakçısı, çirkefliğini resmi kayıtlara döken Şekip'i alıp Tüm açıklardan tüm gediklerden yararlanmaları da yetmedi Şampiyonluğa...

O gece,şampiyonluğu kaybettikleri gece gerçekten insani duygularla üzüldüm. Babam,Tolga Fenerbahçe'li ve ne kadar üzüldüklerini,yaşadıkları travmaya gerçekten üzüldüm.. İçim cız etti.. Ama Fenerbahçeliler Bu Başkanla ve yanındaki yardakçılarıyla Beter Olsunlar.

Son olarak 30 pozisyona girip bir gol daha atamadılar. Allah Büyük.