7 Aralık 2010 Salı

Altyapı Algısı

''Efendim Almanya'da 2 yaşında başlıyor çocuklar futbola'', ''Avrupa'da böyle mi yahu!'', ''Orada affetmezler'' vb... sözleri yıllardır ezberledik artık. Türk futbolcusunun altyapı eksikliğinden, sadece yetenekle bir yerlere gelme çabasından, Avrupa'da oynayabilecek zihinsel yapıya sahip olmadıklarından dem vurduk durduk. Allahtan eski dinozorların ve örümcek kafalıların yerini, en azından basında yeni jenerasyon gençler aldı da, şimdiki tespitler daha bir oturaklı ve ayakları yere basan şekle girdi. Yeni jenerasyon şimdi işi gücü bırakıyor, oturuyor neredeyse televizyonlarda yayınlanan tüm maçları izliyor, durum tespitleri yapıyor, notlar tutuyor ve yazdığı zaman anlıyorsun ki, bu adam bu işi senden daha iyi biliyor. Basını şikayet etmeyeceğim ama şu yazının başında belirttiğim söz öbekleri var ya, benim derdim onların ışığında Volkan Şen'in öncü olduğu ''cahil ama yetenekli genç oyuncularımızın'' durumuna bir bakış atabilmek.

Bursaspor, Şampiyonlar Ligi'nde kötü günler yaşarken, ligde de bir ara bir düşüş yaşadı ancak bunun altından kalkmasını beklediğimden daha düzgün bir şekilde başardılar. Zaten Fenerbahçe ve Beşiktaş, üst taraf puan kaybedikçe neredeyse her lig maçını ''final'' gibi oynamak durumundalar. Puan kaybetme lükslerini fazlasıyla kaybettikleri için, bu aralar her maçını iyi de oynuyor ve sonucunu da alıyor İstanbul'un iki büyüğü. Beşiktaş geçen hafta Galatasaray'ı deplasmanda devirip, rakibini bu sezon için ''ringout'' etmiş, arada Bulgaristan'a gidip, Avrupa'da tur vizesini kapıp gelmiş, morallenmiş ancak yıpranmış durumda. 3 gün arayla iki final oynamış ve üçüncü finaline çıkacak Bursaspor karşısında. Şimdi bu durumu analiz etmek için büyük bir profesör olmaya gerek yok. Beşiktaş'ın özellikle 60. bilemedin 70. dakikadan sonra oyundan düşmesi son derece normal olacak ve sen bir hafta dinlenip, İnönü'nün çimlerine çıkacaksın. Yani sabırla skoru tutup, rakibini yoracak hamleler yaparsan, dananın kuyruğunun kopacağı anlara sen avantajlı gireceksin. En azından fizik ve kondisyon olarak.

Volkan Şen bu sezon Bursaspor'un en önemli oyuncusu konumunda. Bursaspor altyapısına seçildikten sonra, burada beğenilmeyip, Merinosspor'a gönderilmiş, sonra tekrar Bursa'ya gelmiş, önce A takıma yükselmiş, sonra kadroya girmeye başlamış ve Ertuğrul Sağlam ile birlikte onbirin vazgeçilmezi olmuş bir futbolcu. Tırnaklarıyla kazıya kazıya gelme hikayesinin baş rol oyuncusu uzaktan bakınca. Hatta milli takıma seçilmediği için kopan yaygaralar dün gibi hafızalarda. Geçen sezon şampiyon olmuş takımın en değerli oyuncusu ve bu sezon en iyi performans verenlerden birisi konumundaki Volkan Şen, bundan daha iki ay önce saha içinde affedilmişti hatırlarsanız. Galatasaray deplasmanında Ergic'in iki golüyle kazanılan maçın ilk yarısında, hakeme itirazdan sarı kart görmüş, on dakika sonra, yere düştükten sonra topu eliyle kendisine avantaj sağlayacak şekilde çekmişti. Hakem Abdullah Yılmaz, bana göre son derece doğru bir kararla Volkan'ı affetmişti. Volkan o hareketi istemsiz yapmıştı ve surat ifadesinden bu çok net şekilde belli oluyordu. Hakemi aldatmak istememişti ve refleksinin kurbanı olmuştu.

Volkan ''aftan faydalanıp'' oyunda kaldıktan sonra pek ders almış görünmedi. Bazen bir anlık dersler, hayat yolunda önemli faydalar verir insanlara. Dersi nerede aldığın ve nerede işe yarayacağını bilemezsin. Volkan ansızın ve izinsiz bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçtı cezalı olduğu bir maç arasında. Kaçtı diyorum çünkü izinsiz gitmek ve kaçmak aşağı yukarı aynı anlamı taşır. Bir sürü spekülasyon çıktı, Volkan kadro dışı kaldı dendi, rekor ceza gelecek dendi ancak Abdullah Yılmaz'dan sonra bu kez Ertuğrul Sağlam tarafından affedildi ve hemen hiç ceza görmeden bu işten de sıyrıldı.

Volkan ikinci kez bir hayat dersi almıştı ama durmadı. İkinci paragrafta kısa bir Beşiktaş - Bursaspor analizi yapmıştım naçizane, iki takımın durumunu masaya yatırarak. Durum tespitini hocanın izah etmesine gerek yok artık. Volkan ve diğer Bursasporlu oyuncular bu tespiti yapabilecek, yaşa, tecrübeye ve futbol bilgisine sahip olmalılar. Volkan belli ki bu bahsettiğim donelere sahip değildi. Çünkü bence neredeyse babası yaşındaki Üzülmez'i sarı kartlık biçimde indirdikten sonra, hakem Fırat Aydınus'u anlamsızca alkışlamasının başka bir izahı olamaz. Faul net sarı kartlık, ardından gelen alkış için kurallar gayet net ve Volkan'ın hala daha durmadan Fırat Aydınus'u tartaklama girişimleri...

Onbire onbir olsa ne olurdu, şöyle gelişirdi, böyle giderdiyi bilemeyiz tabi ki. Ancak bir gerçek var ki, Volkan takım arkadaşlarını, kulübünü, camiayı ve taraftarını bir kez daha 'satarak'' kaybedilen puan ya da puanların baş sorumlusu oldu. Hatta ben bütün faturayı kolaylıkla Volkan'a kesebilirim. Neticede puan ya da puanlar çıkması çok muhtemel olan bir ''kader maçını'' daha önce iki kez affedilmiş, hatta bağıra basılıp, onore edilmiş bir futbolcu yüzünden kaybetti Bursaspor.

Tekrar en başa dönelim ve Volkan Şen'in bu sorununun altyapıdan gelip gelmediğini inceleyelim. Avrupalı futbolcuların aldıkları eğitimden bahsedelim mesela. Örneğin takım arkadaşının karısını ayartmayı John Terry'i ye altyapıda mı öğrettiler acaba? Ya da  büyük usta olarak adlandırılan Roy Keane'in kendisini sakatlayan futbolcu neredeyse 7 ay sonra bir başka maçta karşısına çıkınca, aynı yerinden sakatlaması altyapıda öğretilen bir olgu mu? Peki ya Eric Cantona'nın uçar tekme ile tribüne dalması, Messi'nin ''jr. tanrının eli'' vakası, o muhteşem Barcelona altyapısının bir ürünü mü? Hatta son El Clasico'da Sergio Ramos'tan son dakika tekmesini yedikten sonra seksenaltı takla atıp, neredeyse ''ölecek'' kıvama gelen bu genç adamın, acıyı, sızıyı, ağrıyı bir kenara bırakıp, rakibi kırmızı kart görünce, bıyık altından sırıtması nedir? Örnekleri yüzlerce kez çoğaltabilirim, emin olun...

Demem odur ki: Bu işlerin eğitimini, mantalitesini altyapıda veremezsiniz. Bu işler hikayedir. Altyapıda futbolcuya futbol oynamayı öğretebilirsiniz. Neticede kişinin fikri neyse zikri de odur. Batuhan Karadeniz'i en iyi altyapı hocalarını da teslim etsen, üç dil öğretip, bir alanda uzman da etsen, yine de kaleciye penaltı atacağı köşeyi işaret etmesini, golden sonra formasını çıkartıp cezalı duruma düşmesini, hocalarını aleni bir şekilde eleştirmesini engelleyemezsin. Sercan Yıldırım daha 18'inden yeni gün almışken, Galatasaray'a attığı golden sonra elini ağzını götürüp şaşkınlık ifadesiyle gol sevinci yaşarken söylemiştim, bu çocuktan büyük futbolcu olmaz diye. Yazıda burada. İsteyen okusun baksın. Şimdi hem Sercan'ın, hem de Volkan'ın geldiği yerler, hiç hayra alamet değil. Volkan Şen yine affedilsin, bir iki yıla kalmaz, yeni bir ''hamle'' yapacaktır, emin olun. Bizim Engin Baytar gibi, atsan atılmaz, satsan satılmazlardandır. Ertuğrul Hoca'ya allah kolaylık versin.

Hiç yorum yok: