11 Eylül 2009 Cuma

Fatih Terim Meselesi...


İsmi Türk futbolundan (abartmadan söylüyorum) asırlar geçse de unutulmayacak bir adam Fatih Terim. Tarih boyunca UEFA Kupası'nı Türkiye'ye ilk getiren teknik direktör, Milli Takımı Avrupa Şampiyonası Finallleri'ne ilk kez götüren teknik direktör gibi üstün apoletleri omuzlarında her zaman taşıyacak. Türk futbolunun yakaladığı ivmede, devrimde büyük bir payının olduğunu inkar etmek eşyanın tabiatına aykırıdır. Verdiği hizmetler için de her zaman teşekkür edilmesi, daha da önemlisi onore edilmesi gereken bir adamdır.

Peki Fatih Terim bu ülkede neden halen tartışılıyor?

1- Fatih Terim asla ve asla örnek bir adam olamadı. İdol diye tabir edilen, örnek alınan vasıflara sahip olan adamlar vardır. Mesela Michael Jordan. Bırakın basketbolu, kendisinden ''Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sporcusu'' olarak bahsedilir ki, bu ünvanı almak yalnızca saha içindeki üstün performansla yakalabilecek birşey değildir. Michael Jordan faal sporculuk yaşamı boyunca hem saha içinde hem de saha dışında örnek bir insan olmuş, insanlar O'nu kendisine ''idol'' seçmiştir. Sadece oynadığı takımlara, bulunduğu organizasyona ve vatandaşı olduğu ülkeye değil, tüm dünyaya bu anlamda büyük katkıları olmuştur. Efes Pilsen'i neden seviyoruz? Çünkü Efes Pilsen, Naumoski'li, Tamer'li, Ufuk'lu, Volkan'lı, Richard'lı kadrosuyla örnek bir takım ve camia olmuş, tüm Türkiye'nin beğenisini kazanmıştı. Belli çizgilerinden pek az tavizler vererek bugünlere gelmiştir. Dünya üzerinde Barcelona'nın Real Madrid'den, Messi'nin C.Ronaldo'dan katbekat fazla sevilmelerinin nedenleri de işte tam bu bahsettiğim noktadan geçiyor. İdol olacak insanın ya da ekibin idol gibi davranması, bunun gibi hareket etmesi gerekir. Fatih Terim'i kendisine ''idol'' olarak seçen Emre Belözoğlu, Bülent Uygun gibi adamların ülkede ne kadar sevildiğini ve sempatik bulunduğunu oranlayıp yukarıda ifade etmeye çalıştığım sonuçlara ulaşabiliriz. ''Ben ders almam, ders veririm'', ''O adamcağızda işini yapmaya çalışıyor'' (Lucescu hakkında), ''Yel eser, kayadan toz alır'' (Kurtlar Vadisi repliği) gibi söylemlerin insanlara antipatik gelmesinden daha doğal birşey yoktur. İdol vasfına sahip olan insanların, mütevazılığı, karakteri ve söylemleri her daim çok önemli olur.

2- Fatih Terim'in egosunu herkes bilir. Şiddete meyilli hal ve hareketleri, en ufak hatalarda ya da uğradığı haksızlıklarda dahi takındığı son derece agresif tavırlar, rakiplerine sıklıkla göstermediği saygı (Elazığ'da rakip futbolcular gole sevinirken ettiği galiz küfür, İsviçre maçının sonunda takıma taarruz emri vermesi vb...) tamamiyle kendisini ''üstün'' hissetmesinden kaynaklanıyor. Çek Cumhuriyeti maçında sakatlanan oyuncuyu değiştirmek için geç kalan ve ikinci golü sahada 10 kişiyken yiyen Fatih Terim'in dördüncü hakemi ''tartaklama'' teşebbüsü işte tam da bu ''egosal kavgasının'' doğurduğu sonuçlardır. Bu verilere eklemek gereken birşey varki; Bu canavarı aslında biz yarattık. Gerekli eğitimi ve altyapısı olmayan Fatih Terim tamamen kendi çabalarıyla, tırnaklarıyla kazıyarak geldiği zirvede bulunurken O'nu ''İmparator'' ilan edip, cumhurbaşkanlığına aday gösteren bizler (en azından yakıştırılımıştı) Milan'dan kovuluşunun ardından kendisini bir anda yerlere yuvarlayıp, bir de yerde tekmelemiştik. Fatih Terim'in bulunduğu yeri hazmedememesinin başlıca sorumlusu ''egosal kaygıları'' olsa da, az önce söylediğim gibi bu ''ego canavarının'' ortaya çıkışında bizler de kendi üstümüze düşen hata payını kabul etmeliyiz.

3- Fatih Terim yükseldikçe ve başarı kazandıkça özel hayatı otomatik olarak daha sık gündeme gelmeye başladı. Eşi Fulya Terim'de bugün neredeyse eşi kadar popüler bir insan. Tabi ki kızı ile Emre Belözoğlu arasında ilişki olduğunu ima eden ya da direkt olarak söyleyen iğrenç spor(!) yazarları da var aramızda ancak Fatih Terim'in ailesi hakkında en ufak bir kötü spekülasyonun dahi kendisini nasıl ''çıldırttığını'' (ki bu çok normal) hepimiz biliyoruz. Fatih Terim'in ''ilişkileri'' konusunda asıl bahsetmek istediğim ise ''sportif'' olanlar çokça. Hocanın arkasında dimdik duran adamlara baktığımızda geçmişlerinin o kadar parlak olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Haluk Ulusoy, Levent Kızıl, Sinan Engin, Mehmet Ağar vs... Her ne kadar kurmaylarını Oğuz Çetin, Metin Tekin, Müfit Erkasap gibi ''iyi aile çocuklarından seçse de Fatih Terim'in ilişkileri kariyeri boyunca hep sorgulandı ve tartışıldı.

4- Aslında egoyla paralel bir konu ama hocanın en büyük zaaflarından birisi de tahammülsüzlüğü. O asla hata yapmaz, ders almaz, öğretir, eğitir, duayendir, insan üstüdür, O başka hiç kimseye benzemez, Herkes O'na benzemeye çalışır. Bu tür saplantıları derinden yaşayan bir adam Fatih Terim. Dokunulmazlık zırhı bugünlerde yavaş yavaş kalkıyor olsa da, Fatih Terim'e soru sorabilmek mangal gibi yürek istiyor halen. Fatih Terim'in basın toplantılarının ne kadar hararetli geçtiği bilinen bir gerçek. Eleştiriye karşı tahammülsüzlüğü ve verdiği yanıtlar kendisini ''itici'' yapmaya devam ediyor.

5- Fatih Terim'in belli başlı oyunculara karşı olan zaafı bilinen bir gerçek. Oyuncusu sakatta olsa, formsuzda olsa hatta bütün bir sezonu topa dokunmadan geçirse dahi, özellikle büyük turnuvalarda sonsuz kredisi olan oyuncular O'nun kadrolarına çağırılmaya devam ediyor. Bosna Hersek maçında sahada yer almayan İbrahim Toraman, Mehmet Topuz, Fatih Tekke, Gökdeniz Karadeniz, Yıldıray Baştürk vs... gibi oyuncular aslında ne yaparlarsa yapsınlar bu kadrolara giremeyeceklerini biliyorlar. (O meşhur şike skandalından sonra Gökdeniz'e milli forma verilmesi de bu ülkenin en büyük ayıplarından birisidir ya neyse) Bunun yanında misalen Fatih Terim'in takımı Dünya Kupası'na katılmış olsaydı açıklayacağı kadroda mutlaka ''kendi adamı'' olan oyuncular yer alacaktı. Belki bir kulüp takımında formsuz ya da sakat olsa da bir takım futbolcular transfer edilmek istenebilir ancak konu milli takım olunca o formayı giymeye hazır, formda ve sakat olmayan futbolcuların seçilmesinden daha doğal ne olabilir? Milli takıma gitmek bir başarı ise, Fatih Terim'in milli takımından ''afaroz'' edilmemekte bir başarı sayılabilir. Kısaca Fatih Terim'in adalet terazisi kendi verilerine göre değişkenlikler gösterdiğinden sahaya çıkan takıma ve hocaya inanmayan bir kesimin oluşması çok normal ki bu kesimin içinde bizzat ben de varım.

Aslında sayabileceğim birçok madde daha var ama ben işin ''özünü'' yansıtmaya gayret ettim. Bana göre hocanın tartışılıyor olmasının en büyük nedenleri işte bu yukarıda naçizane ifade etmeye çalıştığım beş maddeden geçiyor:

1- İdol vasıfları taşımama
2- Ego
3- İlişkileri
4- Tahammülsüzlük
5- Adaletsiz kadro seçimleri

Êvet itiraf ediyorum ben de uzun bir süredir milli takıma karşı yoğun duygular beslemiyorum. Her şartta, her şeyiyle destek verecek bir yapıda değilim. Sorguladığım, araştırdığım, öğrendiğim şu veya bu sebeplerden dolayı Bosna Hersek maçı da dahil olmak üzere TÜRKİYE A MİLLİ FUTBOL TAKIMI'NI ESKİSİ KADAR SEVMİYORUM ve bunun tek sebebi samimiyetle söylüyorum Fatih Terim. Ersun Yanal'a gösterilmeyen saygının, verilmeyen şansın Fatih Terim'e verilmesi, Serhat Ulueren'in sabahlara kadar Ersun Yanal aleyhine yaptığı programların binde birini bile Fatih Terim için yapamaması (bu yalnızca bir örnek, genelleyebiliriz) ülkenin sportif anlamda kurtarıcısı olarak görünmesi ve maalesef kendisinin de buna inanması sonucunda İsviçre maçında çıkan rezaletleri unutmam mümkün değil. Fatih Terim'in artık milli takımı bırakıp bir kulüp takımı çalıştırmaya başlaması gerekiyor. Mümkünse Avrupa'da. Türkiye'nin yeni polemikleri, yeni hesaplaşamaları kaldıracak lüksü yok ve kendisi emin olsunki, arkasında kendi politikalarını belki de kendisinden çok daha iyi uygulayabilecek birkaç adamda bırakıyor. Sözün özü: Misyon bitti... Yapı paydos...

3 yorum:

Melih Kazdağ dedi ki...

Güzel yazmışsın.Ellerine sağlık.
Artık Fatih hocadan kurtulup,kariyerli yabancı bir teknik direktöre milli takımı emanet etmenin zamanı geldi. Bize uzun yıllar hizmet edecek biri olmalı bu kişi. Yabancı hayranlığım yoktur bilirsiniz ama milli takım hocalığı için herkes denendi.(Ertuğrul hoca hariç.O da çok erken)

Ümit milliler ile ilgilenilmesi hersene ümitlerden A Milli takıma oyuncu kazandırılması gerekir.

Kadro adaletli bir şekilde seçilmeli. Böyle olursa insanlar kendilerini geliştirmek isteyeceklerdir. oyuncular Büyük takıma transfer olur olmaz geçmiş senelerde hiçbirşey yapmamış gibi A milli takıma seçilmemeliler.(İsmail Köybaşı geçen sene çok iyi bir sezon geçirirken kadroya çağrılmadı ve bu sene Beşiktaşa Transfer olur olmaz,hem de takıma alışamadan,iyi oynamazken kadroya çağrılıp medet umuldu üstelik.)

Daha yazılacak neler var neler aslında ama bu kadar yeter.

Bize uyan bir teknik direktör bulunana kadar Fatih Hoca kalsın.Zaten yapılacak birşey yok bundan sonra.Ama şimdiden hoca aranmaya başlasın.
Önerim Hocalığına büyük saygı duyduğum Lucescu.

omanim dedi ki...

hocam sen bunu bi yerden mi arakladın kendinmi yazdın?:))

Faruk dedi ki...

övgü olarak kabul ediyorum :)