26 Kasım 2009 Perşembe

Her Yerinizden Öpüyorum!


Bütün gazetelerin ve medyanın göklere çıkarıp, dün ''tu kaka'' diyenlerin bugün dahi ilan ettiği Mustafa Denizli sahaya öyle bir takımla çıktı ki, Manchester Unitedlı ''bebelerin'' maçı kazanması için oluşabilecek en iyi siyah beyaz varyasyon sahada yer almış vaziyetteydi.Carling Cup'ta Huddersfield United ile oynayacakmış gibi sahaya çıkan kadroya rağmen, daha maçın başından itibaren geriden Anderson'un olgunlaştırıp, Obertan'ın yetenekli ayaklarına teslim ettiği ataklarla Beşiktaş kalesini ablukaya almaya çalışan ManU'nun karşısına önce Ernst ardından da Ferrari dikildi. Beşiktaş'ın ilk onbirinde ''yarım adet'' bile Bobo'yu besleyebilecek oyuncu olmayınca çoğu zaman üzerine bina dikilecek kadar boş kalabilen ManU savunmasının arasına sızılamadı. Beşiktaş'ın en cesaretli oyuncusu olan Ekrem Dağ'ın anlamsız heyecanı ve savrukluğu yüzünden de birçok atak hiç oluşamadan sonra erdi. Ernst ve Fink'in soğukkanlığında bir üçüncü oyuncuyu orta sahaya koymaya cesaret edemeyen Mustafa Denizli'nin şans melekleri ise tamamen kendisinin yanındaydı. Fink'in denediği bir iki şuttan sonra Tello'nun savurduğu top kalecinin kucağına giderken savunmaya çarpıp yön değiştirince ağlarla buluştu ve Beşiktaş öne geçmeyi başardı. Golden sonra Bobo'nun nefis asistinde Fink şutunu direğin aut tarafından dibine nişanlamasaydı iş belki oracıkta bitebilirdi. Alex Ferguson rotasyonun topuzunu fazla kaçırdığını anlayınca ikinci yarıda oyuna üstüste Owen, Carrick ve Evra'yı sürdü ama iş işten geçmiş gibiydi neredeyse. Hem Toraman hem Tello sakatlanarak oyundan çıkınca maçı ''izleyen'' Mustafa Denizli'nin ekmeğine yağ sürüldü ve düşen orta sahaya Uğur İnceman takviyesi geldi. Maçın sonunu getirmeyi başaran Beşiktaş altın değerinde bir üç puanla sahadan ayrılıp iki hafta sonra oynayacağı CSKA Moskova maçını beklemeye başladı.

Şimdi bir kere şunu belirtmek isterim ki, Mustafa Denizli dahi falan değil. Dünkü maça çıkardığı kadro aslında O'nun ne kadar ''korkak'' olduğunun bir göstergesi. Adını daha önce duymadığımız Manchester Unitedlı oyuncuların karşısına ne kadar savunma oyuncusu varsa dikmek ne kadar yanlışsa, Alex Ferguson'ın maçtan önce ''gençleri oynatacağım'' sözüne rağmen bu korkak anlayışla sahada durmaya çalışmak o derece kötü bir tercih. Ben dün Beşiktaş'ın kazanma ihtimalinin yüksekliğinden bahsederken sahada hiç böyle bir takım hayal etmemiştim. Korkak Mustafa Denizli'nin şansının yardımıyla kazandığı bir maç oldu Manchester United - Beşiktaş maçı. Hepsi bu... Bundan ötesi yok.

Beşiktaş adına maçın birden fazla kahramanı var aslında ama en önemlisi Matteo Ferrari hiç kuşkusuz. Hiç abartmadan söylüyorum, memleket topraklarında gördüğüm en iyi savunma performansını sergiliyor adam. Ben bu kadar sezgileri güçlü, bu kadar ayakta kalabilen ve bu kadar mükemmel kademe anlayışı olan bir futbolcu daha görmedim memlekette. İnsanın 90 dakika boyunca hiç mi konsantrasyonu bozulmaz, hiç mi dağılmaz, şaşılacak bir performans sergiledi İtalyan oyuncu. Fabian Ernst o her zaman bildiğimiz soğukkanlılığıyla tereyağından kıl çeker gibi kazandığı topları hep olumlu kullanmasıyla dikkat çekti. Savunma görevini yaptığı gibi zaman zaman hücuma gidip ''10 numara'' gibi davranmaya çalıştı. Rüştü Reçber son dakikada yaptığı iki insanüstü kurtarışla Beşiktaş'ın skoru korumasını sağlayıp bize eski günlerini hatırlattı. İbrahim Toraman sakatlanıp çıkana kadar çevikliği ve çabukluğu ile Beşiktaş için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kere daha göstermiş oldu. Unutmadan eklemem lazım, Uğur İnceman'nın özgüvenine ve soğukkanlılığına da hayran oldum.

Manchester United'ın en etkili adamı Obertan oldu. O güzel ''kellesiyle(!)'' maç boyu Üzülmez ve Köybaşı'nın savunmaya çalıştığı kanadı hallaç pamuğu gibi attı ancak getirdiği topları ManU oyuncuları değerlendiremedi. Gibson bu takımın oyuncusu değil ve olamayacak gibi duruyordu maç boyunca. Kalecileri Foster'da pek güven veren bir kaleciye benzemiyordu. Wellbeck için ''Yeni Adebayor'' yakıştırmasını yapan İngilizler (spikerin yalancısıyım) mahçup olmuşlardır herhalde dün akşam. Geçen sezon attığı kritik gollerle şampiyonluğa büyük katkı sağlayan İtalyan Macheda ise anlamsız bir kibir içerisinde maç boyunca aldığı tüm topları ezerek, henüz mental olarak ManU kalibresinde olmadığını gösterdi. Bu takımın tek hakimi olan Alex Ferguson'ın kendisiyle maçtan sonra özel(!) bir konuşma yaptığına eminim.

Son olarak değerli spiker kardeşimiz Ertem Şener'e değinmek istiyorum. Maç boyunca ''Biz nefesimizi değil, nefesimiz bizi tuttu adeta'', ''Ekrem adeta Beşiktaş'ın gizli öznesi'', ''İbrahim Kaş yaparken göz çıkaracaktı'' gibi özlü sözleriyle beni benden almışken maçın sonlarında Rüştü için söylediği ''Rüştü ellerinden öpüyorum'' lafının ardından bir süre algılayamadığım ''Heryerinden öpüyorum heryerinden!'' tümcesiyle de yıllar boyu unutulmayacak bir kalıbı futbolumuza kazandırmıştır. Bununla ilgili söylenmesi gereken bir iki söz daha var ama blogta olmaz! Türkiye'nin Avrupa çapında temsil edildiği en önemli organizasyonun en önemli maçını Ercan Taner, Murat Kosova, Okay Karacan, bunları geçtim, Melih Gümüşbıçak ve Şendil bile varken Ertem Şener'in anlatması Türkiye'nin talihsizliğiydi. Emre Tilev, Ertem Şener, Sabri Ugan ve İlker Yasin gibi muhteşem yeteneklerle bezenmiş üstün spor spikerlerini(!) kadrosunda bulunduran Doğan Medya Grubu'nu her yerinden öpüyorum! Devre arasındaki ihaleyle birlikte Süper Lig'in yayın haklarının D-Smart'a geçmesi spikerleri sayesinde en büyük korkularımdan birisi oldu maalesef!

Hiç yorum yok: