1 Mart 2010 Pazartesi

Daum'un Askerleri

Lille maçında bu sezonun en yüksek eksik sayısına ulaşıp tam 8 eksikle sahaya çıkmıştı Fenerbahçe. Bu maçta eksik sayısını beşe indiren Fenerbahçe'nin karşısında, kendisine ezelden beri ters gelen ancak tam dokuz eksikle sahaya çıkan İstanbul Büyükşehir Belediyespor vardı.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor geçen hafta Trabzonspor maçında yaptığı savunma sayesinde zorlu deplasmandan bir puan çıkarmayı başarmıştı. Bu hafta ki rakipleri ise son iki sezondur Olimpiyat Stadyumu'nda üstüste iki kez 2-0 mağlup ettikleri Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe taraftarı Olimpiyat Stadı'nın tribünlerini 25 bin civarı bir kalabalıkla doldurup, ligdeki kötü gidişe dur demek için takımının yanına gelmişti.

Maçın başlamasıyla birlikte aslında işin ne kadar zor olduğu ortaya çıktı. Daum'un Semih ve Gökhan Ünal'ı yedekte oturtup, yine Güiza ve Alex'e bel bağladığı hücum organizasyonlarıyla sonuca gitme çabası, Fenerbahçe'nin öyle kolay kolay gol bulamayacağını gösteriyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise savunmayı iyi yapan ancak kontraataklara çıkmakta zorlanan bir takımdı. İlk yirmi dakika da iki takımın kimyaları nedeniyle adeta bir ''kördüğüşü'' gibi geçiyordu ki, Fenerbahçe hücuma çıkarken, Selçuk'tan ustalıkla kazandığı topu aynı ustalıkla iyi yere koşu yapan İskender Alın'ın önüne yuvarlayıverdi Trabzonspor altyapısından yetişme Ali Güzeldal. Ali Güzeldal'ın forma numarası gibi ''10 numara'' pasını kaleciyi de geçip ağlara yuvarlayan İskender Alın takımını 1-0 öne geçirmeyi başardı. Golden sonra Fenerbahçe beraberlik golünü kovalasa da, sistem başından beri aynı olduğu için rakip savunmayı zorlayacak net bir atak geliştiremedi ancak buna rağmen ilk yarının son dakikasında sağ çarprazdan Deniz Barış ile bir gol buldu ama bu gol de ''ofsayt'' engeline takılınca ilk yarı İstanbul Büyükşehir Belediyespor üstünlüğü ile sona erdi.

Bursaspor maçında tribünden tepki gören Güiza'yı oyundan alan Christoph Daum aynı uygulamayı bu kez Deniz Barış ve golde büyük hatası bulunan Selçuk Şahin için yaptı. İkinci yarıya bu iki futbolcu çıkmazken yerlerine Christian Baroni ve Deivid de Souza dahil oldu. Açıkçası ikinci yarıda ilk yarıdan çok farklı başlamadı. Yine topa sahip olan taraf Fenerbahçe'ydi ancak tek bir farkla. Bu kez topu şişirerek değil, yerden ayağa ve daha bilinçli oynamaya başlayan sarı lacivertliler, gelecek golün de sinyallerini vermeye başlamış oldular. Alex de Souza kendisine yakışan şıklıkta bir vole / plaseyle skora dengeyi getirdi ancak bitime yaklaşık 15 dakika kala kırmızı kart görünce takımını 10 kişi bıraktı. 10 kişi kalan Fenerbahçe Alex'in kırmızı kartından sonra bir kez daha kontra yakalandı ve bu pozisyonda da İskender Alın'ın golüne engel olamayınca karşılaşmayı İstanbul Büyükşehir Belediyespor 2-1 kazandı.

Öncelikle maçtan sonra çok konuşulan hakem Fırat Aydınus ve yardımcılarının kararlarını naçizane incelemek isterim. Fenerbahçe'nin golünde bana göre Andre Santos'un pozisyonu ofsayt olsa da top direk gol olduğu için ofsayt yok. Zaten Hasagic topa plonjonunu yapmış vaziyette ve Andre Santos'un burada ki tek hamlesi toptan kaçmak için. Belki kurallar bu pozisyonun ofsayt olduğunu söylüyor olabilir ancak kural bu olsa bile bence saçma. Hakemlerin bu tip pozisyonları anında yorumlaması imkansıza yakın. Bu yüzden mutlaka bir standart getirilmesi gerekiyor. Yoksa dünkü maçta olduğu gibi aleni bir gol güme gider. Güiza'yı indiren Ekrem Ekşioğlu'na hakem sarı kart çıkardı ancak bu pozisyon bana göre dünyanın her yerinde kırmızı karttır. O pozisyonda Ekrem Ekşioğlu faulü yapmasa Daniel Güiza'nın bariz gol şansı vardır. Alex'in gördüğü kırmızı kart bana göre sonuna kadar doğrudur. Ekrem Ekşioğlu'nun ayağının kırılmaması ise bence büyük bir şanstır. Sabah Lig Radyo'da Mehmet Ayan Christian'da atılmalıydı dedi ama ben hangi pozisyondan bahsettiğini anlamadım. Muhtemelen maç esnasında pozisyonu kaçırdım. Fırat Aydınus ve yardımcıları maalesef dünkü maçta bir iki tane kritik hataya imza attılar ama Fenerbahçe'nin asbaşkanlarından Nihat Özdemir maçtan sonra yarım saat hakem konuşmasının takımın şu anki perişan halini örteceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu söyleyebilirim.

Fenerbahçe adına sahanın en iyisi Emre Belözoğlu, sonra da Alex de Souza'ydı. Deniz maç eksiğine rağmen bana göre fena oynamadı ama tribün tepkisine kurban gitti. Volkan Demirel ilk golde zamanlama hatası yaptı, daha ''timingli'' çıkabilse topu uzaklaştırabilirdi. Bekir İrtegün hatasıza yakın oynadı ve hırsıyla dikkat çekti. Selçuk Şahin'in Ali Güzeldal'a kaptırdığı top, kendi ipini çekti. Christoph Daum'da formsuz bir dönemden geçiyor olmalı çünkü takım pozisyona giremezken ve ilk yarı mağlup bitirilmişken, sahaya Semih ya da Gökhan Ünal'ı sürüp forveti ikilememesi enteresan. Bir tür inat peşinde koşuyor olabilir.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise haddini bilerek oynadı. Şanslarının da yardımıyla iki pozisyona girip iki gol atmayı başardılar. Bu kadar eksiğe rağmen Fenerbahçe gibi bir rakipten üç puanı almak herşeye rağmen kolay değildi ve bunu başardılar. İstanbul Büyükşehir Belediyespor kadrosunda takıldığım bir adam var o da Serhat Gülpınar. Bu adamın Süper Lig'de nasıl forma şansı bulabildiğine şaşırdım kaldım doğrusu.

2 yorum:

Melih Kazdağ dedi ki...

Fenerbahçe'nin çok formsuz olduğu açık. İşin ilginci Emre'nin bu kadar formda olduğu bir dönemde bu takım nasıl bu kadar isteksiz ruhsuz olur anlaşılır gibi değil. Fener İBB maçının 2. yarısı bu isteği yakalar gibiydi,bu seferde formsuzluk ayaklarına pranga vurdu. Birde rakibi oynatmamayı maç boyu başarabilen yegane takım İBB'ye hakkını vermek gerekir. Onların eksiği çok daha fazla olmasına rağmen sistem takımı olduklarından fazla etkilenmediler. Serhat'ta bu sistemin herhangi oyuncusundan biri. Hangi oyuncunun oynadığı çok önemli değil butür takımlarda.
Baroni'nin tekmesini kaçırmışsın bu arada.. O da bariz Kırmızıydı.

Maçın hakemi maç boyu iyi yönettiği maçta öyle saçma sapan 2 karar verdi ki (ofsayttan iptal olan Gol ve Guizayı indirenin sarı görmesi) İyi hakem statümden çıkmaya başladı iyice.. Yine de Nihat Özdemir gibi yöneticiler bu şekilde maçtan sonra hakem hakkında konuşamamalılar bence. Kendilerine verilen cezaları sallamadıkları için yönetmelikleri değiştirip kulüplere ağır cezalar verilmeli. Bunun önü anca böyle kesilir. Bundan sonraki haftalarda her takım başarısız sonuçlardan sonra hakemlere saldıracak ve hakemler iyice gerilecekler. Bunu önünü kesmek gerekir..

En güzel günler,en güzel geceler sizlerin olsun.. Hoşçakalın..

Faruk dedi ki...

Serhat Gülpınar'ı Denizlispor'dan hatırlıyor musun bilmiyorum. O dönem forvet ya da ikinci forvet gibi oynardı, iyi de gol atardı. Dal gibi çocuktu. Acayip kilo almış, mevkisi değişmiş, anormal de hantallaşmış. Maçta da berbattı bence ama dediğin doğru sistem idare eder bazı oyuncuları.