19 Ekim 2009 Pazartesi

Kalite Farkı


Sahaya çıkacak kadroyu ve dizilişi görünce Hugo Broos'un şampiyonluk yolundaki(!) rakibi Galatasaray karşısında herhangi değişik bir planı olmadığını anlamamız zor olmadı. Gökhan Ünal'ın sakatlığında Umut Bulut'un tek forvet çıktığı maçlar Belçikalı hocaya ders olmamış olacak ki, bu zor deplasmana da tek forvetle çıkmayı yeğledi bordo mavililer.

Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin mağlubiyet haberiyle birlikte daha da iştahlanacağı kesindi. Zaten maça da fırtına gibi girdiler. Sağlı sollu ataklarla Trabzonspor bunalırken, iki kez Umut Bulut'la rakip kaleye gidip kontra yumruk vurmaya çalıştılar ancak bu hamleler son derece cılız kaldı doğal olarak. Ceyhun Gülselam maç boyu Arda'ya yapışık oynadı ve etkisiz hale getirmeyi de başardı aslına. Bunun dışında dört beş kez de ''ölümcül pas atma teşebbüsünde'' bulundu ki, hepsi de doğru zamanlamalarla Galatasaray defansı tarafından kesildi. İlk gol zaten ben geliyorum demişti, maçın başından beri. Vole vuruşlarıyla ülkemizde nam salmasını beklediğim Kewell yine klas bir vuruşla ilk golü attıktan sonra, Keita'nın orada kimse olmasa taça gidecek şutunu içeri tipleyen Servet'le fark ikiye çıktı. Geçen sene de ''yumruğuyla'' atmıştı golü Servet, Ali Sami Yen'de. Bu adamdan normal bir gol yiyemeyeceğiz anlaşılan. İlk yarının sonunda Ceyhun'un frikiğinde önüne düşen topu kendisinden hiç beklemediğim bir yetenek ve soğukkanlılıkla filelere gönderen Tayfun Cora ise bana göre Trabzonspor kariyerinin en iyi bir iki maçından birini çıkardı dün akşam.

İkinci yarıya Galatasaray sanki 90 dakika top oynamış ve ardından ''rejenerasyon'' idmanına çıkmış gibi başlayınca Trabzonsporlu oyuncular biraz daha sahaya hükmetmeye başlamıştı ki, maçın belki de tek adam akıllı golü o dakikaya kadar sahada hiç bir şey yapmayan Gustavo Colman'ın şutuyla geldi. Bir anda 2-2 olan skor hem Galatasaraylı taraftarları hem de Galatasaraylı futbolcuları şaşkına çevirirken, soğuk duşun etkisindeki Galatasaray'a bitirici darbeyi vurmayı Serkan Balcı beceremedi. Serkan'a hiç mi hiç kızmıyorum. Hatta Serkan ne hata yaparsa yapsın sesimi çıkarmam çünkü sahaya ''ciğerini sermesi'' bile yeterli benim için. O pozisyondan birkaç dakika sonra Mustafa Sarp'ın Serkan Balcı üstünde kullandığı ''kontrolsüz güç denemesine'' Mustafa Kemal Habitoğlu'nun çalmadığı penaltıya ise son paragraftaki ''hakem giydirmemde'' değineceğim zaten.

Yaklaşık 5-6 dakikalık ''şoktan'' sonra yeniden oynamaya karar veren Galatasaray'ın ilk etkili hücumunda Baros'un indirdiği topa Arda Turan ayak koyup skoru 3-2'ye getirdikten hemen sonra Barış'ın Baros'a attırdığı golle fark yeniden ikiye çıktı. Aslında bu dakikaya olan kısımda hissedilen durum, tamamen Galatasaray'ın bu maçı ''isterse'' kazanabileceği yönündeydi. Tempoyu arttırdıkları anda skoru hemen yakalayan sarı kırmızılılar, tempoyu düşürdükleri anlarda ise kalelerinde gol pozisyonları verdiler. Oyuna sonradan giren ve ''saç ektirdiği'' dikkat çeken Gökhan Ünal'ın asistinde Colman'ın attığı ''komik'' gol ise yalnızca skoru belirledi.

Maç 4-3'e geldiğinde spiker ''Yıllar boyu unutulmayacak bir maç'' derken bile kendi sözüne bu kadar inanıyor muydu acaba merak ediyorum? Hadi Galatasaray istediği zamanlarda futbol oynamaya çalıştı ama ben hiç bir maçta bu kadar çok ''dan dun'' golü bir arada görmedim desem yalan olmaz herhalde. Haftaya Fenerbahçe deplasmanına çıkacak olan Galatasaray'a moral olmaktan ve puan farkını ikiye indirmekten başka bir işe yaradığını söylemek zor bu maçın. Trabzonspor ise zaten Sivasspor maçından sonraki periyodda özellikle teknik direktörüyle bu sezon yarışın içinde olmayacağını belli etmişti zaten. Bir konu da çok şaşkınım. Geçen sezon bu kadar az gol yiyen bir savunma kurgusunun tamamen geçen sezondan kalan yapısı ve oyuncularıyla bu kadar basit ve ucuz gol yemesinin sebebi ne olabilir acaba?

Tamam Galatasaray'ın oyunu, hücum varyasyonları, oyuncu karizmaları falan şık ve yerli yerinde eyvallah. Habitoğlu mu yoksa Abitoğlu mu bilmediğim hakem arkadaş: Bu kadar ezdirir mi insan kendini yahu? O sarı kartını aynı faulün birebir kopyasında Arda'ya çıkarmazken, neden Tayfun'a çıkarıyorsun? Saha içinde bin kez Serkan Balcı'nın yaptığı faule benzer faulleri Galatasaraylı futbolcular yaparken neden hepsinin üstünü örterken Serkan Balcı'ya kart gösteriyorsun? Yahu kardeşim aleni penaltımızı neden vermiyorsun? Kimden korkuyorsun. Galatasaraylıysan ve duygularını engelleyemiyorsan eyvallah, saygı duyuyorum sana ama o zaman bu mesleği niye yapıyorsun? Yakışıklı boylu poslu adamsın, çevrende vardır eminim, git kendine güzel bir iş bul, niye bizi öfkelendiriyorsun? O Keita'ya, Arda'ya gösterdiğin ''eyyam kartlarından'' utanmayacak mısın maçı bir daha izleyince? Sen bu maça karışmasan bu skor olur muydu sanıyorsun? Şunları söylemeyi hiç istemiyorum ama bana dün akşam ''direktif almışsın'' gibi geldi. Artık günahı boynuna... Öyle bir maç yönettinki dün akşam, direktif alsan bu kadar olurdu. Tebrik ediyorum seni ama hem isminden utan, hem de bloğun baş yazısını oluşturan adaşının sözlerinden. Yazıklar olsun sizin gibi emek hırsızlarına!

Hiç yorum yok: