27 Ekim 2009 Salı

Sonuç Değişmiyor


İki takımında dizilişleri ile felsefeleri derbi maça özel bozulmadı. Galatasaray şimdiye kadar neyse, 9 yıldır berabere bile kalamadığı Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda yine aynıydı. Aslında Rijkaard'dan beklenen de buydu. Maçtan önceki yazımda orta sahada Sarp ve Ayhan'ı üçüncü bir koşan adamla desteklemezse Rijkaard'ın bunalacağını söylemiştim ancak bu kadar ezici bir orta saha üstünlüğü beklememiştim Fenerbahçe'den. Son yıllarda hemen her iç sahadaki Galatasaray maçında olduğu gibi yine kaleyi bulan ilk top Lugano'nun tiplemesiyle gol oldu ama top dışarıdan çevrildiği için bu gol geçerli sayılmadı. Fenerbahçe yavaş yavaş Galatasaray'a üstünlüğünü hissettirmeye başlarken, orta sahada futbol anlamında kazanılan zafer skora yansımakta gecikmedi. Gerçi gol ofsayttı ancak eminim ki, Fenerbahçe ofsayttan gelen gol olmasa dahi birkaç dakika içinde golü yine de bulacaktı. Galatasaray skorda geriye düşünce zaten olmayan oyun ritmini tamamen yitirdi ve maç sonuna kadar bir daha asla yakalayamadı. Hakan Balta, Mustafa Sarp ve Ayhan Akman'ın ''cesur'' girişimlerine rağmen, Nonda, Elano, Keita ve özellikle maçtan önce ''racon kesen'' Arda tamamen silik bir görüntü içinde olunca, Galatasaray ilk yarıyı pozisyona giremeden tamamladı. İkinci yarıda tamamen yaralı avını şah damarından ısırmak için fırsat kollayan bir aslan gibiydi Fenerbahçe. Leo Franco ilk yarıda yaptığı kritik hatayı bir kez daha tekrarlayınca Alex'i kendisiyle başbaşa bıraktı ve bu pozisyondan da bir penaltı kararı çıktı. En delikanlı geçinen yorumcuların dahi; ''Alex penaltıyı aldı, Franco elini indirse Alex kart görür'' gibi garip açıklamar yaptığı pozisyon kesinlikle penaltı değildi ancak kabul etmek lazım ki, ani gelişen ve çözülmesi zor bir pozisyondu. İkinci golden sonra Fenerbahçe'nin farka gideceğini düşünmeye başlamıştıkki, Galatasaray adına ayakta kalan bir iki adamdan biri olan Hakan Balta karambolde topu Fenerbahçe ağlarına gönderip takımını yeniden ümitlendirdi ancak tam Galatasaray biraz oynar gibi olduğu anlarda Keita, Roberto Carlos'u yumruklayınca takımını on kişi bırakıp bir anlamda maçı da bitirmiş oldu. Keita'nın kırmızısından sonra Aydın'la çok net bir fırsat yakalamayı başaran Galatasaray golü bulamadı ve maçın son dakikalarında Güiza'nın iğne deliğinden geçirdiği top ağlarla buluşunca 9 yıllık seri kendini geliştirerek 10 yıla çıktı.

Fenerbahçe adına Alex, Colin Kazım, Wederson ve Mehmet Topuz bana göre sahanın en iyi oyuncularıydı. Alex hiçbirşey yapmadan iki golü Galatasaray ağlarına bırakmayı başarıp yine ''terlemeden'' haftanın futbolcusu olmayı başardı. Colin Kazım tek forvet pozisyonunda son derece fazla çalışıp Servet ve Gökhan'ı fazlaca uğraştırınca arkadan gelen oyuncular için birçok önemli fırsat kapısı açılmış oldu. Geçtiğimiz haftalara nazaran daha tutuk bir görüntü bir çizen Emre Belözoğlu kendi yarı sahasını biraz daha fazla geçebilseydi sık sık şut pozisyonları yakalayabilirdi. Bu tip maçları ''özenle'' oynayan Roberto Carlos yine iyi bir oyun çıkarırken, en büyük desteği Wederson da Silva'dan aldı. Mehmet Topuz Fenerbahçe onbirindeki yerini korumayı başarırsa bu takıma uzun yıllar hizmet eder. Zaten tırnaklarıyla kazıyarak kaptığı formayı da en azından birkaç maç Daum'un kendisinden almaması gerekiyor.

Galatasaray yılların getirdiği baskıyla çıktığı maçta yine son derece silik ve etkisiz bir görüntü çizdi. Stadın atmosferi ve rakip oyuncuların presi karşısında 90 dakika nefes alamayan sarı kırmızılılarda, Rijkaard'ın Kewell ve Aydın hamleleri de gerekli etkiyi yapmadı. Mustafa Sarp ne kadar istekli oynarsa oynasın, sınırlı kapasitesiyle maalesef Galatasaray gibi bir takımda oynayacak ayarda bir futbolcu değil. O'nun yerine mutlaka Emre Belözoğlu tarzı bir ön libero/ofansif orta saha karışımı oyuncu gerekiyor. Sahada sadece gezen Elano Blumer'ın yerine aslında böyle bir oyuncu transfer edebilirdi sarı kırmızılılar.

Onuncu hafta bitti ve puan farkı yeniden beşe yükseldi Fenerbahçe ile Galatasaray arasında. Sezona fırtına gibi giren ve hem ligde hem de Avrupa'da rakiplerini gole boğan Galatasaray, hem ikinci mağlubiyetini aldı hem de muhtemelen bir özgüven kaosunun içine girdi. İlk yarının sonuna kadar neler olacağı bilinmez ama eğer Bursaspor'da ayakta durmayı başarabilirse çok zevkli bir şampiyonluk yarışının tam ortasında olacağız gibi geliyor.

Hiç yorum yok: