1 Ekim 2009 Perşembe

Sekizde Sekiz!


Bu aralar takımların altıda altıları, yedide yedileri konuşuluyor ancak bireysel bazda Mustafa Denizli dün gece sekizde sekiz yaparak, ulaşılması güç bir rekora doğru ilerlemeye devam ediyor.

Maç başlamadan önce hemen hemen her yerde Beşiktaş'ın muhtemel onbirleri veriliyordu. Sahaya çıkana en yaklaşık tahmini kim verdi bilmiyorum ama takımda bir iskelet olmayınca doğal olarak kimya da oluşmuyor. Yoksa dün akşamki takımın geçen sezon hem Türkiye Ligi'ni hem de Türkiye Kupası'nı kazandığına inanmak zor geliyor. Maçın faturası hemen Rüştü'ye kesildi. Bilen bilir Rüştü'yü severim ve dünyanın sayılı kalecilerinden birisi olduğunu iddia ederim arkadaş arasındaki konuşmalarımızda. Gerçi artık kalmadı dünyanın sayılı kalecilerinden birisi olma özelliği ama yine de Türkiye'nin en iyi kalecisidir bana göre. Dün akşam yediği ilk golde de zerre kabahati yok adamın. Şutu atan genç çocuk öyle akıllı ve mükemmel bir vuruş yaptı ki, Ümit Aktan'ın dediği gibi ''Scmeichel değil, 10 tane Michael olsa, o topu ordan alamazdı''. Şampiyonlar Ligi maçları için söylenen bir klişe vardır her daim, ''Bu tip maçlarda yakaladığını atacaksın'' şeklinde. Holosko, Ernst'in ara pasında bu pozisyonu yakaladı ama atamadı. Mustafa Denizli ilk yarım saat bittikten sonra Holosko'yu kenara alıp sahaya Yusuf'u sahaya sürünce ''bu iş bitmiştir artık'' dedim. Böyle bir oyuncu değişikliği olabilir mi yahu? Ben Mustafa Denizli'nin Beşiktaş'taki misyonunun artık sona erdiğini düşünüyorum. Geçen sene ''fırsat sezonunu'' iyi değerlendiren kulübün tepeden tırnağa ciddi bir revizyona girmesi gerekiyor. Hele ki dün akşamki CSKA Moskova'yı yenememek, yenmeyi bırakın puan bile çıkaramak ciddi bir başarısızlıktır. Beşiktaş'ın şu ekiple bundan sonra bir toparlanma süreci yaşaması da pek olası değil bana göre. Lig treni zaten kaçtı da, hiç olmazsa Avrupa Ligi treninin kaçmasına müsade etmemek için radikal ''açılımlar'' olması gerekiyor Beşiktaş'ta. Tepeden tırnağa...

Hiç yorum yok: