13 Ekim 2009 Salı

Nereden Nereye...


Dünya sıralamasında 12. durumdaydık, Ersun Yanal görevi Fatih Terim'e teslim ettiği sırada. Fatih Terim, UEFA Kupası şampiyonluğunun ardından önce Fiorentina'nın sonra AC Milan'ın başına geçmiş, Ersun Yanal ise Denizlispor, Ankaragücü ve Gençlerbirliği serüvenlerinde ülke futbolunun ''umudu'' olarak lanse edilip Şenol Güneş'ten görevi devralmıştı. Letonya faciasından sonra aranan taze kan Ersun Yanal'dı işte. Dünya sıralamasında 12. durumda bulunan milli takım ikinci torbadan çektiği kura sonrasında, Yunanistan, Ukrayna, Danimarka, Kazakistan ve Arnavutluk ile birlikte 2006 Dünya Kupası'na katılma hakkını kovalamaya başlamıştı. Milli takım o meşhur Hakan Şükür polemiklerinin içinde yoluna devam etmeye çalışırken, Shevchenko ve arkadaşlarının grubu domine eden performansının uzağında kalınca, play-off yarışının içinde buluverdi kendisini. Ersun Yanal bu dönemde daha fazla dayanamadı ve Levent Bıçakçı'nın federasyonu tarafından görevinden alındı. Fatih Terim ise İtalya'dan Galatasaray'ın başına geriye dönmüştü. Hem de şampiyon olmasına rağmen Lucescu'nun yerine gelmişti ama işler iyi gitmedi ve 6-0'lık Fenerbahçe mağlubiyeti dahil olmak üzere birçok başarısızlık gören Fatih Terim istifa etmek durumunda kalmıştı. Fatih Terim'in kaybolmaya yüz tutan ''İmparator'' özelliklerini yeniden göstermesi için kendisine milli takım kapıları açıldı. Terim hemen eski tüfeklere sarılıp, milli takımda forma şansı bulamayan Tümer, Okan Buruk, Ergün Pembe, Alpay Özalan gibi futbolcuları yeniden bir araya getirdi ve tabi ki Ersun Yanal'ın başını yakan bir numaralı faktör Hakan Şükür'ü de... Bitime 3 maç kala göreve gelen Fatih Terim ve takımı kendi sahasında Danimarka ile 2-2 berabere kaldıktan sonra deplasmanlarda sırasıyla Ukrayna (Shevshenko'nun eksikliği de dahil olmak üzere o maça neredeyse ümit takımla çıkmışlardı) ve Arnavutluk'u 1-0 yenerek baraj maçı oynama hakkını kazandı. Barajdaki rakip ise İsviçre'ydi. Deplasmandaki ilk maçta, Steller ve Valon Behrami'nin golleriyle 2-0 kaybeden milli takım Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda rövanşa çıktı. Maçın başında Alpay'ın elle oynaması ile kazanılan penaltıyı Steller ağlara gönderince, milli takımın gol yemeden dört gol atması icap etti. Tuncay'ın ilk yarı bitmeden üstüste attığı gollerle devreyi 2-1 önde kapatan milli takım, ikinci yarıya da Serhat Akın'ın yaptırıp, Necati'nin attığı penaltı golüyle 3-1 önde başlasa da, Sebastian Frei son dakikalarda, İsviçre'nin ikinci golünü atıyordu. Tuncay milli takım formasıyla ilk hat-trick performansını son dakikada dördüncü golü atarak gösterirken, maçtan sonra çıkan olaylar Dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Milli takım yetkilileri ve ''mimli oyuncularımız'' defalarca Zurich'e gidip ifade vermek zorunda kaldılar. Sonuç olarak Emre Belözoğlu ve Alpay Özalan beşer maç ceza alırken (yanılmıyorsam Emre'nin cezası daha sonradan 3 maça indi) Milli takım ise tam beş resmi iç saha maçını yabancı bir ülkede ve seyircisiz oynama cezasına çarptırıldı. World Cup 2006'yı pas geçen milliler, bu kez Euro2008'e katılmak için, Macaristan, Malta, Bosna Hersek, Yunanistan ve Norveç'in bulunduğu gruptan çıkmak için mücadele etti. Turnuvaya fırtına gibi giren milliler ilk üç maçtan deplasmanda Yunanistan galibiyeti dahil olmak üzere 9 puan elde etmeyi başardı. Sonrasında üstüste Norveç ile berabere kalıp, Bosna Hersek'e mağlup olan milliler, Malta ile deplasmanda berabere kalarak ilk ikiye kalma şansını zora soksa da, en kritik maçta deplasmanda Norveç'i 2-1 yenip Euro2008'e katılmayı başardı.

Euro2008 ise inanılmaz bir turnuva oldu Milli Takım için. Önce grubun ilk maçında hiçbirşey oynamadan Portekiz'e 2-0 kaybeden milliler ardından çıktıkları maçta İsviçre'yi yine hiçbirşey oynamadan Arda'nın son dakika golüyle 2-1 mağlup ettiler. Grubun son maçı ise tamamen bir mucizeydi. Çek Cumhuriyeti karşısında son 15 dakikaya 2-0 geride giren Milli Takım Arda ve Nihat'ın iki golüyle gruptan çıkmayı başardı. Bu maçta da maalesef milliler kötü performanslarını devam ettirselerde skoru almayı başardılar. Çeyrek finalde Hırvatistan karşısında hemen hemen Portekiz maçı temposunda bir futbol ortaya koyan milli takım normal süresi 0-0 biten maçın uzatmalarında 119. dakikada yediği golle geriye düşse de bir mucizeye daha imza atıp Semih'in 120+1'deki golüyle maçı penaltılara taşımayı başardı. Penaltı atışları sonucunda yarı finale yükselen milliler Almanya'nın karşısına dikilirken, 23 kişilik kadrodan sahaya çıkabilecek durumda olan yalnızca 14 futbolcu kalmıştı. Euro2008'deki en iyi sahaiçi performansını gösteren milli takım buna rağmen Almanya'ya 3-2 kaybederek turnuvaya yarı finalde veda etti. Euro2008'de alınan skor çok çarpıcı olsa da, sergilenen futbol alarm vermeye devam ediyordu.

Güney Afrika'da düzenlenecek olan 2010 Dünya Kupası'na da Fatih Terim'le gitme kararı verildi. Hatta sözleşmesi 2012'ye kadar uzatılırken, maaşına da %100 zam yapıldı. Türkiye Milli Futbol Takımı'nın kötü sahaiçi performansı Dünya Kupası Eleme Maçları boyunca devam etti. Zaten yakın geçmiş olduğu için tek tek maçları hatırlatmayacağım ancak takım şu an eleme maçlarının bitimine bir maç kala ikinci durumda bulunan Bosna Hersek'in tam 7 puan gerisinde yer alıyor. Belçika maçında gelen mağlubiyetle birlikte Fatih Terim Dünya sıralamasında 12. olarak devraldığı takımla 27. sıraya kadar düştü ve 2012 yılında yapılacak Avrupa Şampiyonası grup eleme maçlarına üçüncü torbadan girme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ermenistan maçının bu anlamda önemi çok büyük çünkü olası bir puan kaybında üçüncü torbaya düşmemiz hemen hemen kesinleşmiş gibi olacak.

Postun başlığı hem milli takımın son yıllardaki performansını, hem Dünya sıralamasındaki yerini, hem de torba tehlikesini işaret ediyordu aslında. Baştan tekrar bakınca insan tekrarlamadan edemiyor. Nereden nereye...

Hiç yorum yok: