7 Ekim 2009 Çarşamba

Türbulans'ın İçinde...


Turkcell Super Lig dördüncülüğü, ertesi sezon Turkcell Super Lig ikinciliği, Türkiye'de ilk defa dört büyüklerden başka bir takımın Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynaması gibi başarılara, mütevazı kadrosu ve bütçesi ile ulaştı Bülent Uygun ve sonunda olan oldu. Sivasspor sezona yere çakılarak başlayınca, ''Celladına aşık olan(!) (Ne demekse?)'' Bülent Uygun görevinden yine marjinal bir hareketle, galip geldikleri bir maçın ardından veda etti.

Bu tip başarılar aslında birer kahramanlık öyküsü olarak anılırlar. Dar bütçelerin, iddiasız kadroların yakaladığı büyük başarılar, sporun her dalında ilgi çeker ve dolayısıyla sempati uyandırır. Hiç unutmam, ligin ilk yarısını büyük farkla lig sonuncusu olarak tamamlayan Karabükspor'un ligin ikinci yarısındaki uyanışını ve işi son maça kadar getirmesine rağmen, ''Celladına aşık olup'' en büyük rakibi Zeytinburnuspor'a kaybederek küme düşüşünü. Burnumun direği sızlamıştı resmen. İlyas Tüfekçi ve oyuncuları resmen bir mucizenin eşiğinden dönmüşlerdi, kaybetseler dahi ayakta alkışlanmış ve o sezonun şampiyoluk öyküsünün yanında kendi öyküleri de manşetleri süslemişti.

Bülent Uygun'un ve takımının böyle destansı bir öyküsü olmadı maalesef. Geçen sezon lig şampiyonluğunu elleriyle Beşiktaş'a ikram ederlerken, sevinen ''sessiz çoğunluk'' mensuplarındandım. Ülkenin futbol yapısını ve durumunu az çok bildiğimden, yeni Fatih Terimlere ihtiyaç olmadığının farkındaydım. Puan kaybedilen her maçtan sonra hakemi saha ortasında kovalayan, kazanılan maçlardan sonra hakemlere arka çıkan, yedek kulübesinin camını kırarken, futbolcusuna ''lan çok pis döverim seni'' diye bağıran, özlü sözler uydurup reyting meraklısı basını peşine takan, şovenist duyguları kullanıp dibine kadar sömürü yapan bir adamdı Bülent Uygun'un... Aynı idolü gibi...

Hiç merak etmesin kimse, eğer gelecek görmese kesinlikle ama kesinlikle bırakmazdı Sivasspor teknik direktörlüğünü Bülent Uygun. Kapılar kendisine sonuna kadar açık olacak bundan sonra. Üç büyükler (Dört büyükler demeye dilim varmıyor, allahım lütfen!) milli takım, belki ilerde kulüp ya da federasyon başkanlığı... Taklitler asıllarını yaşatır derler ama artık bu mizacın, bu üslubun, bu vizyonun da aslı bitmek üzere. Hayırlısıyla şu dünya kupasına bir gidemeyelim de o koltukta kalan arsızdır arkadaş! İkinci bir Frenkestein yaratmayalım derim ben. Türbulansın istifası aslında bir başlangıç değildir umarım. Başka da birşey demem ben...

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Bu sabah vatan gazetesinde okuduğum bir habere göre "Türbülent" Trabzon yolundaymış :)))

fatih dedi ki...

Geç oldu ama nihayetinde oldu kişiliksiz bülent uygun en zonunda çıkıp gitti futbolumuzdan