23 Şubat 2010 Salı

Dramatik Bir Maç

Hem Galatasaray hem de Beşiktaş'ın puan kaybettiği haftada hem Fenerbahçe ve hem de Bursaspor için son derece önemli bir maçtı Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'ndaki karşılaşma. İki takım da bu bilinçle sahaya çıktılar ve Fenerbahçe maça mükemmel bir giriş yaptı.

Daha 5. dakikada Kaptan Alex de Souza, kendine has stiliyle pozisyonu bulur bulmaz sol dirseğini göğüs hizasına çektiği anda Ivankov'un pek bir şansı kalmamıştı zaten. Fenerbahçe bu golle maça 1-0 önde başladı. Arkasından ise yine Alex'in ''klas'' pasında Daniel Güiza kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yine beklenileni (!) yapıp pozisyonu gole çeviremedi ve aslında maçın kırılma anı da bu pozisyon oldu. Neredeyse tüm tribün top ne zaman Güiza'ya gelse homurdanmaya başladı ve Andre Santos'un golü dahi bu tepkiyi dindirmeye yetmedi. Andre Santos'un golünden sonra, Fenerbahçe tam oyunu kontrol edip, Türkiye Kupası çeyrek final ilk ayağındaki tarifeyi uygulamaya hazırlanıyordu ki, geçen hafta yine kafayla Trabzonspor ağlarını havalandıran Arjantinli Pablo Martin Batalla, bu kez Volkan'ı yine kafayla avlamayı başararak maça skor anlamında olmasa da bir tür denge getirmiş oldu. Devrenin sonu 2-1 ile geldiğinde başta Güiza olmak üzere Bilica'da sezon başından beri biriken ''öfkenin'' kurbanı olmaya adaydı.

İkinci yarının ilk dakikalarında Alex de Souza gerçek bir kaptan gibi tribünlerin havasını sezmiş olacak ki, bomboş bir pozisyonda Ivankov'un topu beş on metre öteye koyup duran top kullanmasını bahane ederek, sarı kart görme pahasına tribünleri yeniden maça döndürmeye çalıştı ancak bu girişimler ancak 60. dakikaya kadar sonuç verdi. Tribünler Semih'in adını haykırmaya başladığında zaten İspanyol forvetin yüz ifadesinden sıkıntının büyüklüğü anlaşılıyordu. Christoph Daum bir ara oyunu izlemekten vazgeçip, tribünlere bu değişikliğin gerçekleşmeyeceğini el kol hareketleriyle anlatmaya çalışsa da (kendisi maçtan sonra bu hareketleri kendisine küfür edildiği gerekçesiyle yaptığını söyledi) bu baskıya yalnızca beş dakika dayanabildi ve İspanyol forveti yedek kulübesine çağırırken, Semih Şentürk'ü de oyun alanına gönderdi.

Takım hüviyetinin özellikle 75. dakikadan sonra yerlerde süründüğü sarı lacivertli takımın büyük bir şanssızlıkla da olsa beraberlik golünü yemesi çok uzun sürmedi. 85'e 2-2 giren Bursaspor, önce Turgay Bahadır ile Fenerbahçe kalesini yokladı, ardından da Ozan İpek ile hançeri rakibinin böğrüne sapladı. Maç deplasman temsilcisinin 3-2'lik galibiyetiyle sona erdi.

Fenerbahçe, yakın geçmişte, Güiza'dan önce bir sürü yabancı forvet gördü. Souleyman Oulare, Viorel Moldovan, Emil Kostadinov, Pierre Van Hoojdonk, Mateja Kezman, Demir Hotic vb... Kezman dahil olmak üzere bu forvetlerin hiçbiri Güiza kadar tepki almamıştı. Semih tezarühatları başlamadan önce, Güiza'nın iyi işler yaptığı bir pozisyonun ardından, tribünlerin cılız alkışına adeta ''muhtaç'' tavırları aslında İspanyol oyuncu için eksik olan tek şeyin ''özgüven'' olduğunu gösterdi. Bana kalırsa fena da oynamadı maçta ama Fenerbahçe'nin forvetinin gol atması gerekiyordu ve Güiza bu işi başaramadı. Bundan sonrası Daniel Güiza, Christoph Daum, Aziz Yıldırım ve hatta Alex de Souza için nasıl gelişir bilemiyorum. Bir kriz ortamı mı oluştu, yoksa bir anlık bir tepkiydi ve geldi geçti mi açıkçası çözemedim ama taraftarın tepkisinin normalliği kadar, Güiza'nın yedek kulübesinde ağlaması da o derece doğaldı. Güiza'nın ağlaması da pek bir etkiledi beni söylemeden geçemeyeceğim. Kendimi O'nun yerine koydum da... Toparlanması biraz zaman alabilir.

Fenerbahçe dün akşam Özer Hurmacı'yı da bir süreliğine kaybetti. Omzu çıkan genç oyuncu Lille maçında forma giyemeyecek. 2-1'in rövanşında taraftara inanılmaz bir sorumluluk düşüyor perşembe akşamı. Ne olursa olsun ama ne olursa olsun mutlaka eski bir sloganı hatırlamaları gerekecek: Hep destek, tam destek!

Hiç yorum yok: