17 Şubat 2010 Çarşamba

Yeniden Türkiye

İlk defa Fenerbahçe'ye teknik direktör olduğu zaman duymuştuk Guus Hiddink adını. Yıllar sonra bu kez daha büyük bir görev için, A Milli Takım teknik direktörlüğü adına yolumuz yeniden Hollandalı teknik direktörle kesişti.

Dünya küçük derler. Fenerbahçe'ye geldiği sezona iç sahada alınan 6-1'lik Aydınspor yenilgisiyle başlayan ve 22 maç sonunda 9 galibiyet, 7 beraberlik ve 6 mağlubiyetin altına imza atan Guus Hiddink bir Trabzonspor mağlubiyeti sonrası Fenerbahçe'den ayrılmış ve o esnada lider Beşiktaş'ın 18 puan gerisinde kalmıştı. O dönemden sonra, Valencia, Real Madrid ve Real Betis gibi İspanyol Kulüpleri'ni çalıştıran Hiddink, buralarda da öyle pek parlak işlere imza atamadı. Ardından Güney Kore Milli Takımı ile 2002 yılında Dünya dördüncülüğü yaşayan ve Kore'de halk kahramanı olan Hiddink, Güney Kore'den sonra PSV Eindhoven'ın başına geçti. 4 sezonda 3 kez lig şampiyonu, 1 kez Hollanda Kupası şampiyonu, bir kez de Şampiyonlar Ligi yarı finalisti olan Hiddink, Avustralya ve Rusya Milli Takımları derken, Türkiye'ye geldi. Tabi Rusya Milli Takımı'nın başındayken Roman Abramovich'in özel ricasıyla Scolari'nin yerine Chelsea'nin başında geçirdiği ve Şampiyonlar Ligi finalini Iniesta'nın golüyle kılpayı kaçırdığı yarım sezonu da eklememiz lazım.

Açıkçası Hiddink'in futbol felsefesini, oyun anlayışını pek fazla bilmiyorum ama defansif futbola önem verdiğini tahmin ediyorum. Chelsea'ye oynattığı futbol ile de epey eleştiri almıştı ama Chelsea'ye bir ivme kazandırdığı kesin. Güney Kore Milli Takımı'nın başındayken de, tartışmalı bir Dünya dördüncülüğü elde ettiğini unutmamamız lazım. (Özellikle ikinci turdaki İtalya maçı çok enteresan (!) geçmişti) Sözleşmesi 2+2 yıllık ''Kurt'' hocanın. Yani öncelikli hedef Polonya - Ukrayna ortaklığındaki 2014 Avrupa Şampiyonası'na katılabilmek. Eğer bu hedef gerçekleşirse opsiyon devreye girebilir ama opsiyon kozlarının kimin elinde olduğunu bilmiyoruz. Bu ancak o dönem gelince ortaya çıkar tahmin ediyorum.

Hiddink'in Rusya ile Slovenya'ya kaybettiği dramatik bir baraj serisi oldu yakın geçmişte. Zaten Rusya o barajı geçse şu anda Dünya Kupası Finalleri'nde olacak ve belki Milli Takımımız için adı bile geçmeyecekti. Kader bir yerde yolları kesiştiriyor.

Uzun bir zaman sonra ilk kez bir yabancı teknik direktör ile çalışacağız. Yabancı teknik direktörlerden henüz başarılı olan görmedik şimdiye kadar. Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli ile altın başarılar yakaladı Milli Takım. Sepp Piontek'in bir miras bıraktığı ve Fatih Terim'in bu mirası yediği söylenir hep ama tamamen palavradır bu iddia. Hiddink'in tek avantajı farklı kültürlere çabuk alışabiliyor olması. Güney Kore, Avustralya ve Rusya'nın başında fena işlere imza atmadı. Milli Takımı uzaktan mı yoksa yerinden mi kontrol edecek bunu işin başına geçtiğinde göreceğiz. Denilene göre Rusya'da yaşamadan ''remote control'' yapmış. Şanlı medya için bulunmaz bir fırsat bu. İlk kötü sonuçtan sonra söylentiler alır başını gider. Milli Takım'ın başına dünyaca ünlü bir teknik direktör getirmiş olduk. Zaten başta da Dünya küçük dememiş miydik? Her iki tarafa da hayırlı olsun bu transfer.

Hiç yorum yok: