7 Aralık 2009 Pazartesi

Umudun Devamı...


Herşey umutların devamı içindi. Lige iyi başlamasa da erken havlu atmak istemiyordu Trabzonspor ve bu doğrultuda ilk değişiklik tabi ki teknik direktör koltuğunda gerçekleştirilmişti. Salı günü ayağının tozuyla imzayı atan ve ''üstün yetkilerle'' takımın başına geçen Şenol Güneş altı gün sonra ilk lig maçına çıkacaktı. Bu maçta Trabzonspor'un avantajı, affedilen oyuncuları, yakalanan olumlu hava ve rakibin gücüne nispeten yönetim anlayışı yüzünden yaşadığı zayıflığıydı. Ortam, 3 puan ve Şenol Güneş'e merhaba demek için oldukça elverişliydi.

Trabzonspor istekli başladı maça, Colman kötü gününde olsa da kanatlarda müthiş çalışan Serkan ve Gabric'in üstüsüte getirdiği toplara hücumda Umut'un yanısıra Selçuk ve Alanzinho'da eşlik etti. Daha 13. dakikada da Serkan'ın yaptığı klas ortayı, aynı klasla ağlara gönderdi Umut. Golün ardından neredeyse devrenin sonuna kadar sahanın hakimi Ankaragücü olsa da, geliştirdikleri ataklar hep cılız kaldı. Henüz hocasını bulamadığı için Burak Yılmaz'ın babası Fikret Yılmaz'ın önderliğinde maça çıkan Ankaragücü'nde Meye ve Vassell'i arkadan destekleyecek hiçbir oyuncu çıkmayınca bu iki oyuncu sık sık orta sahaya gelip top almaya çalıştılar. Hücumda eksilen takım her ne kadar topa sahip olsa da etkili bir atak geliştiremedi. İkinci devreye Trabzonspor ilk yarıya nazaran daha etkili başlayınca yine pozisyonlar yakalamaya başladı. Duran toptan gelen ortayla ceza sahası yayında buluşan Gabric usta bir vuruşla farkı ikiye çıkartıp takımı skor olarak ta hemen hemen garanti altına alınca son yarım saate rahat bir tempoda girildi. Rölanti tempoda üçüncü golü de bulan Trabzonspor hem karşılaşmayı kazandı hem de rakiplerinin hemen hepsinin puan kaybettiği haftada zirveye bir adım daha yaklaşmış oldu.

Tribünlerde Fatih Tekke'yi görünce içim bir tuhaf oldu tabi ki. O'nun yeri tribünler değil, kaptanlık pazubandıyla birlikte Trabzonspor'un ''9'' numaralı formasıydı. Maçtan sonra Şenol Güneş'te ''Buraya kadar gelmişken, sahaya inip takıma katılsaydı'' diyerek hislerimize tercüman oldu.

Gökhan Ünal'ın isteksizliği yüzüne de yansımış durumda. Moral motivasyon olarak ''dibi'' gördü herhalde. Kayserispor'dan da sorunlu ayrılmıştı, Trabzonspor'dan da sorunlu ayrılacak gibi duruyor ama her ne olursa olsun üçüncü golde profesyonelliğini konuşturup Colman'a asist yapmayı başardı.

Taraftar ile futbolcular arasındaki gerginliğin bu maçta da devam ettiğini gördük. Maç biter bitmez soyunma odasına giren futbolcuları taraftarın yoğun baskısı yüzünden tekrar geri çıkartıp alkışlattı Şenol Güneş. Doğrusu da buydu zaten. Kırgınlıklar kolay tamir olmaz ama Şenol Güneş için bir ekstra görev de bu aslında. Taraftar ve camia arasındaki köprüyü onarması gerekiyor Şenol Hoca'nın.

İki hafta önce afaroz edilenlerden Egemen Korkmaz ve Rigobert Song ilk onbirde, Engin Baytar ve Gökhan Ünal ilk onsekizde, Tony Slyva ise tribündeydi. Tony Slyva tribünde ama Onur'un pek güven veren bir duruşu yok kalede, tabi ki ilk intiba olarak söylüyorum bunu. Bir de acil olarak kaleci vuruşlarını çalışması lazım, Slyva'nın ''oyun kurucu'' paslarını gördükten sonra, Onur'un topu oyuna sokuşu son derece göze battı.

Haftaya Denizli'ye gidecek olan Trabzonspor kuvvetle muhtemel 3 puanı alacaktır. Sonra gücümüzü bir kez daha Fenerbahçe maçı ile sınayacağız. İlk yarının sonuna 30 puan yapmış olarak girmek gerekiyor. Hiç olmazsa Avrupa Kupaları'na katılmak için...

Hiç yorum yok: