13 Ocak 2010 Çarşamba

Yılmaz Vural ve Milli Takım


Son dönemin popüler gündemlerinden birisi oldu Yılmaz Vural'ın Milli Takım'ın teknik direktörlüğü için aday oluşu. Ben de naçizane Yılmaz Vural'ın bu görev için ''biçilmiş kaftan'' olup olmayacağını sorgulamaya çalıştım.

Yılmaz Vural'ın en büyük özelliklerinden birisi, Türkiye'de kalburüstü olmuş, bir dönem ligde mücadele etmiş hemen her takımı çalıştırmış olması. Özellikle şehir takımları için küme düşmek üzereyken neredeyse ''acil kan'' muamelesi gören Yılmaz Hoca'nın kariyerinde çalıştırdığı en büyük takım Trabzonspor olmuş. Kendi ifadesine göre 3 kez Fenerbahçe'nin, 2 kez de Beşiktaş'ın kapısından dönmüş. Bunun dışında, Kocaelispor, Bursaspor, Sakaryaspor, Ankaragücü, Antalyaspor, (ki en iyi yapılandırmayı orada gerçekleştirmek üzereydi) Gençlerbirliği, Gaziantepspor, Konyaspor ve adını sayamayacağım onlarca takımla irili ufaklı maceraların içinde yer almış. Sadece İstanbul'da bile, Zeytinburnuspor, Sarıyer ve Kasımpaşa gibi ilçe takımlarıyla Süper Lig'de denemeler yapmış, garip bir kariyere sahip bir teknik direktör profili var önümüzde.

Futbolcu dövmekten, tribünlere saldırmaya, maç oynanırken soyunma odasına gitmekten, intihar etme teşebbüsüne kadar birçok sansasyonel olayda da adı geçmiş deneyimli teknik direktörün. Futbolumuzun içinde varoldukça, son derece renkli açıklamalarına ve ''duruşlarına'' şahit olacağımız gerçek. Emekli olduğunda dahi, yaptığı hareketler ya da söylemleri mutlaka futbolumuzun içinde yaşamaya devam edecek bir ''fenomendir'' Yılmaz Vural.

Daha önceleri, ''Milli Takım'a kendimi öneriyorum'' açıklaması yapmış ve gayrıciddi bulunmuştu Yılmaz Vural. Sadece Milli Takım değil ki, 3 büyükler için de yıllarca didindi durdu, açık açık belirtti, her platformda söylemekten çekinmedi, bu takımların teknik direktörlük görevine talip olduğunu. Hiç bir zaman gerçekleşmeyen bir dileğin arkasında dursa da, O asla ideallerinden ve renkli kişiliğinden taviz vermedi.

Yılmaz Vural kesinlikle Capello tarzı, uzun pardesü giyip, karizmatik gözlüğünün arkasından, parmak ucuyla futbolcularına direktif veren bir teknik direktör değil. Ya da bir motivasyon uzmanı, tam bir lider gibi özellikleri de yok. Türkiye'nin en eğitimli teknik direktörü olarak biliniyor. Eğitimini Almanya'da almış, bu işin tozunu yutmuş bir adam. Karakter olarak fazlaca laubali gözüküyor ve her an ortalığı karıştıracak söylemler de bulunmaya müsait bir yapısı var kendisinin. Son dönemde Türkiye Futbol Federasyonu, Fatih Terim'den boşalan koltuğa bir türlü oturtacak birini bulamayınca, kendisi bu işe iyice heveslendi. Neredeyse bir tür baskıyla halkı referanduma götürüp, Milli Takım teknik direktörünü halka seçtirecek. Zaten bu tarz bir referandumda kendisi kesinlikle Milli Takım teknik direktörü olur çünkü halk olarak genel mizacıyla sevdiğimiz bir karakter Yılmaz Vural. Beşiktaş tribünlerinden yükselen ''Takla atsana'' tezahüratlarını dahi gülerek cevaplayabilecek bir mizah anlayışı da var.

Yılmaz Vural'ın Milli Takım teknik direktörü olma konusundaki ısrarını anlayabiliyorum. Birşeyleri bildiğini düşünen bir adam, sürekli ücretleri zamanında ödenmeyen, başkanları futboldan anlamayan, küme düşmek üzere olan takımlarda çalışmış bir teknik direktör olarak, sadece ''stres'' yaşayabileceği bir takımın başında olmak istemesi en büyük hakkı kendisinin. Türk Halkı, Yılmaz Vural'ın Milli Takım teknik direktörlüğüne hazır mı peki? Bence çoktan hazır. Fatih Terim gibi kendisine sıradan bir soru sorulduğunda dahi kendisini kaybedebilen bir ''The Man'' den sonra Yılmaz Vural'ın sempatik tavırları tabiri caizse ''ilaç gibi'' gelebilir bizlere. Alınacak başarılı bir sonuçtan kendisine büyük küluplerimizin kapıları da sonuna kadar açılacaktır. Belki de o meşhur taklalarını Avrupa'da atar ''Kurt Hoca''. Yıllarını Türk Futbolu için harcamış bir adam için bu çok anormal bir istek midir? Bence hayır. Trapattoni, Hiddink, Löw, Lucescu hatta Daum. Hepsi iyi teknik direktörler ama artık Yılmaz Vural'ın isteğini yerine getirelim bence. Bir şansı hakedeli epey zaman oluyor. Verelim...

Hiç yorum yok: