16 Şubat 2009 Pazartesi

Ne Şiş Yandı Ne Kebap!

Bir maç düşünün 90 dakika boyunca bir takım diğer takıma sahayı dar etsin, hemen hemen bütün maç tek kale oynansın, bazı periyodlarda bir takım diğerini amiyane tabirle ''boğsun'' ancak maç hem de gollü berabere bitsin.

Dün akşam Beşiktaş Trabzonspor'u son yılların en tempolu ve güzel futboluyla adeta sürklase etmesine rağmen yalnızca bir duran toptan gol bulabildi ve karşılaşma berabere sonuçlandı. Beşiktaş'ın organizatörü Yusuf Şimşek olarak gözükse de sahada organizatörlük işini üstlenmiş asıl futbolcu Rodrigo Tello'ydu hiç kuşkusuz. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle sahada basmadık yer bırakmayan, ikili mücadelelerin hemen hepsini kazanan Şilili oyuncu takımını galibiyete götüremese de sürekli tempoyu ayarlayarak, takımının itici gücü oldu dün akşam. Sahaya Bobo'suz çıkarak hataların en büyüğünü baştan yaptı Mustafa Denizli. Oyunun bu şekilde geçeceğini bilse bunu yapar mıydı tabi bilinmez ancak ikinci yarıda oyuna dahil olan Brezilyalı oyuncu, takımına bir puanı getiren golü atmayı başardı. Beşiktaş'ın Türkiye'de eşi benzeri olmayan tribün desteği ile Trabzonspor'un üstüne adeta kabus gibi çöktüğü anlarda da ortaya Trabzonspor adına sahanın yıldızı Hrvoje Cale ile Tony Slyvia çıktılar. Cale daha birçok atağı başlamadan keserken, Slyvia tehlike yaratabilecek birçok ortayı zamanında yaptığı çıkışlarla kontrol etmeyi başardı. Trabzonspor'un ilerde top tutabilecek tek oyuncusu olan Yattara'yı oyundan bana göre ''erken'' alan Ersun Yanal'ın en büyük taktiksel hatası bu oldu. Yoksa ilk yarının sonunda Umut'u oyundan çıkarıp Alanzinho'yu tercih etmesi son derece ''akıllıca'' bir hareketti ancak Alanzinho performans gösteremeyince bu taktik işe yaramadı.

Beşiktaş şayet bundan sonraki maçlarını bu tempoda oynarsa iç sahada dünkü gibi ''mucize'' puan kayıpları yaşamaz. Ersun Yanal maçtan sonra ''rakibin mutlak 3 puan isteğini yalnızca 2 puan kırabildik'' diyerek son derece doğru bir söz söyledi çünkü Beşiktaş kazanmak zorunda olduğu bir maçı kazanamadı ancak performans olarak çok üst düzey bir karşılaşma oynadı. Trabzonspor'un bundan sonraki fikstürü Galatasaray maçına kadar kayıpsız gitme yolunda son derece avantajlı. Oyuncuların ciddiyetini kaybetmeden Galatasaray maçına kadar kayıpsız gelmeleri gerekiyor zira her maçta Ankaragücü ve Beşiktaş maçlarındaki gibi ''şans melekleri'' yanlarında olmayabilir. Beşiktaş ise çok kritik bir Gaziantepspor maçı oynayacak haftaya Kamil Ocak'ta. Bakalım Trabzonspor karşısındaki oyunlarını Gaziantep'te oynayabilecekler mi?

Son sözüm ise defalarca arkasında durduğum Serdar Özkan için olacak. Tam 6 acemi ofsayta düşerek, takımının belki de golle sonuçlanabilecek ataklarını başlamadan bitirdi genç oyuncu. İkili mücadelelerin hemen hepsini kaybettiği gibi her kayıp mücadelenin ardından dönüp hakemi süzdü kasaptan ciğer bekleyen kedi gibi. İleri gideceği yerde her geçen gün geriye gidiyor ve iyice ''Sabri Sarıoğluvari'' hareketler yapmaya başladı. Ya birisi bu çocuğun kulağını çekip döve döve adam edecek ya kendisi aynanın karşısına geçip bu yaşta böyle bir takımda oynamanın sorumluluklarının ne olduğunu kendi kendine dürüstçe muhasebe edecek ya da Kocaelispor, Antalyaspor bilemedin Gaziantepspor'da oynamanın tadına varacak...

Hiç yorum yok: