28 Nisan 2009 Salı

Güle Güle...

Tam bir enkaz devralmıştı hoca 2007-08 sezonunun ortasında. Takımın en büyük yıldızı Barış Memiş'ti o dönem. Sabırla kenti tanıyıp, yararlanabileceği oyuncuları tespit etmeye çalıştı sezon sonuna kadar. Yeni sezona ellili rakamlarla telafuz edilen futbolcu ordusunun başında girdi. İnce eleyip sık dokuyarak bir takım oluşturdu. O takım haftalarca liderlik koltuğunu sahiplendi, sezon boyunca da bir haftanın haricinde ilk üçten asla düşmedi. Elindeki oyuncular öyle aman aman yıldızlar değildi. Adı sanı bilinmeyen bir sürü yabancı futbolcu geldi takıma, eskilerle yenileri harmanlayıp bir iskelet oluşturdu. Aslında O'nun hedefi hep önümüzdeki sezon oldu, her konuşmasında sabırdan, yeniden yapılanmadan bahsetti. Şampiyonlukların kolay kazanılmayacağından bahsetti laz pardon kas kafalılara. Takım şansınında yardımıyla hep zirve sularında yer alınca beklenmeyen hedefe herkes kendini inandırdı. Bu takım şampiyon olmalıydı. Forveti gol atamasa da, defansı dökülse de şampiyon olmalıydı. Tabi ki taşıma suyuyla değirmenin dönmesi mucizeydi. Arkasında durmayan yönetime ve o adi yerel basına rağmen elinden gelenin en iyisini en mükemmelini yaptı hoca. Kentte herkes bir hocaydı aslında. Takımını dimdik ayakta tuttu. Avrupa Kupalarıydı hedef ama o bir adım üste oynadı sezon boyu. Milli takımın başında uğradığı haksızlığın beterini Trabzonspor'da yaşadı. Sahada adım atmayan oyuncuların vebali Sivasspor maçından sonra O'na yüklendi ve hoca görevinden istifa ettirildi. O beyefendi duruşundan, o güzel konuşmalarından taviz vermedi yine de. Bugün çıkacak kas kafalarla birlikte bir basın toplantısı düzenleyecek ve centilmence ayrılacak kulüpten. Türk pasaportu taşıyan en iyi, en idealist hocayı kaybetti Trabzonspor camia olarak. Kına yakacaklar da var bu camianın içinde, arkasından bizim gibi yas tutacaklarda... Yerel basın denen zırvalık bakalım ne yazacak bugün gazetelerinde. Ersun Yanal'ı dahi korumayı beceremedikten sonra sizi Mourinho mu paklar yoksa Capello mu bilmem ki? Yazıklar olsuın hepinize!..

Sadri Şener, Faruk Özak'ın kölesi olmaya devam ettiği sürece bir arpa boyu yol gidemez, bir ''gıdım'' ilerleyemez. Şenol Güneş'i mi getireceksiniz yoksa Giray Bulak'ı mı? Şenol Güneş eğer bu takımın başına geçerse, şimdiye kadar yapmış olduğu tüm idealist konuşmaları yutmaya hazır olsun. Bu camianın sıkıntılarını en çok kendisi bilir, en çokta kendisi yaşamıştır. Görevden her ayrılışı ayrı bir dramın öyküsüdür. Faruk Abi'si çağırdığı için bence ''mecburen'' gelecektir ama Ersun Hoca'nın kurduğu bu takımın ekmeğini yer ancak. Fazlasını koyabilirse seneye şampiyon da olur, şampiyonlar ligi de oynar ama başarı her daim Ersun Yanal'ındır. Bu takımı o kurdu, bu camiayı o şekillendirdi.

Yaşattığın heyecanlar için, adamlığın için, duruşun için, kente verdiğin can için, herşey için çok ama çok teşekkürler Ersun Hocam. Yarattığın takımı keyifle izle bundan sonra, senin hiçbir suçun yok, Türkiye'nin, düzenin kurbanı oldun sadece. Ne ilksin ne de son olacaksın. Bizler koşmaya devam edeceğiz yine bu kısır döngünün peşinden, bu futbolsuzluğun, bu düzenin peşinden. Çalıştıracağın ilk takımın en sıkı taraftarı olacağım bilesin. Umarım Avrupa'da iş bulursun kendine, umarım Avrupa'da çalışırsın da değerini anlayan bilen birileri çıkar karşına. Yoksa bu ülke için fazla mükemmelsin hocam. Herşey için teşekkürler, yolun açık olsun...

3 yorum:

Melih Kazdağ dedi ki...

Ellerine sağlık Faruk'cum.. Bu düzen son bulmadıkça Ne Trabzonspor ne de başka takım başarılı olamaz... Ersun Hoca seneye gittiği takımda yine başarılı olacak,üstün başarılar elde edecek..Hepimiz bunu biliyoruz..
Trabzonspor uzun yıllardır bırakın şampiyonluğu kazanmayı,şampiyonluk mücadelesi içinde yer almamıştı... Şampiyonlar Ligi Bu kadar yakınken,bir de önlerinde Galatasaray'ın Skippe'yi gönderip Bülent Hoca'yı getirdikten sonraki süreç apaçık ortadayken 5 maç kala Hocanıza yalvarırsınız gitmeeee diye,

Bu ayrılıkta Ersun Hoca'ya hayırlı olsun diyorum zira Trabzonspor'a hayırlı olmayacağı kesin..

Unknown dedi ki...

Kafam basmaya başlayıp, futbolu bilinçli bir şekilde izlemeye başladığım 12 - 13 yaşlarımdan itibaren hep acıların takımıydı Trabzonspor benim için. Amcamdan, babamdan dinledim efsane gibi estiği dönemleri. Uzun yıllar hep şampiyonluk yarışının içinde olan, hep istanbul takımlarını zirvede tehdit eden güçlü bir armada olarak kaldı, ama o mutlu sonu bir türlü yakalayamadı. 95-96 sezonu bir milattı Trabzonspor için. Bana göre tarihinin en iyi kadrosuna sahipti. Hala o sezon ilk 11'ini ezbere bildiğim o takımın elinden şampiyonluğu futbol tanrılarının yardımlarıyla mucizevi bir şekilde, belki biraz şans, biraz tecrube ve biraz da akılla çalmıştık. O yıldan sonra Trabzonspor'un sistematik çöküşünü izledik. 2000'li yıllara kadar gene zirveye yakın kalabilen görünümünü korudu. Ama 2000'li yıllar tam kabus oldu bordo mavili camia için. Değişen ekonomik yapılar, istanbul takımlarının, özellikle F.bahçe'nin taraftar potensiyelini klüp ekonomisine direk katkı yapabilen sistemler yaratması sonucu güç dengeleri çok değişti. Yeni dünya düzeni, pazarlama stratejileri bunu gerektiriyordu. Trabzonun işi artık daha da zorlaşmıştı. Çok geçmeden sıradan bir anadolu takımı görüntüsüne büründüler. Elinde ki yıldızları koruyamamalar, transfer yanlışları, berbat yönetimler, baş belası yerel basın, kentte futbolcuların yaşadığı psikolojik travmalar ve baskılar, birbirinin kuyusunu kazan yöneticiler, parçalanmış, kimliksiz, tek gıdasını ve mutluluğunu F.bahçe'nin şampiyon olamamasına bağlamış bir camia çıkarttı ortaya. Ta ki 2008'e kadar. Sadri Şener başkanlığında, çok sevdiğim Ersun Yanal hocanın önderliğinde yeniden yapılanma sürecine girdi Trabzon. Artık abuk sabuk transferler, saman alevi gibi anlık başarı peşinde koşmalar, elde ki kısıtlı imkanları anlamsızca harcamalar ve cimbomun uşaklığıyla geçen dönem bitmiş, bugün Sivas'ın başarabildiği akıllı, sistematik ve bilinçli bir yapılanma dönemine girmişti Trabzon. Elde ki imkanlarla zirveyi kovalayabilmek, kimliğini geri kazanabilmek ve hatta yıllardır inanılmaz bir şekilde hasreti çekilen şampiyonluk bu yapılanma sonucu belkide yakalanacaktı. Ama dün gece okuduğum ve inanmak istemediğim haber herşeyin sonu oldu. Faruk kardeşimden gerçi bu operasyonun duyumlarını almıştım ama gerçekleşeceğine ihtimal vermemiştim çünkü hala aklı selim insanların yönetimde olduğunu düşünüyordum. Trabzon'un maçlarının büyük kısmını izledim, bu sene şampiyonluğun gelemeyeği gün gibi ortayadı, bunu hep söylemiştim ama ilerleyen yıllar için ışık saçıyordu Ersun hoca ve talebeleri. Yazık, hemde çok yazık! Şimdi herşey silbaştan. Fenerbahçe, Galatasaray sanki çok mu iyi yönetiliyor, bu sezon ne yaptılar ki felan demeyin sakın. Artık kendinizi kandırmayın. İkiside basar parayı, alır 3-5 tane yıldız gene şampiyon olur. Hatta F.bahçe'de nerdeyse bütün şampiyonluklar bu dibe vuruşlardan sonra gelir. Ama Trabzon, Sivas, Kayseri gibi takımlar için günümüz şartlarında bu imkansızdır. Ancak sistemli, sabırlı bir yapılanma süreci başarıyı getirebilir. Kalpten söylüyorum, Ersun hocanın başarılı olmasını istiyordum, ve hatta önümüzde ki yıllarda şampiyonluk yaşatabilecek tek hocanın o olduğunu düşünüyordum. Şimdi yerel basın, istifa diye bağıran taraftarlar ve yönetim gurur duysunlar eserleriyle. Türkiye'de bu sezonun en büyük hayal kırıklığı Sadri Şener'dir bana göre. Aurelio'yu gönderip Josicoyu alanlardan bile büyüktür artık günahı. Tolga'nın yıllardır söylediği "Faruk ölene kadar şampiyonluk göremeyecek" tezini önceleri gülümseyerek dinlerken şimdi diyorum ki galiba haklı, bu kafayla çooook zor...

omanim dedi ki...

vallahi bravo ya bu da olmadı sıradaki gelsin şimdi kim sırada klinsmanmı mancinimi rijkardmı yoksa giray bulakmı ziya doğanmı şenol güneşmi.bize herşey müstehakmış ben bunu anladım.boşuna değilmiş 25 senedir şampiyon olamamamız.bu takımdan bu zihniyetle 25 sene daha birşey olmaz.inşallah fenerbahçe alır onu.o zaman yemin ederim özelikle trabzon maçlarında sıkı bir fenerli olacağım.