2 Nisan 2009 Perşembe

Amansız Bir Mağlubiyet!

1- İspanya: 18

2- Bosna Hersek: 12

3- Türkiye: 8

4- Belçika: 7

5- Estonya: 5

6- Ermenistan: 1

Dün akşam oynanan maçlardan sonra oluşan puan durumu bu şekilde. İspanya eylül ayında iki maç daha kazanıp, sonraki maçlarına ''PAF takımla'' çıkacak muhtemelen ve sonraki maçlarının içinde Bosna deplasmanı var. Bosna Hersek kendi sahasında Türkiye ve İspanya'yı ağırlayacak, Estonya ve Ermenistan'a takılma ihtimalleri ise hele de bu ivmeyi yakaladıktan sonra çok güç. Yani işimiz deplasmanda Bosna'yı ve Belçika'yı yenip, Ermenistan ve Estonya'ya takılmadan İspanya'nın ''PAF takımıyla'' bize bir güzellik yapmasını beklemek olacak çünkü deplasmanda Bosna'yı yensek bile gerilerinde kalıyoruz ve işimiz epeyce zora girdi artık, dörtte dört yapmak bile yetmeyebilir bu saatten sonra.

Dün akşamki maç için ne söylesek boş. İki takımı da tanıyor olmasak, galibiyete ihtiyacı olan tarafın İspanya, beraberliğin kafi olduğu takımı ise Türkiye sanabilirdik. Yıldıray'ı, Gökdeniz'i, Fatih Tekke'yi, Mehmet Yıldız'ı, Mehmet Topuz'u, İbrahim Toraman'ı ve nice kalburüstü futbolcularımızı eleyerek, bıyıkları terlememiş Batuhan, Sercan, kendi adamları Belözoğlu, Kazım gibileri ''milli'' yapan, onlardan medet uman, kocaman Türkiye'de stoper kalmamış gibi takımın solbekini stoper haline getiren, sol bekten doğan boşluğu 40 yıldır Beşiktaş taraftarına kahır çektiren Üzülmez'e teslim eden zihniyetin ''şans meleklerini'' sürekli yanında taşımasını beklemek fazlaca iyimserlik olurdu ki bu iyimserliği taşıdık ülkece hep. Ben Avrupa Şampiyonası'ndan sonra ''Bu takım Güney Afrika'ya gidemez'' derken hep oynanan futbolu, seçilen kadroları ve takımın yönetiliş şeklini baz aldım. Almanya yolunun yarısında Ersun Yanal'ı takımın başından alıp yerine getirilen Fatih Terim'den hep ekstralar bekledik ama Terim'in ikinci döneminde iyi futbolu gördüğümüz tek maç yarım yamalak kadroyla çıktığımız EURO2008 yarı final maçı oldu. O maçı da kaybettik zaten.

Estonya'ya, Bosna'nın iki maçta da yendiği Belçika'ya çatır çutur puan kaybederken bu günlerin hesabı yapılmadı elbette. Şu an İspanya ile kafa kafaya mücadele veriyor olması gerekmez mi Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynamış bir takımın. 6 maç sonunda 10 puan fark oluşması ayıptan başka birşey değildir. Barnebau'daki maçta Fatih Terim'in en çok eleştirildiği husus Semih'in anlamsızca kenara alınması olmamış mıydı? Hemen hemen bütün medya (yabancılar dahil) bu hatada birleşirken Fatih Terim dün akşam ne yaptı? Semih'i yine kenara alıp ''dünkü çocuk'' Batuhan'ı sahaya sürdü. Yanına da ''hayatının maçlarından'' birisini oynayan Arda'yı ekledi. Bu ne demektir? Ben yapıyorsam doğrudur demektir. Ayhan dünkü maçın onsekizinde dahi yoktu! Çünkü bir önceki maçta Semih'i çıkarıp, Ayhan'ı almıştı oyuna Fatih Terim, yani kendi yaptığı hatanın cezasını da Ayhan Akman'a kesti. Belki bir daha milli forma yüzü dahi göremez Ayhan.

Saplantıların, kayırılanların, egoizmin temsilcisi haline gelen Türk Milli Takımı bana göre ''hayırlı'' bir mağlubiyet alarak Güney Afrika trenini kaçırmış oldu dün akşam. Ha bir ihtimal hoca değişir, adaletli bir kadro seçimi ile hak edenler formayı giyer işte o zaman dörtte dört yapıp, bekleriz İspanya'dan güzelliği. Yoksa biz bu sistemle ne Belçika'yı, ne de Bosna'yı yeneriz, ''istemem'' diyen İspanya'ya bile bu şekilde kaybettikten sonra.

Dün akşam ile ilgili başka bir anekdot paylaşmak isterim:

- İspanya'daki maçta inanılmaz bir performans gösteren Sergio Ramos dün akşam ya bir ya da iki kere çıktı hücuma, bu kez bizim Gökhan Gönül altıpastan gol kaçırıyordu.

- Bizim gol, ciddi şekilde ofsayt kokuyordu ama ben de yardımcı hakem olsam devam ettirirdim gibime geldi. Sanki Tuncay omuz farkıyla ofsayttı çünkü ama tabi ofsayt ofsayttır yani buna diyecek sözümüz yok.

- Belçika'dan sonra biz de İspanya'ya gol atmayı başarabilen ilk takım olduk grupta. David Villa'nın da grupta gol atamadığı tek takım olarak tarihe geçtik!

- Fernando Torres ne kadar kötü bir futbol oynadı öyle. Topla ilk defa rastgelen adamlara benziyordu, ne top sürebildi ne de ayağından bir kez bile olumlu bir iş çıktı.

- Arda için ne kadar olumsuz düşüncem varsa, son bir aydır hepsini yerle bir etti. En ufak bir hakemle uğraşma, ne el kol hareketleri, tertemiz harika futbol oynuyor. Kondisyonunu birazcıkta ''futbol'' için saklasa Avrupa'nın elit kulüplerinden birinde forma giymesi an meselesi.

- Semih Şentürk'te kendini aşanlardan. Ben bu kadar komple bir futbolcu uzun zamandır görmemiştim. Kaç tane hava topu aldı, uzun sayılamayacak boyuyla İspanya savunmasından, ne güzel kokluyor golü, ne güzel hissediyor. Bayern Munich ilgileniyormuş diye duydum, inşallah olur bu iş. O'nu Avrupa arenasında izlemek gerçekten mükemmel olur.

- Bizim golde Tuncay ''savrukluğuyla'' nasıl ''ambale'' etti Casillas'ı :) Tekrar tekrar izledikçe bayıldım pozisyona, Casillas neye uğradığını şaşırdı!

- İspanya'nın penaltı pozisyonunda İbrahim Üzülmez'in ne yaptığını anlamadım, ortada şut yok yumurta yok, elleri kolları açık, yüzünü saklamış, gözlerini kapatmış, ne oldu orada anlamadım. Acaba pozisyon esnasında birisiyle mi çarpıştı kameralar çekmeden!

- Kamera demişken, İspanya'nın penaltı golünü ne güzel izledik değil mi? Yönetmenin gözlerinden öpüyorum, mükemmel bir ''takım çalışmasına'' imza attılar!

- Son olarak eklemek isterim, eğer biz üçte üç yaparak son maça gelirsek, acilen federasyon başkanlığına Haluk Ulusoy'u atayalım derim. Derhal İspanya Futbol Federasyonu'na ''teşvik'' gönderir de Bosna'nın kaybetmesini sağlarız. 1 milyon dolar halleder bu işi diyeceğim ama Haluk Ulusoy benden daha iyi bilir tabi çarkın nasıl döndüğünü!..

Hiç yorum yok: