1 Eylül 2008 Pazartesi

Ersun Yanal Hakkında...

Önce Ankaraspor'u 2-0, ardından Ankaragücü'nü 2-1 yendi Trabzonspor. Övgü dolu yazıların yanında bir de ''Tipik bir Ersun Yanal takımı, sezona iyi başladılar'' yorumları yapılıyor. Araştırmayan, oturduğu yerden yazan sözde spor yazarlarının değerli tespitlerinden bahsediyorum. ''Ersun Yanal'ın takımları lige iyi başlar ancak sonunu getiremez''cilere cevap olsun diye Ersun Yanal hakkında bir yazı yazmak istedim. Buyrun:

Ersun Yanal 17 Aralık 1961 yılında İzmir'de doğdu. Futbola Denizlispor'da başlayan Yanal Manisa Spor Akademisi'nde öğrenciyken Manisaspor'da futbol oynadı. 1980 yılında 110 bin lira karşılığında Konyaspor'a transfer oldu. Emsan ve Nazillispor'da da futbol oynadıktan sonra 1984 yılında ''FUTBOL UZMANLIK'' bölümünden spor akademisi mezunu oldu.

1990 yılında Sarayköyspor'da ilk antrenörlük deneyimini yaşadı. 1992'de Denizlispor altyapısına geçen Ersun Yanal, bir yıl sonra yardımcı antrenör oldu. 1996 yılında 7 haftalığına Denizlispor'un başına geçen Yanal, 7 haftalık teknik direktörlüğü sırasında İstanbul'da Beşiktaş'ı 4-0 mağlup ederek Christoph Daum'un istifasını hazırlattı ve Beşiktaş'taki Daum devri sona erdi. 1996-97 sezonunda da 9 haftalık bir Denizlispor macerası yaşayan Ersun Hoca, bir sonraki sezon Yeni Salihlispor'u çalıştırdı. 1998-99 sezonunda Denizlispor'a teknik direktör sıfatıyla döndü. O sezon Denizlispor'u 1. Lig'e çıkarttı. 1999-2000 sezonunun 25. haftasında görevinden ayrıldığı Denizlispor'u tarihinde ilk kez lig lideri yaptı. Başına geçtiği Ankaragücü'ne tarihinin en iyi yıllarını yaşattı. Lige fırtına gibi girip sezonu dördüncü tamamlayan sarı-lacivertliler UEFA Kupası'na katılma başarısı gösterse de güçlü Atletico Madrid'e elenip uzun soluklu bir serüven yaşayamadı. 2002-03 sezonuna olaylı bir şekilde başına geçtiği Gençlerbirliği'nde başladı Ersun Yanal. İlk sezonunda ligi ve kupayı müthiş götüren Gençlerbirliği ligin son haftalarında sakat ve cezalı oyuncularının fazlalığı nedeniyle ligi daha fazla götüremedi ve UEFA Kupası'na katılma hakkı elde etti. Türkiye Kupası finalinde ise Antalya'da Trabzonspor'a 3-1 kaybederek ikinci oldular. Ertesi sezon ağırlığı UEFA Kupası'na veren Gençlerbirliği önce İngiliz Blackburn Rovers'ı ardından Portekizli Sporting Lizbon'u ve İtalya'nın ünlü ekibi Parma'yı eleyerek dördüncü turda Valencia'nın karşısına dikildi. Valencia'yı ilk maçta Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda 1-0 yenen kırmızı-siyahlılar ikinci maçta normal süreyi 1-0 mağlup tamamladı. Mesttella Stadı'nda o sezon UEFA Kupası'nı kazanacak olan siyah-beyazlı ekibe ve hocası Rafael Benitez'e korku dolu anlar yaşatmasına rağmen Skoko'nun da oyundan atılmasıyla 10 kişi kalan Gençlerbirliği bir gol daha yiyerek kupaya veda ediyor ancak yerli-yabancı otoritelerin de takdirini kazanıyordu. Sezonu 10. tamamlayan Gençlerbirliği mükemmel bir maç sonunda Fenerbahçe'yi İstanbul'da 4-2 yenerek Türkiye Kupası'nda finale yükseliyor ancak dönemin güçlü ekibi Trabzonspor'a İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nda 4-0 kaybederek Türkiye Kupası'nı yine müzesine götüremiyordu. Bu Ersun Yanal'ın Gençlerbirliği'nin başındaki son maçı oluyor ve Football Manager tabiriyle ''talented manager''a Türkiye Milli Takımı'nın yolu gözüküyordu. 2006 yılında Almanya'da düzenlenecek olan Dünya Kupası'na katılmak için grup eleme maçlarına Ersun Yanallı kadrosuyla çıkan milli takımın peşini ise İstanbul medyası bırakmıyordu. Hakan Şükür'ü kadroya almaması nedeniyle inanılmaz eleştiri oklarına hedef olan Ersun Yanal, başta Serhat Ulueren olmak üzere medyanın büyük bir çoğunluğuyla adeta ''soğuk savaş'' yaşıyordu. Ukrayna'nın müthiş performansıyla domine ettiği grupta müthiş bir play-off savaşı veren Ersun Yanal tüm çabalarına rağmen medyanın kurbanı olmaktan kurtulamıyor ve grup maçlarının bitimine yakın görevi Fatih Terim'e bırakıyordu. Ancak medyanın ve halkın sınırsız desteğine rağmen ünlü teknik direktör Fatih Terim'de takımı play-offlara kalmasına rağmen Almanya'ya taşıyamıyordu. Türkiye'nin Almanya'da olmamasından daha acı olan ise İsviçre ile rövanş karşılaşmasında çıkan olaylar sonucunda Türkiye'nin sıfıra inen imajı, ''Barbar Türkler'' deyiminin Dünya'ya yeniden hatırlatılması, milli formayı giyen oyuncuların sanıkmış gibi tek tek İsviçre'ye gidip ifade vermeleri ve bunun sonucunda Alpay, Emre Belözoğlu gibi oyuncuların uzun soluklu cezalar almalarıydı. Bu olayların tetikleycisi ise görüntülerden de anlaşıldığı gibi maalesef Türk Futbolu'nun patronlarından Fatih Terim'di...

Başarısız(!) milli takım kariyerinin ardından Ersun Yanal 2005 yılının Ekim ayında 5 yıllık anlaşma ile Vestel Manisaspor'un başına geçti. Vestel Manisaspor'da 2006-07 sezonuna fırtına gibi giren ilk 8 maçında 7 galibiyet ve 1 beraberlik alan Vestel Manisaspor bir anda medyanın gözbebeği oldu. Ajitasyon uzmanı büyük otoriteler Erman Toroğlu, Ahmet Çakar gibi duayenlerin(!) sonsuz destek verdiği(!) Manisaspor o dönem kadrosunda bulunan forvet Meduna'nın kalp rahatsızlığı, savunmanın belkemiği Johanna'nın uzun süreli sakatlığı, takımın yıldızı Lucas Zelenka'nın ayrılmak istemesi ve kadro dışı bırakılmasının başlattığı bir periyodun sonunda ilkonbirinden 8 sakat vererek, Ersun Yanal'ın tabiriyle ''Her haftasonu lig maçlarına %45 PAF takım desteği alarak'' güçbela 18 kişilik maç kadrosunu oluşturabilen bir takıma dönmüştü. Bu periyod Manisaspor için kabus gibi giderken, Manisa'daki bir Sakaryaspor maçında hakem Cüneyt Çakır'ın verdiği bir kararın üstüne Bülent Ataman ve kaleci antrenörünün Cüneyt Çakır'a fiili darpları sonucu maçın tatil edilip hükmen Sakaryaspor'a verilmesiyle Ersun Yanal Vestel Manisaspor'dan da istifa etti...

Trabzonspor Atay Aktuğ döneminde 2 kez üstüste kaçan şampiyonluğun ardından, Brezilya'dan getirdiği Fabiano Eller ve Jefferson Galvao gibi oyuncuların yanına, Fatih Tekke, Gökdeniz Karadeniz, İbrahima Yattara, Miroslav Szymkoviak gibi yıldızlarda eklenince son derece güçlü bir takım kurmuş ve şampiyonluğun en önemli adaylarından biri haline gelmişti. Sezona Şampiyonlar Ligi 2. Ön Eleme Turu maçları olan Anorthosis Famagusta maçlarıyla başlıyorlardı. İlk karşılaşmada Yattara'nın henüz ilk yarıda gördüğü kırmızı kart, Fatih Tekke'nin sakatlığı ve Mehmet Yılmaz'ın harcadığı pozisyonlar eklenince, 3-1'lik bir mağlubiyet almış ve her ne hikmetse bu mağlubiyet ülkede büyük bir infial ile karşılanmıştı!!! Trabzonspor ikinci maçı 1-0 kazansa da turu geçemiyor ve o sezonki avrupa macerası büyük bir şokla erken bitiyordu. Ligin ilk haftalarında iyi sonuçlar bordo-mavililer önce Fatih Tekke'nin sakatlığı ardından Gökdeniz Karadeniz'in bahis skandalına karışmasıyla derin yaralar alıyor. Szymkoviak'ın Konyaspor maçında ayağının kırılması herşeye tuz biber oluyor ve son olarak İbrahima Yattara uzun süreli bir sakatlık dönemiyle formasından ayrı kalıyordu. Bu süreçte üstüste mağlubiyetler alan Trabzonspor'da önce teknik direktör Şenol Güneş ardından Başkan Atay Aktuğ ve yönetim kurulu istifa ediyordu. Kurtarıcı olarak gelen Nuri Albayrak ise sırasıyla Fatih Tekke, Milan Stepanov, Emrah Eren, Volkan Bekiroğlu, Miroslav Szymkoviak gibi oyuncuları takımdan satarak, ya da ilişiğini keserek uzaklaştırırken, takımın başına daha önce denenmiş ancak yarı yolda bırakıp kaçmış Ziya Doğan'ı getiriyordu. Zaten elinde yeterli kadro bulunmayan Ziya Doğan'da Trabzonspor'a birşey katamıyor ve takım inanılmaz bir düşüşle küme düşme potasına kadar giriyordu. Ziya Doğan istifa ettikten sonra Trabzon'da kurulan konsorsiyum hoca olarak takımın başına aynen Trabzonspor gibi ''kariyer erozyonu'' yaşayan Ersun Yanal'ı getiriyordu. Başkanlık Sadri Şener'e geçerken, elde kalan son iki yıldızdan Gökdeniz Karadeniz'de takımdan ayrılarak Rusya'nın Rubin Kazan takımına transfer oluyordu. 2007-08 sezonuna daha başlamadan havlu atan Trabzonspor ile Ersun Yanal uzun bir tanışma dönemi geçirdikten sonra, kurulan tarama ekipleriyle futbolcular aranıyor, Hrvoje Cale, Gustavo Colman gibi oyuncular yabancı oyuncu kontenjanıyla Trabzonspor'a kazandırılıyordu...

Ersun Yanal ve Trabzonspor'un buluşması kaderin garip bir cilvesi duruyor bu açıdan bakıldığında. Ersun Yanal takımları basının uydurduğu gibi hiç bir zaman lige iyi başlayıp sonunu getiremeyen takımlar olmadılar. Ersun Yanal'ın oynattığı çağdaş futbol gittiği tüm takımlarda kendini fazlasıyla göstermiştir. Ankaragücü maçının 88. dakikasında 2-0 öndeyken Ankaragücü rakip yarı alanında yediye iki kontratağa çıkmamız da Ersun Yanal mantalitesinin, hücumcu anlayışın ürünüdür. Trabzonspor'da Ersun Yanal'da uzun süredir birbirini bekleyen sevgili gibiler. Sadri Şener gerçekleştirdiği transferlerle Trabzonspor'a inanılmaz hizmet etmiş bir başkan olmuş ve bundan sonra adı hep övgüyle anılacaktır camiada. Başarının bir çırpıda gelmeyeceğini en iyi O biliyor olmalı geçmiş tecrübeleriyle. Türkiye'nin en iyi teknik direktörü şu an Trabzonspor'un başında ve halk O'nu çok seviyor, futbolcularda... Ersun Yanal takımlarının hiçbirinde yıldız oyuncular olmadı. Hatırlayalım hemen: Damir Botanjic, Gökhan Tokgöz, Okan Koç, Ahmed Hassan, Soulaymane Youla, Veysel Cihan, Mustafa Özkan, Josip Skoko, Ümit Bozkurt vs... Hiçbirini hatırlamıyoruz şu anda ama o kadronun sadece İstanbul'da Fenerbahçe'yi 4-2 yendiği maçı bir kez izleyin yeter, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ersun Yanal'ın arkasında durmak Sadri Şener ve ekibinin görevidir bundan sonra. İki haftada 6 puan aldık doğrudur ama herşey toz pembe değil. Sonraki iki hafta hiç puan çıkaramayabiliriz, bu rüzgar tersine dönmesin. Ersun Yanal Türk Futbolu'nu ileriye götürecek yegane adamdır ve ileri gidişin miladı Trabzonspor olsun, en büyük dileğim bu.

Hoca hata yaparsa tabi ki eleştireceğiz ama sabote etmeden... Hiç kuşkunuz olmasın İstanbul'un rating avcısı basını pusuda bekliyor kazanı kaynatmak için... Oyuna gelmeyelim...

8 yorum:

Murat YILMAZ dedi ki...

Ersun Yanal hala eksikleri olsa bile iyi bir hocadır. Rakipleri iyi analiz eden, çalışkan ve ilkeli bir hoca profili çiziyor. Hakan Şükür ve çetesi başını yemese Milli Takım 3-4 senesini kaybetmezdi. Eninde sonunda Fenerbahçe'ye gelecektir, bu yolda Trabzon'daki stajına iyi başladı, aynen devamını diliyorum :)

Faruk dedi ki...

Sevgili Admin;

Ersun Yanal staj dönemini Denizlispor, Gençlerbirliği, Ankaragücü ve Vestel Manisaspor'un başındayken layıkıyla bitirmiştir. Trabzonspor staj görülecek bir camia değildir. Maalesef gönül verdiğiniz camiadan Rıdvan Dilmen, Oğuz Çetin, Turhan Sofuoğlu ve Arthur Zico gibi stajyerler geçmiş olduğundan dolayı her gördüğünüz sakallıyı Fenerbahçe camiasına benzetmektesiniz:)

Hakan Şükür ve Fatih Terim gibi çete mensupları ülkemizde at koşturduğu sürece ve maalesef halkımız bunları desteklediği müddetçe daha çok yetenekli insanın adımları yola bile çıkmadan kesilir. Bizlerde euro2008'deki anlık tesadüfi başarılara seviniriz...

Murat YILMAZ dedi ki...

Sen ne dersen de değerli admin, Trabzon'da başarılar kazanacak olan Ersun Yanal'ın son durağı onun da gönlünde her zaman yatan Fenerbahçe olacaktır.

Unknown dedi ki...

Sonuna kadar staj görülecek bir camiadır benim için trabzon. Ersun Yanal'ı severim ama adı F.bahçe ile zaman zaman gündeme gelince kafamda hep soru işaretleri oluşmuştur. Gençler, Manisa sizin için staj kabul edilebilir ama benim için sağlıklı bir fikir uyandırmaz. Yukarıda saydığınız stajer isimleri herhangi büyüğe yakın bir camiada test edemediğimiz için zaten başarısız olmuşlardır. Ersun hoca oynattığı pozitif futbol anlayışını ve dönem dönem yarattığı başarılı tabloları uzun vadelere yaymaya başarırsa trabzonda, 2-3 sene sonra geleceği camia Fenerbahçe'dir. Darılmaca gücenmece yok, Ersun hocanın bir gün F.bahçe'yi çalıştırma arzusu içinde yanıp tutuştuğunu tüm Türkiye biliyor, aksini iddia eden komik duruma düşer. O yüzden haydi Ersun hoca, haydi Trabzonspor diyorum...

Faruk dedi ki...

Değerli Fenerbahçeli dostlarım;

Zihniyetiniz itibariyle yıllardır diğer kulüpleri hep hakir görüp, kulübünüzü kaf dağının ardındaki anka kuşuna benzettiğiniz için Galatasaray'a 2 kez ''delalet ve hatta cehalet'' içerisinde iki şampiyonluk kaptırdınız. Ancak görüyorum ki aynı tutumunuzu gün geçtikçe sertleştirerek sürdüyorsunuz. Sizlerin bu yaklaşımı önümüzdeki aylarda olası bir şampiyonluk mücadelesine giriştiğimizde hocanında aklını karıştırıp kulübümüzü bir kaos ortamına çekecektir. Lütfen yeni yapılanma içerisinde olan kulübümüzün içine nifak tohumları sokmayın. Beşiktaş'ın basiretsiz başkanı Yıldırım Demirören'in cahil anadolu çocuğu Ziya Doğan'ın aklını karıştırdığı gibi talihsiz tutumlar içerisine girmeyin.

Sayın Demirel son olarak sizi kulübümüze yakıştırdığınız ''sonuna kadar staj görülecek takımdır'' yakıştırmanız için esefle kınıyorum. Lütfen kendinize gelin ve boyunuzdan büyük laflar etmeyin.

En derin sevgi ve saygılarımla...

Unknown dedi ki...

Bu benim fikrimdir ve boyumuda aşmamaktadır. Uslubunuzu düzeltin ilk önce. Çakma adminlik sıfatınızı özlemişsiniz sanırım. G.saray'a verilen şampiyonluklar konumuz değil, o konuda başkan ve yönetime ateş püsküren yazılarım kardeş blogta hala çok taze. Gene basit hedef şaşırtma, ilüzyon ve arabesk edebiyatı muhabetlerine başlamışsınız, katlanmak çok zor. Sizi ilk defa çok şiddetle kınıyorum, trabzonu stajer klüp görmem benim fikrimdir ve F.bahçe'ye gelmesi muhtemel bir hoca için benim için çok önemli bir kriterdir. Aykut Kocamanında bir zamanlar trabzonu çalıştırmasını çok istemiştim. Bu benim basit bir fikrimdir klübüm adına, boyumu aşmamaktadır, son derecede kendimdeyim. Haksız tahmin tabloları hazırlayarak sizin nasıl bir geflet içinde olduğunuz apaçık ortadadır. Admin olmayı becermiyorsan benim gibi yorumcu kal...

Faruk dedi ki...

Sayın Demirel;

Üslubunuzu sertleştirerek bir nevi Ahmet Çakar tarzı sindirme politikası uyguladığınızın farkındayım. Bana her fırsatta dile getirdiğiniz illüzyonu son yorumunuzun son bir iki cümlesinde nasıl fütursuzca yaptığınızı görmelisiniz. Konuyu nerelere getirdiniz allahaşkına. Haksız tahmin tablosu ne demek? Bir hata olmuştur ve düzelmiştir. Rica ederim, insanları karalamak bu kadar kolay olmamalı. Konumuzun çok dağıldığının farkındasınızdır.

Öncelikle belirteyim, siz bana çakma, sahte, feyk ne derseniz deyin, doğru bildiklerimi söylemeye ve yazmaya devam edeceğim. Birilerine hoş görünmek uğruna objektifliğimi yitirmemi beklemeyin benden. Ersun Yanal ve Trabzonspor hakkındaki açıklamalarınızın çok talihsiz olduğunu maalesef hala düşünüyorum. Ahmet Çakarvari tutumunuz bu düşüncelerimi değiştirmeyecek.

En derin sevgi ve saygılarımla...

Unknown dedi ki...

Adminlik ciddi müessesedir, hemen öyle kendini zirveye kondurup, rakiplerinin puanlarını uçurursan her türlü ilüzyon, espri ve saldırılara zemin hazırlamış olursun. İlüzyon konusunda pirimizsin haşa eline su dökemeyiz papila admin. Adminliğin en önemli ve kilit vasıflarından biri ise her görüşe açık ve sabırlı olmaktır. Benim buna gözüm kesmediği için adminliğe soyunmadım, yorumcu kaldım. Trabzonu Ersun hoca konusunda stajer klüp görmem benim kendi klübümün bakış açısı doğrultusunda benim için sonuna kadar doğru olan fikirdir. Sen katılırsın katılmazsın, o ayrı. Efendi gibi yazarsın fikrini ama öyle aklını başına denk al türü tehditler bir admine yakışmaz. Ben sahip olduğum her tür fikri özgürce yazarım. İstersen yayınlamazsın olur biter. Ama her görüşe saygılı olmalı ve uslubunu korumalısın. Çok güzel bir blog, günde en az 5 kere girip haberleri senden okumak büyük keyif, bu konuda sonuna kadar destekçinim. Ama konu Trabzon olduğu zaman daha esnek daha sabırlı olmalısın, adminlik bunu gerektirir. Sevgiler...