11 Eylül 2008 Perşembe

Yurdum Yorumcuları




Sadece oynanmakta olan bir futbol maçını değil, bir basketbol maçını, bir spor organizasyonunu ya da bir devlet büyüğü konuşmasını yorumlamak bile meziyet gerektiren bir iştir. En azından bunun böyle olduğunu bir takım yorumcuları gördükçe, dinledikçe anlamaya başladım.

Çok önceleri, aşağı yukarı doksanların başında Hıncal Uluç yorumlardı Milli Maçları. Belfast'ta Kuzey İrlanda'yı deplasmanda Arif Erdem'in hat-trick yaptığı maçta 3-0 yenmiştik ve o maçın yorumcusuydu mesela Hıncal Uluç. Bu ve bunun gibi benim hatırladığım, hatırlamadığım birsürü maç yorumladı kendisi. Sonra Olimpiyatlarda atletizm yorumlardı. Voleybol hakkında konuşurdu. Sabah Gazetesi'nde köşesi olduğunu farkedip okumaya başladığımda baleden, operaya, sinemadan, trafiğe sürekli ahkam kesen, her konuda fikri olan bir adamdı. Yaşım biraz daha büyüyüp bir takım kavramları ayırt edebilince Hıncal Uluç'un aslında ne kadar boş bir adam olduğunu anladım. Bir insan herşeyi bilemezdi ama bu adam bildiğini iddia ediyordu. Sadece gündemde kalmak, para kazanmak, iyi ya da kötü isminden bahsettirebilmek için ''ratingli yazılar'' yazıyordu. Çok uzun sürmedi yorumculuk serüveni, afaroz ettiler.

interStar ya da Magic Box adıyla kurulan ilk özel televizyon, televizyon tarihindeki önemli kilometre taşlarından biridir. Televizyonun kurulmasıyla birlikte istediği maçı özgürce yayınlamaya başlamıştı. Bir hafta Fenerbahçe'nin maçını diğer hafta Galatasaray'ın maçını yayınlayabiliyordu. Ta ki birileri bu işten para kazanabileceğini akıl edene kadar. Bu maç yayınlarının esnasında apansızca Erman Toroğlu beliriverdi. Hemen her maçı yorumluyor, ''halka yakın!'' kelimeler kullanıyor, futbolcuları sertçe eleştiriyordu. Erman Toroğlu işi ilerletti, havuz sistemini kazanan yayıncı kuruluşun yorumcusu oldu, bu yorumculuk işinden parsayı en çok götüren adam oldu.

Milli Takım futbolda aşama kaydettikçe, başarılar arttıkça, milli maç yorumculuğuda neredeyse bir meslek kolu haline geldi ve ülkemiz ''milli yorumcu'' Ömer Üründül ile tanıştı. Orta saha çeşitlemeleri, ofans defans bütünlüğü, zamanlamalı çıkışlar ya da driplingler, kritik anda skor avantajı, hücum varyasyonu, kombinezonlu atak gibi hiç bilmediğimiz futbol terimlerini ondan öğrendik fakat çabuk sıkıldık Üründül'den. Farkettik ki Ömer Üründül, hangi maç olursa olsun, skor nasıl giderse gitsin hep aynı şeyleri söylüyor, aynı hücum kombinezonlarından bahsediyordu. Biz O'ndan sıkıldık lakin O bizden sıkılmadı. Yorumculuğu asla bırakmadı hatta bu Ömer Üründül'de bir çeşit hastalık yarattı ki basketbol maçlarını bile yorumladı. Tabi ki bu da uluslararası platformda. Ömer Üründül öyle zamanlamalı, çeşitlemeli bir yorumcu ki her an her yerde yine karşımıza çıkabilir. Rüyanızı yorumlarken görürseniz şaşırmayın...

Yorumculuğun fenomenlerinden biri de hiç kuşkusuz Rıdvan Dilmen. Yorumlarını belli bir süre boyunca sadece ''gol olur'', ''yok ofsayıt'', ''yaptı golü'', ''taç verdi'' gibi tümceleriyle kimi zamanda ya yanındaki spikerin sesinden ya da tribünlerdeki taraftarın gürültüsünden dolayı ''mır mır mır mır'' şeklinde duyduk. Rıdvan Dilmen ne derse desin benim ve büyük bir çoğunluğun dinlemekten haz aldığı ''şeytan'' bir yorumcu. Diğerlerinden farkı ne peki? Ukala değil. Sadece bildiğini, gördüğünü söylüyor, müthiş önsezileri var, kibirli değil, asla ben söylemiştim demiyor.

Bir ara Lig TV'de Ümit Kayıhan yorumculuk yapıyordu. Kenarda girecek oyuncuyu görünce yanındaki spikere ''artık oyuna Muhittin'in girmesi lazım, takımın O'na ihtiyacı var'' deyip oyuncu iki dakika sonra oyuna girince ''aklın yolu bir'' triplerine giriyordu. Bir Samsunspor - Malatyaspor maçında Kenan Yelek'le burun buruna gelip, Arif Erdem'e taş çıkartırcasına kendisini yere atan bir teknik direktörden(!) daha bilinçli bir yorum beklenemezdi zaten.

Euro2008 yayınlarında yorumculuk yapan şahsiyetlerden birisidir Bülent Tulun. Futbolun içinde bulunup ''ne iş olsa yaparım abi''cilerden. Aynı Levent Kızıl gibi. Bunlar bir tür asalaktır ve bir şekilde tutunurlar bu camianın içinde. Bu türe yeni adayım İstanbul Büyükşehir Belediyespor Başkanı Göksel Gümüşdağ'dır mesela. Konudan uzaklaşmayalım. Bülent Tulun yorumladığı maçlarda kimi zaman hangi takımların karşılaştığını unuttu, kimi zaman Hollanda'ya Rusya, Rusya'ya Romanya dedi, kimi zaman da Mutu için ''Mutu'yu sahada görünce hep aklıma Mete diye bir arkadaşım var o geliyor'' diyerek beni dumurlardan dumurlara koşturdu. Hepsi bir yana Semih'in Almanya'ya attığı golden önce Sabri Sarıoğlu'nun Philip Lahm'ı geçişini ''aşağılayarak geçti'' yorumu yaparak Türk Futbol tarihinin en ''aşağılık'' yorumlarından birine imza attı.

Selçuk Yula'da Euro2008 yorumcularından. Çok beğenilmişki(!) dün akşam Belçika maçında sahnedeydi. ''Gelicek ya gol gelicek, biz bi şekilde alıcaz bu maçı'' diyerek, ne kadar farklı, ne kadar ileri görüşlü bir yorumcu(!) olduğunu cümle aleme ispatladı. Penaltı pozisyonundaki ''penaltı atmak benim işim olduğu için pozisyonları hemen anlarım'' yorumu ise O'nun ne büyük bir fenomen olduğunu gösterdi. Öyle ya penaltıyı mükemmel kullanan bir kişi, penaltının oluşumunu da o derece iyi anlayabilirdi.

Değerli dostlarım; bu ülkede hakikaten eli yüzü düzgün maç yorumu yapabilecek, futbol bilgisi olan insanlar var. En azından bir şans verilsin Mert Aydın'a mesela. O bana sahada benim göremediğim bir şey söylesin. Damardan bir istatistik versin. Mesela Uğur Meleke yapsın bu işi. Tarafsızlığın dibine vuralım, objektif olalım. Mehmet Aslan'ı deneyelim bir kez de. Birşeyler yapılsın artık bu konuda, İlker Yasin, Selçuk Yula falan yapmasın şu işi. Ömer Üründül'ü istemiyoruz kampanyası başlatalım. ''Ben dedim de olducular''dan kurtulalım, yetenekli ve bu işi bilen insanlara şans verelim. Ben milli maçı ''olucak ya valla bakın gol olucak'' sesleri altında izlemek istemiyorum... Nerde bu devlet!.. Nerde bu millet!..



3 yorum:

Unknown dedi ki...

Sayın admin, bahsettiğiniz sözde yorumcuları asla kaale alıp dinlemiyorum ve okumuyorum. Bu tiplere en güzel ceza budur. Herkes böyle düşünürse silinip gider bu asalaklar. Ama sadece bu konuda değil, her dalda, her alanda ve her konuda ülkemizde büyük bir kalite erozyonu yaşanıyor. Sanatta, müzikte, sporda, basında, okullarımızın eğitim kalitelerinde, hükümette, mecliste, değerli bildiğimiz önem verdiğimiz her şey bir bir yıkılıp gidiyor. Buna rağmen aklı başında her insan inadına her zaman kaliteyi ve doğruyu bulur bence. Kalitesizler ne kadar çok artsada...

Murat YILMAZ dedi ki...

sayın demirel'e katılmamak elde değil, bu yorumcuları okumamak lazım, tv'de yorum yaptıklarında ise onlara farklı gözle bakıp eğlenmek lazım. Fakat Hınç-al Uluç hakkında benim farklı bir görüşüm var. Kendisiyle futbol hariç her konuda örtüşürüz. Futboldan anlamaz, komplo teorilerini sever. Ama diğer konularda kendini yetiştirmiştir, beğenerek okur ve dinlerim. Uyuşmadığım şeyleri cımbızla çekerim. Ama son zamanlarda taptığım bir spor adamı varsa o da Mert Aydın'dır.

Adsız dedi ki...

hıncal uluç galatasaraylı olsa bile bizim takımada zarar vercek çok şeyler yaptı ve söyledi onun meselesi ne gs ne de fb onun meselesi narsistlik yani kendini ulema zannediyo.