25 Kasım 2008 Salı

Ligin Gidişatı Hakkında...

Diğer sezonlardan farklı bir oluşum gösteren Turkcell Super Lig özellikle bu sezon ligin üçte biri geride kalmasına rağmen şampiyonluk adaylarının sayısı nedeniyle çok ilginç bir hal almış vaziyette.

Yeni kurduğu kadrosu ve yaptığı transferlerle henüz sezon başında rakiplerine gözdağı veren Trabzonspor beklentileri de boşa çıkarmayarak, ilk devrenin sonuna doğru liderlik koltuğunda oturmaya devam ediyor ancak Trabzonspor için söylenenler pekte taraftarlarının içini ısıtacak cinsten değil. Trabzonspor'un öyle göze hoş gelen bir futbol oynadığını söylemek mümkün değil. Kazandığı maçlarda da kaybettiği maçlarda da belli bir kapasitenin ne çok üstüne çıkabiliyor ne de çok altına iniyor. Kaybettikleri tek maç olan Galatasaray maçını da buna dahil ediyorum. Sezonun en iyi futbolunu hangi maçta oynadılar diye bir soru sorulsa vereceğim cevap Fortis Kupası'ndaki Beşiktaş maçı olur ve o maçta Turkcell Super Lig maçı değil. Ayrıca Trabzonspor'un bu maçı kaybettiğini de unutmamak lazım. Antalyaspor ve Konyaspor'u üstüste iki kez geriden gelip yenmeyi başaran bu ekip, ligin ilk haftasında oynadığı Ankaraspor maçını Selçuk İnan'ın füzesiyle, Hacettepe maçını Gustavo Colman'ın mükemmel golüyle, Konyaspor maçını ise Serkan Balcı ve Isaac Promise'nin kişisel gayretleriyle kazanırken, Antalyaspor karşısında özellikle son yirmi dakika sezonun en iyi futbolunu oynayıp, maçı 2-1'den çevirmeyi başarmıştı. Trabzonspor için endişe sadece oynanan kötü futboldan ibaret değil. Trabzonspor'un büyük maçları kazanamaması da ayrı bir sorun olarak göze çarpıyor. Beşiktaş karşısında alınan beraberlikten sonra Galatasaray'a farklı mağlup olunması, Sivasspor'u da yenemeden geçmesi, önümüzdeki maçlar için kafalarda soru işaretleri uyandırıyor. Ancak ben Trabzonspor'un kendi sahasında oynadığı iki maç olan Beşiktaş ve Sivasspor maçlarını son derece üstün oynadığını, maçı kazanmak adına girilen gol pozisyonlarında sonuç çıkaramadığı için golsüz beraberliklere razı olduğunu düşünüyorum. Kaldıki Trabzonspor oynayacağı hiç bir büyük maçı kazanamasa dahi alacağı beraberlikler diğer maçları kazandıkça dezavantaj haline dönüşmeyecektir diye tahmin ediyorum. Burada asıl amaç büyük maçları kazanmak değil, ligi zirvede ya da olabildiğince yakın bir yerde bitirebilmek.

Lig ikincisi Beşiktaş'ın futbolu Trabzonspor'a oranla daha çok beğenilse de sonuçta puan kaybettiği maçlar hemen dikkat çekiyor. Trabzonspor, Bursaspor ve Sivasspor karşısında alınan beraberliklerin yanında Kayseri deplasmanında bırakılmış bir de 3 puan var. Saydığım takımların hepsi ligin ''dişli'' ekipleri. Tek sürpriz puan kaybını ise İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a karşı yaşamış Beşiktaş. Hocası değiştikten sonra belirgin şekilde değişen taktiksel anlayış hücum oyuncularını daha çok ön plana çıkarıyor ve göze hoş bir futbol oynamaya çalışıyorlar. Görüntüye göre de hiç kuşkusuz 2 puan gerisindeki Trabzonspor ile birlikte şampiyonluk şansı şu an itibariyle en yüksek ekip konumundalar. Delgado, Tello, Bobo, Nobre ve Holosko'dan oluşan hücum hatları ile, Rüştü, Zapotoncy ve Sivok'un sırtladığı savunmaları da gerçekten dikkat çekici. Mustafa Denizli takım kimyasını üst düzeyde tuttuğu sürece Beşiktaş şampiyonluk yarışında bulunacak ve ligi kuvvetle muhtemel ilk iki arasında bitirecektir. Burada siyah beyazlı ekibin karşısındaki en büyük engel yine yönetim kurulu olarak gözüküyor bence.

Peki ya diğerleri? Ankaraspor sezona üstüste aldığı Trabzonspor ve Gaziantepspor yenilgileriyle girdikten sonra, iki hafta önce oynadığı Fenerbahçe maçına yenilgisiz gelmişti ancak unutmamak lazım bu karşılaşmada verilmeyen yüzde yüzlük penaltıya rağmen hiç geri adım atmayarak rakibiyle başa baş mücadele etmişti. Anadolu takımlarının İstanbul büyükleriyle oynarken unutmaması gereken bir kural var bence. Rakibin ismini ve giydiği formayı unutmak. Özellikle bu sezon rakipten çekinilmediği sürece ligin altındaki Eskişehirspor da dahil olmak üzere farklı galibiyetler dahi alabiliyorlar. Buna örnek ise Eskişehispor'un Galatasaray'ı, Kaysersipor'unda hem de deplasmanda Fenerbahçe'yi dörder gol atarak geçtikleri maçlar. Ankaraspor bu söylediğim ''eşiği'' henüz geçebilmiş değil, ne kadar dişe diş mücadele etsede mutlaka bir yerden açık veriyorlar. Ankaraspor'un şu an ligde bulunduğu konumu uzun süre koruyamayacağını ancak ligi de çok altlarda bitirmeyeceğini düşünüyorum.

Sivasspor ise bu sezon içerde oynadığı maçları kazanırken deplasmanlarda ise oldukça puan kaybetti, belli bir istikrarı yakaladıkları kesin ancak yine de 10 kişilik Antalyaspor'a yenildikleri maç gibi maçlar oynarlarsa işleri çok zor olur. Takımın yükünü tamamiyle Mehmet Yıldız çekiyor ve bu oyuncunun yaşayacağı olası bir sakatlıkta işleri çok zorlaşacaktır. Mehmet Yıldız'ı bir dönem Trabzonspor'u sırtlayan Fatih Tekke'ye benzetsekte, netice de Sivasspor'un elinde bir Gökdeniz Karadeniz ya da Szymek veya bir Yattara bulunmuyor. Bu anlamda uzun periyodda yaşayacakları kadro sıkıntısını minimumda tuttukları sürece ligin zirvesini zorlayacaklardır.

Galatasaray sezona Şampiyonlar Ligi'nden liginden elenerek ''şok'' bir giriş yapsa da yıldız oyuncularının özellikle de Harry Kewell'ın performansıyla ligde bir nebze de olsa tutunmayı başarıyor. Bu sezon hiç kuşkusuz hakemlerin de oldukça yardımını aldılar bazı maçlarda. Kadroya bakıldığında Lincoln'den başlayarak, Fernando Meira, Milan Baros, Harry Kewell ve Shabani Nonda gibi Avrupa'nın üst düzey kulüplerinde forma giymiş oyuncuları bünyesinde bulunduran Galatasaray'ın aynı zamanda Morgan de Santcis gibi de iyi bir kalecisi var. Şayet Tobias Linderoth'da forma giyiyor olabilseydi Galatasaray'ın kadrosunu gerçekten de Avrupa'nın üst düzey kadrolarından biri olarak addedebilirdik. Henüz Avrupa kulüplerinin gözbebeği Arda Turan'ı listeye eklemeden. Galatasaray'ın şampiyon olma şansı da bir hayli fazla bence. Kötü bir futbol oynamıyorlar ancak UEFA Kupası'nda ilerleyecekleri aşikar. Buna bir de Fortis Kupası'nı ve milli maçları eklediğimizde kadronun bu tempoya ayak uydurabildiği sürece başarılı olabileceği de bir başka gerçek.

Bu saydığım takımlar içinde hiç kuşkusuz Ankaraspor ile birlikte en umutsuz görüneni Fenerbahçe. Deplasmanda tek galibiyetlerini son dakikanında son dakikasında Semih'in attığı golle lig sonuncusu Kocaelispor'a karşı alabildiler. Bunun haricinde büyük küçük ayırmadan, Gaziantepspor, Hacettepe, Sivasspor ve Kayserispor karşısında alınan mağlubiyetlere birlikte Ankaragücü ve Eskişehirspor karşısında da alınmış beraberlikler var. Kazandıkları maçlarda dahi iyi futbol oynamıyorlar ve Galatasaray ile Bursaspor'a karşı aldıkları farklı galibiyetlerde bile yalnızca ''skor tabelası'' gözlerini okşuyor. Bundan sonra toparlanmaları için çok şey yapmaları lazım. Güiza'ya şişirilen topları izlemekten gına gelmesinin yanında, oynanan isteksiz ve amaçsız futbolda gelecek adına hiç ümit vermiyor. Bu sezonun en büyük kaybı ise sakatlıklardan yakasını bir türlü alamayan Semih Şentürk'ün eksikliği. Hakikaten özel yeteneklerle donatılmış bu futbolcunun tam randımanla oynamaya başlaması halinde Fenerbahçe ilk üçü zorlamaya başlayacaktır, bunun ötesinde işleri gerçekten çok zor. Toparlanır ve şampiyonluk yarışında tutunabilirler mi? Futbolda herşey mümkün, 11 puan geriden gelip Beşiktaş'ı geçip şampiyon oldukları sezonu unutmayalım.

Kayserispor puan olarak bu grubun yakınlarında bulunsa da, anlayış ve istikrar olarak biraz daha gerideler, onların şampiyon olma şansı yok denecek kadar az ancak gerek yeni stadlarıyla gerek ''spektaküler'' transferleriyle lige ayrı bir renk getirmeye devam edecekleri gün gibi ortada. Tolunay Kafkas'a tanıyacakları şans ve Mehmet Topuz meselesini (bence satarak) hallederek güçleri oranında başarılı olacaklardır.

Ligin puan durumu oldukça enteresan gözüküyor. Üstteki Anadolu takımları yerlerini koruduğu ve İstanbul takımlarının birinin ya da birkaçının her hafta puan kaybetmeye devam etmesi halinde özellikle ligin sonuna doğru çekişmenin had safhaya çıkacağı günler bizi bekliyor olabilir. Dediğim gibi Turkcell Super Lig bu sezon gerçekten ''sıradışı'' bir şekilde ilerliyor...

NOT: Bu yazı bu haliyle www.muhabirturk.com sitesinde de yayınlanacaktır.

Hiç yorum yok: