18 Kasım 2008 Salı

Arda'nın Kalbinin Magazinsel Yönü!

Galatasaray - İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçının 75. dakikasında Arda Turan ''beni değiştirin'' işareti yapıp sahayı sınırlayan çizgilerin dışına çıkıyor ve kendini yere bırakıyor, az sonra da yanına gelen sağlık görevlilerinin eşliğinde ambulansla stadı terkederek hastaneye gitmek için yola koyuluyor. Maçı anlatan spiker ara ara ''Evet sayın seyirciler Arda'nın kalp ritminin yükseldiğini öğrendik umarız önemli birşeyi yoktur'' şeklinde ''ara gazını'' veriyor. Maç bittikten sonra haber ''kalp çarpıntısı geçirmiş'' olarak ''hafifletiliyor''. O ara kanal değişiklikleri yapıyorum bir yandan internette gezerken. Bir ulusal kanalımızda altyazı geçiyor ''Arda Turan ölümden döndü''!!! Ben hala çözemiyorum acaba diyorum bildikleri birşey mi var? Kanalı sabitleyip beklemeye koyuluyorum. Altyazı arada bir iki kez daha geçiyor. Meşhur ''az sonraaa''lardan sonra bahsedilen program başlıyor. Arda'nın ölümden döndüğüne dair en ufak bir açıklama yapılmadıktan sonra ''altyazının reytinginden'' yeteri kadar beslenememiş olmalılar ki bu kez de canlı yayında yeni bir tartışma başlıyor. ''Arda neden en yakın hastaneye değil de bilmem ne hastanesine götürüldü?'' O ara başka bir kanala geçiyorum çünkü anlıyorum ki Arda'nın ölümden falan döndüğü falan yok. Sinirleniyorum bu ''reyting tuzağına'' düştüğüm için kendime. Saygın kanallarımızdan birisi doktoru buluyor canlı telefon bağlantısı yapıyor. Doktor diyor ki: ''Arda'nın kalbiyle ilgili bir sorunu yok, yalnızca yorgunluğa bağlı bir nabız yükselmesi var, bir iki gün istirahatten sonra çalışmalara devam edebilir''. Spiker neden en yakın hastaneye gidilmediğini de gayet güzel bir üslupla soruyor, doktor cevabı: ''Arda yolda kendine geldi, nabzı normale döndü, acil bir durum olmadığı için de en yakın hastane yerine zaten rutin kontrollerimizi yaptırdığımız hastaneyi tercih ettik zira Arda'nın sağlığı ile ilgili bütün bilgiler o hastanenin arşivinde bulunuyor'' şeklinde yanıtlıyor. Konu kapandı aslında, burada bitti. Arda çok maça çıkıyor, zaten kondisyon anlamında problemli bir oyuncu, yorgun ve bünyesi bu ağır trafiği kaldıramıyor, halk dilinde ''fenalaşıyor''. Kanal değiştiriyorum yine. Spor yazarı geçinen abilerimizden ikisi karşılıklı konuşuyorlar ama iki spor yazarı gibi değil iki kardiyolog gibi. Ben kardiyolog olsam mesleği bırakırım öyle derin, damar büzüşmesinden, enfarktüs anındaki belirtilere kadar en ince detayıyla. Amiyane tabirle ''herkese, herşeye, heryere sallıyorlar''. Yine bir ''sinir'' kaplıyor içimi. Bu adam futbolcu ve ortada sporcu sağlığı var. Marc Vivien Foe'nin yere düştüğünde açık kalan gözleri hala gözlerimin önünde, bu işten ''ekmek yemeye'' çalışır mı insan? Bu işten rant çıkarmaya çalışır mı? Tamam ülkemizin durumu pek parlak değil kabul ediyorum. Her alanda ciddi bir yozlaşmanın pençesindeyiz, esiriyiz ama insanlığımız da elden gidiyor en kötüsü de bu.

Ertesi gün yani pazartesi günü, yani dün, gazete manşetleri:

Arda Korkuttu!!!
Arda Ürküttü!!!
Arda'nın Kalbi Dayanmadı!!!
Arda Yere Yığıldı!!!

Allah allah diyorum bakalım ne zaman bitecek bu hikaye. Ben Arda olsam ve normal bir şekilde sabah hastanenin odasında uyansam normalsem de anormal olurum herhalde bu haberleri görünce, ölüyorum diye korkarım. Arda'nın annesi, babası, kardeşi ya da kardeşleri bilmiyorum sayısını, bu insanlar bu gazeteleri okuyunca tekrar tekrar doktorun peşinde koşmazlar mı? Kimi gazeteler Ümit Özat'ı bile örnek vermiş. Bari Meduna'yı örnek verseydiniz, daha dramatiği var: Miklos Feher!.. Arda'nın psikolojisinin sarsıldığı ''futbolu bırakabilirim'' tadında ipe sapa gelmez açıklamalarından belli, sitem dolu şeyler söylüyor...

Bugün akşam yine internette ''takılıyorum''. Saygın bir gazetemizin internet sitesinde manşet haber: ''Arda'nın Neden En Yakın Hastane'ye Götürülmediği Gerçeği''!!! Tıklayıp haberi açmıyorum bile, sadece sinirleniyorum yine, insanlığımıza kızıyorum, Arda'nın kalbinin nasıl bir ''reyting'' aleti olduğunu düşünüyorum, Arda gerçekten sahada yığılıp kalsa ''oh be haber çıktı'' diye sevinecek adamlar olduğundan şüpheleniyorum. Üzülüyorum halimize...

NOT: Bu yazı bu haliyle www.muhabirturk.com sitesinde de yayınlanacaktır...

Hiç yorum yok: